KOMİSYON KONUŞMASI

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; demokrasimizin kuvvetler ayrılığı ilkesinin önemli bir ayağının yani yargının bütçesini görüşüyoruz. Bu tür kurumların bütçesini görüşürken Meclisin hassasiyet düzeyinin inanılmaz derecede yüksek tutulması gerekliliğini ilk cümlede ifade etmek istiyorum.

Bütçesini görüştüğümüz kurumların içerisinde Anayasa Mahkemesi var, Yargıtay var, Danıştay var. Bu kurumların bütçelerinin Adalet Bakanlığı bütçesi bağlı ya da ilgili kuruluşlarıyla birlikte görüşülmesini aslında bunların bağımsızlığıyla bağdaştırmak mümkün değildir Sayın Bakan. Bu geçmişten beri böyle yapılıyor. "Geçmişten beri böyle yapılıyor." diyerek bunu geçiştirmek de mümkün değildir çünkü bağımsız kurumların -Adalet Bakanlığı bütçesinin görüşülmesi sırasında- sadece Bakanın sunumundan sonra bile konuşulacak olmasını, bu konuda bu kurumlarla ilgili bağımsızlık algısını zedeleyecek bir olay olarak değerlendiriyoruz. O nedenle, önümüzdeki yıllarda Plan Bütçe Komisyonunun ve Meclisimizin, bu konuyu bağımsız kurumların uluslararası statülerine uygun olarak ayrı ayrı bütçelerinin buralarda değerlendirilmesinin yolunu açmasını diliyoruz. Bunun bu şekilde devam ettirilmemesi gerekiyor. Zira, bu kurumların bağımsızlık ve tarafsızlığı konusunun tartışılır olması demokrasinin tartışılması anlamına gelir ve bu kurumların bağımsız olmadıkları algısına neden olacak şekilde de bu tartışmalar sürerse bundan demokrasimiz zarar görür.

Zaten bu kurumların bütçeyle ilgili uygulama sonuçlarına baktığınızda, 2014 Yılı Kesin Hesap Tasarısı çerçevesinde, hiçbir kurumun kendisine verilen ödenekleri zorlayan bir yapıda olmadığını görüyorsunuz. 2014 yılı itibarıyla hepsi verilen ödenekleri bile kullanmamışlar, zaten personel giderleri veya birkaç tane harcamanın dışarısında da doğru dürüst bir harcamaları yok; bu, doğal bir olaydır. Dolayısıyla, bu açıdan bakıldığında, sadece burada yapmış oldukları personel harcamaları açısından bütçede böyle bir ortamda hesap vermeleri olgusu da pek doğru bir olay değil. Ha, bu durum, şimdiye kadar bunların ödeneklerinden, bu kurum ödeneklerinden hiç kimsenin galiba ödenek aktarmaya cesaret edememesinden kaynaklanmış yani gidip de "Yargının şu ödeneklerini ben şuraya aktarıyorum." deme gereğini duymamışlar, inşallah bundan sonra da duymazlar. Ama, kesin olan bir şey varsa, 2015 yılından sonra bu kurumlarda bile ödenek artımı olmaya başladığını görüyorsunuz, bu kurumlarda bile ödenek artımı olmaya başladığını görüyorsunuz. O nedenle de bu kurumların bu tür tartışmaların içerisinde olmaması gerektiğinin, farklı bir yöntem ve üslupla tartışılması gerektiğinin altını özellikle ve özellikle çizmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yasamanın egemenliği ile yargının bağımsızlığı demokrasilerde ya da demokrasiymiş gibi görünen rejimlerde hep tartışma konusu olmuştur. Aslında, yargıya bağımsızlığını kazandıran yasamanın burada yaptığı yasalardır. Yani, ne ekerseniz onu biçiyorsunuz. Yaptığınız torba yasalarla sisteme adalet kazandıramıyorsunuz. Dolayısıyla da yasamanın kalitesi yargının kalitesini belirliyor. Yasamanın kalitesinin yargının kalitesini belirlediği bir ortamda, tartışmaların da özellikle ve özellikle yasaların yapılması aşamasındaki süreçler konusundaki hassasiyet kendiliğinden çok daha fazla ortaya çıkıyor.

Değerli arkadaşlar, bundan önce çıkarttığımız 3 tane torba yasaya biraz önce değerli arkadaşlarımız dikkat çektiler. Daha torba yasalarımız çıkmadan önergeyle torba yasalara katılmak istenen ancak belirli teknik nedenlerle katılamayan konularla ilgili, o aşamada verilen önergeyle daha sonra çıkartılan, birkaç gün sonra çıkartılan torba yasadaki hükümler arasında dağlar kadar farklılık çıktı. Dolayısıyla, bu kadar hızlı, bu kadar yalap şalap, bu kadar kalitesi tartışmalı yasaların yapılmasıyla, gerçekten, yargının üzerinde bu yasalara dayanarak karar verecekler üzerinde çok ciddi sorunların olduğu ortaya çıkmaya başladı, hatta ve hatta bu komisyonların hassasiyeti sayesinde bazı ceza düzenlemeleri bile neredeyse plan bütçe yasasından çıkıp gidecekti. Dolayısıyla, bizim yasama organının egemenliği ile yargının bağımsızlığının içselleştirilmesi konusunda, bilimden de yararlanarak, uluslararası hukuk normlarından da yararlanarak gereken hassasiyeti göstermemiz gerektiğini düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim Anayasa'mızın ve demokrasimizin düzeyini şu andaki mevcut sistemimizin, mevcut Anayasa'mızın belirtmediği bir gerçek, bunu hepimiz kabul ediyoruz aşağı yukarı. Demokrasi açığının kapatılması amacıyla da başta Anayasa olmak üzere, yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini de gene hep birlikte kabul ediyoruz. Üstelik, bu düzenlemelerin mevcut Anayasa yapılırken "siyasetüstü, siyasetüstü" diye sürekli olarak siyaseti küçümseyen bir tavırla yapılmaması gerektiğini de kabul ediyoruz çünkü bunları yapacak olan kesinlikle ve kesinlikle siyasettir ve Türkiye Büyük Millet Meclisidir. O nedenle de özellikle Parlamentonun etkinliğinin sağlanması, yargı bağımsızlığının gerçek anlamıyla güvence altına alınması temel 2 tane hedef; ancak bunları gerçekleştirdiğimiz zaman hak ve özgürlükleri koruyabiliyoruz, bunların savunucusu olabiliyoruz. Bunun için de Parlamento içerisinde çok yönlü bir denge sisteminin kurulması gerektiğinin üstünde de duruyoruz.

Bu arada, Sayın Bakan konuşurken, konuşmasının içerisinde sürekli olarak, yargı alanında yapılacak reformlarla ilgili olarak hep "Yapıyoruz." ifadesini kullandı, "Bunu da yapıyoruz, bunu da yaptık, bunu da yapıyoruz." denildi. Sayın Bakanım, yapmıyorsunuz, öneriyorsunuz. Yasaları yapacak olan kurum Türkiye Büyük Millet Meclisidir. "Şu konuda reform yapılması için çok önemli bir çalışmayı toplumun tüm kesimlerini de katarak, ilgili kesimlerini de katarak hazırladık, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunuyoruz." olması gerekiyor bunun. Türkiye Büyük Millet Meclisi ne yaparsa o. Elbette ki Hükûmetin istediklerini sorunsuz olarak çıkartan bir Parlamento çoğunluğu olabilir ama bunun bu şekilde ifade edilmesi bile Parlamentonun adını rencide etmek için yeter. Bu reformların burada gerçekleştirilmesi ve burada yapılması için gösterilecek olan çabayı kesinlikle ve kesinlikle küçümsememek, burasını bir tasdik makamı hâlinde görmek, işte biraz önce söylediğim içselleştirme olgusuna aykırı düşer, buna özellikle dikkat etmemiz gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, son olarak şu hususu da belirtmek istiyorum: Son aylarda yol ve hedef bakımından demokratik usullere yabancı, kişiye özgü bir başkanlık rejiminin inşasına dayalı çalışmalar yürütülüyor, tartışmalar yaşanıyor. Türkiye'nin Osmanlıdaki parlamenter deneyimiyle birlikte yüzyılı aşkın süredir denediği parlamenter rejimini işler kılmak yerine, herhangi bir ilke tartışması yapılmasına olanak tanımaksızın yeni bir rejim dayatması şeklinde yürütülen bu çalışmaları kabul etmemiz o kadar kolay bir olay değil, hatta mümkün de değil. Bunun Anayasa dışı yollarla ve devletin bütün olanakları kullanılarak yapılmaya çalışılması da zaten hukuken mümkün değil, kabul edilemez ve en önce de buna, şu anda hep beraber oturan bu yargı kurumlarının karşı çıkması gerekir. Hele bu süreçte kimi akademisyenlerin hukuk ve siyaset bilimi verilerini çarpıtarak kamuoyunu yanıltıcı açıklamalarla buna katılması da ayrıca üzüntü verici bir durum. Uluslararası ilişkiler bakımından demokrasinin uluslararası standartları bir yana bırakılarak kişiye özgü bir rejim kurma tartışmasının, Türkiye'yi, dünya siyasetinden koparma riski yanında, iktisadi ve sosyal açıdan da bir sürü olumsuzlukla karşı karşıya bırakması kaçınılmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bu çerçevede, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan, adı "darbe yasalarından Anayasa'mızı temizleme" olarak -özet olarak- belirteceğimiz çalışma grubunun çalışmalarını çok ciddi olarak destekleme ve yakından izleme konumundayız. Bu çalışmalarla Türkiye'nin çok sağlıklı, demokratik ve özellikle de hukuk çerçevesindeki katılımları da sağladıktan sonra, eşit, serbest, katılımcı, nesnel bir hukuk yaratacağına inancımız tam. Bizim çalışmalarımızın bu çerçevedeki çalışmaları tam olarak destekleyeceğini, bu konuda sonuna kadar destek vereceğimiz olgusunu bir daha belirtmek istiyorum.

Son cümle olarak Sayın Bakanım, hem sizlere hem de Komisyonumuza, daha sonradan da Genel Kurulda Parlamentonun tamamına sunacağımız önerimiz: Bağımsız kurumların, bağımsız kurum olarak oluşturulmuş kurumların yani bizim hukukumuzun, kanunlarımızın yetmediği ama evrensel hukukun işlediği alanlardaki çözümleri de üretme amacıyla hukukumuzu kesinlikle ve kesinlikle bütçe tartışmaları içerisinde, mali bağımsızlıkları olmaması nedeniyle sanki gerçek bağımsızlıkları yokmuş gibi bir konumda olmaktan da bu çalışmalar sırasında kurtarmamız gerektiğini ifade ediyorum. Mali bağımsızlığı olmayan hiçbir kurum kesinlikle bağımsız değildir. Gelip de Bakanlığın kapısından ödenek isteyen bir kurum bağımsız bir kurum olamaz. Bu, bütün kurumlar açısından "bağımsız" dediğiniz bütün kurumlar açısından öyledir.

O nedenle de bu hususun bundan sonraki tartışmalarda sık sık gündeme getirileceği, başkaları tarafından da destekleneceği umuduyla teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.