KOMİSYON KONUŞMASI

ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, kıymetli katılımcılar; grubumuz adına hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Millî görüş hareketinin mensupları olarak bizler siyasetin yegâne amacını insanlarımızın refah seviyesini yükseltmek ve yaşanabilir müreffeh bir Türkiye'yi ve yeni bir dünyayı inşa etmek olarak görmekteyiz. Görüşmekte olduğumuz Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi stratejik önemi açısından genel bütçe görüşmeleri içerisindeki en önemli kalemler arasında yer almaktadır. "Tarım" dediğimiz gıdadır. Gıda ise insanın yaşamını sürdürebilmesi için gereksinim duyduğu en temel ihtiyaçtır. Dolayısıyla, müreffeh bir ülke en başta tarımsal üretimde kendi kendine yetebilen ülkedir. İklim koşulları ve verimli arazileri dolayısıyla Türkiye'miz tarımda, hayvancılıkta ve orman varlığı açısından kendine fazlasıyla yetebilecek potansiyeli bünyesinde barındırmaktadır. Ancak şu bir gerçektir ki potansiyel ne kadar yüksek olursa olsun doğru politikalar uygulanmadığı sürece istenilen sonuçlara ulaşılamaz. Nitekim ülkemiz bir zamanlar tarımda kendi kendine yetebilen bir ülkeyken bugün birçok temel ürünü dışarıdan ithal eder duruma gelmiştir. Ülkemizde tarım ve hayvancılık kan kaybederken bugün üretim yapmaya çalışan çiftçilerimiz birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır.

Son yıllarda dünya çapında yaşanan salgın hastalık, savaşlar ve büyük ölçekli afetler gıdanın önemini ve hayatiyetini ortaya koymuştur. Sadece bu gelişmeler bile ülkemizde tarım ve hayvancılıkta anlayış değişikliğini gerekli kılmak için yeterlidir ancak ne var ki diğer bütçelerle kıyasladığımızda bu yılki bütçenin de diğerlerinden farklı hazırlanmadığını görüyoruz. Bakınız, ülke olarak özellikle tarım ve hayvancılıkta karşılaştığımız tabloyu üzülerek ifade etmek zorundayım. 2024 yılı bütçe planlamasında faiz giderleri için ayrılan kaynağın sadece dörtte 1'i Tarım ve Orman Bakanlığının tamamına ayrılmıştır. Faiz giderleri için ayrılan miktar 1 trilyon 254 milyar lira iken Tarım ve Orman Bakanlığının tamamı için ayrılan miktar 283 milyar liradır. Görmüş olduğunuz tablo ne yazık ki üretimin tablosu değildir. Faiz, alın terini çürüten ve üreticilerimizin kanını emen bir mikroptur. Dolayısıyla eğer üretimden bahsedeceksek evvela faize ayrılan kaynakların neden üretim için ayrılmadığı hususunda kapsamlı bir değerlendirme yapmak zorundayız.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Türkiye bir hukuk devletidir. Kanunlar herkes için bağlayıcıdır. İktidar erki, vatandaşlara karşı sorumluluğunun gereği kanunlara riayet etmek zorundadır ancak iktidar tarafından 2006 yılından bugüne her yıl âdeta yok sayılan bir kanuni zorunluluktan bahsetmek istiyorum. Nedir bu? 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu'nda çiftçi desteklerinin gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'inden az olamayacağı hususudur. Baktığımızda hiçbir yılda bu kanuna uyulmamıştır. Bakınız, bu tabloda gördüğünüz gibi son yirmi üç yılda tarımsal destekler hiçbir zaman gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'ini bulmamıştır. Son yıllarda bu miktar azalmaya devam etmektedir. Tarımsal destekler 2001 yılında yüzde 0,33, 2002 yılında yüzde 0,26; 2023 yılında yüzde 0,25 iken, şu anda üzerinde konuştuğumuz 2024 yılı bütçesinde yüzde 0,22 olarak planlanmış durumdadır. Gördüğünüz gibi tarımsal destekler her yıl istikrarlı bir şekilde azalmaktadır. Desteklerin azaltılması demek üretimin azalması demektir. Mazot, gübre ve elektrik gibi temel girdi kalemlerinin katlanarak arttığı böyle bir dönemde tarımsal desteklerin azaltılması kabul edilebilir bir durum değildir. Üreticiyi korumadığınız sürece tarımdaki kan kaybını önleyemezsiniz. Çiftçilerin destek alabilmesi için Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olması gerekiyor. Bu sistemde ciddi problemler var. Türkiye Ziraat Odaları Birliği kayıt sisteminde 5 milyon 186 bin çiftçi kayıtlı, oysa Çiftçi Kayıt Sistemi'nde sadece 2 milyon 173 bin çiftçi kayıtlı; bu da gösteriyor ki desteklerden çiftçilerin sadece yüzde 42'si istifade edebiliyor. Bu sistemin yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

Yine, kırmızı et üretiminin istikrarlı bir şekilde azaldığını görmekteyiz. İşin acı tarafı da, yapılan planlamaya göre, 2024'te üretimin azalacağı tahmin edilmektedir; aynı şekilde, canlı hayvan varlığı ortalama yıllık 500 bin baş azalmaktadır.

Yem fiyatları 3 kat artıyorken süt fiyatları buna oranla sadece yüzde 35 artmıştır. Zarar eden süt üreticisi süt ineklerini kesime vermek zorunda kalıyor. Ulusal Süt Konseyi ve Toprak Mahsulleri Ofisi fiyat belirlerken artan maliyetleri hesaba katmazsa üretim azalır ve nitekim azalıyor.

Nüfusumuz artıyor, buna bağlı olarak ihtiyaç da artıyor ama üretim azalıyor. Peki, ihtiyaç nasıl karşılanacak? İthalatla. Nereden ithal edilecek? Brezilya, Uruguay, Çekya, Avrupa ülkeleri ve diğerlerinden. Tarım sektörünün gıda ve canlı hayvan ihracatı bu yılın ilk sekiz ayında sadece yüzde 5,8 oranında artmışken buna karşılık aynı dönemde gıda ve canlı hayvan ithalatı yüzde 25,1 oranında artış göstermiştir yani her geçen yıl dışarıya biraz daha bağımlı hâle geliyoruz. Çiftçilerimize destek olarak verilmeyen kaynaklar Brezilya'nın çiftçisine, Uruguay'ın üreticisine, Avrupa'nın esnafına veriliyor; değerli arkadaşlar, bu durumu kabul etmemiz mümkün değildir.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli katılımcılar; tarım bir millî güvenlik meselesidir; bu hakikati ısrarla hatırlatıyoruz, bu gerçeğe uygun davranılmadığını da görüyoruz. Geçtiğimiz günlerde Genel Kurulda görüştüğümüz On İkinci Kalkınma Planı'nda, 2023'te katma değerin sektörel dağılımında tarım yüzde 6,9'luk oranda yer alırken bu oran 2028 planlamasında yüzde 6,2'ye düşürülmüştür. Böyle bir planlama, tarım ve hayvancılığın önemsenmediğinin açıkça itirafı hükmündedir.

Avrupa ve OECD ülkeleri arasında gıda enflasyonunda 1'inci, dünya çapında ise gıda enflasyonunun en yüksek olduğu 5'inci ülke konumundayız. Enflasyonu önleyebilmek için acilen millî bir tarım anlayışını tatbik etmek zorundayız. Millî tarım anlayışı ithalatı değil, her alanda üretimi ve ihracatı önceleyen bir tarım anlayışıdır. Millî tarım anlayışı, temel ürünlerden tohumlara kadar her alanda dışa bağımlılığı ortadan kaldırmayı hedefleyen bir tarım anlayışıdır.

Bugün hepimizin gündeminde İsrail'in Gazze'de uyguladığı soykırım var. İsrail yaptıklarıyla asla bir devlet olmadığını ve olamayacağını âdeta ispatlamaktadır. Milletimiz ve dünyanın dört bir yanındaki vicdanlı insanlar İsrail ürünlerini boykot ediyor. Şunu çok iyi biliyoruz ki İsrail'i durduracak asıl boykot devletler düzeyinde diplomatik ilişkileri ve ticari anlaşmaları askıya almaktır fakat ülkemizin İsrail'le ticareti son yirmi yılda artarak devam etmiştir. Bu süre zarfında İsrail Filistin'i adım adım işgal etmiş, katliamlar yapmış ama ticaretine herhangi bir zeval gelmemiştir.

Binlerce yıllık geçmişi olan Anadolu tohumları ve toprakları, başta İsrail'den getirilen tohumlara ve dev şirketlerine pazarlandı. İsrail bir avuç tohumuyla, ülkemiz topraklarında üretilen binlerce kilo ürünü geri almakta; topraklarımızı kirlettiği, çiftçimizin emeğini sömürdüğü de cabası. Yerli tohumuna sahip çıkan çiftçiye ağır para cezalarını da içeren yaptırımlar getirilerek çiftçilerimize terörist muamelesi de yapılmaktadır. Bakınız, tarımdan bahsediyoruz, gıdanın öneminden bahsediyoruz. Bugün dünya çapında, genetiği değiştirilmiş tohumlarla, laboratuvarlarda üretilen şuruplarla gıda kontrol edilmek isteniyor. Gıdayı kontrol etmek ve dolayısıyla insanı ve ülkeleri kontrol etme faaliyetleri organize bir şekilde yürütülüyor. Bu faaliyetler çeşitli şirketler ve vakıflar aracılığıyla yapılırken bir de bakıyorsunuz ki bu şirketler sadece gıda değil, aynı zamanda sağlık sektörünü ve bağlantılı birçok farklı sektörü ellerinde tutuyorlar. McCain Foods, Cargill, Monsanto gibi şirketler ile Bill Gates Vakfı aynı orkestranın birer parçası gibi uyumlu çalışmaktadırlar. Aralık 2018'de Bill Gates Vakfı ile Tarım ve Orman Bakanlığımız arasında yapılan Tarım İşbirliği Protokolü'nün detaylarına bir türlü ulaşılamıyor. Bu protokol kapsamında şu ana kadar yapılan faaliyetleri de merak etmiyor değiliz. Gıdanın genetiğini bozan, insanları hasta eden, sonrasında ise güya tedavi etmek için onlara ilaç satan bu şirketler ile vakıfları ülkemizde istemiyoruz. Tarım ve Orman Bakanlığımız bu şirket ve vakıflarla olan bütün ilişkilerini kalıcı olarak sonlandırmak zorundadır.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli katılımcılar; ifade edecek çok husus var fakat vaktimiz de sınırlı.

Bir diğer önemli husus, ormanlarımızın varlığıdır. Türkiye'de 2022 yılında ormansızlaşma 2001 yılına göre 4 kat artmış, Belçika ülkesi büyüklüğündeki ormanlık alan sadece bir yılda yok edilmiştir. Bu alanların yerine maden ocakları, oteller ve betonarme binalar inşa edilmiştir. Orman varlığımız hızla azalmaktadır. Özellikle, ormanlık alanlarla ilgili bir kafa karışıklığı da var, ağaçlandırılmış alan ile ormanlık alanı birbirine karıştırmamak gerekir. Siz açıkladığınız performans tablosunda 2023'te toplamda 38 bin hektar alanı ağaçlandırdığınızı ifade ediyorsunuz ve bu yeni ağaçlandırılan yerleri Türkiye'nin orman varlığı içerisinde de sayıyorsunuz. Değerli arkadaşlar, bir ormanlık alanın oluşumu için en az elli yıllık bir süre gerekir. Bir ağacı kesmek kolaydır ama bir fidanı ağaç yapmak için elli yıl beklemek gerekir. Bakınız, bu tablo gerçekleri ortaya koymaktadır, özellikle yangınlar, yanlış imar uygulamaları sonucu orman varlığımız azalmaktadır. Ormanlarımızı koruyamıyorsunuz.

Tarım ve hayvancılıkta üreticilerimize verimli üretimin gerçekleştirilmesi amacıyla teknik ve mesleki destek sağlanmalıdır. Bu bağlamda atama bekleyen ziraat mühendislerimiz ve veteriner hekimlerimizin alanda etkin çalışabileceği zemin hazırlanmalı ve istihdamları mutlaka sağlanmalıdır. Üreticilerimizin kanını emen firmalara karşı onları koruyamıyorsunuz. Çay, fındık, zeytin gibi ürünlerde hasat sonrasında üreticilerimiz firmaların insafına bırakılıyor. Mesela, fındık, dünyanın en büyük fındık üreticisiyiz ama konu fiyat belirlemeye gelince bir fındık borsasından bahsediliyor, İtalyan şirketi Ferrero buna karar veriyor. Nedir bu? Bu apaçık bir sömürüden başka bir şey değildir. Fındık üreticilerimizin Ferrero'ya ezdirilmesine son vermek zorundayız, son vermek zorundasınız.

Şeker konusu... Şeker fabrikaları özelleştirildi. O dönemde biz parti olarak vatandaşlarımızla birlikte şiddetle bu özelleştirmeye karşı çıktık. Eğer fabrikalar zarar ediyorsa ıslah edilebilir ama çözüm olarak kalkıp da şeker fabrikalarının neredeyse tamamını satmak akıl kârı değildir. O fabrikalar sadece şeker üretmiyordu, aynı zamanda hayvan yemi de üretiyordu. Nitekim değerli arkadaşlar, geçtiğimiz sene ülke olarak ilk kez Rusya'dan şeker ithal ettik. Kendi ürettiğimiz organik şeker gitti, şimdi sofralarımızda ne olduğunu bilmediğimiz nişasta bazlı şuruplarla, ithal şekerlerle insanımız maalesef zehirleniyor.

Arıcılarımız piyasada dolaşan hileli ürünlerden şikâyetçi. Aynı zamanda insanımızın sağlığını da tehdit eden ve üzerinde "bal aromalı şurup" yazan ürünler balmış gibi satılıyor; bu konuda bir denetim eksikliği var. Arıcılık faaliyeti yapan, özellikle Karadeniz Bölgemizde ballı bitkilerden olan korunga, Macar fiği gibi bitkilerin ekimi daha fazla teşvik edilmelidir. Arıcılarımıza da taşıma ve sevk işlerinde yüzde 50 mazot desteği de sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kıymetli katılımcılar ve Sayın Bakanım; sözlerimi toparlıyorum. Sayıştay raporlarını incelediğimizde verilerin şeffaf ve denetlenebilir olmadığını görüyoruz. Mali şeffaflığın sağlanabilmesi için kapatılan ya da devredilen birimlerle ilgili işlemlerin doğru yansıtılması gerekiyor. Bütçe uygulamalarında ödeneklerin zamanında ve amacına uygun kullanılıp kullanılmadığına raporlarda açıklık getirilmelidir, aksi takdirde keyfîliğin önünü alamazsınız.

"Çiftçi korunmadan üretim yapılamaz." dedik, bu bağlamda ivedilikle yapılması gereken birkaç husustan da bahsetmek istiyorum. Çiftçinin kullandığı mazottaki ÖTV yükünü kaldırın, bankaya borcu olan çiftçilerimizin borç faizlerini sildirmek üzere ivedilikle çalışmalar başlatın. Traktör, biçer, tarım makinaları gibi en temel üretim araçları haczedilen çiftçilerimizin üzerindeki haczi kaldıralım, üretim araçlarını dokunulmaz kılalım. Tarımsal sulamada alternatif sulama yöntemlerini geliştirin, su imkânlarına ve iklim koşullarına uygun üretimi de teşvik edin. Tarımsal destekleri tam ve zamanında ödeyin, kanunu çiğneyerek çiftçilerimizin hakkı olan destekleri gasbetmeyelim. Gübrede dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak çalışmaları daha fazla gecikmeden hayata geçirelim. Toprak Mahsulleri Ofisi ve Ulusal Süt Konseyi gibi fiyat belirleyen kuruluşlarımız ürün fiyatlarını maliyetleri hesaplayarak zamanında belirlemelidir. Dışarıya bağımlı olduğumuz tohumlarda bağımlılığı azaltacak çalışmaları, ata tohumu ve yerli tohumu destekleyen çalışmaları hayata geçirin. İsrail'den tohum almayı bırakalım, taklit ve tağşiş ürünleriyle ilgili gerekli denetimleri yapalım ve taklit, tağşişi önlemek için caydırıcı cezalar uygulayalım. Her geçen yıl azalan tarım arazilerimizi ve meralarımızı korumak için tedbirler alalım. Olası bir afet veya küresel kriz riskine karşı temel gıda ürünü depolama kapasitesini artırmak ve güvenliğini sağlamak üzere gerekli çalışmaları yapalım.

Yapılması gerekenleri sıralamaya vakit yetmez, dolayısıyla sözlerimi burada tamamlarken Değerli Bakanımıza birkaç soru da sormak istiyorum. Avrupa'dan 3 ülkeyle sınırlı kalmak üzere 1.600 besilik hayvan ithalatı için geçtiğimiz hafta Et ve Süt Kurumu ihale açmıştı. Karkaslı hayvan ve canlı hayvan ithalatı yapan Et ve Süt Kurumu 1.600 besilik hayvan ithalatını niçin yapıyor? İthalatı yapacak firma belli olmuş mudur? İthal edilen besilik hayvanlar Bursa'da bir çiftliğe teslim edilecek, bu çiftlik kimindir, bu çiftlikte hayvanlar karantina için mi tutulacak yoksa beslemeye mi alınacaktır? Diğer bir sorum: Bakanlık, Et ve Süt Kurumu karkas kesim maliyetini ithal hayvan fiyatına göre yapıyor. Yerli hayvancılıkta ithal edilen hayvan fiyatı üzerinden maliyet hesabı yapılabilir mi? Nerede görülmüş bu tür bir maliyet hesabının yapıldığı. Yine bir başka sorum: Şu anda karkas kesim maliyeti ne kadardır? Yine, Değerli Bakanım, bir başka sorum daha var: Resmî Gazete'de yayınlanan bir yönetmelik yazılı talimatla değiştirilebilir mi? Tarım ve Orman Bakanlığı, Tarımsal Üretimin Planlanması Yönetmeliği'ni yazılı talimatıyla değiştirmeye kalkmıştı. Bu yazılı talimatın geri çekilip çekilmediğini de sorabilir miyiz? Merak ediyoruz cevabını.

Efendim, bu duygularla... Hazırlanan 2024 bütçesiyle ilgili uzun methiyeler sıralamak mümkündür, mümkün olabilirdi, bunu arzu ederdim, isterdim fakat telaffuz edilen rakamlar hazırlanan tablolarda maalesef görünmüyor. 2024 yılı kayıp yıllardan biri olarak kalacak gibi görünüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞERAFETTİN KILIÇ (Antalya) - Çiftçilerimize, üreticilerimize, Tarım ve Orman Bakanlığımızın çalışanlarına ve bütün vatandaşlarımıza huzurlu ve bereketli bir 2024 yılı diliyorum.

Bu vesileyle hepinizi -Değerli Başkanım, Değerli Bakanım ve katılımcıları, milletvekillerimizi- sevgi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.