KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli hazırun; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İktidar partisi çağımızın gerekliliklerine uygun değil, kendi popülist programları hedefine uygun bir tarım politikası benimsemekte ve uygulamaktadır ancak aynı siyasi iktidar döneminde farklı bakanlar farklı politikalar da uygulayabilmektedir, bu durum ülkemizin net ve istikrarlı bir tarım politikası olmadığının en açık kanıtıdır.

Tarım politikalarının başlıca değişme nedenleri olarak üreticiye sağlanan transferlerin genellikle girdi ve çıktı fiyatlarına müdahaleyle gerçekleşmesi ve gerçekleşen transferin hedef kitlenin gelirine etkisinin sınırlı olması, politikalara ayrılan kaynakların bütçe dışından sağlanması ve transferlerin maliyetinin yıllar geçtikçe katlanması sayılabilmektedir. Ülkemizde uygulanan politikaların üretkenliği artırıcı etkileri azımsanacak derecededir; küresel piyasada denge, üretken politikalara yönelmektedir. Tarımın geliştirilmesi ve ticarileşmesi için büyük tarım yatırımları ve uzun vadeli finansman gerektiren tarım altyapılarının oluşturulması gerekmektedir. İstihdama kadınların ve gençlerin katılmasını sağlama ve teknolojik gelişmelerin tarımsal süreçte iyileştirilmesi gerekmektedir. Sistemik riskleri ve diğer risklerin yönetimini kapsayan sigortalara ve finansal araçlara erişimini sağlamak ve küçük çiftçilerin işletme maliyetlerinin düşürülmesi adına adımlar atılmalıdır.

Arazilerin sahip olduğu özellikte kullanılmaması tarımsal üretimde verimliliğin azalmasına sebebiyet vermektedir, bu durumun önlenebilmesi için arazi kullanım planlamasının yapılması önem arz etmektedir. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının en önemli sebebi olarak artan nüfus gösterilmektedir. Tarım dışı kullanım ise kısa vadede kazanç ve rant sağlamaktadır fakat uzun dönemde ise azalan tarım topraklarıyla birlikte sosyoekonomik olumsuzluk, kıtlık, tarıma dayalı yatırımların son bulması, bitki çeşitliliğinde azalış ve alım gücünde azalma meydana getirmektedir. Tarıma elverişli toprakların yerine sanayi, turizm, kentleşme gibi alanların oluşması geri dönüşü olmayan bir tahribata yol açmaktadır. Verimli tarım arazileri her geçen yıl azalmaktadır, bunların yerini ise yeni yerleşim yerleri, yollar, köprüler ve sanayi yerleri almaktadır. Tarım arazilerinin ürün verme gücü zamanla azalmaktadır; buna sebep ise tuz oranında artış, yanlış ürün yetiştiriciliği, bilinçsiz ilaç ve gübre uygulanması ve çeşitli toprak verimlilik kayıplarıdır.

Tarım topraklarının yanlış ve amaç dışı kullanımı ülkemizde erozyon sorununu üst sıralara taşımıştır, işlenen arazilerin yaklaşık yüzde 70'i erozyondan zarar görmektedir. Tarım sektöründe eğitim seviyesinin olabildiği kadar yükseltilmesi gerekmektedir. Çünkü makineli tarıma geçiş, üretimde otomasyona geçiş ve ileri tarım tekniklerine yer verilmesi bu alandaki eğitimin ne kadar önemli olduğunu bir göstergesidir.

Tarımda istendik pazarlama anlayışı olmaması, tarım alanlarının düzensizliği, artan nüfus, gelir düzeyinde adil olunmaması, tarıma katkı sağlamakta zorluklar oluşturmaktadır. Tarımda verimliliği artırmak için, dışa bağımlı olunan bitkisel ürünleri üretmek için çiftçiye destek olunması gerekmektedir. Teknolojik altyapıların oluşturulması ve üreticiye teknolojik girdilerin sağlanması gerekmektedir. Teknik bilgi akışı sağlanmalı ve sürekliliği olmalıdır, finans açısından üretici güçlendirilmelidir. Tarım 4.0'ın sağladığı avantajların farkına vararak, Tarım 4.0 uygulamalarına öncelik vererek bu alandaki destekleri ve AR-GE çalışmalarını hızlandırmamız gerekmektedir. Üniversiteler, sanayi ve hükûmet iş birliğiyle akıllı tarım uygulamalarının geliştirilip uygulanması gerekmektedir. Bilim adamları yetiştirerek ve ülkemizin birçok noktasına araştırma merkezleri kurarak süreci hızlandırmalıyız. Bu konuda örnek olarak İngiltere'yi gösterecek olursam hükûmet 2011-2012 yılları arasında sadece tarım ve gıda sektöründeki araştırma çalışmalarına 450 milyar euro harcamıştır. Ülkemizde üniversitelerimizin tarımda teknolojik çalışmalarını destekleyerek yabani otları otomatik olarak belirleyip haritalamak için drone geliştirmek, bahçe ve hasat robotu geliştirmek, dayanıklı ve hassas sensörler ve algılayıcılar gibi projelere ciddi kaynaklar sağlamamız gerekmektedir. Aynı şekilde, yüksek verimli sulama sistemleri, yenilenebilir enerji sistemleri, ileri tohum teknolojileri, otomasyon sistemleri, veri analizleri ve akıllı çiftlik yazılımları geliştirerek üretim ve verimliliğimizi arttırmamız gerekiyor. Tarımsal işletme yönetiminde uydu desteğiyle akıllı üretim ve siber sistemleri gibi bir süreç yaşanmaktadır. Örneğin, NASA topraktaki nem miktarını ölçmek için uzaya gözlem uydusu göndermiştir. Akıllı teknolojiler ve Tarım 4.0 sürecinde yaşanan pozitif gelişmelerle maliyetlerin azalması, kalite ve verimde artışın olması gibi önemli fırsatlar açığa çıkmaktadır.

Sürdürülebilir tarım, doğa ile teknolojinin de içinde bulunduğu geniş skaladaki çözümleri kullanmak anlamına gelmektedir. Bu çözümler içinde artan gıda ihtiyaç ve talebini karşılamak, doğal kaynakları korumak ve doğal biyolojik etkinliğe dikkat ederek ileri teknolojilerin, dönüştürülebilir doğal kaynakların etkin kullanımını sağlamak da yer almaktadır. Dinamik üretim planlaması yaklaşımına geçilmelidir. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanılması mutlaka önlenmelidir. Hayvancılıkla ilgili barınak planları oluşturulmalı ve hizmete sunulmalıdır. Her semtte barınak kurulmalı ve veteriner hekimler buralarda görevlendirilmelidir. Dışa bağımlı olunan yem ham maddelerinin üretimi artırılmalıdır. Ülkemiz toprakları bu üretimi sağlayacak kapasiteye sahiptir.

Kalite ve verimlilikte artış sağlanması için çevresel ve genetik iyileştirmelere ağırlık verilmeli, modern teknoloji kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Tarımsal ve hayvansal yöresel ürünlerin markalaşması sağlanmalıdır. Katma değeri yüksek ürünler üretilmeli ve ihraç edilmelidir. Tıbbi ve aromatik bitkilerde üretim doğadan toplamayla yapıldığı için tahribata neden olmaktadır. Tüketimi gittikçe artan bu ürünlerin üretiminde çeşitlilik artırılmalıdır. AR-GE çalışmalarına ağırlık verilmelidir. Türk tohumculuğu geliştirilerek dışa bağımlılıktan tamamen kurtarılmalıdır. Biyoyakıt ham maddesi olarak kullanılan bitkilerin tür ve çeşitlerinin geliştirilmesi için çalışmalar yapılarak ekonomiye kazanımları sağlanmalıdır. Ürünlerin kalite testleri için laboratuvar oluşturulmalı ve her türlü laboratuvar hizmetleri geliştirilmelidir. Ayrıca, toprak, yaprak, su, gübre ve kalıntı analizlerinin yapıldığı laboratuvarlar tek çatı altında toplanarak zamandan tasarruf edilmiş olacaktır. İlaç ve gübreleme bilinçsizce yapılmamalıdır. Çevreyi gözeterek tekniğine uygun gübre kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Bunun için gübre ve ilaç satışından sonra çiftçiye teknik destek ekibi gönderilerek uygulamalı ilaçlama ve gübre uygulaması gösterilmelidir. Aşırı ve bilinçsiz gübre kullanımı topraklarımıza ve ülke ekonomimize zarar vereceğinden dolayı bu fazla kullanımlardan kaçınılmalıdır.

Günümüzde tarımsal katma değerin çoğu fiyat müdahalesine uğramaktadır. Ülkemizde tarım ürünleri fiyatlarına müdahalenin yarım yüzyıla yaklaşan bir geçmişi bulunmaktadır. Uygulanan müdahaleler sonucunda bazı tarım ürünlerinde istenmeyen stok birikimleri oluşmuştur. Müdahalenin finansmanıyla ekonomi üzerindeki enflasyon baskısı artmış ve süreklilik kazanmasına neden olmuştur. Müdahale kapsamı geniş tutulmakta, herhangi bir ürüne nispi fiyat avantajı sağlayarak üretimi özendirme olanağı kalmamaktadır. Taban fiyatlarının hasat zamanında değil ekimden önce ilan edilmesi, ürünün piyasa koşullarına göre yerel borsalarda satılma olanağının getirilmesi çiftçiyi hem talep edilen ürün türlerinin artırarak artan miktarlarda üretmeye hem de kaliteyi iyileştirmeye yöneltecektir.

Siyasi iktidar, hasat zamanı üretim miktarı ve kaliteyi dikkate alan gelir ve prim sistemiyle verimi artırmalı, teknolojik gelişmelerden yararlanma olanağı sağlamalı, tarım sektörünün piyasa koşullarında varlığını sürdürebilecek bir güce kavuşmasına katkıda bulunmalıdır. Bugüne değin üreticiyi korumak amacıyla destekleme politikasından beklenen yararların sağlandığı söylenemez; aksine, bu politikanın ekonomiye ciddi külfetleri olan, hatta enflasyonun bir noktada kaynağı olan, üreticiyi verimsizliğe iten ve dış pazardaki rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyen bir politika olduğu söylenebilir. Bu sebeple, tarımsal destekleme politikasının çiftçinin malını yalnızca yüksek fiyatla satın alma yoluyla değil, daha çok, ürünün verimini artırmak, kalitesini yükseltmek, talebi olan ürünleri üretmeye yöneltmek biçiminde uygulanması doğru olacaktır.

Ülkemizde tarım politikaları sorunlarının başında kapasitenin çok altında üretim gerçekleştirilmesi gelmektedir. Öncelikli bir hedefin olmaması ve birden çok hedefin ilan edilmesi ve politika amaçlarının belirsizliği en önemli sorunlardır. Uygulanan destek politikalarının kapsamından ziyade getiri ve yük dağılımının eşit olmaması önemli bir politika sorunudur. Tarım, Türkiye'nin ihracat toplamının büyük bir bölümünü beslemekte, genellikle tüketim malları üreten imalat sanayisine büyük ölçüde girdi sağlamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gürban, toparlayın lütfen.

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Bu nedenlerden dolayı ülkemizde tarım ürünleri fiyatlarına müdahale önemli makroekonomik sonuçlar doğurmaktadır. Tarımsal kredilerde geçen yıla göre çok yüksek oranda büyüme olmuştur. Elde edilen bilgilere göre çiftçilerimizin borcu 535 milyar TL seviyesindedir, 2002 yılına göre bu borç 200 kat artmıştır. Tarımsal hasılada 2022 verilerinde tarımsal hasıla 972 milyar TL seviyesinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Tekrar doldu. Bir daha mı açalım?

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Evet, lütfen.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Toparlayın lütfen.

Buyurun.

MEHMET MUSTAFA GÜRBAN (Gaziantep) - Bu veriye göre yirmi yılda çiftçi borcu 200 kat artarken tarımsal hasıla yani çiftçinin üretim seviyesi 25 kat artmıştır; bu durum da çiftçimizin fakirleştirildiğinin bir başka göstergesidir.

Özellikle Ziraat Bankasına olan çiftçi borçları yeniden gözden geçirilerek faizsiz şekilde yapılandırılmalıdır. Ziraat Bankası öz kaynakları yandaş şirketler yerine yeniden çiftçinin lehine kullanılmaya başlanmalıdır.

Hayvancılığın en çok desteklenmesi gereken bir dönemde ne yazık ki uygulanan yanlış politikalar neticesinde ülkemiz ithalat yapmaya sürüklenmiştir. Gerekli önlemler alınıp üretimi arttırmak yerine ithal hayvan getirilerek fiyat artışı önlenemez hâle gelmiştir.

Müsaadenizle, ben bir soru önergesi vermiştim, cevap alamamıştım; buradan tekrar sormak istiyorum: İnsan sağlığını etkileyecek olan hayvanların ithalatındaki hayvan seçimleri neye göre yapılmaktadır? Hayvan seçimlerinin devletin seçim ekibi yerine kâr amacı güden özel firmalara devredilmesinin sebebi nedir? Hayvan ithalatının sürekli...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)