KOMİSYON KONUŞMASI

ERTUĞRUL KOCACIK (Sakarya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, Kıymetli Bakanım, değerli milletvekilleri, saygıdeğer katılımcılar; Kültür ve Turizm Bakanlığımızın 2024 yılı bütçesi üzerine söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu çok özel yılda, 2023 yılında cumhuriyetimizin 100'üncü kuruluş yıl dönümünü bir kez daha kutlarken cumhuriyetin 2'nci yüzyılının bu ilk bütçesinin ise hayırlı uğurlu olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Bugün 15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 40'ınncı kuruluş yıl dönümünü kutluyor, bağımsızlıkları uğruna kahramanca mücadele veren tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla yâd ediyorum. Bugün, ayrıca, 15 Kasım 1988'de bağımsızlığını ilan eden dost ve kardeş ülke Filistin'in bağımsızlık gününü kutluyorum. Özgürlük ve bağımsızlık mücadelelerinde Filistinli kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğimizi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi Türkiye Cumhuriyeti olarak dünyanın en güçlü turizm potansiyeline sahip ülkelerinden biriyiz. Ülkemizin sahip olduğu doğal güzellikler tarih boyunca birçok sanat eserine konu olmuş, çok farklı coğrafyalardan insanlar Türkiye'nin güzelliklerini yakından görmek için ülkemize seyahat etmiştir. Uzun yıllar ülkemizde "turizm" dendiğinde akla ilk gelen sahillerimiz olmuştur. Özellikle Akdeniz ve Ege başta olmak üzere ülkemizin çok farklı noktalarındaki sahillerimiz Türk turizminin en önemli başlıklarından biri oldu. Ancak şunu unutmamalıyız ki ülkemizin sahip olduğu turizm potansiyeli sadece deniz, kum, plajla sınırlı değildir. Burada bulunan herkesin bildiği üzere Türkiye Cumhuriyeti çok köklü bir tarihe sahiptir. Hamdolsun bizler tarih boyunca insanlığın ortak mirasına çok önemli katkılar sağlamış bir medeniyetin evlatlarıyız. Geçmişte birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış Anadolu coğrafyasında gezip dolaştığınızda bu medeniyetlerin izlerini hâlen sürdürdüğünü çok net olarak görürsünüz. İşte, bu kültürün ve medeniyetin taşıyıcısı olan tarihî eserler de Türk turizminin ayrılmaz bir parçası olarak dikkat çekmektedir. İnanç turizmi alanında da Türkiye stratejik bir konumda bulunmaktadır. Birbirinden çok farklı kültürlerin temsilcileri kendi inançları açısından değerli gördükleri bölgeleri ziyaret etmek adına her yıl düzenli olarak ülkemize gelmektedirler, bu ziyaretleri bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi dünyada artık "turizm" dendiğinde sadece ülkeler arasında bir rekabetten söz edilmiyor, bugün artık şehirlerin birbirleriyle yarıştığı yeni bir dönem başlamış durumda. Dünya genelinde bazı şehirleri ziyaret eden turist sayısı birçok ülkeyi ziyaret eden turist sayısından fazla, bu açıdan şehirler arasında yaşanan rekabet çok farklı boyutlara ulaşmış durumda. Ayrıca, Türkiye sağlık ve termal turizmi, kış turizmi, yayla turizmi, kongre turizmi, rafting turizmi başta olmak üzere daha birçok farklı alanda da iddiasını ortaya koymuş durumdadır. Turizmde gelinen son noktayı sizlerle paylaşmamın asıl sebebi artık turizm alanında ne denli çeşitlilikler yaşandığını göstermekte fakat az önce de bahsettiğim gibi ülkemiz birbirinden farklı alanlarda ciddi potansiyele sahip olmasına rağmen, üzülerek söylememiz gerekirse bu potansiyeli yönetecek, bu alanları ilerletecek bir bakış açısı maalesef 2002'ye kadar pek söz sahibi olamamıştır. Yıllardır birçok farklı alanda ciddi ihmaller söz konusuydu. Bildiğiniz gibi Sayın Cumhurbaşkanımız en başından beri turizmdeki çeşitliliğin dışında kalmaması için bu alanda yeni bir paradigma inşa edilmesi gerektiğini belirtmişti. Bu nedenle gerçekleştirilen turizm şûralarında sık sık Türkiye'nin turizmdeki çeşitliliğe seyirci kalmaması gerektiği vurgulanıp yeni bir turizm paradigması inşa edilmesine karar verilmişti çünkü konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, ülkemizde "turizm" denildiğinde insanların aklına sadece sahil turizmi geliyordu; bu, gerçekten büyük bir problemdi ülkemiz için. Türkiye gibi bu kadar güçlü bir potansiyele sahip olup neden turizm pastasından yeterince pay alamadık? Neden insanlar "turizm" dediğinde sadece deniz ve plajla sınırlandırıldık?

Ülkemizin dört bir yanında tarihî ve kültürel anlamda son derece önem arz eden yapılar varken bu yapılar neden işlenmedi, tanıtılmadı, insanların ilgisine sunulmadı? "Türkiye'de tarihî eser mi yok?" diye sorsak biliyoruz ki her yer tarihî eser. Mesela, bugün siz Diyarbakır sokaklarında dolaşırken ilginizi çeken bazı camileri sorduğunuzda Diyarbakırlı hemşehrilerimiz "Bu cami çok eski değil, yenidir." derler "Peki, ne zaman yapıldı?" diye sorduğunuzda "Üç yüz-dört yüz yıllık bir tarihi var." derler yani üç yüz-dört yüz yıllık eserleri yeni görürler çünkü bu bölgede bin yıldan fazla geçmişi olan eserler bulunduğu için insanlar dört yüz yıllık tarihî yapıları çok eski görmemekteler. İşte, biz böyle bir medeniyete sahibiz ama bizim bu tarihimiz maalesef çok ihmal edilmiş, eserlerimiz hiç işlenmemiş, üzerilerindeki tozu almaktan bile imtina etmişler. Bu ihmal sadece yurt içindeki eserlerimizle ilgili değil, biz Türk milleti olarak tarih boyunca çok geniş bir coğrafyaya nüfuz ettiğimizden dolayı bugün birçok farklı ülke sınırları içinde kalan eserler inşa etmişiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün dünyanın içinde bulunduğu durumu da göz önünde bulundurarak söylemek gerekirse biz gittiğimiz hiçbir yere zulüm ve gözyaşı götürmedik; biz gittiğimiz ülkelerde çocukların, kadınların, yaşlıların, hastaların ve o toplumdaki tüm insanların güvenliğini korumayı en öncelikli sorumluluğumuz olarak gördük. Bu nedenle, dün Türklerin yönettiği coğrafyalara bugün gittiğinizde kazandırdığımız eserleri görüyorsunuz. Bu eserler bizim insana, topluma, doğaya gösterdiğimiz saygının nişanesi olarak hâlen varlığını sürdürmektedir. İşte, bu bakış açısıyla AK PARTİ Hükûmeti olarak 2002 yılından bu yana yurt dışındaki tarihî eserlerimizin ayağa kaldırılmasını sağladık, ecdat yadigârı olan eserleri kaderine terk etmedik. İşte, bugün Türkiye'nin turizm alanında rekorlar kırması, dünyanın çok farklı ülkeleri tarafından Türk turizminin büyük bir dikkatle takip edilmesi ve hatta daha doğru bir ifadeyle Türk turizminin sergilediği performansın, aldığı kararların takdir edilmesi işte bu yeni paradigma sayesinde olmuştur.

Önceden birtakım ihmaller sebebiyle tarihimizin en önemli eserleri maalesef uzun yıllardır ülkemizin topraklarından alınıp, çalınıp yurt dışına kaçırılmıştı. İşte, bunun önüne geçmek için Kültür ve Turizm Bakanlığımız bünyesinde Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı kuruldu. Bu çerçevede, bize ait olan ve yurt dışına kaçırılan eserlerimizin peşine düştük, dünyanın dört bir yanında bu eserlerimizin takibi gerçekleştirildi ve ülkemize getirilmesi sağlandı. Bugün artık herkes Türkiye'ye ait bir eser kaçırıldığında Türkiye'nin bunu tespit edeceğini ve hatta bulup geri alacağını biliyor. Kültürel mirasın korunması adına yurt dışından 12 binin üzerinde tarihî eserin iadesini Bakanlığımızın çalışmalarıyla sağladık. Ülkemizden kaçırılan eserleri alıp kendi müzelerimizde sergilemeye başladık.

Bugün Türkiye müzecilik alanında destan yazıyor. Yirmi yılda 165 müzeyi yeniledik, 59 müzemizi ilk kez ziyarete açtık, 18 yeni müze binası inşa ettik. Hatay Arkeoloji ve Gaziantep Zeugma Mozaik Müzemiz ile en nitelikli neolitik koleksiyonuna sahip müzelerden olan Şanlıurfa Arkeoloji Müzemizi ziyarete açtık. Anadolu'nun ilk müzesi olan İstanbul Arkeoloji Müzelerinin sergilemesini yeniledik. Müzecilik alanında da dünyayı hedef gösteren öncü ülkelerin başında yer alıyoruz. Bakanlığımız 214 müze ve 144 düzenlenmiş ören yeriyle hizmet vermektedir. Özel müzelerin sayısı 89'dan 390'a yükseltildi. Ayrıca, bir yıl boyunca Kültür Bakanlığına bağlı müze ve ören yerleri ile Millî Saraylara bağlı 13 ziyaret alanına sınırsız giriş hakkı sağlayan MüzeKart uygulaması da Bakanlığımızın önemli bir icraatıdır. Fiyatının 60 TL'ye sabitlenmesiyle vatandaşlarımızın bu imkândan kolayca faydalanması sağlanmıştır. MüzeKart'la bu yıl 23,5 milyon kişi müze ve ören yerlerine ziyaret gerçekleştirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; arkeolojik çalışmalarımızı da sürdürerek dünyada en çok kazı çalışması yapan ülkelerin başında biz geliyoruz. Türkiye, arkeoloji alanında altın çağını yaşıyor. Kazı alanında yürütülen çalışmalar dünya bilim çevreleri tarafından yakından takip ediliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığımız titizlikle sürdürülen kazı çalışmaları konusunda çok ciddi bir hassasiyet gösteriyor. Bu çalışmalar neticesinde on bir bin yıllık tarihî yapılar keşfedilmiş durumda. Bugün dünyanın en önemli üniversitelerinden çok ciddi bilim insanları Türkiye'de yürütülen bu kazı çalışmalarını yakından takip ediyor. Ülkemiz sınırları içinde yapılan kazı çalışmalarının insanlık tarihine farklı bir bakış açısı kazandıracağı bu uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Ayrıca, bu kazılar neticesinde ortaya çıkan ve çıkmakta olan eserler her yıl on binlerce insanın yine ülkemizi ziyaret etmesini sağlıyor. Kazı, proje ve restorasyon çalışmalarıyla antik kentlerimizin ziyaretçi sayısı yaklaşık yüzde 47 oranında artmış durumda. Bu gurur hepimizin, bu gurur Türkiye'mizin.

Uluslararası kültür ve sanat çevrelerinin büyük beğenisini kazanan AKM yeniden ayağa kaldırıldı. Rami Kışlası'nda gerçekleştirilen dönüşüm projesiyle uluslararası standartlarda bir kütüphane ülkemize kazandırıldı. Temelleri 19'uncu yüzyılda atılan, en zor zamanlarda dahi sanatını icra eden, 1926 yılında Marsilya'dan Londra'ya, Helsinki'den Varna'ya konser gerçekleştiren Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramız yeni bir mekâna kavuştu. Kız Kulesi ve Galata Kulesi'nde yapılan restorasyon çalışmalarıyla İstanbul'un değerine değer kattık. Zincirlerinden kurtulan Ayasofya, her gün binlerce insan tarafından ziyaret ediliyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığımızın en yoğun şekilde çalışma gerçekleştirdiği bir diğer alan ise kütüphaneler. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılında 100 kütüphane hedefi ülkemiz ve gençlerimiz için büyük önem arz ediyor. 100 kütüphanenin 85'i tamamlandı, inşallah yıl sonuna kadar geri kalanlar da vatandaşlarımızın hizmetine sunulacak.

Türkiye sinema alanında tarihinin en yoğun desteklerinin sağlandığı bir dönemi yaşıyor. Özellikle, bu yıl sinema projelerine verilen 85 milyon lira destek ve sinema salonlarına verilen 15 milyon lira destekle sektör emekçilerine büyük katkı sağlandı.

Değerli hazırun, Bakanlığımızın sektöre sağladığı bu destekler sayesinde Türkiye artık dışarıya dizi ihraç eden bir ülke konumunda, Amerika'dan sonra dünyada en fazla dizi ihraç eden 2'nci ülke konumundayız. Bugün 173 ülkede Türk dizileri izleniyor. Bu diziler sayesinde artık Türkiye dünyada tanınan, aynı zamanda merak edilen ülke oldu.

Tanınırlıktan bahsetmişken TİKA'nın çok kıymetli çalışmalarına da kısaca değinmek isterim. TİKA, medeniyetimizden süzülüp gelen değerleri bugüne taşıyan çok özel bir kurum. Tüm dünyada dil, din, ırk ayırt etmeksizin yardım bekleyenlere el uzatmak bizde bir inanç buyruğu, bir töre mirasıdır. "Mazluma dini sorulmaz." deriz, asırlarca bunu dedik, şimdi de TİKA vasıtasıyla 7 kıtada yine bu sözü söylüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Bayrağı'nı kıtalar arasında dolaştırmasından, darda, zorda kalanın yanında bitivermesinden büyük bir gurur duyuyoruz.

Bu vesileyle, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın başlattığı ve Türkiye'nin marka değerini arttıran bir işe daha değinmek istiyorum; Türkiye Kültür Yolu Festivallerine. Bu yıl 11 şehrimizde düzenlenen etkinliklerle milyonlarca insan kültür sanatın her alanında etkinliklere erişme fırsatı buldu. Kültür Yolu Festivalleri şehirlerimizin ekonomisine de ciddi bir katkı sağlıyor. Birçok şehrimizden festivallerin düzenlenmesi konusunda ciddi talepler olduğu bir gerçek. Bakanlığımız bu konuya da kayıtsız kalmama kararı almış, her yıl 5 yeni şehri daha bu listeye ekleyerek Türkiye Kültür Yolu Festivallerinin ülkemizin dört bir yanında gerçekleşmesini sağlayacak. Bu festivaller için Sayın Bakanımıza ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; inançlara hiçbir saygısı olmayan terör örgütleri tarafından zarar verilen Diyarbakır'daki Surp Giragos Ermeni ve Mar Petyun Keldani Kiliselerini restore ederek yeniden ibadete açılmasını sağladık, İzmir'de tarihî Tekel Fabrikası'nı sanat merkezine dönüştürdük, Mardin'de yeni bir yeraltı şehri yine yapılan kazılar neticesinde ortaya çıkarıldı, UNESCO Dünya Miras Listesi'nde kayıtlı eser sayımız 21'e yükseldi. Allah'a şükürler olsun, ülkemizin dört bir yanında tarih, kültür ve medeniyet izleri ortaya çıkıyor.

Küresel Sürdürülebilir Turizm Konseyiyle Hükûmet düzeyinde anlaşma yapan ilk ülke olarak 7.805 tesisin belge almasını sağladık. Ülkemizdeki konaklama tesislerinde toplam yatak kapasitesi 2002'de 800 bin iken, bugün bu rakam 2,2 milyona ulaşmıştır. Maalesef, işte bu tüm değerler uzun yıllar ihmal edilmişti. Birçok eserin kaderine terk edilmesi gibi, yer altındaki ve üstündeki yapılar da uzun yıllar bu ihmallerden payını aldı. Bugün, evrensel standartlarda bir turizm politikasından bahsedebilmemiz için bunları bilmemiz ve alınan kararları hatırlamamız gerekiyor. Bugün Türkiye'nin turizm alanında bir yıldız gibi parlaması kendiliğinden olmadı. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde alınan kararlar neticesinde bugün turizm alanında rekorlar kıran bir ülke konumuna ulaştık. Biliyorsunuz, dünya turizminin en zorlandığı dönem pandemi dönemi olmuştur. Türkiye, bu süreçte de geliştirdiği önlemler sayesinde dünya turizminde en az hasar alan ülke olmuştur. Alınan önlemlerle birlikte Türk turizmi bu süreci en az hasarla atlatmıştır. Öyle ki Türkiye'nin pandemi sürecinde aldığı önlemler birçok ülke tarafından yakından takip edilmiş ve yabancı ülkeler Türkiye'nin bu turizm kararlarının benzerlerini alarak kendi turizmlerini ayağa kaldırmaya çalışmışlardır.

Değerli hazırun, konuşmamın başından itibaren turizmdeki çeşitliliği işaret edip, artık "turizm" denildiğinde sadece sahilleri düşünmemek gerektiğini ifade etmiştim. Yeni dönemde geliştirilen yeni turizm paradigmasının en temel özelliği turizmdeki çeşitliliği birbirinden ayrıştırmadan bir bütün olarak değerlendirmek olmuştur. Sahillere önem verilirken müzecilik ihmal edilmemiş, inanç turizmine ağırlık verilirken gastronomi turizmi de güçlendirilmiştir. Bu bütünlüklü bakış açısı sayesinde turizm alanında başarılar gelmeye başlamıştır.

Kültür ve Turizm Bakanlığımız sahil bölgelerindeki kaliteyi arttırmak adına arıtma ve altyapı sorunlarının çözümü için de gerektiğinde yerel yönetimlerimizle de iş birliği yaparak sorunları çözüme kavuşturmaya çalışmaktadır. Bugün turizm bölgelerimizin büyük bir kısmında ciddi altyapı çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Elli hatta yüz yıllık nüfus hareketliliği göz önünde bulundurularak yapılan altyapı çalışmalarında herhangi bir sorun yaşanmaması için gereken önlemler alınıyor. Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığımız bünyesinde kurulan Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansımız sayesinde ülkemizin 200'den fazla ülkede tanıtımı gerçekleştirildi. Uluslararası tur operatörleriyle iş birlikleri sağlanarak ülkemize gelen turist sayısının artması için çalışmalar gerçekleştirildi. Dünyada en yoğun, en etkili tanıtım yapan ülkeyiz. Bunun da sonuçlarını zaten turist sayısında ve gelirlerinde görüyoruz. İnşallah, çok daha fazlasını da gerçekleştireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde Sayın Bakanımız tarafından son turizm rakamları açıklandı. İlk dokuz aylık rakamlara göre geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 20,1 artışla turizmde bu yıl 42 milyar dolarlık bir rakama ulaşıldı. İnşallah, yıl sonunda bu rakamın 55-56 milyar dolarlara ulaşacağına inanıyoruz. Turizmde her yıl gelirlerimizi daha da artırıyoruz. Kültür ve Turizm Bakanlığımızın sahip olduğu paradigma -uzun uzun anlattığım gibi- turizmi sadece deniz, kum, güneş üçgeninden ibaret görmeyip her alanda ve on iki aya yayarak sürekli hâle getirmek. İşte, bunun için farklı alanlarda yapılan çalışmalar, şehirlerimizin değerini artırmaya dönük hizmetler büyük önem taşıyor. Bu sayede eğer turizmi on iki aya ve 81 şehrimize yaymayı daha da geliştirirsek işte o zaman ülkemizin turizmden alacağı pay daha da yukarılara çıkacaktır. Bu bütünlüklü bakış açısıyla Türkiye Cumhuriyeti olarak turizmdeki hedefimiz 2028 yılında 90 milyon turistin ülkemize gelmesi ve 100 milyar dolar turizm geliri elde etmektir.

Turizmde 2017'de kişi başı gecelik 65 dolar olan harcama tutarı bu yıl 100 dolara çıktı. 2028'deki hedefimizse 130 dolar. İnşallah, bundan sonraki süreçte çalışmaların karşılığını daha çok aldığımız zamanlara geçmiş olacağız.

Kıymetli hazırun, turizmdeki bu başarılar elbette tesadüf değil, elbette tek başına olan göstergeler değil. İyi yönetişim bütünlüklü bir olgudur. Turizmde iyi olduğunuzdan bahsettiğinizde transferde yani ulaşımda iyi olduğunuz bir vakıadır. Keza milyonlarca ziyaretçiden bahsediyorsanız demek ki imar alanında da iyisinizdir, altyapıda da iyisinizdir. Sonra gündeme beşerî sermaye gelir. İşini bilen, yetkin, donanımlı, kalifiye elemanlar olmalı ki siz bu başarılara imza atabilesiniz. İşte, bütün bu başarılar yirmi bir yıllık AK PARTİ iktidarının başarısıdır, milletiyle bütünleşmiş bir siyasi kadronun başarısıdır. Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın başarılı liderliğinde bu güzel neticeler alınmıştır. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza her alanda olduğu gibi kültür ve turizm alanında da eski Türkiye'den çok farklı, çok ileride, çok gelişmiş bir Türkiye inşasındaki rolü münasebetiyle şükranlarımı arz ediyorum.

Türk turizminin ve kültür politikalarının tarihinin en başarılı noktasına ulaşmasına katkı sağlayan başta Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy'a teşekkürlerimi sunuyorum. Çalışma arkadaşlarını ve bütün Kültür ve Turizm Bakanlığı personelini tebrik ediyorum.

İnşallah, 2024 bütçemizin hayırlı olmasını diliyor, Türk kültür ve turizm dünyasına önemli katkılar sağlamasını temenni ederek hepinizi saygıyla selamlıyorum.