KOMİSYON KONUŞMASI

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; ben öncelikle bütçemiz hakkında görüşlerini ifade eden, Bakanlığımızı, bütçemizi eleştiren, önerilerde bulunan bütün Komisyon üyesi arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Tabii, sorular sadece yirmi dakika içinde sorulmadı ama konuşmalar içerisinde de pek çok soru dile getirildi. İzniniz olursa ben dinlerken bir sıralama da yaptım. Hem bu sorulan sorular, onların içinde de tekrarlar var, beraber vaktim yettiği kadar hepsini cevaplandırmak istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, biz size altmış dakika verelim, altmış dakika içerisinde buyurunuz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tamam, ben inşallah süre içerisinde bitirmeye özen göstereceğim.

Tabii, yüksek yargının bütçelerinin Bakanlığımız bütçesiyle beraber burada görüşülüyor olması yasalardan kaynaklı bir zorunluluktur. İşin doğrusu, bu zorunluluğun yasalar değiştirilerek kaldırılması bizce de uygun olur. Bu konuda bir çalışma önümüzdeki zaman içerisinde yapılırsa bunda büyük bir fayda mülahaza ediyoruz. Ancak, şu anda bu şekliyle görüşme yasalardan kaynaklı olduğu için ve yasaya göre de yasaların öngördüğü temsilciler burada yer almaktadır. Bunu özellikle ifade etmek isterim.

BAŞKAN - Bizim açıklamalarımızla çelişkili oldu.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yok, yok, çelişki yok. Sizin açıklamalarınızı teyit eden şeyler bunlar çünkü yasalar açık, siz de onu söylediniz. Onun için de ben teşekkür ediyorum. Sadece, Sayın Usta, Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun yeni yapıldığı için orada var ama 1983'te çıktığı için orada var ama daha önceki kanunlarda da bu konuda düzenleme olduğunu burada ifade etmek isterim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bir şey diyeceğim: Öyle bir zorunluluk yok; öyle bir zorunluluk olsa Genel Kurulda da beraber görüşülmesi lazım. Genel Kurulda ayrı ayrı görüşülüyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hayır, hayır, Hükûmetin şeylerin görüşülmesi için...

BAŞKAN - Ha, bütün bütçe içerisinde... Tamam, tamam.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bütçe içerisinde görüşülmesi yoksa bizim Bakanlık en uygun Bakanlık olması nedeniyle böyle bir planlamayı herhâlde Meclis Başkanlığımız yapmıştı.

BAŞKAN - Yok Komisyon, biz yapıyoruz, Meclis Başkanlığı değil.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Çünkü, bizim planlamamız değil bu.

Ayrıca, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi kendi bütçelerini kendileri hazırlıyor, kendileri öneriyor. Daha sonra, Parlamento tarafından kabul edilen bütçe de tamamen kendileri tarafından harcamaları yapılıyor. Bakanlıktan herhangi bir ödenek talepleri, harcamalarının da onaylanması diye bir şey söz konusu değildir. Sayın Temizel ifade etti, birtakım paraların iadesiyle alakalı Yargıtay Başkanlığından. Bu, esasında, Yargıtay hizmet binasının yapımı için ayrılmış bir para. O nedenle, hizmet binası ihalesi yapılamadığı için orada gözüküyor ama önümüzdeki günlerde Yargıtay hizmet binasının ihalesi yapılacak. Şu anda Anayasa Mahkememizin bulunduğu alan içerisinde, ona komşu bir yerde Yargıtayımız için uygun bir bina yapılacak. Projesi bitti, ihale aşamasına geldiğini biliyorum. Bunu da tabii Yargıtay Başkanımız takip ediyor.

Kuvvetler ayrılığıyla ilgili söylenen görüşlerin hepsine katılıyorum. Esasında, kuvvetler ayrılığı son derece önemli, yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olması, birbirini dengelemesi ve işlevlerini Anayasa ve yasalara uygun bir şekilde yerine getirmesi hepimizin temel arzusudur. Esasında, tartışmaların ana nedeni de burada yatıyor çünkü şu andaki bizim uyguladığımız sistem esasında yasama ve yürütmenin birbirinden tam ayrı, birbirine karşı tam bağımsız olduğu bir sistem değil. Sadece bugün değil, cumhuriyetin kurulduğu günden beri yasama-yürütme ilişkisinde yürütmeyi güçlü tutan, yasamayı yürütmeyle beraber hareket etmeye, daha da ileri, yürütmenin emrine vermeye zorlayan bir Anayasa ve İç Tüzük uygulaması var. Komisyonlarda, Genel Kurulda çoğunluk kimde? İktidar grubunda; koalisyon olsun, tek başına iktidar olsun. Peki buralardan iktidara rağmen bir konunun çıkma imkânı var mı? Yok. Onun için biz diyoruz ki: Yasama ve yürütmenin birbirine karşı tam bağımsız, birbirinden tam ayrı olması için Türkiye'nin parlamenter sistem uygulamasını ciddi manada tartışması lazım. Bugün Parlamentoda iktidara rağmen bir yasama ve denetimin etkin bir şekilde yapılabilmesinin imkânı Anayasa'mıza göre de İç Tüzük'ümüze göre de yok. Onun için diyoruz ki: Gelin tartışalım, tam bağımsız olsun. Yasama yürütmeye karşı, yürütme yasamaya karşı, yürütme yasamaya karşı tam bağımsız olsun ve güçlü bir siyasi istikrar tesis edilsin, güçlü iktidar olsun ama güçlü de bir parlamento olsun. Liderlerin iki dudağı arasında milletvekilliği bekleyen değil, hakikaten alın teriyle, halkla kurduğu güzel diyalogla oradan güç alıp gelen bir parlamento olsun. Onun için de başkanlık sistemi esasında şu anda şikâyet ettiğimiz bütün problemlerin de, bana göre, panzehri olan bir sistemdir, onu iyi tartışmamız lazım.

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Bakan, on beş yıldır iktidardasınız ama.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Fakat, ideolojik veyahut da siyasi mülahazalarla bu sistemi sanki Sayın Cumhurbaşkanımızın şahsının arzu ettiği bir sistem gibi takdim edilerek kamuoyunda layıkıveçhile tartışılmadığı kanaatindeyim. Şu anda iktidar için daha güçlü bir yapı, yasama elinde, yürütme elinde ama başkan olduğu zaman yasamaya gelemiyor. Yasamada herhangi bir şey yok, yasama ayrı işliyor. Ama, şimdi daha güçlü bir yapı. Bunu niçin istiyor AK PARTİ? Bunu biz esasında Türkiye'nin geleceği için istiyoruz. Türkiye'mizin geleceğinde siyasi istikrar olsun, güçlü iktidar olsun, yasama, yürütme tam bağımsız, tam ayrı olsun ve Türkiye'de kuvvetler birbiriyle rekabet içinde değil, uyum içinde, denge ve fren mekanizmaları da olmak suretiyle çalışsın diye arzu ediyoruz, daha iyi bir sistem olsun diye arzu ediyoruz. Onun için de yeni anayasa tartışmaları sırasında bunun değerlendirilmesinde fayda var. Tabii, katılan olur, katılmayan olur, eleştiren olur, bunların konuşulması kadar doğal bir şey olamaz, bunları konuşmaktan da kaçınmamak lazım.

Yeni anayasa içerisinde, tabii, biz bireysel hakların son derece önemli olduğuna inanıyoruz. Kolektif haklarla ilgili Sayın Günal ifade etti. Kolektif haklardan ziyade, bireysel hakların esas alınması gerektiğini de biz her defasında ifade ettik.

Şimdi, açık cezaevine ayrılma konusunda, terör suçundan hükümlülerin öncelikle örgütten ayrılmaları ve açık kuruma gitmeleri gerekiyor. Yani, örgütle bağı devam edenlerin, şu andaki mevzuatımıza göre, açık cezaevine ayrılma imkânları bulunmamaktadır. Yani, onun için de terör ve örgütlü suçlar için şartla tahliyede aranan süre 3/4.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakanım, örgütten ayrılmak için dilekçe mi veriliyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Mevzuatta düzenleniyor onun usulü. Ben onu ifade etmek istedim.

Tabii, Türkiye cezaevlerinde beş yıldan fazla şu anda tutuklu bulunan herhangi bir kimse yoktur. 26 bin tutuklunun 22.500'ü 0-1 yıl arası tutukludur. Şu anda 4 ila 5 yıl arası tutuklu bulunan kişi sayısı 123'tür. Terör ve örgütlü suçlardan hüküm giyenler pişmanlık duyup örgütten ayrıldıktan sonra -demin ifade ettiğim gibi- denetimli serbestlikten yararlanabileceklerdir.

Hasta tutuklularla ilgili soru soran arkadaşlarımız oldu. Şu anda Türkiye cezaevlerinde 31/03/2013 yani bu konudaki düzenleme yapıldıktan, 15/2/2016 tarihi itibarıyla 6411 sayılı Kanun kapsamında hazırlanan raporlara baktığımızda adli suçlarda 5.856, terör suçlarında 756 tane rapor var. Buradaki, işte, başvurular ve bunlarla ilgili raporlar. Ceza tehirinden faydalananların rakamına geldiğimizde, adli suçlardan 521 hükümlü, 38 tutuklu; terör suçlarından 29 hükümlü, 6 tutuklu bunlardan istifade etmişti. Şu anda rapor çalışması devam edenler var. Süreç başladığı zaman esasında iki hafta içerisinde de hızlı bir şekilde tamamlanabilmektedir. Ancak, bu süreçlerin adli tıpla ilgili aşaması biraz zaman almaktadır, bir de dosyanın oraya gitmesi.

Yasada da bir değişiklik yaptık, biliyorsunuz. Toplum güvenliği bakımından somut tehlike kriterini getirdik ki rapora rağmen tahliyeler engellenebiliyordu o kriter olmadığı için. O kriter bu noktada daha somut bir düzenleme içerdi. Şu anda da Bakanlığımızda bu konuda bir çalışma devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bir ceza paketini Parlamentoya getireceğiz. Onun içerisinde bir ilave düzenleme yapıp yapmayacağımızı şu anda tartışıyoruz. Bunu da buradan ifade etmek isterim.

Haksız tutuklamalarla ilgili 36 adet dosya açılmış şu ana kadar. Yani, hâkimler, savcılarla alakalı soran... 130 hâkim, 29 cumhuriyet savcısı hakkında işlem yapılmış bununla alakalı şimdiye kadar.

Tabii, Diyarbakır Baro Başkanımız -Allah rahmet etsin- merhum Tahir Elçi'yle ilgili pek çok arkadaşımız görüşlerini dile getirdiler. Onlara da teşekkür ediyorum. Sadece şunu ifade etmek isterim: Tahir Elçi'yle alakalı soruşturmanın gizliliğine dair alınmış bir karar yoktur. Soruşturma, başından beri açık yürümekte, açık yürütülmektedir. Diyarbakır Baro Başkan Vekilimiz, ailenin avukatları, baro temsilcileri, onlar soruşturmanın her aşamasından haberdardır, bilgi sahibidirler. Burada bir gizlilik kararı Cumhuriyet Savcılığı almamıştır. Bunu özellikle ifade etmek isterim.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Gizlilik dışında sordum Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - İzah edeceğim. Hayır, siz demediniz, Utku Bey söyledi, bir arkadaşımız söyledi. Gizlilik kararı yok. Tabii, olay 28/11/2015 tarihinde oldu ve olayın olduğu gün 15.00 sularında olay mahalline gidildiğinde olay yeri incelemesi yapılamadı. Çünkü, olay yerinin etrafında kazılan hendekler, kurulan barikatlar ve bunun arkasında bulunan bölücü terör örgütü mensupları, teröristler tarafından bu olay yeri incelemesi yapanlar üzerine otomatik silahlarla, roketlerle ateş açıldı ve hatta o silahların geldiği istikamette koruma yapan zırhlı araç uzaktan bombayla patlatıldı ve daha sonra güvenlik riski nedeniyle tutanak tuttular ve olay yerinden ayrıldılar. Ertesi gün etrafta bulunan kameraları toplamak üzere giden polise karşı yine aynı şekilde otomatik silahlarla teröristler tarafından ateş açıldı. Daha sonraki gün sabah 06.00 sularında olay yerine hem Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcımız, hem Başsavcı Vekilimiz, hem Baro yetkilileri, hem olay yeri inceleme uzmanları geldi, incelemeye başladılar, incelemeleri 06.50'e kadar, zannedersem, sürdü, ondan sonra yine barikatların, hendeklerin arkasındaki teröristler tarafından otomatik silahlarla, roket atarlarla, el yapımı bombalarla saldırıda bulunuldu. Maalesef ondan sonra da yine bir tutanak tutularak olay yerinden ayrılmak zorunda kalındı. Daha sonra bu kameralar toplandı, kameralardaki görüntülerin incelenmesi ve diğer işlerle alakalı her türlü verinin hem adli tıp kurumu hem de ilgili uzman kurumlar tarafından incelenmesi hususunda çalışmalar da devam ettiriliyor. Şu ana kadar bir kişiyle doğrudan irtibat kurabilecek somut bir veri elde edilemediği için gözaltılar var ama tutuklama dosyada yok. Elde birtakım verilerin olması gerekiyor ve onlarla ilgili de çalışmalar devam ediyor. Biz Hükûmet olarak bu olayın ardının, önünün, her tarafının aydınlatılmasını arzu ediyoruz çünkü bu hadise üzerinden Hükûmetimizi ve devletimizi suçlayan bölücü terör örgütü tarafından çok ciddi iftira kampanyaları yürütülüyor, "Katil devlet!" falan propagandaları yapılıyor. Biz terör örgütünün bu olayın aydınlatılmasını istemediğini çünkü bu propagandanın yapılabilmesi için bu olayın karanlıkta kalması gerektiğine dair bir inancı olduğuna dair tahminde bulunuyoruz. Verilerle değil, tahminle söylüyorum. Bak, şimdi, sebebi de şu: Bu olay yerinin incelenmesinde daha olayın olduğu ilk gün, olayın hemen arkasından -orada hendekler var, diğer şeyler var, hepinizin bildiği gibi- bunlara silahla karşılık verilmesi, bu konuda samimi olunsa, gerçeğin ortaya çıkması arzu edilmiş olunsa o delillerin o gün incelenmesi konusunda gelen savcılara, hâkimlere, avukatlara, olay yeri incelemesi yapanlara silahlarla, roketlerle saldırmazlar. Bu saldırı nedeniyle biz aynı kanaatteyiz ama buna rağmen, devlet, bütün tedbirleri almak ve bu konuyu aydınlatmak için bütün elindeki imkânları seferber etmiştir, seferber etmeye de devam edecektir.

HDP Genel Merkezine saldırı dosyasıyla ilgili olarak Ankara 32. Asliye Ceza Mahkemesince açılan davada mala zarar vermek suçundan bir yıl üç ay siyasi hakların kullanılmasını engelleme suçundan bir yıl sekiz ay, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na muhalefet suçundan beş ay, geceleyin hırsızlığa teşebbüs suçundan üç yıl bir ay on dört gün, iş yeri dokunulmazlığını ihlalden on ay hapis cezası verildiği ve cezaların ertelendiği görülmektedir. Bu, bakın, biz eğer...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Kesinlikle sizin partinize de olsa aynı şekilde ertelenirdi.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, bu, mahkemenin takdiri, bir ceza tayin etmiş. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması konusunda bizim sistemimizde bir müessese var. Bu müesseseyi uygulayıp uygulamamak konusu tamamen hâkimin takdirinde olan bir konudur ve mahkeme bu konuda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Organize bir iş olup olmadığı araştırıldı mı? Organize bir suç olup olmadığı...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben şu anda bende olan bilgileri paylaşıyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - 5 suç saydınız.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bu, tabii, soruşturma içerisinde bunun bütün boyutlarının incelendiğini tahmin ediyorum.

Tabii, milletvekillerinin ziyaret rejimi, Ziyaret Yönetmeliği'nin 40'ıncı maddesi uyarınca yerine getirilmektedir. Madde uyarınca tabii, bu konudaki milletvekilleriyle alakalı izinler Adalet Bakanı tarafından verilmektedir. Biz Adalet Bakanlığı olarak...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Verilmemektedir.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bir dakika, bir müsaade buyurun ya. Ben sizi dinledim, siz de beni dinleyin. Ben açık açık söylüyorum ve söyleyeceğim de.

...verilmektedir. Biz bugüne kadar bu konudaki izinleri Temmuz ayına kadar verdik ama Temmuz ayından sonra Türkiye'mizde artan terör olayları nedeniyle bu konuda takdir hakkı Adalet Bakanına aittir. Adalet Bakanı bu takdir hakkını vermeme yönünde kullanmıştır.

GARO PAYLAN (İstanbul) - HDP'ye vermemek üzere takdir kullandınız.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Evet, öyle kullandım ve bundan sonra...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bunların yasal bir dayanağı var mı Sayın Bakan?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yetki bana ait, ben kullanıyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama yasal dayanakla kullanmaz mısınız?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yani oluk oluk kan akarken her tarafta askere, polise saldırırken...

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin. Soru soruyorsunuz, cevabını alıyorsunuz hâlâ üzerine gidiyorsunuz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben bu cevabımı söylüyorum, açıkça söylüyorum, takdir hakkı Bakan olarak bana ait. "Ben de vermedim." diyorum.

GARO PAYLAN (İstanbul) - "Bu ayrımcılığı yapıyorum." diyorsunuz.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama neden vermediniz?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - İşte söylüyorum: 20 Temmuzdan sonra başlayan terör saldırıları nedeniyle terör örgütü mensuplarıyla ilgili vekillerin görüşmesine dair izin taleplerine olumlu cevap vermedim. Ben Bakan olduktan sonra, tabii, ben...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Hayır, "vekillerin" değil, HDP'li vekillerinkini...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - İşte "HDP'li vekillerinkini" diyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama böyle bir eşitlik ilkesine aykırılık var mı Sayın Bakan?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Efendim, bu konuda...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Can Dündar ve Erdem Gül terör örgütü mensubu mu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Arkadaşlar, bakın, ben...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Celal Doğan neden Can Dündar'ı ziyaret edemez? Celal Doğan diyor ki: "Ben avukatken giderdim." Yani bunun izahı, aklı, mantığı var mı yani.

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin.

Sayın Bakan, devam edin siz lütfen, buyurun.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Keşke bu kadar zorda kalmasaydın!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben zorda kalmadım, çok açık söyleyeyim, hiç zorda değilim.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Emin olun, savunamayacak bir iş yaptığınızı itiraf ediyorsunuz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hiç zorda değilim, açıkça söylüyorum. Niye zorda kalayım? Ben takdir hakkımı öyle kullanıyorum. Bana vermiş mi bu takdir hakkını?

AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama "Takdir hakkınızın yasal, anayasal bir dayanağı olmalıdır." diyoruz. Buna bir cevabınız yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben kamunun menfaatini de böylece gözettiğimi düşünüyorum.

Şimdi, Diyarbakır İstinaf Mahkemesiyle ilgili sorular oldu.

Hem Diyarbakır hem Erzurum hem de Ankara İstinaf Mahkemesiyle ilgili AB'den bir fon ayrıldı. Bunların yüzde 75'i oradan gelen paralarla oldu. Ancak biz süresi içerisinde istinafı faaliyete geçiremediğimiz için bu paraları Türkiye olarak AB'ye geri iade ettik. Yani tamamını iade ettik.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Tamamını mı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tabii, tabii. Şartlı para olduğundan dolayı biz bunu iade ettik.

Tabii "UYAP ve SEÇSİS arasında nasıl bir bağlantı var?" soruları oldu. Bir defa, şunu söyleyelim: UYAP iletişim altyapısının güvenliği Adalet Bakanlığı tarafından sağlanıyor ancak SEÇSİS sisteminin güvenliği Yüksek Seçim Kurulu personeli tarafından sağlanmakta ve bu sistem üzerinde Adalet Bakanlığının en ufak bir denetimi, etkisi, yetkisi bulunmamaktadır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Veri girişi nereden yapılıyor yani?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Biz girmiyoruz. Onu tamamen o seçim süreci içerisinde onlar seçim kurulu görevlileri, ilçe seçim kurulu görevlileri giriyor. Bizim UYAP'ı kullanıyorlar.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Hah. Tabii ki onu söylüyorum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ama oradaki sistemin güvenliği bütün şeylerin denetimi oradan. Ayrıca, bakın, her sandığın tutanakları orijinal hâliyle de yükleniyor, bütün partilere de link verilip partilerin de denetimine açılmıştır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Onu söylüyorum yani UYAP merkezi üzerinde mi merkeze geliyor, onu soruyorum.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi, kopyayla ilgili soru soruldu. Şu anda 38 hâkim ve savcının kopya nedeniyle mesleğe kabul kararının kaldırıldığını arkadaşlarım ifade ettiler. Sınavlarla ilgili birtakım konular dile getirildi. Bunlarla ilgili soruşturmalar Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülüyor ama şu anda ben "Şu aşamadadır." diyecek bir bilgi sahibi değilim. UYAP üzerinden emeklilerin, işçi, memur maaş hacizleri icra memuru tarafından doğrudan konulabiliyor. SGK'da fiilen çalışan memurlar ve işçilerin maaşlarına UYAP üzerinden icra marifetiyle yine haciz konulabiliyor. Tapuya UYAP'tan haciz konulamıyor. Demin bir arkadaşım sordu: "Tapuya konulabiliyor mu?" Tapuya bir haciz konulması mümkün değildir.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - "Kim koyar?" demiştim de yani haciz kararını almış, icra mı koyuyor?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - İcra koyuyor tabii, icra oradan direkt şey yapıyor, gözüküyor zaten ama onun tahsilatını ilgili kurum kendisi yapıyor, maaşıyla ilgiliyse onun kendisi yapıyor.

Abdullah Öcalan'la ilgili değerlendirmeler yapıldı. Tabii, sizin nasıl değerlendireceğiniz o sizin takdirinizdir ama bizim değerlendirmemiz Öcalan bir siyasi lider değildir, bölücü terör örgütünün kurucusu ve yöneticisi ve bu nedenle de yargılanmış, ceza almış, cezası kesinleşmiş AİHM denetiminden geçmiş, şu anda da bir hükümlüdür, cezasının infazı devam etmektedir. Tabii, görüşmelerle ilgili yanında bulunan iki isim: Nasrullah Kuran ve Çetin Arkaş, zannedersem, bunlar yanına daha önce nasıl Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü tarafından göndermişlerse şimdi Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü onların başka bir cezaevi nakline karar vermiştir, gönderirken de takdir hakkını kullanmış yasalar çerçevesinde. Şimdi de aynı şekilde...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Görüşmeler Sayın Bakan...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Görüşmelerle ilgili tabii, şu anda milletvekillerinin görüşmesini demin söyledim. Yakınlarının...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Hayır, ailesinin ziyareti...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - ...görüşme hakkı var, avukatlarının görüşme hakkı var. Tabii, onlar da ulaşımla ilgili sorunlar nedeniyle görüşme imkânı olmamıştır.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Dört buçuk yıldır avukatı gitmedi oraya Sayın Bakan yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Lütfen yani aklımızla alay etmeyin.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bizim değil, kendi aklıyla alay ediyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Cizre'deki operasyonun tamamlanmasından sonra...

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Bakan, soruya cevap vermediniz, soruma cevap vermediniz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - ...cenazelerle ilgili otopsi işlemleri yapılıyor.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Bakın, dört buçuk yıldır avukat aylık gidemiyor ve cevap vermediniz Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tabii, kimlik tespiti için ve ulaşımla ilgili sorunlar olduğunu söylediler.

Ben onu seninle paylaşıyorum.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Dört buçuk yıl boyunca...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Keyfiyetle hukuk devleti olmaz.

AHMET YILDIRIM (Muş) - İki buçuk yıl boyunca gitti, devlet yetkilileri gitti.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi, otopsisi yapılan cenazelerle ilgili tabii, talepler olduğu zaman bu değerlendiriliyor. Otopsiler Cumhuriyet Savcısı huzurunda adli tıp, pedagoji uzmanı veya diğer dallardan birisinin mensubu veya pratisyen 2 hekim tarafından yapılabiliyor. Müdafi ve vekil tarafından getirilen hekim otopside hazır bulunabiliyor. Şu ana kadar müdafi olan varsa veyahut da vekil tarafından hekim getirilmişse onlar hazır bulunuyor ancak kimlik tespiti konusunda sıkıntılar yaşanan konularda ailelerden teşhis için DNA veriler alınıyor. Bunların tabii, İstanbul'da, daha iyi bir yerde incelenip değerlendirilmesi gerekiyor. Uzaması biraz buradan kaynaklanıyor. Ailelere cenazeleri doğru tespit ederek teslim etmek için yapılmaktadır.

Cizre'deki fotoğrafla ilgili Şırnak Valisinin bir açıklaması var. Valiliğin açıklamasını ben buradan söylüyorum: "Sosyal medyada yayınlanan fotoğrafın ilimiz, Cizre ilçesiyle hiçbir alakası bulunmamaktadır." diye çok açık, net bir şekilde onu ifade etmiştir.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Bakan, sorumuzu eksik sormuş olabiliriz diye bir cümle müsaadenizle...

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun, devam edin.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Otopside...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi, tabii, Sayın Bekaroğlu da sordu.

AHMET YILDIRIM (Muş) - Otopsileri bitmeden gömülmesi söz konusu mu ölülerin?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Harçlar nedeniyle dava açamayan ve hak arama zorluğu olan kişilerle ilgili bir sorun olduğundan bahsetti. Tabii, bu son derece önemli bir konu harçlarla ilgili. Bizim sistemimizde imkânı olmayanlarla ilgili adli yardım imkânı bulunmaktadır. Şu anda eğer bir kişi davanın harçlarını karşılayamıyorsa onlarla ilgili bir destek mekanizmamız vardır. Demin açıkladım sunumumda da...

MUSA ÇAM (İzmir) - Miktarı çok az Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - İşte onu artırmamız lazım. Onun için de biz hukuki himaye sigortası diye yeni bir sigorta sistemi üzerinde çalışıyoruz. Avrupa Konseyine üye pek çok ülkede bu hukuki himaye sigortası var. Biz bunu Türkiye'ye nasıl uygulayabiliriz diye bir heyet kurduk. Onlar ülke örneklerini de inceliyorlar, Türkiye'nin sigorta sistemini de inceliyorlar. Biz şimdi bu adli yardımla ilgili senede 250 milyon TL civarında bir harcama yapmışız geçen yıl itibarıyla. Tabii, bu parayı sigortaya aktardığımızda bir kısmını Hazineden destekleyip, bir kısmını vatandaşın sağlaması yoluyla belki daha fazla kişinin buradan yararlanmasına yol açacağız ve önemli bir değişiklik olacaktır, inşallah bu sistemle biz daha fazla kişinin hak aramasını kolaylaştırmış olacağız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Niye parayı azaltmayı düşünmüyorsunuz, harçları düşürün.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hayır, şu anda yapılan işlerle ilgili bir maliyet gerekiyor. Şimdi, bu maliyetin tamamı Hazineden de karşılanabilir, daha sonra kaybeden taraftan da tahsil edilebilir. Yani bu da bir formül olarak düşünülebilir ama dünyanın pek çok ülkesinde özellikle bizim Kıta Avrupası'nda bunların tamamı taraflar tarafından karşılanıyor, tarafların bunu ödemesi gerekiyor ama biz Türkiye'de gene pek çoğu ödeyemeyecek durumda olanlara yardım yapabiliyoruz. Şimdi, sigorta sistemiyle bunu biraz daha geliştireceğiz, bunu burada ifade etmek isterim.

Bursa'da istinaf mahkemesi binasının şu anda ihalesi yapıldı, sözleşmesi imzalandı, yer teslimi de yapılmış durumda. Valilik aracılığıyla biz şu anda bir kamu binasında, burada istinafı açacağız. Hani "Kira meselesi var." dedi bir arkadaşım, sordu. "Kira meselesi var, şaibeler var." diye, şu anda kamuya ait bir yerde biz bunu yapacağız, bunu buradan ifade etmek isterim.

"Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan avukatlık kanun tasarısı nerelere görüşe gönderildi?" Tüm bakanlıklara, Türkiye Barolar Birliğine, Yargıtay, Danıştay, HSYK, Noterler Birliği, TOBB, adli yargı adalet komisyonu başkanlıklarına, 61 hukuk fakültesi dekanlığına, tüm baro başkanlıklarına, toplam 243 kuruma gönderildi, bunlardan da görüşler geldi, bu görüşler üzerinde incelemelerimizi devam ettiriyoruz.

Tabii, "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruyla ihlaller azaldı ama bir yandan da bu bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesiyle ilgili şeyi nedeniyle birtakım sıkıntılar var." dendi, bu konuşma metnimde de benim var. Şimdi, o bireysel başvurunun kötü olduğundan değil, şu anda bireysel başvurunun işlemesinde ortaya çıkan sorunlar nedeniyle Anayasa Mahkemesinin de Bakanlığımızdan talebi var yani bu konuda bir yasal değişiklik yapılması konusunda çünkü bireysel başvurudan sonra herkes doğrudan Anayasa Mahkemesine müracaat ediyor, orada birtakım problemler var. Bazı müracaatların tıpkı İnsan Hakları Mahkemesinin bizim tazminat komisyonuna gönderip orada karara bağlatılması gibi Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların bir kısmının da bu tazminat komisyonuna gönderilerek burada karara bağlanması ve bu gelen yükün azaltılması konusunda bir talep var. Esas amaç da işin doğrusu bu sistemin daha güçlü bir şekilde işlemesini sağlamaya dönük bir husus.

Tabii, Sayın Veli Ağbaba'nın cezaevleriyle ilgili söylediklerini ben özellikle dinledim, onlarla ilgili arkadaşlarıma da gerekli talimatları verdim. Yani birtakım eksiklikler, aksamalar, insan haklarına aykırı uygulamalar varsa onların birinci derece takipçisi ben de olacağım, bundan sonraki şeyde de bunları tek tek bir daha gözden geçirteceğim. Bana verilen bazı cevaplar var ama bu cevapları burada paylaşmak istemiyorum. Sadece bir aramayla ilgili, çıplak aramayla ilgili -çok şey olduğu için kamuoyu tarafından- bu çıplak arama konusu, sadece orada bir kurul var, idari gözlem kurulu var, bu kurulun talebi üzerine yapılabiliyor. Yani bu da nedir? İçeriye birtakım Kanun'a aykırı örgütsel birtakım şeylerin girdiğine dair...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Uyuşturucu için falan söylüyorlar ama teknoloji geliştiği için...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - İşte yani böyle bir durum, silahtır, sadece uyuşturucu da değil, başka pek çok şey yani uyuşturucu olabilir, başka bir şey olabilir. Bu durumda tamamen çıplak arama değil üzerine ameliyat olurken giydirilen şeylerden bir tanesi giyiliyor, eğer kadınsa, kadın tarafından, erkekse erkek tarafından ama çok istisnai durumlarda yani -sayısını da ben bir çıkarın dedim ama çıkaramadılar, inceleyecekler onu- çok istisnai durumlarda olan bir şey ama yani içeri bir silahın girmesi uyuşturucun girmesi böyle bir risk olduğunda buna gardiyan kendiliğinden karar vermiyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) - "Silahın falan girmesi", öyle bir şey yok.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, şimdi, şu anda böyle bir ihtimal varken bunlar aranıyor. Başka, bakın, şu anda Batı ülkelerinde de...

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - İmralı Adası'ndan gelen Çetin Arkaş'la Nasrullah Kuran'a çıplak arama basına da düştü.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan, sizce kimsenin kabul edebileceği bir şey değil.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - ...bu tür aramaların yapıldığını biliyoruz. X-ray cihazından geçme konusuna gelince, tabii x-ray cihazından herkes geçiyor, yani duyarlı cihazdan geçmeyen yok. Yani ben Bakan olarak gittiğimde, yok, yok, kural olarak geçmem gerekiyor ama oradakiler tabii "geçin" fakat milletvekilleri de bakın...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Milletvekilleri, kadın milletvekilleri de...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - ...herkesin bence geçmesi gerekiyor, ben kendim gittim, geçtim. Orada bana geçmeyin denmedi ama yol öyle ayrı gösterildi ama bu kural, herkes geçecekse ben de kendim geçtim, sistemi de gördüm. Bir arama yok milletvekilleriyle ilgili, cihazdan geçiyorsunuz ama cihazda eğer bir çalma varsa o zaman bir arama...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kendi isteğinizle aranabiliyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Bakanım, bence siz direkt sorulara cevap verin, yoksa bu iş uzayacak.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yargıya güven konusunda, tabii yargıdan memnuniyet konusunda çok ciddi eleştiriler yapıldı, tabii bu eleştirilerin hepsi önemli eleştiriler. Yargıdan memnuniyet konusunu diğer kurumların hizmetlerinden memnuniyet gibi eğer değerlendirirsek o zaman yanıltıcı olabilir. Neden? Çünkü yargıya işi düşenlerin hepsinin yarısı kaybediyor, yarısı kazanıyor, kazanan da istediği kazanamıyor. Dolayısıyla yargıya işi düşenlerin sağlıkta olduğu gibi veyahut da ulaşımda olduğu gibi tamamının memnun olduğu bir sonucu elde etmek işin doğası gereği gerçekten çok zor gözükmektedir. TÜİK tarafından yapılan yıllara göre adalet hizmetlerinde memnuniyet oranları var. 2014 yılı memnuniyet oranı 50,8 civarında gözüküyor ama bu rakam da -TÜİK'in bu- TÜİK'in rakamları, oradan bakabilirsiniz. Tabii, yargıya güven ise yargıya işi düşsün, düşmesin yargıya işi düştüğü zaman hakkın yerini bulacağını, adaletin doğru tecelli edeceğine dair bütün vatandaşlarımızda olan ortak kanaati ifade ediyor. Tabii, bu konuda anketlerdeki durumumuz iyi gözükmüyor, üniversitelerin bazıları düşük, bazıları biraz farklı. OECD verilerine göre yargı sistemine güveni olan vatandaşların yüzdesi 2014 yılında Türkiye'de yüzde 48 olarak gözüküyor ama bu rakamlar hepsi için aynı çıkmıyor. Kadir Has Üniversitesinde başka, TÜİK'te başka, her yerde başka ama Türkiye olarak burada olumsuz bir noktada olduğumuzu hem memnuniyette hem de burada olumsuz noktada olduğumuzu ifade etmek isterim. Bütün amacımız da bu olumsuzluğu olumlu noktaya çevirmektir, olumlu olması için de gayret ediyoruz. Güveni sadece Adalet Bakanlığı olarak bizim tesis etme imkânımız yok, esasında yargıya güveni hem Hükûmetin yapacağı çalışmalar hem de yargıda görev yapanların verdikleri adil kararlarla bunu tesis edebilirler. Biz tek başımıza bunu yapabiliriz dersek yanlış olur. Örneğin Özgecan'la ilgili konular, tahrik indirimi gündeme geliyor, bizim yasalarımız "Mahkemenin huzuruna geldiği zaman önünü ilikledi, kravat taktı, boynunu büktü, sen bunu iyi hâl indirimi yap." demiyor, yasa bunu söylemiyor ama maalesef -hepsi için demiyorum ama- çok da az olsa bazı hâkimler bunu uygulayabiliyor. O zaman da ne yapılıyor? Tabii sanki bütün hâkimler bunu uyguluyormuş gibi yapıyorlar, esasında hâkimlerimizin tamamı bunu uygulamıyor. Zaman zaman çıkan bazı olumsuz örnekler nedeniyle bütün herkes aynı uygulamayı yapıyormuş gibi bir hava da oluşuyor. Bu noktada tabii yargıda görev yapanların da ona daha fazla dikkat etmesi bizim de temel arzumuzdur, böylesi tartışmalara da sebebiyet vermemesi bakımından son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.

Şu anda Hukuk Genel Kuruluna gelen ve çıkan karar sayılarını sordular. 2014 yılında çıkan dosya sayısı 1.125, gelen dosya sayısı ise 2.541. Ceza Genel Kuruluna 2014 yılında gelen dosya sayısı 855, çıkan dosya sayısı 554.

Niğde Adalet Sarayıyla ilgili... Şu anda 25 bin metrekare kapalı alana sahip Niğde adalet sarayı inşaatına 3/7/2015 tarihinde başlanmıştır, bitiş tarihi de 2/6/2017'dir. Geçen sene bütçe nedeniyle ödenek biraz az gitti ama bu sene inşallah oradaki ödenek sorunu da olmayacaktır. Bittikten sonra orayla ilgili, tekrar, dediğiniz öneri doğrultusunda da ne yapacağımıza bakarız. Şu anda oranın inşaatı... Pardon, burası adalet sarayıyla ilgili, siz cezaeviyle ilgili bir şey sordunuz. Adalet sarayı böyle.

Malatya adalet sarayının şu anda avan projesi onaylanmış, uygulama projeleri hazırlanmaktadır. 2016 yatırım programında etüt proje olarak koyduk. Malatya'ya gerçekten, dediğiniz gibi bir adalet sarayı lazım. Biz de takipçisiyiz, beraber inşallah oraya bir adalet sarayını kazandıracağız.

Sulh ceza hâkimlikleriyle ilgili burada değişik görüşler ileri sürüldü, bu konuda biraz uzun bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Sulh ceza hâkimlikleri konusu esasında çok eskiden beri Türkiye'de çalışılan bir konu. Sulh ceza hâkimliklerinin kurularak soruşturma evresindeki hâkim kararı gerektiren durumlarda bir uzmanlaşmanın sağlanması hedeflenmiş. Daha önce HSYK'ya yazılmış, önceki HSYK sulh ceza hâkimliğinin kurulmasına olumlu görüş vermiş; Yargıtaya yazılmış, Yargıtay olumlu görüş vermiş, Avrupa Birliğiyle ilgili yetkililer bu konuda olumlu görüş vermiş ve hatta Türkiye'yi "Neden sulh ceza hâkimliğini hayata geçirmiyorsunuz?" diye görüşmelerde eleştirmiş ve bunun geçirilmesi konusunu tavsiye etmiş. Ben Bakan olarak ziyaret ettiğimde de bana da aynı şeyi söylediler. Daha sonra biz bu yasayı çıkardıktan sonra da memnuniyetlerini ifade ettiler. Sulh ceza hâkimliği talihsiz bir durumda. Neden? 17-25 Aralık sonrasında bu konuda değişiklik yapıldığı için bu hâkimlikler büyük bir saldırıya, daha doğrusu eleştiriye uğramıştır. Ben şunu ifade etmek istiyorum...

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Bakan, verdiği kararlar itibarıyla tartışılıyor, verdiği kararlar itibarıyla.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Söyleyeceğim, söyleyeceğim, izniniz olursa.

Şu anda sulh ceza hâkimlikleri yargılama yapıp mahkumiyet kararı vermiyor, sadece soruşturma evresinde, hâkim kararı gerektiren arama kararı verebiliyor, tutuklama kararı verebiliyor, adli kontrol kararı verebiliyor, bunun gibi hâkim kararı gerektiren konularda veriyor. Amaç ne? Uzmanlaşmayı sağlamak. Çünkü soruşturma evresinde, eskiden sulh ceza mahkemesi vardı, o bazı kararları veriyordu ama sulh ceza mahkemesi aynı zamanda yargılama yapıyor, soruşturma işlemlerine yeteri kadar vakit ayıramıyordu, şimdi yargılama yapmıyor. Sanki, mahkeme yargılama yapıyormuş gibi söylendi yani bir olayın esasını tam inceleyip mahkûmiyet kararı verecek bir süreci işletmiyor, sadece koruma tedbiri talep edilmesi hâlinde dosya üzerinden bir karar veriyor. Konu Anayasa Mahkemesine gidiyor ve Anayasa Mahkemesi burada incelemesini yaptıktan sonra diyor ki: "Öte yandan, bir mahkemece verilen karara karşı yapılan itirazların aynı yerde bulunan ve bir sonraki numarayı taşıyan diğer bir mahkemece incelenerek karara bağlanması..." Bu da çok eleştiriliyor: "Neden bir sonraki mahkeme karara bağlıyor?" Gerek adli ve gerekse askerî ceza yargılama hukukunda gerekse medeni yargılama hukukunda yerleşik bir uygulamadır. Örneğin, 5271 sayılı Kanun'un 268'inci maddesi uyarınca, ağır ceza mahkemesi kararlarına yapılan itirazlar numara olarak kendisini izleyen ağır ceza mahkemesi tarafından incelenmekte ve sonuçlandırılmaktadır. Bu tür düzenlemelerin bazıları Anayasa Mahkemesinin denetiminden de geçmiştir. Nitekim, Anayasa Mahkemesi 2012'de bu konuda bir karar vermiş. Kararın numarasını burada veriyor, onu geçiyorum çünkü daha önce de biz bu kararı verdik, sanki bu olay için verilmiş gibi değerlendirilmemesi için. Anayasa Mahkemesi onu burada açıkça ifade ediyor. Sonuçta bütün değerlendirmeleri yaptıktan sonra "Bu itibarla, itiraz konusu kuralla getirilen, sulh ceza hâkimliklerince verilen kararlara karşı başvurulacak kanun yolu, usulüne ilişkin düzenlemeler kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında olup sulh ceza hâkimliğinin kararlarına karşı yapılacak itirazların da uzmanlaşma ve yeknesaklığın sağlanması amacıyla sulh ceza hâkimliklerince incelenmesini öngören kurallar hukuk devleti ilkesi ve adil yargılanma hakkını zedelememektedir." diyor ve davanın reddine karar veriyor. Anayasa Mahkemesi bu noktada bu kararı verdi ve şu anda Anayasa'mız açısından bir tartışma söz konusu değildir ama dediğim gibi, bu, talihsiz bir döneme rastladığı için çok haksız eleştiriye neden oldu ve bazı, kamuoyunun gündemine gelen soruşturmalar nedeniyle esasında çok eleştiriliyor ama Türkiye'nin genelinde baktığınız zaman, gerçekten, vatandaşlarımızın soruşturma evresinde haklarının daha iyi korunması ve orada sonuçların aleyhine gelişmemesi bakımından önemli bir teminat olduğunu da burada ifade etmek isterim.

Çocuklarla ilgili, Çocuk Adalet Projesi kapsamında, Sayın Tamaylıgil herhâlde sormuştu "Bu, ne yapıldı, projenin çıktıları ne oldu?" diye. Proje kapsamında şu anda 25 ağır ceza merkezinde 31 görüşme odası kuruldu. Bu odalarda onların görüşmesi için uygun düzen sağlanmış oldu, her türlü imkân getirilmiş oldu. Bu, daha ziyade, çocuklarla ilgili mahkeme, soruşturma ve dava yoğunluğu dikkate alınarak yapıldı. İhtiyaç olan yerlere de aynı çerçevede yapılacaktır, bunu da burada ifade etmek isterim.

Tabii, 278 idari hâkimle ilgili medyada yer alan haberler oldu, bununla alakalı durum şu: İçişleri Bakanlığı bazı idari yargı mahkemelerinin açıkça Anayasa ve kanunlara aykırı karar verdiğini ve bu nedenle bunların hakkında suç duyurusunda bulunduğunu HSYK'ya bir yazıyla bildiriyor. Her bir vatandaşın, herhangi bir hâkim veya savcı hakkında, eğer usul ve yasaya aykırı yani takdir hakkının dışında, görevini kötüye kullanma veya başka bir şey olduğunda nasıl şikâyet hakkı varsa kurumların da şikâyet hakkı var. Bu şikâyet üzerine ne yapılıyor? Bunların bir kısmıyla ilgili 3. Daire inceleme veriyor. HSYK'nın aldığı ilke kararı gereği de inceleme izni verildiği zaman terfi işlemleri yapılamıyor. Yani, böyle bir durumda...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Ama daha herhangi bir şekilde suçu...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hayır, hayır, terfi gecikiyor, yapılmayacağı anlamında değil.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Şikâyetin doğruluğu belli değil ki.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bir müsaade buyurun.

22 kişi hakkında bu karar veriliyor. Bunlardan 10 kişisi itiraz ediyor, itiraz üzerine bu kaldırılıyor, 12 kişisi de itiraz etmiyor. Şu anda bu konuyla ilgili şey devam ediyor. Yani, bu tamamıyla ilke kararlarıyla ilgili bir konudur, yoksa birilerini cezalandırmak falan değil çünkü herkese eşit uygulanıyor, kim olursa olsun. Böyle bir durum olduğunda, esasında objektif bir durum yani takdir hakkı falan da yok. Yani, o açıdan böyle bir durum var ama kamuoyuna bu biraz da siyasi nedenlerle bazı çevreler tarafından tabii farklı yansıtıldı, onu ifade etmek isterim.

Tabii, uyuşturucu kullananlarla ilgili şeyler söylendi. Uyuşturucuyla alakalı cezalar ciddi oranda artırıldı. Geçen dönemde Parlamentoda kabul edilen kanundan sonra "İçiciyim." diyenin cezası iki yıldan beş yıla kadar artırıldı ve diğer suç türlerinin cezaları daha da fazla artırıldı, infazı da terör suçları gibi 3/4 yapıldı, içeride kalış süreleri de artırıldı. O yüzden cezalar artmıştır.

Tabii, denetimli serbestlik gizli bir af değildir. Esasında, denetimli serbestlik konusu dünyanın pek çok ülkesinde var, ülkemizde de başarıyla uygulanan bir sistem, alternatif bir infaz yönetimidir. Biz Adalet Bakanlığı olarak, hukukumuzdaki alternatif infaz yöntemlerinin çoğaltılması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz; ne yapabiliriz, dünya uygulamalarına bakıyoruz, Türkiye'ye hangilerini taşıyabiliriz onların değerlendirmesini yapıyoruz. Bu, son derece önemli bir infaz müessesi. Cezadaki caydırıcılık veya ceza alan kişinin topluma kazandırılması, cezasının infaz edilmesinden sonra toplum içinde mutlu ve başarılı bir şekilde yer alması bakımından bu denetimli serbestliğin çok büyük bir imkân olduğunu değerlendiriyoruz.

Denetimli serbestliğin süresinin artırılması çok soruldu. Bu sürenin artırılmasıyla alakalı tabii, çok beklenti var, bana da pek çok mesaj geliyor. Şu anda bildiğiniz gibi, on sekiz ay hapis cezası alan bir vatandaşımız denetimli serbestlik yoluyla içeri giriş işlemleri yapılıyor, orada birtakım usul işlemleri var, o bir günde, iki günde, en geç bir haftada bitiyor, âdeta içeri girmeden dışarı çıkmış oluyor on sekiz ay.

MUSA ÇAM (İzmir) - Daha iyi karar alın.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi, denetimli serbestliği iki yıla çıkardığımızda, o zaman otuz altı ay hapis cezası alan bir vatandaşımız işte cezası kesinleştikten sonra gelecek cezaevine, birtakım işlemler yapılacak, işinin bitiş şeyine göre bir gün iki gün içerisinde tekrar oradan çıkacak. Ben bunu Komisyonun takdirlerine sunuyorum: Otuz altı aya kadar ceza almış kişilerle ilgili bir cezasızlık uygulaması getirelim mi, getirmeyelim mi? Bizim değerlendirmemiz de bu cezasızlık uygulamasının toplumu daha çok rahatsız edeceği ve kamu düzeni bakımından da çok olumsuz sonuçlar doğuracağı yönündedir. Çünkü, şu anda bizim sistemimizde bir kamu davasının açılmasının ertelenmesi müessesi var, kamu davasını açmayabilir, ondan önce takipsizlik kararı verebilir; davayı açtı, açtıktan sonra paraya çevirme var, erteleme var, hükmün açıklanmasının geri bırakılması var, mahkeme yargılama sonucunda ertelemeyi uygulamıyor, paraya çevirmeyi uygulamıyor, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını uygulamıyor ve o ceza öyle kesinleşiyor. Bütün bunları koyduğunuz zaman, bütün bu müesseselerle beraber değerlendirdiğimizde, bunu iki yıla çıkardığımızda Türkiye'de -hükmün açıklanması tabii, nihai ceza bakımından o uygulanıyor- iki yıl yani üst cezanın üst sınırı beş yıl da olabilir, altı yıl da olabilir; son üç ceza iki yıl olduğu zaman içeri girmiyor. Öyle baktığınız zaman değerli arkadaşlar, pek çok suçla ilgili bir cezasızlık hâli ortaya çıkacak yoksa biz de arzu ediyoruz ki bu noktada gerçekten herkesi mutlu edecek bir adım atalım ama işin gerçeğini incelediğimizde böyle bir sorunla karşı karşıyayız. Ama, biz bununla ilgili hep kamuoyuna şunu söyledik: "Bizim bu konuda bir çalışmamız yoktur." dedik. Geçen bütçe görüşmesinde de arkadaşlarım sordular, aynı cevabı verdim, yoktur böyle bir çalışmamız. İkincisi: Afla ilgili de bir çalışmamız yoktur, böyle bir düşünce de söz konusu değildir.

Türkiye'de suç sayısı arttı, suçlu sayısı arttı, cezaevindeki kişi sayısı da arttı. Bunların hepsi rakamsal olarak doğru değerlendirmeler. 2008'e kadar bizim hukukumuzda suçlar dosyaya göre değerlendiriliyor. "Dosya kaç taneyse o kadar suç var." deniyordu, sanığa göre bir değerlendirme yapılmıyordu, suça göre de bir değerlendirme yapılmıyordu. 2008'de alınan bir kararla bir dosyanın içerisinde kaç sanık varsa onların hepsi ayrı ayrı suçlu sayılıyor kesinleşmesi hâlinde cezanın. Yine, o dosyanın içerisinde kaç tane suç varsa bir kişi diyelim ki 3 ayrı suçtan... Demin, HDP'ye saldıran kişiyle alakalı verdiğim gibi onların hepsi ayrı ayrı suç sayılıyor. Öyle olunca rakamlar ne yapıyor? Tabii, birdenbire büyük artış göstermiş oluyor; bir tanesi bu.

İkincisi: Tabii, bilişim suçlarında çok ciddi artışlar var, bilişim üzerinden işlenen suçlarda gerçekten ciddi artışlar var. Eskiden bu sistem olmadığı için oradan bir artış oldu.

Üçüncüsü: Hâkim sayısını artırdık, savcı sayısını artırdık, mahkeme sayısını artırdık, Yargıtaydaki daire ve üye sayısını artırdık. Ve bunlar, davaların görülme süreleri, her ne kadar uzunsa da Yargıtaydaki dosyaların hızla erimesine, kararların kesinleşmesine yol açtı ve orada cezası kesinleşenler de tabii infaz aşamasında cezaevlerine geldi. Ayrıca, eskiden cezanın beşte 2'si infaz ediliyordu, 2004'den itibaren cezanın üçte 2'si infaz ediliyor. İnfaz süresi de arttı, ceza miktarları arttı, zamanaşımı arttı. Bütün bunların hepsi esasında bu sayı artışına neden oldu yoksa sadece suçların artmasıyla yani insanlar çok suç işlendiğinden bu hâle gelmedi; cezadaki, infazdaki, Yargıtaydaki hâkim ve savcı sayısındaki değişiklikler nedeniyle de bu artışın olduğunu burada özellikle ifade etmek isterim.

Tabii, çocukların posta giderlerinin cezaevinde tahsili doğru bir şey değil. Bunu bana bir milletvekili arkadaşımız getirdiğinde ben talimat verdim, şu anda bu konuyla ilgili çocuklardan posta giderlerini kaldıracak adım atıyoruz, onunla ilgili ilgili yerlerle görüşülecek ve herhangi bir, efendim, para alınmayacaktır.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakanım, çocuk görüşleriyle ilgili bir düzenleme yapılamaz mı? Çocuklara biliyorsunuz büyükler gibi görüş yapılıyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Yani daha iyi hâle getirilebilir.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Çocuk görüşleri yani büyükler gibi yapılıyor, 1 açık, 3 kapalı görüş yapılıyor. Bu, 4 açık görüş yapılabilir. Bununla ilgili bir düzenleme yaparsanız...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Getirilebilir. Biz onunla ilgili çalışalım, şu anda daha iyi hâle getirme imkânımız varsa bununla ilgili gerekeni yaparız.

Sayın Böke'yle ilgili söylenenler var. Tabii, gazetenin manşetini ben hem ahlaki hem insani hem hukuki asla bulmuyorum. Böyle bir yaklaşımı kabul etmemiz mümkün değil.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Gereğini yaptınız mı?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Gazetenin işvereni TMSF.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Benim gereğini yapmam değil, benim gereğini yapacak şeyim yok. Bakın, Sayın Başbakanımızın bu konuda açıklaması var. Sayın Selin Sayek Böke'nin Hristiyan olduğu tartışmalarına ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu şöyle konuştu: "İlkesel olarak Selin Hanım'la ilgili dile getirilen hususta çok net bir tavır takınmak lazım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün vatandaşları eşit haklara sahiptir ve herhangi bir vatandaşın geçmişi, kökeni, etrafında yapılan tartışmalar kesinlikle insan haklarına aykırıdır ve etnik bir ırkçılık dozu taşır." Ben, kişi olarak, insanların ırklarına göre ayrım yapılmasına aklımın erdiği günden beri karşıyım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Açılan bir dava var mı, başlayan bir soruşturma var mı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bak, şu anda onu bilemiyorum, onun tabii...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Açılan bir dava varsa bile havuz medyasında hepsi kapanır.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onun bakın, insanların anasını, babasını, cinsiyetini, doğduğu yeri seçme hakkı yok, kimse Cenab-ı Allah'a dilekçe yazıp da beni Türkiye'de falan anneden, falan babadan yarat diye demedi. Yaratılmışların bütün hepsi eşittir, hepsi eşrefi mahlukattır, ben öyle olduğuna inanıyorum ve bu manşeti atanları da kınıyorum; benim yapacağım şey bu.

MUSA ÇAM (İzmir) - Ama en çok da...

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Kayyumu görevden alacak mısınız?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakanım, bununla ilgili işlem yapmayı düşünüyor musunuz? Kayyumu siz atadınız.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tabii, soruşturma konusu benim Bakanlığımın konusu değil. Bakın, eskiden 2004'e kadar bizim Ceza Muhakemesi Kanunu'nda Adalet Bakanına bir konuda soruşturma yapmak için talimat verme yetkisi vardı, onu biz kaldırdık Yasa'dan.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Sözcünün manşetini gördünüz mü?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Siz atadınız kayyumu. Bir sürü gazete var yani hepsini sınıfladınız, kimisi haram medyası, kimisi havuz medyası, kimisi Hükûmet...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Benim yetkim olsa ben talimat verirdim ama şu anda böyle bir yetkim yok.

Şimdi, yargının siyasallaşması konusunda hepimizin üzerinde durması gereken önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Çünkü, yargının siyasallaşması sadece yargıya değil, herkese büyük zarar verir. Türkiye'de yargının tarafsız, bağımsız görev yapması hepimizin ortak arzusudur. Anayasa'nın 138'inci maddesi esasında bu konuda önemli ilkeyi ortaya koyuyor: "Hâkimler görevlerinde bağımsızdır, görevlerini yaparken Anayasa, kanun ve hukuka bağlı vicdani kanaatlerine göre hareket ederler." diyor, bu, çok net. Anayasa'ya bağlı olacağız, kanuna bağlı olacağız, hukuka bağlı olacağız, vicdanımız da bunlara bağlı olacak. Eğer bizim vicdanımız Anayasa, kanun ve hukuka bağlı olmazsa o zaman kine, öfkeye, nefrete, dinî veya siyasi görüşe, esen rüzgâra bağlı olabilir. Ben bunu her yerde ifade ediyorum. Zaman zaman bazıları diyor ki: "Ben vicdanıma göre karar verdim." Bizim Anayasa'mız vicdana göre karar değil, Anayasa, yasa ve kanuna bağlı bir vicdan, Anayasa, yasa ve kanuna göre karar vermesini söylüyor. Ona göre bir dosyada siz 1 kişinin suçlu olduğuna inanabilirsiniz, vicdanen mutmainsiniz ama dosyada delil yoksa sizin yapacağınız şey Anayasa ve yasalar gereği ona beraat vermektir. Siz, vicdanınızla değil Anayasa'yla ve yasayla, hukukla bağlı olarak karar vermeniz lazım. Biz bu noktada herkesin aynı duyarlılıkta olduğuna inanıyoruz ama maalesef, Türkiye'de bir noktada siyasi partiler olarak birleşemedik.

Şimdi, bir soruşturma yapılıyor, soruşturma sırasında diyelim ki, bir partinin istediği istikamette karar çıktığı zaman o kararı veren hâkim kahraman. O kararı veren savcı kahraman, hukukun üstünlüğüne inanan birisi. Eğer tersinden bir karar, onun istemediği bir karar çıktıysa, o kararı veren hâkim, bağımsız değil, tarafsız değil; aklını, kalbini, vicdanını satmış biri gibi lanse ediliyor. Biz bunu çok yaşadık.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - En başta siz söylüyordunuz Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onun için de diyoruz ki değerli arkadaşlar, 17 Aralık, 25 Aralık sürecinde soruşturma yapanlara itimat edip, ondan sonra bu soruşturmayla ilgili başka karar verenlere itimatsızlık edersek çok büyük hata yaparız. İkisi de hâkim, ikisi de savcı. Böyle ayrım yapmayalım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Gayri millî Anayasa Mahkemesi... Biz söylemedik, siz söylediniz.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, bir şey daha söylüyorum: Değerli arkadaşlar, şimdi, Ergenekon ve Balyoz davaları görüşüldü.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Bülent Arınç da söylüyor.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Genel Sekreter burada, gayri millî...

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Hepsi fos çıktı Sayın Bakan.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Biliyorsunuz, Balyoz ilk derece mahkemesinde karara bağlandı. Sonra Yargıtaya geldi, onama aldı, sonra da bireysel başvuruya gitti, oradan hak ihlali tespit edilerek yargılamanın yenilenmesi yolu açıldı. Bu arada ne oldu? Bazı değişiklikler yapıldı, ÖYM'ler kalktı, yeni bir heyet bu davaları yeniden ele aldı.

Şimdi, İstanbul gibi ağır ceza mahkemelerinde görev yapan hâkimler gerçekten, Türkiye'nin en seçkin hâkim ve savcılarından oluşuyor çünkü belli nitelikler alarak oraya geliyorlar.

Şimdi, düşünün, ben soruyorum her yerde, burada Komisyon huzurunda da ifade etmek istiyorum. Bir heyet, Anayasa aynı, dosya aynı, deliller aynı, orada diyor ki: "Ağırlaştırılmış müebbet, müebbet, süreli hapis cezaları bazılarına veriyorum." Ve bu kararlar onanıp geçiyor ve kesinleşiyor. Sonra heyet değişiyor, bunların hepsine beraat veriyor. Şimdi, İzmir'deki casusluk davasında da aynı. Şimdi, heyet geldi, yeni bir heyet beraat verdi.

Ben şimdi, bir Adalet Bakanı olarak, onu bir kenara koyalım, sıradan bir vatandaş olarak diyorum ki: "Dosya aynı, taraflar aynı, deliler aynı; nasıl oluyor da bir heyet yüzde 100, hem de en ağır cezayı öngörüyor, bu 'doğrudur' diyor da, başka biri 'suçsuz' diyor?" O zaman bizim bunu tartışmamız gerekmez mi? Bakın, ben şunu net söylüyorum.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Akşam yatıyor, sabah kalkıyor kararı veriyor, hâkimler rüyasında görüyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, bunu ben çok net olarak ifade ediyorum: Burada bu kararı veren iki heyetten birisi adalete ve hukuka ihanet etmiştir. O zaman bununla ilgili HSYK bir inceleme yapıp, bunu yapanla alakalı bir yaptırım uyguladığında hukuk devletini mi korumuş oluyor, yargı bağımsızlığına müdahale mi etmiş oluyor?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Siyasi sorumluluk da var Sayın Bakan. Siyasilerin de cezalandırılması gerekiyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Esasında HSYK, hukukun dışına çıkan, taktir hakkını hukuk dışı kullananlarla ilgili de elbette, Anayasa ve yasalar gereği vazifesini yapacaktır.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Orada siyasi sorumluluğu olan insanların da cezalandırılması gerekiyor.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bize düşen, bakın ben geçen dönemde söyledim Sayın Ağbaba. Ben burada söyledim, geçmiş dönemde benim konuşmalarımı alın bakın, bu davalarla ilgili ben hep burada "Tek taraflı bakmayalım." dedim. Bir taraf "yüzde 100 suçlu", öbür taraf "yüzde 100 suçsuz" diyor. İkisi de yanlış. Siz dosyayı bilmiyorsunuz, ben bilmiyorum. Bu yanlış. Bunun kararını kim verecek? Bunun kararını sonuçta mahkeme verecek. Ama ben şu öz eleştiriyi de yapıyorum: O dönemde ben daha fazla sesimi yükseltmem lazımdı. Ama o dönemde sesimizi biz yükselttik ama fazla değil belki. Ama şimdi, başka uygulamalar görünce de bizim hep beraber kalkıp yanlışı yapanlara karşı hep beraber durmamız lazım. Türkiye'nin yargısını, hukuk devletini, yargı bağımsızlığını, yargıya güveni ayakta tutmak için yanlış yapanların karşısında hep beraber durmamız lazım. Mesela, Muammer Akkaş kalktı bildiri dağıttı. Hani hatırlar mısınız şeyde. Şimdi, o zaman tamam o dönemin tartışmalarına ben girmiyorum ama bir cumhuriyet savcısı militan gibi kalkıp böyle bir şey yaptığında bütün partiler ayağa kalkıp demesi lazım ki: "Sen yanlış yapıyorsun." (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Biz de söyleriz, biz...

BAŞKAN - Arkadaşlar, müsaade edin, son bir buçuk dakika.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, bunların hepsi... Bakın, dün "öyle" deyip, bugün başka yerde durmanın anlamı yok. Dün dediğiniz şeyleri bugün de söylemeniz lazım. Dün dediğinizi bugün de söyleyin. Dün onlara karşı bugün onlarla beraber; öyle olmaz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan, asla beraber değil.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Öyle olmaz, açık açık... Dün yanlış yapanlara da karşı duracaksınız bugün de yanlış yapan... Yargının içinde herhangi bir bağlılıkla hareket eden herkes yargıya zarar verir. Vicdan sadece anayasa, kanun ve hukukla bağlı olmalıdır. (CHP sıralarından gürültüler)

Tabii, TCK'nın 299'uncu maddesi çok eleştirildi. Bu madde üzerinde Sayın Cumhurbaşkanımıza da haksız ithamlar yapıldı. Özellikle ifade etmek isterim ki, şu anda 299'uncu madde kapsamında cezaevlerinde tutuklu bulunan kişi 8'dir. 1 tane de cezası kesinleşmiş hükümlü kişi vardır. Şimdi, öyle bir hava estiriliyor ki, herkes tutuklanıyor, herkes içeride... Rakam burada.

MUSA ÇAM (İzmir) - Açılan dava...

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Kaç dava açıldı?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Öte yandan bakın, elimde benim izin verilen şeyler var. Burada çok net söylüyorum. Ben buradaki ifadeleri okumaya benim ahlakım, edebim izin vermez. Bunların hiçbirinin içerisinde fikir falan yok.

Şimdi, sadece şeylerini söyleyeceğim. "Cumhurbaşkanın" diyor arkasından "...anasını, avradını..." diyerek sinkaflı küfürler...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan, Can Dündar kimi öldürdü?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onlarca... Onlarca...

Bir de şimdi kamuoyuna şöyle deniyor: "Efendim, bir twit attı böyle oldu." Bakın, burada ben gelin, görün, benim okumaya ahlakım izin vermiyor, sizin ahlakınız izin veriyorsa mesele yok.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, asla vermeyecek, asla da vermeyecek.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Benim kimseye... Bak, eleştiri ayrıdır, küfretmek ayrıdır.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan, Can Dündar Cumhurbaşkanına küfür mü etti? Tecavüz mü, cinayet mi...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bunlar eleştiri falan değil resmen küfrediyorlar sinkaflı, senin eşine, senin kızına, senin çocuğuna, sana sinkaflı birisi küfrederse sen düşünce özgürlüğü mü diyorsun?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Can Dündar'ın suçu ne?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hiç oradan oraya geçme. Bakın, ben şu anda Sayın Cumhurbaşkanımıza sinkaflı küfredenleri düşünce özgürlüğü diye savunuyorsunuz; ona söylüyorum. Küfür ne zamandan beri düşünce özgürlüğü olmuş?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Bakan, Can Dündar, Erdem Gül Cumhurbaşkanına küfrettiyse idam edilsin, idam edilsin.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, şu anda 299'u konuşuyoruz. Ona ne cevap vereceksin?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Doğru söylemiyorsunuz, doğru söylemiyorsunuz!

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Doğruyu söylüyorum. Siz yalan söylüyorsunuz, elimde belgeler...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Can Dündar, hangi hakareti etti?

BAŞKAN - Sayın Ağbaba... Sayın Ağbaba...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Sinkaflı küfürler...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hangi hakareti yaptı? Hangi ahlaksızlığı yaptı?

BAŞKAN - Sayın Ağbaba... Sayın Ağbaba...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - "Cumhurbaşkanına ağzını açan içeri alınıyor." diyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Doğru değil, doğru değil.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Kimseye... Öyle bir şey yok.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Çok ayıp ya!

VELİ AĞBABA (Malatya) - Hangi gazeteci, Can Dündar... Ne zaman hakaret etti?

BAŞKAN - Sayın Ağbaba...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şimdi, bir defa Can Dündar'la ilgili konu 299'la ilgili değil, ayrı bir konuda soruşturma yapılıyor, ayrı bir konuda yargılama yapılıyor. Böyle bir şey olur mu? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Bakan... Sayın Ağbaba...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, ben...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Can Dündar Cumhurbaşkanına küfretti mi? Can Dündar sinkaflı küfretti mi diye soruyum size.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bak konuyu değiştirme, sıkıştın oraya gidiyorsun.

MUSA ÇAM (İzmir) - Ne alakası var?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - 299'u konuşuyoruz, 299 ayrı. Can Dündar 299'dan yargılanmıyor. 299 Cumhurbaşkanına hakareti düzenliyor. Cumhurbaşkanına küfrediyor, sinkaflı, eşine, kızlarına, çocuklarına...

VELİ AĞBABA (Malatya) - Söylediğinizle bizim söylediğimizin ne ne ilgisi var?

BAŞKAN - Sayın Ağbaba...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - ...kendine sinkaflı küfürler... İşte burada. (CHP sıralarından gürültüler)

Ondan sonra da Cumhurbaşkanını eleştiriyor... Cumhurbaşkanını eleştiriyle alakası yok.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bizim söylediklerimizle ne ilgisi var?

BAŞKAN - Sayın Ağbaba...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Evet, ben isimleri vermiyorum sadece konulara değiniyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Verin isimleri, verin.

BAŞKAN - Sayın Ağbaba...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Hayır, isimleri vermem. Ama buradan şu çıkarılıyor: "Cumhurbaşkanın aleyhine ağzını açan içeri alınıyor." Yok öyle bir şey.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Ne demek yok?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - "Cumhurbaşkanını aleyhine twit atan içeri alınıyor." Yok öyle bir şey.

BAŞKAN - Sayın Günal, müsaade edin ya...

NURSEL AYDOĞAN (İstanbul) - Talimatla...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Açın siz gazetelere bakın.

VELİ AĞBABA (Malatya) - 14 yaşındaki...

BAŞKAN - Sayın Ağbaba, Allah'a şükretmek için bir neden var ki, iyi ki Komisyon üyesi değilsiniz siz burada.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Şu anda her gün Cumhurbaşkanına, hakaret ve küfür yapmadan manşet çıkarmadan çıkmayan gazeteler var. Bırakın Allah aşkına. Böyle bir şey olur mu?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Sayın Bakan, ben onu anlamaya çalışıyorum, kim olduğu önemli değil.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Böyle bir şey olur?

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Delilleri nereden bulmuşlar?

BAŞKAN - Sayın Bakan...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tokat Adalet Sarayı...

VELİ AĞBABA (Malatya) - 14 yaşında bir çocuk Facebook'ta "b" tuşuna basıyor, atıyorsun içeri.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, bakın "b" tuşuna basmayı küfür... Bakın, Neyse... Neyse...

BAŞKAN - Arkadaşlar...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakanı da uyarın rica ederim.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Ben, söyleyeceklerimi...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sizin söylediklerinizin ne ilgisi var?

BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz tamamlanmıştır.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bakın, 299'u konuşuyoruz. Ben, 299'la ilgili cevap veriyorum. Kimsenin küfür yapmaya hakkı yoktur.

BAŞKAN - Sayın Bakan...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bizim hukukumuz da küfrü himaye etmez, ahlakımız da küfrü himaye etmez.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Onu savunan yok ki.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Kim savunuyor onu?

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Siz savunuyorsunuz ya! Bu küfürleri eleştiri diye söylüyorsunuz.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Asla... Asla...

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Asla... Bunlar nedir deminden beri? Bizim aklımız yetmiyor mu? Ne söylüyorsunuz?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Asla savunmuyoruz, asla!

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...

MUSA ÇAM (İzmir) - Çarpıtıyorsunuz Sayın Bakan!

BAŞKAN - Arkadaşlar...

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bak, şu anda içeride 299'a göre tutuklu bir tane çocuk yok.

BAŞKAN - Sayın Bakan, süreniz dolmuştur.

Teşekkür ediyorum.