KOMİSYON KONUŞMASI

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Sayın Bakan, Sayın Başkan ve kıymetli hazırun; öncelikle ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yeni görevinizde başarılar diliyorum.

Ben bu konuşmamda dikkatleri biraz da baba vatanım dediğim Doğu Türkistan'a çevirmek istiyorum. Söz konusu Doğu Türkistan olunca da öncelikle Altay kralı Osman Batur, bağımsızlık mücadelesi lideri Hoca Niyaz Hacı, Doğu Türkistan'ın ilk Cumhurbaşkanı Mehmet Emin Buğra, bu davanın dünyada bilinmesini sağlayan İsa Yusuf Alptekin ve ömrünü Türk davasına adamış Başbuğ Alparslan Türkeş'i rahmetle anıyor, ruhları şad olsun diyorum.

Ayrıca, İlham Tohti'nin şahsında Çin tarafından hukuksuz uygulamalarla özgürlükleri elinden alınan tüm aydınlarımıza, Çin'in zulüm kamplarındaki bütün soydaşlarımıza da selam yolluyorum. Kısacası, Kaşgar'dan İstanbul'a dünyanın neresinde bu kutlu milletin bir evladı varsa onlara selam yolluyorum.

Tarihimizin başlangıç noktası, kültürümüzün ana kaynağı olan Doğu Türkistan o topraklarda hayat mücadelesi veren 20 milyon insanımızın meselesi olduğu kadar dünya Türklüğünün de acı ama gerçek bir meselesidir. Hepimizin bildiği gibi, Doğu Türkistan meselesi değerli insan merhum İsa Yusuf Alptekin'le yaklaşık yetmiş yıl önce Türkiye'nin ve dünyanın gündemine gelmiştir ve o günden bugüne de dış Türkler davamızın en önemli kısmını teşkil etmektedir.

Doğu Türkistan'ın sıkıntıları yalnız Türk milletinin değil tüm Müslüman âleminin ve de insan hakları savunucusu olduğunu iddia eden bütün devletlerin ve uluslararası kurumların da sıkıntısıdır. Dolayısıyla bu davaya kayıtsız kalmak yalnız milliyetimize, vicdanımıza karşı bir sorumsuzluk değil aynı zamanda insanlık âlimine karşı da ayrı bir vebaldir.

Bugün Doğu Türkistan'da insan hakları ihlal edilmektedir, bu apaçık ortadadır. Çin yönetimi 1949 yılında Doğu Türkistan'ı işgal edip bölgeyi "Sincan" yani "kazanılmış topraklar" olarak adlandırdığı tarihten bu yana 20 milyon Doğu Türkistanlıyı katletmiştir. 1990 Barın katliamı ve Doğu Türkistan tarihinde Çin hükûmetinin yaptığı en kanlı katliamlardan olan 5 Temmuz Urumçi katliamı ve bu katliamın fitilini ateşleyen 26 Haziran 2009 Şavguan saldırısı hafızalardaki yerini her zaman koruyacaktır. 2017 yılından itibaren de milyonlarca Uygur Türküne yönelik geniş çaplı tutuklamalar başlamış, cezaevlerinde öldürme, işkence, zorla kaybetme, çalıştırma, kısırlaştırma, Çinlilerle evlendirme, cinsel taciz, tecavüz, çocukları ailelerinden ayırarak asimilasyon kamplarına kapatma gibi insanlık dışı uygulamalar da sistematik hâle gelmiştir. Ayrıca, aydınlar, bilim insanları, öğretmenler, doktorlar, yazarlar, din insanları, sanatçılar, sporcular, iş insanları, esnaf ve toplum önderleri toplama kamplarına kapatılarak uzun yıllar hatta ömür boyu hapis cezalarına çarptırılmıştır.

Doğu Türkistan jeopolitik konum olarak da sahip olduğu doğal zenginlikler olarak da hatta ve hatta gıda güvenliği açısından da çok güçlü ve çok önemli bir konumda ve kapasitededir. Çin Hükûmeti de zaten buradaki bu gücü kendi kullanmak için, özellikle de planlanan yeni İpek Yolu'nun da kendi egemenliği içinde kalması için bu mezalime tüm gücüyle devam etmektedir. Türkiye bu durumu Doğu Türkistan'ın ve kendi lehine çevirmenin yolunu bulmalı, oradaki soydaşlarımıza kendi memleketlerinde özgürce yaşama hakkı sağlamak için elinden geleni yapmalıdır. Mesela, Doğu Türkistan'da olanlarla ilgili sağlıklı bilgi alabilmek adına Urumçi'de konsolosluk kurma fikrini konuşmalıyız diye düşünüyorum. Türkiye'de yaşayan Uygur Türklerini Çin Büyükelçiliği aracılığıyla en azından önemli günlerde aileleriyle görüştürebiliriz diye düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve hâlihazırda Doğu Türkistan'da kamplarda bulunan Uygur Türkleriyle ilgili de Çin Hükûmetinden bilgi talep edebiliriz ya da onların iadesini isteyebiliriz diye düşünüyorum.

Biz İYİ Parti olarak, Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızın sesi olmaya hep gayret etmekteyiz hatta bu gayretlerimiz Çin Hükûmetine rahatsızlık verecek boyutta olmaktadır. Bu çıkışlarımızdan dolayı 2021 yılında Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'i Çin Büyükelçisi sert bir dille tehdit etmiştir. Buna ek olarak, 30-31 Ekim tarihlerinde Japonya Ulusal Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun organize ettiği ve 100'den fazla parlamenter, gazeteci, akademisyenin katıldığı Uluslararası Uygur Forumu Küresel Parlamenterler Toplantısı'na katılım sağladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Buyurun.

AYYÜCE TÜRKEŞ TAŞ (Adana) - Bu toplantıdan ama daha da önemlisi katılan milletvekillerinin yaptığı açıklamalardan Çin Hükûmeti yine rahatsız oldu. Rahatsız olduğunu da şöyle anlamaktayız: Çin'in Dışişleri Sözcüsü 8 Kasımda bunu dile getirdi. Bunları şunun için anlatıyorum; gerçekten Türkiye'nin yaptığı her şeyin Çin'in üzerindeki etkisi çok önemli ve ses getiriyor.

Son olarak, şunu vurgulamak istiyorum: Uygur Türklerinin sesine asıl kulak verdikleri tek ülke Türkiye ve Türk halkıdır. Biz de bu bilinçle, sorumlulukla soydaşlarımıza el vermeliyiz diyorum. Bizim sahiplenmediğimiz Doğu Türkistan'ı da kimsenin sahiplenme ihtimali olmadığını düşünüyor, saygılarımı sunuyorum.

Teşekkürler.