| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu g) Kalkınma Bakanlığı h) Türkiye İstatistik Kurumu ı) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı i) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı j) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı k) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 15 .02.2016 |
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın Komisyon üyeleri ve milletvekilleri, değerli bürokratlar ve basın emekçileri; şimdi, her gün burada 2 bakanlık geçiyor ve sunuma baktığımızda hep aynı ifadelerle karşı karşıya kalıyoruz maalesef; "Büyüyoruz.", "Cari açık küçülüyor.", "Başardık, şimdi daha iyisini başarmak için yol katedeceğiz.", "İşte aslında, Avrupa Birliği kötü, küresel veriler kötü ama biz buna rağmen yine de iyi gidiyoruz." Şimdi, artık bu konulara tek tek girmek istemiyorum ama evet, Avrupa Birliğinde problemler var, küresel verilerde problemler var da e, bir de ayrışma var yani olumsuz da bir ayrıştığımız nokta var bu verilere baktığınız zaman. E, bunu kur değişiminden de görüyorsunuz yani bütün gelişmekte olan ülkelerin dolara karşı bir kaybı var ama Türkiye'ninkinin daha fazla olduğunu görüyorsunuz. Bütün gelişmekte olan ülkelerden küresel sermaye çıkışı var ama Türkiye'den daha fazla olduğunu görüyorsunuz. Yani, demek istiyorum ki her şeyi küresel birtakım sebeplere bağlayarak hani gözümüzü aslında kapatmayalım, yummayalım, gerçekleri görelim. Her sunum böyle başlıyor, "İyiyiz." ne güzel, çok güzel ama maalesef işte öyle değil. Ben de artık burada "Ay, işte cari açık aslında öyle değildi, büyüme böyle değildi, şöyle büyümeydi" diye söylemekten de usandığım için, herkes de dinlemekten bıktığı için artık bunları söylemiyorum ama cari açıkta da, büyümede de bir başarıdan bahsetmek mümkün değil.
Evet, enflasyonda da birtakım sığınma noktaları var. "İşte gıdadan kaynaklanıyor." yani gıdadan kaynaklanıyorsa şunu sormak lazım. Dünyada gıda fiyatları zaten geriledi ama bizde gerilemiyor. E, bakıyorsunuz enerji fiyatları, emtia fiyatları düşüyor, bizde ulaştırma fiyatlarında artış var. Merkez Bankasının enflasyona olumlu bir etkisi olamadı Merkez Bankası politikalarında, orada bir başarısızlık söz konusu oldu. Biz yine de hani enflasyonda birtakım sığınma noktaları arıyoruz Sayın Bakan, bu gerçekleri kabul edelim, keşke başarılı olunsa enflasyonla mücadelede.
Bir diğer nokta tabii, gıdaya bağladığımız zaman hani şunu söylemiyoruz: Bir tarım politikası eksikliği var, burada bir yetersizlik var, ondan işte oligopol piyasada bir problem var, işte topraktan sofraya gelene kadar şöyle kaç kat artıyor. Bunları söylemiyoruz ama şuradan kaynaklanıyor, buradan kaynaklanıyor diye sığınma noktalarını buluyoruz. Aslında, bunu yapmayalım, çok doğru bir yol değil, yöntem değil diye düşünüyorum.
Şimdi, bu enflasyon konusunda bir şey daha söyleyeceğim: Merkez Bankasının hesaplamasına göre bildiğimiz gibi, yüzde 10 devalüasyon, yüzde 1,5 enflasyon artışı yaratıyormuş yani Merkez Bankası da böyle ifade etmişti. Ancak, tabii, bu geçirgenlik çift yönlü, doğru ama çift yönlü. Yani, Türk lirasının revalüasyonu, değer kazanması Türkiye'de geçmiş yıllarda da enflasyonu düşüren bir durum ama şöyle düşünelim: Türkiye'de geçmiş yıllarda sağlanan enflasyon düşüşü de bu sayede zahmetsizce de gerçekleşmişti. Sıkı para politikası değil, yüksek faiz, düşük kur politikası izlenmişti. Yani şunu demek istiyorum sonuç olarak: Enflasyon neyle inmişse onunla çıkmıştır hani bunu da dikkate almakta fayda var.
Şimdi, TÜİK bir sürü veri yayınlar, önceki yıllarda bu kadar veri zenginliği yoktu, tamam, şimdi gayet fazla sayıda veri var. Köşe yazarları bunu alır, kullanırlar, hangi görüştelerse biri çok iyi izlerken öbürü aslında olumsuzuz der; işinize hangi veri geliyorsa işte mevsimsel etkilerden arındırılmış, arındırılmamış, işte tarım dışı, tarım içi gibi burada bir sonuca uluşmanız mümkün. Ama, gerçekler var yani vatandaşa yansıması var. Tabii ki, finansal okuryazarlığın da artmasının her zaman olumlu etki edeceğini söylüyoruz, bunların algılanması konusunda ama tabii, bu konuda da birtakım yetersizlikler söz konusu. O zaman, bizlere düşen vatandaşa gerçek yansıyan verileri net olarak ortaya koymaktır diye düşünüyorum. Çünkü, TÜİK'in çalışmalarında bazen gerekli sebeplerle bazen de sebebini bilmediğimiz bir şekilde veri değişiklikleri oluyor, veri setlerinde değişiklik oluyor, yöntemlerde değişiklik oluyor. Mesela, bir iki örnek önceki konuşmalarımızdan da hatırlayalım, maddi yoksulluk yaşayanların oranı... Şimdi, bunun tespitinde kullanılan yöntem ve soru değişiklikleri hemen etki ediyor, algıyı değiştiriyor çünkü. Mesela, 6 soruluk bir değişme vardı bu maddi yoksulluk yaşayanların oranının hesaplanması yönteminde. O 6 sorudan sadece 1 tanesine bakalım, 6'sı da değişti ama diyor ki: "İşte, şu kadar miktarlık -400 küsur liraydı galiba- bir harcamayla haneniz aniden karşılaştığında bunu karşılama gücü var mıdır?" Bu sorunun eski hâli. Sorunun yeni hâli: "İşte bu kadar miktarlık harcamayla haneniz karşılaştığında borç alarak da olsa karşılaştırma gücü var mıdır?" Bakın, hemen soru değişince, algı değişiyor, verilen cevap değişiyor ve otomatikman o seride bir iyileşme görüyorsunuz. Bu, çok normal ama oradaki iyileşme aslında gerçek bir iyileşmeyi ifade etmiyor, bir yöntem değişikliği. Belki o yöntem değişikliğine ihtiyaç var yani birazdan ifade edeceğimiz gibi, EUROSTAT verilerine uyum sağlaması açısından, yanlış da demiyorum...
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Genelde geçmişe de taşıyoruz.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Tabii ki, o seriyi düzeltiyorsunuz. Ama, ben hani vatandaşa yorumlarken biraz da bundan bahsedilmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü şeffaf olmak ve gerçeği anlatmak... Çünkü, vatandaş yöntemleri bilmek zorunda değil, finansal okuryazarlığı yüksek seviyede olmak durumunda değil, olanı vardır, olmayanı vardır. Biraz gerçekleri konuşmak adına ne kadar iyiyiz, ne kadar aynı kaldık, ne kadar kötüleştik, bunların bence gerçek olarak yansıtılmasında fayda var.
Yine, seçime iki buçuk hafta kala, 11 Ekim sabahında Resmî Gazete'de yayınlanan orta vadeli programda 2008 küresel krizinde değişmediği hâlde millî gelirin hesaplanmasında cari yöntemden satın alma gücü paritesi yöntemine geçişi ilginç buluyorum, hani doğru bulmuyorum da demeyeyim, ilginç buluyorum. Yanlış mıdır? Hayır, yanlış değildir, çoğu ülkede kullanılır ama çoğu ülkede her ikisi de kullanılır, bizde ise birdenbire geçilmiştir ve bir gecede 10 bin dolar vatandaşımız zenginleşmiştir seçime iki buçuk hafta kala; orada bir makyajlama yapıvermişiz.
Evet, yine birtakım değişikliklerin olması zaten haziran ayında bekleniyor eğer tarih değiştirilmediyse. Şimdi, TÜİK Başkanı Sayın Birol Aydemir'in açıklamaları vardı emekli olmadan önce. Birkaç açıklamasından şurada bahsetmekte fayda var, önce şöyle bir açıklaması vardı, biz burada torba yasada, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı'yla ilgili birtakım maddeler görüşmüştük, bakın, bu tasarıda çok sıkıntılı bölümler olduğunu vurgulamıştı Sayın Aydemir ve demişti ki: "Tasarıya göre, bireysel veri paylaşılamaz ve istatistik üretimimiz bu durumda azalır, hane halkı verileri tehlike altında." Yine, açıklamasında Sayın Aydemir, Suriyelilerin durumuyla ilgili bir açıklama yapmıştı, "Çoğunu nüfusa yazamadık, kurallara göre ikamet tezkereleri lazım ancak Suriyelilerde geçici koruma var, bu nedenle nüfus içerisinde tam olarak gösterilemiyor." gibi bir açıklama yapmıştı. Ben, bununla ilgili görüşlerinizi, açıklamaları net olarak sizden daha sonra da almak istiyorum, o ayrı. Yine, şunu ifade etmişti: "Millî gelir serisinde bir revizyona gidiyoruz." demişti. Daha önce, zannedersem 1998 ve 1987 baz yıllarda da bir değişiklik vardı millî gelir üzerinde yanlış hatırlamıyorsam, 1998'de olan yüzde 35'lik bir artış, 1987 baz yıl değişikliğinde de yüzde 38 gibi bir artış yapmıştı. Şimdi de yanlış bilmiyorsam 2012 baz yıl değişikliği oluyor ve yüzde 5 ile yüzde 10 arasında bir iyileşme olabilir, herhâlde bu değişiklik olmadıysa haziran ayında açıklama yoluna gideceksiniz. Ve yine doğru biliyorsam, bir değişiklik olmadıysa 2009-2014 dönemi verileri revize edilecek diye biliyorum. Sonra, tarihî tüm veriler revize edilecek ve tek bir seriye geçilecek herhâlde değil mi, o yöntem öyle gerçekleşecek. Bir taraftan tabii ulusal gelir açıklaması da bundan sonra o seri bazında yapılacak.
Şimdi, Sayın Aydemir, millî gelir revizyonu çalışmalarında son aşamaya geçildiğini açıkladı. Kişisel Verilerin Korunması Kanun Tasarısı'nda değişiklik yapılmazsa TÜİK'in istatistik üretemeyeceğini açıkladı. Sonra da emekli olduğu basında biraz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyorum Sayın Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Burası) - Teşekkür ederim.
...ilgiyle karşılandı, "Neden birden emekli oldu?" Ben de merak ettim yani. 2011'de gelmişti göreve, daha da emekliliğine -eylül ayıydı filandı galiba- vardı gibi biliyorum, belki özel bir sebeptir. Birden böyle açıklamalardan sonar olunca ilgimizi çekti tabii ki, söylemeden edemeyeceğim. Sonra...
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - İlgisi yok.
LALE KARABIYIK (Burası) - Olabilir, öyledir yani öyle olabilir.
Yine, çok boyutlu yoksulluk araştırmasına geçiyorsunuz, bununla ilgili de ben sorularımın arasında dile getireceğim. Gelir ve harcamaya dayalı bir modeldi eski model, şimdi buna sosyal imkânlara erişim faktörünü de -zannedersem- katıyorsunuz. Burada 4 kişilik bir ailenin günde 8.140 kalorilik beslenmesi için gerekli gelir düzeyini alıyorsunuz yoksulluk sınırı olarak. Bir de ikinci yüzde 20'lik gelir diliminin de harcama kalıbına göre gıda dışı yoksulluk sınırını belirliyorsunuz. Tabii, burada baz olarak ne kullanılacak onu ben bilmiyorum. Onu da belki bir açıklamak gerekecek.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Burası) - Peki.
Şimdi, "Gelir dağılımı eşitsizliğinde iyileşme var." dediniz Sayın Bakan. Minimum bir iyileşme var, yani o da binde 9. Ama o binde 9'luk iyileşmeyle beraber yine de 2005'e göre daha kötü. O verilere yöntem değişikliklerini de dikkate alarak bir bakınız. Tabii burada en iyi Norveç; yani, "Norveç kadar ol." tamam demiyorum ama 0,24'lerde. Zaten 1'e yaklaştıkça gelir eşitsizliği oluyor, sıfıra yaklaştıkça gelir eşitsizliği azalıyor. Burada OECD ortalaması 0,31'lerde. Yunanistan ile Şili bizden daha kötü. İşte, 27 ülke içerisinde sondan 3'üncü filan geliyoruz. Hani çok da iyi bir noktada değiliz diye düşünüyorum.
İki dakika daha verebilir misiniz acaba?
BAŞKAN - Tamam, bir dakika daha uzatıyorum.
LALE KARABIYIK (Burası) - Ekonominin durumunu vatandaşa soruyorsunuz ve vatandaş cevaplıyor, bu tasarruf oranıyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Burası) - Gidişatın kötü olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Üç soruyla bunu belirliyorsunuz. On iki aya ilişkin maddi durum beklentisini soruyorsunuz, "Genel ekonomik durum beklentisi nedir?" diyorsunuz, "İşsiz sayısı beklentisi sizce nasıl?" diyorsunuz ve buradan tüketici güven endeksini buluyorsunuz ve -tüketici güveninin bu noktalarda, zaten hani 100 ile 200 arasında, 100'ün üstü iyimser, 100'ün altı kötümser- 70 ile 80 arasında bir değer çıkıyor. Yani zaten birtakım şeylerin kötü olduğunu o tüketici güven endeksi gösteriyor. Biz bunu yeni hesaplamaya başladık, -kaç yıldır bilmiyorum ama- Amerika'da çok önemli bir veri. Bir işsizlik başvuruları, bir de tüketici güven endeksi nabzı tutuyor. Buradan verinin kötü olduğunu görüyoruz ama bir taraftan da tasarruf etme isteğinin arttığını görüyoruz çelişkili bir ifadeyle. Ama tasarruf biraz daha oranları incelediğinizde tasarruf etme ihtimalinin düşük olduğunu görüyorsunuz.
Şimdi, "Tasarruf oranını iyileştirdik." derken...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
LALE KARABIYIK (Burası) - Teşekkür ediyorum.
...yeterli bir iyileşme asla değil. Türkiye'de yatırımların, yabancı yatırım olmadan gerçekleştirilememesinin sebepleri olarak her zaman sayıyoruz. Orta vadeli programda da tasarruf eyleminin artışına yönelik çok net bir eylem planı ortada değil. Bunun aslında nasıl yapılacağını biraz daha net olarak ortaya koyabilmelisiniz. Ben bunu gerçekten merak ediyorum.
Son olarak, TÜİK verilerinde Suriyelilerle ilgili araştırmaların, verilerin eksik olduğunu düşünüyorum. Yani ekonomiye, enflasyona, işte istihdama etkisi, katkısı olumlu olumsuz neyse, bu verileri biraz eksik görüyorum. Daha vardı ama artık sorulara bırakacağım.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.