Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Kişisel Verileri Koruma Kurumu c) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu ç) Türkiye Adalet Akademisi d) Hâkimler ve Savcılar Kurulu e) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu f) Anayasa Mahkemesi g) Yargıtay ğ) Danıştay |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .11.2023 |
ERSAN AKSU (Samsun) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Plan ve Bütçe Komisyonumuzun Değerli Başkan ve üyeleri, Sayın Adalet Bakanımız, Değerli Bakan Yardımcılarımız, Adalet Bakanlığımızın çok değerli bürokratları, Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi temsilcilerimiz ve Kişisel Verileri Koruma Kurulundan değerli bürokratlarımız, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi öncelikle saygıyla selamlıyorum. Necip milletimize Adalet Bakanlığımızın 2024 yılı bütçesinin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Sözlerime başlamadan önce mağdur ve mahzun Gazze'den bahsetmek istiyorum, 6 bine yaklaşan suçsuz ve günahsız çocuğun şehit edildiği Gazze'den. Dün Dünya Çocuk Hakları Günü idi, yaşam hakkının bütün dünyanın gözleri önünde bu kadar hiçe sayıldığı ve masumların bu kadar yoğun öldürüldüğü başka çağ var mı, bilmiyorum ama şunu biliyoruz ki: Yirmi beş yıl arayla yaşanan 2 dünya savaşından sonra bir daha küresel düzeyde savaş çıkmaması veya sistematik insan hakları ihlali yaşanmaması için oluşturulan uluslararası kuruluşlar bugün insanlığın vicdanında yok hükmündedirler. Böyle bir dünyada Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi büyük kelimelerle ifade edilen güya adalet kurumlarından bahsetmek artık trajikomik oluyor. Haklının güçlü olduğu değil, güçlünün haklı olduğu Mehmet Akif Ersoy'un yüz yıl önce ifade ettiği gibi tek dişi kalmış canavarın en kaba görüntüsüyle karşı karşıyayız. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğu inancı ve geçmişimizden aldığımız güçle insanlığa söyleyecek sözü olanların yine bu toprakların evlatları olduğu ve olacağı kanaatindeyim.
Değerli Bakanımız biraz önce 2024 bütçesiyle ilgili olarak genişçe sunumlarını arz ettiler ve özellikle -biraz önce Serap Hanım'ın da dikkatini çekip ifade ettiği- 2002 yılında tutuklu oranı cezaevinde bulunanların yüzde 41 iken bugün yüzde 16'ya inen bir durumun hepimiz için ciddi anlamda sevindirici olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum. Hâkim ve savcı yardımcılığı müessesesinin getirilip üç yıl hâkim ve savcı yardımcılığı süreci içerisinde yargı mensuplarımızın yetişecek olması da ayrıca yerinde bir düzenleme olarak önümüzde. Adli kontrol müessesesinin de 2004 yılında AK PARTİ hükûmetleri döneminde hukukumuza getirilmiş olduğunu ifade etmek istiyorum. Çocuk adalet merkezleri, ACEP, e-doktor gibi uygulamalar, yargıda hedef süre uygulamaları ve staj öncesi hukuk mesleklerine giriş sınavının uygulanmasının önemi yine son derece kıymetli. Tabii, 1997 yılında hukuk mesleğine başlamış ve o zaman çiçeği burnunda bir avukat olarak Ünye'de -ismini de bahsedeyim, ben Samsun Milletvekiliyim- bir ceza duruşmasına gittiğimizde hukuk mahkemesinde duruşma beklerken hâkimin kiralık bir adliye binasında kiranın ödenmemesi nedeniyle adliyenin kiralık yerden tahliyesine karar verdiğini yeni avukatlığa başlamış birisi olarak yaşamış bir arkadaşınızın ve hakikaten o zamandan bu zamana 78 olan adalet sarayının bugün 366'ya çıkmış olması fevkalade yapısal anlamda önemli bir durumu tanımlıyor. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS), alternatif çözüm yolları gibi alanlarda da son yıllarda ortaya konulan çalışmaların çok ciddi anlamda hukuk sistemimize katkı sağladığını hep beraber görüyoruz.
Avukatlık Kanunu'muzla ilgili bilim kurulunun çalışıyor olması... Gerçekten bazı meslektaşlarımız, milletvekillerimiz de ifade ettiler avukat sayısının fazlalığıyla ilgili düzenlemelere çekidüzen verilmesi gerektiğini; açıkçası önümüzdeki süreçle ilgili olarak beraberce gerçekleştireceğimiz kanaati içerisindeyim.
Tabii, iki hafta kadar önce -bugün sunumunu yapmış olan Serap Hanım'ın kıymetli eşleri- Anayasa profesörümüz Ergun Özbudun'un vefatını da buradan anmadan geçemeyeceğim, Serap Hanım'a tekrar başsağlığı diliyor ve Ergun Bey'e rahmet diliyorum.
Tabii, burada muhalefetin, Cumhuriyet Halk Partisi sözcümüz Süleyman Bülbül Bey'in ve yine diğer sözcü arkadaşlarımızın ifade ettiği bir iki hususa değinerek sözlerime devam edeceğim. Türkiye'nin istatistiki bazı verilerle adalette gerilerde olduğu, OECD ülkeleri içerisinde 38'de 36 düzeyinde yargıya güvende geride olduğumuz gibi hususların, yine "Türkiye Avrupa'da en çok suç işlenen 1'inci sıradaki ülke" gibi tanımların Sayın Süleyman Bülbül tarafından dile getirildiğini müşahede ettik. Yine, Gökçe Gökçen arkadaşımız, İzmir Milletvekilimiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından bahsettiler. Değerli arkadaşlar, şunu paylaşmakta fayda görüyorum; tabii, hangi kuruluşların fonladığını, ne tür fonlarla raporların alındığını artık yaşadığımız çağda biliyoruz. O sebeple, gerçekten de bu kabîl sözlerle ülkemizin insanına ve ülkemize haksızlık yapıldığı kanaati içerisindeyim. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarıyla ilgili olarak dün Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Bey, burada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını yerine getirme oranı açısından Avrupa Konseyi ortalamasının üzerinde olduğumuzu ve ortalamanın, diğer ülkeler bazında yüzde 80'ler düzeyinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmasına mukabil Türkiye'nin uygulama oranının yüzde 88'lerde olduğunu özellikle ifade etmişti. Bu çerçevede, kimi siyasi kararlarla bağlantılı spesifik örnekler üzerinden ülkenin genelinin haksızlığa maruz bırakılmasını açıkçası doğru bulmadığımızı özellikle ifade etmek istiyorum. Tabii, kadın cinayetleriyle ilgili olarak bir kadın bile olması, bir kadınımızın dahi... Ki bize göre cennet annelerin ayakları altındadır, bu şekilde bir medeniyetin köklerinden geliyoruz. Türkiye'de sanki dünya ortalamasının çok üzerinde bir tablo varmış gibi bunun dile getirilmesini kesinlikle tasvip etmiyoruz. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre -bir kadınımızın dahi cinayete maruz kalmasını elbette ki istemeyiz ancak şunu paylaşmakta fayda görürüm- bir yılda öldürülen kadın oranı Amerika'da milyonda 22, Rusya'da milyonda 32, Almanya, Hollanda ve İspanya gibi ülkelerle beraber Türkiye'de milyonda 5; az görmüyoruz, tamamen sıfırlayalım, eyvallah, ama kadın cinayetleri üzerinden çok yoğun bir şekilde ülkemizde bu konuda abartılı bir tablonun olduğu görüntüsü vermenin bu ülke insanına haksızlık olduğu kanaatindeyim.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; adalet devleti ve milleti ayakta tutan ve koruyan en büyük güçtür. Adalet toplumun hak ve hürriyetini korumak, huzur ve dengesini sağlamak, insanların birbirine güven duygusunu artırmak ve bireylerin haklarını savunmak açısından hayati öneme sahiptir; herkesin adil bir şekilde muamele görmesi, haklarının korunması ve eşit fırsatlara sahip olması gerektiği fikrini temsil eder. Adil bir hukuk düzeni kurmak ve bu düzeni adil şekilde işletmek elbette devletin vazgeçilmez, devredilmez, ihmal edilmez asli görevidir. AK PARTİ iktidarları süresince, yirmi bir yıldır, adalet hizmetleriyle ilgili çalışmalar bu anlayışla yürütülmüş, sorunların çözümü yolunda köklü adımlar atılmıştır. İktidarlarımız döneminde yargı bağımsızlığının ve tarafsızlığının güçlenmesi amacıyla hak arama yollarının artırılması hedefiyle çalışmalar yapılmıştır. Temel hak ve özgürlüklerin güçlenmesi; kadın haklarına yönelik pozitif ayrımcılık; işçiler, memurlar, gaziler, engelliler, çocuklar ve şehit ailelerine yönelik konular gibi toplumun tüm kesimlerine yönelik önemli reformlar gerçekleştirilmiştir. Yirmi bir sene boyunca, güven veren ve erişilebilir bir adalet sistemi tesis etmek için çalıştık, adalet sisteminin altyapısını da -biraz önce ifade ettiğimiz gibi- güçlendirdik. Yüksek yargı organlarımız dâhil adalet teşkilatımızın tüm birimlerini modern hizmet binalarına kavuşturduk. Lekelenmeme hakkı, Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Kişisel Verileri Koruma Kurumu gibi pek çok reforma imza attık. Çocuk haklarını ilk defa Anayasa'ya koyduk, sendikal hakları genişlettik ve güçlendirdik. Memurlar ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanındı. Ülkemizin taraf olduğu usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası anlaşmalar ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşmaların esas alınacağını, Anayasa hükmü olarak, temel hak ve hürriyetler konusunda büyük bir düzenleme olarak yürürlüğe koyduk. Seçme seçilme yaşının, milleti temsil etme yaşının 18 olması, yine, yeni düzenlemelerin tezahürlerinden biri.
İlk defa, Cumhurbaşkanını halkın seçmesi yönünde adım attık. Parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtik, böylece yürütme organında oluşan ikircikli yapının önüne geçerek hızlı karar mekanizması devreye alınmış, ağır işleyen yapı hızlandırılmış ve güçlendirilmiş ve doğrudan demokrasi yolunda büyük bir adım atılmıştır. Egemenliğin millet iradesinde olduğu gerçeği, yürütme ve yasama organlarının doğrudan halk iradesiyle belirlenmesi suretiyle tescil edilmiştir. Askerî yargı-sivil yargı uygulamasına son vererek askerî mahkemeleri, Askerî Yargıtayı, Askerî Yüksek İdare Mahkemesini kaldırdık ve ülkemizde yargı birlikteliğini sağlamış olduk. Devlet güvenlik mahkemelerini, özel statülü mahkemeleri kaldırarak çalışmaları devam ettirdik. Demokrasiden, hukuktan ve insan haklarından hangi şart altında olursa olsun asla taviz vermeyeceğiz. Toplumun her kesiminin, istisnasız bütün vatandaşlarımızın hukukuna sahip çıkmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Tabii, İYİ Parti Milletvekili Sayın Uğur Poyraz, konuşmalarında "Geçmişte Aleviler ve Kürtler ikinci sınıf vatandaş olarak görülürdü; bugün, AK PARTİ'li olmayan herkes ikinci sınıf vatandaş görülmektedir." diye bir ifadede bulundu. Açıkçası bunu kabul etmek mümkün değil. Geçmişte var olan Alevi-Sünni, Kürt-Türk benzeri fay hatlarını da ortadan kaldırmak bu dönemde AK PARTİ'ye nasip oldu ve bu ülkenin 85 milyonu bütün unsurlarıyla birinci sınıf vatandaş durumundadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki, erkler ayrılığı medeni ve hukuki bir iş bölümü olup tüm erkler gücünü Anayasa'dan alır ve hepsi de aziz milletimiz adına yetki kullanır ancak hiçbir organ ve makam da son sözü söylemenin rahatlığıyla layüsel durumda değildir, "Ben ne söylersem o olur." diyemez. Tüm yüksek mahkemelerimiz milletimizin saygın kurumlarıdır, mahkemeler verdikleri kararlarla ve anayasal sınırlar içinde kalarak saygınlıklarını öncelikle kendileri korumalı, tartışmaların da odağı hâline gelmemelidir.
2010 Anayasa değişikliğiyle 2012 yılından itibaren hukukumuza bireysel başvuru yolunun geldiğini biliyoruz. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50/2'nci maddesinde yer alan "Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir." hükmü Anayasa Mahkemesinin âdeta bir süper temyiz mahkemesi gibi davranması ihtimalini maalesef doğurmakta. Elbette ki bu durumda yüksek mahkemelerin kesin kararları tartışma konusu ve bir huzursuzluk sebebi oluşturmaktadır dolayısıyla 50'nci maddenin yeniden müzakeresiyle çözüm üretilmesi gerektiği açıktır.
Yine, muhalefetimiz başta olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi bireysel başvuru hakkını da içeren Anayasa değişikliğini 2012 yılında getirdiğimizde bu değişikliğe "hayır" demişti hatta değişikliklerin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuştu, dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisinin, bugün, bireysel başvuru konusunda söyleyecek bir sözü olmamalı bize göre. iki yüksek yargı organı arasında ortaya çıkan içtihat farkını "darbe" olarak nitelemek bize göre doğru değildir. Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay arasındaki mesele iki yüksek yargı organının görev alanlarıyla ilgili görüş farklılığından ibarettir, Bizim dönemimizde Anayasa'mıza kazandırılan bireysel başvuru hakkının kullanımı noktasında yaşanan bir sorunu tanımlamaktadır. Anayasa Mahkemesinin 130 bin dosya sayısına ulaşan bir iş yükünün altından kalkması da mevcut şartlarda mümkün gözükmemektedir, bu kadar başvuru dosyasının sağlıklı bir şekilde değerlendirilemeyeceği açıktır. Bu konuda verilen kararlarla ilgili eleştirilerin giderek artması da bu sorunu tanımlamaktadır. Sorunun acil çözümü konuyla ilgili anayasal ve yasal değişikliklerin süratle yapılmasından, kalıcı çözümü ise yeni ve sivil bir anayasadan geçmektedir; bunun adresi de bu dönemde toplumsal tabanı ve siyasi parti sayısıyla ciddi anlamda bir yoğunluğa ulaşmış olan ve toplumsal tabanını da temsil noktasında üst derecede tutan yasama organından geçmektedir.
Değerli milletvekilleri, yargılamaların makul sürede tamamlanmasını sağlayacak adımlar da son yirmi bir yılda ciddi anlamda atıldı. Hâkim, savcı ve personel sayıları ile ilk derece genel ve ihtisas mahkemeleri sayıları da bu dönemde artırıldı. İstinaf kanun yolunu ülkemize kazandırdık; yüksek mahkemelerin iş yükünü azalttığı ve pek çok karar da yüksek mahkemelere gitmeden kesinleştiği için istinaf, yargılamaların makul sürede karara bağlanması noktasında çok önemli katkılar sunmaktadır. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'yle (UYAP) ülke genelinde yürütülen tüm adli hizmetler elektronik ortama taşınmıştır. İfade ve savunma alınması ile duruşmalarda video kaydı alınması ve video konferans yönteminin kullanılmasını hedefleyen Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) Projesi devam etmekte ve 2023 yılı Ekim ayı itibarıyla 3.436 duruşma salonunda, 964 ceza infaz kurumunda olmak üzere toplam 4.400 mahalde sistem kurulu durumdadır. Sistemin 54 kurumla 171 farklı entegrasyonu tamamlanmış durumdadır. Bunlar bir yandan adalet sistemi hizmetlerinin daha hızlı ve hatasız yürütülmesine hizmet ederken diğer yandan vatandaşların hayatını kolaylaştırmaktadır.
Değerli milletvekilleri, hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinin gerekleri doğrultusunda yargı süreçlerinin adil, hızlı ve etkin şekilde işlemesi, öngörülebilir olması, adalete erişimin kolaylaştırılması ve adalet sistemine duyulan güvenin daha da artırılması temel amaçtır. Bu noktada adli yargıda ve idari yargıda hâkim sayısını ve mahkeme sayılarını ciddi anlamda artırdığımızı belirtmekte fayda var.
İnfaz sisteminin amacı kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak değildir, suçluları tekrar topluma kazandırmaktır. Hükümlülere meslek edindirme, ruhsal olarak sağlıklı birey olmaları için rehabilitasyon hizmetleri, eğitim öğretim kapsamında okuma yazma kursları, açık öğretim aracılığıyla eğitim düzeyini yükseltmek ve cezaevlerinde oluşturulan kütüphanelerle tutuklu bulunanların toplumdan kopmaması, kaybettikleri sosyal hayata kolay adapte olmaları amacıyla kimi çalışmalar yürütüldüğünü biliyoruz. Bu sebeple, hükümlü ve tutukluların mesleki, manevi, sosyal, kültürel ve sportif gelişimlerinin sağlanması amacıyla 2023 yılı içerisinde 6.051 kurs açılmış olup 40 binin üzerinde hükümlü ve tutuklu kursları başarıyla tamamlayarak sertifikalarını almıştır. Diğer yandan, hükümlü ve tutukluların meslek ve sanatlarının korunup geliştirilmesi veya meslek ve sanat öğrenmeleri amacıyla infaz kurumlarında İş yurtları faaliyetleri de geliştirilerek sürdürülmektedir. Bugün itibarıyla ülke genelinde 366 İş yurdu bulunmaktadır. Buralarda gıda, tarım ve hayvancılıktan mobilyaya, el sanatlarından tekstile, metal işlerinden inşaat ve onarım işlerine kadar 206 değişik iş kolunda eğitimler verilmektedir.
Değerli milletvekilleri, uyuşmazlıkların kısa sürede daha az maliyetle ve tarafların daha yüksek bir memnuniyetiyle sonuçlandırılması noktasında "alternatif çözüm yöntemleri" adı altında ara buluculuk ve uzlaştırma müesseselerinin getirildiğini ve bunların da ciddi anlamda toplumumuzun yapısına uygun barışçıl çözüm yolu olarak uygulandığını biliyoruz. Hâlihazırda 32.477 uzlaştırmacı görev yapmakta olup 2023 yılı Ekim ayı itibarıyla 453.691 dosya uzlaştırma bürolarına gönderilmiş ve bunların 168 bini aşan miktarı uzlaşma yoluyla sonuçlanmış durumdadır ve mahkemelerin iş yükünün de bu şekilde azaltıldığını biliyoruz. Yine, ara buluculuk uygulamasıyla dosyaların karara bağlanma süresinde çok önemli kazanımlar elde edilmiştir. 2023 yılı Ekim ayı itibarıyla ara buluculukla anlaşma sağlanan dosya sayısı 3 milyon 190 bin 172'ye ulaşmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben sözlerimi çok uzatmayacağım. Özellikle "cezaevlerinin yenileştirilmesi" adı altında bu süreçte yapılan çok ciddi çalışmalar olduğunu biliyoruz. İnsan onurunu temele alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek üzere Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun kurulması sağlanmış ve cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, engellilik gibi toplumu ayrımcılığa sevk edecek tutum ve davranışları bu süreçte yasakladığımızı ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERSAN AKSU (Samsun) - Değerli Başkanım, toparlayacağım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Aksu, tamamlayın lütfen.
ERSAN AKSU (Samsun) - Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.
E-noter uygulamalarıyla, ciddi anlamda taşınmaz satışlarının yine noterlikler aracılığıyla sağlanmasına varıncaya kadar vatandaşlarımızın hızlı ve daha kolay hizmete erişiminin sağlandığını biliyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ortaya konulan Türkiye Yüzyılı vizyonu, son yirmi bir yılda ülkemizin her alanda yaşadığı gelişmelerin ortaya koyduğu nihai bir perspektiftir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet döneminde millet iradesine ket vuran darbeler ve sonrası oluşan anayasalar milletin iradesini temsil etmemektedir. Askerî vesayetler sonucu oluşan anayasal düzen artık çağın gerekliliğini karşılayamaz durumdadır. Millete ve siyaset kurumuna güvensizlik olarak yansıyan darbe anayasalarında bu yansımanın izlerini silmek için birçok değişiklik yapılmış olsa dahi Anayasa'daki bu vesayetçi anlayış bütünüyle giderilebilmiş değildir. Demokrasi anlayışımız son askerî darbe anayasası olan 1982 Anayasası'nın sunduğu perspektifin çok ilerisinde bir durumdadır. Bu nedenle, toplumsal temsili üst düzeyde olan yasama organından milletimizin beklentisi özgür ve demokratik, kuşatıcı ve sivil bir anayasa yapmasıdır; Meclisimizin de bu kabiliyetinin olduğu kanaatindeyiz.
Değerli Bakanım, Bakanlığımızın Samsun çalışmalarıyla ilgili bir iki hususu paylaşarak sözlerimi tamamlayacağım. Milletvekili olmaktan gurur duyduğum kuzeyin merkezi Samsun'da Adalet Bakanlığımızın faaliyetlerinden bahsetmek gerekirse 3 Ekim itibarıyla çok büyük bir ihtiyaç olan Adli Tıp binamızın ihalesini gerçekleştirmiştik. Yine Vezirköprü'de de Adli Tıp Şube Müdürlüğüyle ilgili çalışmalar devam ediyor. 2024 Yatırım Programı'na aldığımız Adalet Kampüsü Sayın Komisyon Başkanımız ve Değerli Bakanımızın gayretleriyle çok ciddi bir noktaya geldi. Ben huzurlarınızda Sayın Bakanımıza özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Adalet Bakanlığımıza tahsis edilen 47.350 metrekare taşınmaz ve 41.245...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Aksu, süreniz doldu; teşekkür kısmını alalım.
ERSAN AKSU (Samsun) - Bitiriyorum efendim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
ERSAN AKSU (Samsun) - Değerli Bakanımıza ve emeği geçenlere hemşehrilerim adına özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Değerli Başkan ve milletvekillerimiz, 2002 yılından bu yana her alanda yapılan yenilik ve gelişmeler adalet hizmetlerine de yansıdı. Kirada olan ve kirasını ödeyemediği için tahliye kararları verilen pek çok adliyeden, bugün, fiziki ortamları iyileştirilmiş ve milletimizin adalete olan saygısını da tanımlayan ifadesiyle adliye saraylarında, adalet hizmetleri saraylarında adalet hizmetleri verilmektedir. "Latin serpuşu yerine Türk sarığı görmeyi yeğlerim." meşhur sözü bizim çağları aşan adalet uygulamalarımızın uluslararası camiadaki göstergesidir.
Aziz milletimize Adalet Bakanlığımızın 2024 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, tüm hazırunu saygıyla selamlıyorum.