Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Kişisel Verileri Koruma Kurumu c) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu ç) Türkiye Adalet Akademisi d) Hâkimler ve Savcılar Kurulu e) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu f) Anayasa Mahkemesi g) Yargıtay ğ) Danıştay |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 21 .11.2023 |
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; 2024 yılı Adalet Bakanlığı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, konuşmama öyle başlıyorum.
Üzülerek görüyorum ki bütçede yine bizim payımıza bol bol cezaevi çıkmış. Her yıl çok cezaevi yapmak, her bütçe görüşmesinde bir öncekinden daha fazla cezaevi yapmayı hedeflemek bir rutin hâline gelmiş durumda. "Adalet reformu" demeye başladığınız 2006 yılından bu yana her yıl yeni yeni cezaevleri açtınız; 2019'da 26, 2020'de 23, 2021'de 32 adet. 2022 yılında 2023 için hedefiniz 22'ydi, 19'da kalmış. Şimdi de 2024 yılı için hedef koyuyorsunuz, hâlihazırda 285 olan ceza infaz kurumlarına 12 tane daha eklemeyi hedef koymuşsunuz, yetmemiş 2025 yılı için de 8 ceza infaz kurumu için tahminî bir rakam koymuşsunuz.
Ceza infaz kurumlarından bize de çok sayıda şikâyet geliyor. Evet, kapasite fazlalığından tutun hizmetlere kadar çok sayıda sorunu var fakat iktidarın görevi sürekli cezaevi açmak değil, suçun işlenmesinin önüne geçmek; bu açıdan da bakmak gerekiyor, Bakanlık açısından.
Ama gelin, bir de her yıl vatandaşın cebinden aldığınız vergilerle açtığınız bu cezaevlerinde kimler kalıyor, onlara bakalım: Halkın oylarıyla seçilip Meclise gönderdiği milletvekili kalıyor bu cezaevlerinde; Milletvekili Can Atalay. "Halkın avukatıyız." diye yola çıkıp Soma'da madenci tekmeleyen bürokratlarınıza karşı madende çocukları ölen halkı savunan avukatlar kalıyor burada; Selçuk Kozağaçlı ve diğer avukatlar. Bu memleketin parkına, ağacına, taşına, suyuna, toprağına sahip çıkanlar kalıyor. Cezaevlerinde, sosyal medyada eleştiri özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü kullanan gençler kalıyor ve maalesef mesleğini yapan gazeteciler kalıyor. Onlar cezaevindeyken kadın cinayeti işleyen erkekler televizyonlarda, evlilik programlarında boy gösteriyorlar. Vergi kaçıranlar, hırsızlık yapanlar, dolandırıcılık yapanlar yani suçlular için, âdeta bu tip insanlar için sırtlar sıvazlanıyor, serbest kalıyorlar; katiller dışarı bırakılıyor.
Sayın Bakan, Hrant Dink'in öldürüldüğü o karanlık dönemde Rahip Santoro öldürüldü, katili serbest bırakıldı. Malatya'da Zirve Yayınevinde 3 Hristiyan öldürüldü, katiller önce serbest bırakıldı, sonra itiraz üzerine tutuklandı. Bu azınlık cinayetinin de arkasındaki karanlık hâlâ aydınlatılabilmiş değil. Bu sistematik karanlığı aydınlığa kavuşturmak yerine maalesef bu ülkeyi aynı karanlığa hapsetmiş durumdasınız.
Biz zaten her aydının katilinin ardında aslında aynı silüeti görüyoruz. İşte, Uğur Mumcu dosyası otuz yıldır devam ediyor, birkaç hafta önce yine duruşması oldu, bombacısı otuz yıldır hâlâ aranıyor ve bu Oğuz Demir hâlâ bulunabilmiş değil. Peki, bu Uğur Mumcu davasının dosyasında kimin adı var? Cumhurbaşkanımızın avukatı Mustafa Doğan İnal'ın adı var; Mumcu katillerinin avukatı olarak yer almış. Bunları söylediğim için bu avukat arkadaş bana bir de manevi tazminat davası açmış, dosya anında işleme alınmış, anında tebligat yapılmış, jet hızıyla. Yani yirmi yıllık avukatım, böyle bir hız görmedim; kişiye göre yargı beni de bulmuş oldu böylelikle.
Başka ne var bu süreçte? Tabii, adalet için aldığınız verginin yarısını aktardığınız mahkemelerde de ilginç olaylar oluyor: 2023 yılında bir savcı başına 1.580 dosya düşmüş, bu ne demek? Bir savcı bir dosyaya sadece bir saat on iki dakikasını ayırabilmiş bir yıl boyunca. Hâkim başına düşen dosya sayısı 835 yani bir hâkim bir yıl boyunca bir dosyaya sadece iki saat on iki dakika ayırabilirmiş. Tabii ki hukukta bir süre tanımı var, o da makul süre ve adil yargılanma hakkının temeli. Bu hakkın ihlal edildiğini biz değil, bizzat Anayasa Mahkemesi de söylemiş; 55 bin davada makul süre hakkının ihlal edildiğini açıkladı 10 Ekim günü. Hatta Anayasa Mahkemesi artık makul süre başvurularına bakmayacağını da açıklamış oldu. Yani "hedef tutturma" gibi uydurma bir tanımınız var, maalesef bunlar yüzünden hâkimler de havlu attı, savcılar da havlu attı ve bu ülkenin en yüksek mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi de havlu atmış durumda bu süreler konusunda.
Tabii, dava dosyaları hâkimlerin, savcıların ve adliyelerin de boyunu aşmış durumda. Gerçekler ortada, icra dosyaları ortada; tarihin en yüksek seviyesinde rakamlar. Kiracı davaları, tahliye davaları, alacak davaları, iflas davaları derken aslında adalet dağıtılması gereken adliyeler maalesef kriz dağıtılan mekânlar hâline dönüşmüş oldu. Bugün yaşanan dosya yoğunluğunun en büyük nedeni de ülkenin içinde bulunmuş olduğu ekonomik krizdir. Ve biz, bu krizi, hâkim ve savcıları yarıştırarak aşamayız. Bu dosya yoğunluğunu aşma hedefi olarak koyduğunuz hâkim ve savcı atamaları da maalesef bu yaraya pansuman bile olamazlar.
Sorunlar saymakla bitmez ve süreler de yetmez belki bu konularda sorunları anlatmaya.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir dakika veriyorum, buyurun lütfen.
SEVDA ERDAN KILIÇ (İzmir) - Teşekkür ederim Başkanım.
Tüm bu sorunların çözümü için tabii ki sistem değişikliği gerekiyor. Bu da güçlü Meclis, bağımsız yargı ve istikrarlı bir yürütmeyle olabilir diyor; bütçenin -zor ama- yine de hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.