KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, hoş geldiniz. Biliyorsunuz, ülkemizdeki şu an için yaşlı nüfusun, 65 yaş üstü nüfusun oranı yüzde 10; dünya ortalamasını yakaladık. Artık yaşlanan bir ülkeyiz, hızla yaşlanan bir ülkeyiz. Öyle ki Fransa'nın yüzde 10 yaşlı nüfusunun yüzde 25'e çıkması yüz elli yıl sürmüşken ülkemizde bu kırk yılda olacak yani son derece hızlı bir şekilde yaşlanıyoruz. Burada demin arkanızdaki bürokratları sayarken de Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğünden bahsettiniz. Biz, geçen dönemde, 27'nci Dönemde yaşlılarla alakalı bir araştırma komisyonu kurulmuştu, orada görev almıştık; orada, yaşlı yurttaşlarımızın bu "Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü" ismine bir itirazları vardı yani yaşlılık bir engel değildir, esasında ayrı ayrı değerlendirilmesi lazım; onu ben hatırlatmak istedim. Yani bu isme bir itirazları var, ayrı değerlendirilmesi lazım.

Şu anda nüfusumuzun yüzde 10'u 65 yaş üstü, 2030 yılında bu rakam yüzde 12,9'a çıkacak, 2040 yılında da yüzde 16,3'e çıkacak. Şimdi, tabii, bu da beraberinde yeni politikaları, yeni yatırımları gerektiriyor. TÜİK'in bir araştırması var, Türkiye Aile Yapısı Araştırması; 2006, 2016 ve 2021 yıllarında yapılan bir araştırma. 2006 yılında Türk halkına örnekleme soruyorlar "Kendinize bakamayacak kadar yaşlandığınızda yaşam tercihiniz ne olacak?" diye. 2006 yılındaki sorulan deneklerin yüzde 9,3'ü huzurevinde kalmak istediğini belirtmiş, çocuklarının yanında kalmak istediğini belirten yüzde 55, "Evimde bakım hizmeti almak istiyorum." diyen yüzde 17,8. Sene 2021, aynı soru gene Türk halkına soruluyor, bu sefer "Huzurevinde kalmak istiyorum." diyenlerin oranı yüzde 15'e çıkıyor yani yüzde 9,3'ten yüzde 15'e çıkıyor. Burada esas artış "Evimde bakım hizmeti almak isterim." diyenlerin oranı; yüzde 30,7'ye çıkıyor yani çok ciddi artışlar var.

Mesela, "Huzurevinde kalmak istiyorum." diyenlerin oranı İstanbul'da yüzde 18, Ankara'da yüzde 21, İzmir'de yüzde 25,7. Önümüzdeki süreçte özellikle Ege Bölgesi'nde, Marmara Bölgesi'nde, metropollerde huzurevlerine olan ihtiyacın artacağı bir gerçek yani bu rakamlar bize onu gösteriyor. Yani düşünün, 2040 yılında 65 yaş üstü nüfusumuz yüzde 16,3 olacak, yüzde 10'dan 16,3'e çıkacak; bu da on yedi yıllık bir süre içerisinde. Biz, peki, sunumunuza bakıyoruz, bütçenize bakıyoruz; huzurevi ve yaşlı bakım rehabilitasyon merkezlerinde hizmet alan yaşlı sayısına baktığımız zaman, 2023 için planlanan 17 binmiş ancak gerçekleşme 14.800. 2024'te 14.950 yani 150 kişilik bir artış olacak kapasitede. Daha sonraki yıllarda da ellişer kişilik artış olacak yani burada Aktif ve Sağlıklı Yaşlanma Programı'na ayrılan kaynağa bakıyoruz, -yani biraz evvel sunumunuzda belirttiniz- artış var ancak yetersiz. Yani böyle bir ülke, giderek hızlı yaşlanan bir ülke için Aktif ve Sağlıklı Yaşlanma Programı'na ayrılan pay hakikaten de yetersiz; 8,5 milyar civarında. Ben burada yatırıma baktım, yatırıma ayrılan... Dedim ki kendi kendime... Acaba yeni huzurevleri yapılacak mı, yeni rehabilitasyon merkezleri yapılacak mı diye yatırıma ayrılan kaynağa baktım, orada 1 milyar 320 milyon liralık bir gayrimenkul sermaye üretim gideri var yani 1 milyar 320 milyon liralık bir kaynak aktarılmış; bunun da çok yetersiz olduğunu size belirtmek isterim. Biraz evvel belirttim yani burada evde bakım hizmeti de çok önemli olacak. Peki, sizin önümüzdeki bu süreci yönetebilecek personel sayınız yeterli mi? Yani sosyal hizmet uzmanı, evde bakım teknisyeni, psikolojik destek ve rehberlik uzmanı, yaşlı bakım teknikeri; bu sayılar sizce yeterli mi şu an Bakanlığınız bünyesinde? Bunlarla ilgili yeni kadrolar açmayı, yeni alımlar yapmayı düşünüyor musunuz? Esasında yaşlanmaktan korkmaya gerek yok yani şu anda dünyanın en yaşlı ülkesi Japonya bildiğim kadarıyla ve dünyanın en büyük 3'üncü ekonomisi konumunda. Benzer şekilde, Avrupa için "yaşlı kıta" deniliyor, hakikaten de yaşlı nüfusunun çok yüksek olduğu bir yer, aynı zamanda dünyanın en önemli ekonomilerini de barındıran bir kıta. Yani yaşlanmaktan esasında korkmamak gerekli ancak burada önemli olan nasıl yaşlandığımız, yani en önemli sorunlardan bir tanesi bu. Yani bugün gençlerin, burada bulunan herkesin yarın -inşallah, Allah ömür verirse- bir yaşlı adayı olduğumuzu unutmamak gerekli. Peki, buradaki benim gördüğüm en büyük tehdit şu; yoksul yaşlanmak, Türkiye'yi bekleyen en büyük tehlike bu, yaşlanmak ancak yoksul yaşlanmak ancak gördüğüm kadarıyla ülkemiz de adım adım bu tehlikeye doğru gidiyor.

Durum ne? Esasında çok endeks var, baktığınız zaman, "yoksulluk" kavramı çok tartışmalı bir kavram, işte, göreceli yoksulluk var, mutlak yoksulluk var, gelir üzerinden yoksulluk var. Mesela Hanke'nin 2022 Yıllık Sefalet Endeksi var, Türkiye'nin durumunu en iyi anlatan endekslerden bir tanesi bence şu anda bu. Bu Sefalet Endeksi'ne göre, 2022 yılında Türkiye dünyadaki en sefil 10'uncu ülke konumunda, ne yazık ki Zimbabve, Venezuela, Suriye, Lübnan, Sudan, Arjantin, Yemen, Ukrayna, Küba'dan sonra Türkiye gelmekte.

Biraz evvel dedim ya "Bugünkü çocuklar, gençler geleceğin yaşlıları, bunların ne şekilde yaşlanacağı önemli." diye, yoksul yaşlanmaktan bahsetmiştim. Çocuklarımızla yapılan araştırmalar var, mesela EUROSTAT'ın verileri yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olan çocuklar, 0-18 yaş; Türkiye'de 2020 yılında 0-18 yaş aralığındaki çocuklarımızın yüzde 43'ü yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında. Avrupa'da 3'üncü durumdayız bu konuda. Ciddi barınma yoksunluğu içinde olan çocuk nüfus oranı yüzde 34; Avrupa'da 1'inci durumdayız 12-17 yaş arasında. TÜİK'in yapmış olduğu çalışma, 2022, çocukların yaşadığı en büyük işlevsel zorluk, Türkiye'de neymiş biliyor musunuz? Kaygı, çocuklarımızın yüzde 7'si kaygı içerisinde, yüzde 7'si depresyonda. Bunlar TÜİK'in rakamları, bunlar korkmamız gereken rakamlar esasında. Çocuklarımız neyle besleniyor? Çocuklarımız şöyle besleniyor: En çok ekmek ve makarna yiyorlar, yüzde 62'si her gün bu besinleri tüketiyor. Et, balık, tavuk tüketen, Türkiye ortalaması yüzde 12,7; düşük gelirli ailelerde bu oran yüzde 8'e düşüyor.

Bakın, geçtiğimiz seçim döneminde yaşadığım bir hadiseyi anlatayım size: 30'lu yaşlarında genç bir arkadaşımız bana geldi, pazar yerinde geziyordum o esnada, şunu söyledi: "Vekilim, 6 yaşında bir evladım var, ellerinizden öper; benim çocuğum balığın tadını bilmiyor." Yani 6 yaşında bir çocuk düşünün ve 6 yıllık ömrü boyunca babası, ailesi ona balık yedirememiş, balığın tadını bilmiyor. Bu ülkede kıymanın tadını bilmeyen çocuklar var, etin tadını bilmeyen çocuklar var. Bakansınız, Brüksel'den geldiniz herhâlde, böyle bir ülkede Bakanlık yapacaksınız, işiniz kolay değil.

Şimdi, aile, evet, aile; On İkinci Kalkınma Planı'nda da aile çok önemli bir yer tutuyor, hepimizin hayatında aile çok önemli bir yer tutuyor. Evlenme, boşanma istatistiklerine baktım yani Türkiye'de kaba evlenme hızı 2001 yılında bin kişide 8,35'miş; bugün 6,76'ya düşmüş. Kaba evlenme hızında çok ciddi bir gerileme var. Buna karşılık boşanma hızında çok ciddi bir artış var yani 2001 yılında 1,41'miş, bugün 2,14. Tabii, bu, evlenme yaşlarına da yansımış durumda, 2022 yılında kadınlarda ortalama evlenme yaşı 25,6'ymış, erkeklerde yüzde 28,2. Oysa bu rakamlar 2001 yılında kadınlarda 22,7; erkeklerde 26. İnsanlar yani gençler aile kuramıyorlar ne yazık ki. Bu, modernitenin dayattığı bir şey değil benim gördüğüm kadarıyla. Sahada gördüğümüz şey, evlenmek artık hakikaten pahalı bir şey Türkiye'de. Yani bir düğün yapmaya kalktıklarını, bir ev kurmaya kalktıklarını düşündüğümüz zaman, en düşük rakam -temmuz ayında- 400 bin lirayı bulmakta, 400 bin, evlenmenin en düşük maliyeti; bir önceki yıl bu 90 bin liraydı, önümüzdeki yaz kaç para olur, hakikaten de onu bilmiyorum. Burada, hadi evlendin, bütün masrafları yaptın diyelim; bir düğün yaptın, bir şekilde borç harç beyaz eşyanı aldın, kahverengi eşyanı aldın, küçük eşyanı aldın, bir evlilik yaptın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, ilave süre veriyorum, toparlayın lütfen.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - O zaman iki dakika süre alacağım, en son benim bir de.

Hadi diyelim evlendiniz, bir yuva kurdunuz diyelim; kiralar var, kiralarda çok ciddi bir artış var. Ocak 2019 ila Ekim 2023 arasında kiralardaki ortalama artış yüzde 713. Son bir yıl içerisindeki artış ise yüzde 127 ve Türkiye'deki ortalama metrekare kira bedeli 123,97 lira yani ortalama kira ne oluyor? 12.400 lira civarında oluyor. 11.400 lira asgari ücret olduğunu düşündüğümüz zaman, insanların kiralık ev bulma şansları yok; zaten kiralık evi bırak, artık ev alma şansları, hayalleri yok. Bugün için Türkiye'deki evlerin ortalama birim fiyatı 29.110, bu, metrekare fiyatı yani 2 milyon 900 bin lira bir evin fiyatı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Bakırlıoğlu, sesinizi duyamıyorum, mikrofonu açıyorum.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Son bir dakika...

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Arkadaşlar, bir daha mikrofonu açmayacağım, sonra bu gelenek hâline geliyor.

Sayın Bakırlıoğlu, toparlamanız için mikrofonunuzu açıyorum.

Buyurun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 2 milyon 900 bin lira ortalama bir evin fiyatı. Hadi 900 bin lirayı bir şekilde anneden, babadan bulduğumuzu varsayalım, 2 milyon lira kredi çektiğimizi varsayalım; 85 bin lira aylık ödeme. Bakın, biz milletvekiliyiz, Türkiye'de en yüksek gelir grubuna sahip insanlarız; siz Bakansınız, maaşınızı bilmiyorum ama bizden aşağı olmadığını düşünüyorum.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bizden biraz üstte.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Üstte mi? Tamam.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Biraz.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Yani siz 85 bin lira takside girip de bir ev sahibi olabilir misiniz, bana onu söyler misiniz? Bakın, insanlar kiralık ev bulamıyor, ev sahibi olma hayalleri...

Bir de kayıp çocuklar... Bu çok önemli, bunu da söylemem lazım. 2.500 çocuğun DNA örneği alınmadan defnedildiği söylenmekte, 1.000'in üzerinde çocuğun kayıp olduğu söylenmekte; bu rakamlar doğru mu? Mesela, Hollanda'nın bir şehrinde sokakta tek başına dolaşan 5 yaşında bir depremzede çocuğun olduğu basına yansıdı, bu doğru mu? Şayet bu doğruysa çok büyük bir problemle karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isterim.

Teşekkür ederim.