| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Cumhurbaşkanlığı b) Millî İstihbarat Teşkilatı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç) Diyanet İşleri Başkanlığı d) Devlet Arşivleri Başkanlığı e) Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f) Strateji ve Bütçe Başkanlığı g) İletişim Başkanlığı ğ) Savunma Sanayii Başkanlığı h) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı) Yatırım Ofisi Başkanlığı i) Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı j) Finans Ofisi Başkanlığı k) İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 24 .11.2023 |
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, değerli bürokrat arkadaşlarımız, basınımızın kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.
Sözlerimin başında, geleceğimizi inşa eden saygıdeğer öğretmenlerimizin ben de Öğretmenler Günü'nü tebrik ediyorum. Görevi başında şehit olan öğretmenlerimizi, hayatını kaybeden tüm hocalarımızı rahmet ve minnetle anıyorum.
Şimdi, tabii, bugün önemli bir maratonun aslında son günündeyiz Plan Bütçe Komisyonunda. 28'inci Dönem benim ilk milletvekilliği dönemim, Plan Bütçede başladım. Otuz yılı aşkın bir uluslararası iş tecrübem var; ekonominin, sanayinin içinde bulundum. Dolayısıyla ben biraz rakamlardan öte burada gördüklerimi hem milletvekili arkadaşlarımla hem Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımla üç temel başlıkta -çok fazla rakamlara boğmayacağım, bir kurum hariç- sizlerle paylaşmak istiyorum.
Üç temel başlığın bir tanesi bütçe yapım süreci ve Plan ve Bütçe Komisyonumuzun buradaki durumu, bir bunu konuşmak istiyorum. Bir de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi üzerinde çok konuşuldu, bunun üzerinde birtakım şeyler söylemek istiyorum ve en son, Plan ve Bütçe Komisyonumuza burada yapılan çalışmalarla ilgili olarak iki temel öneride bulunmak istiyorum.
Tabii, bugün bir süreci tamamlıyoruz. Biz burada birçok Bakanlığımızın bütçelerini görüşürken ciddi tartışmalar yaptık, fikir alışverişinde bulunduk, bilmediğimiz bazı şeyleri duyduk ama şöyle bir tespitle başlamamız yerinde olur: Bir özgürlük ve etki yapma analizi yapmamız lazım. Plan ve Bütçe Komisyonumuzun konuşma, ifade etme, talep etme, şikâyetleri dile getirme konusunda olağanüstü bir özgürlüğü var. Her şeyi konuştuk yani özgürlük konusunda bir sıkıntımız yok fakat bu gelen bütçeyle ilgili olarak sadece bu taraf için söylemiyorum, iktidardaki arkadaşlar için de söylüyorum -zaten zaman zaman oraya geçip oradan da konuştuğumuz oluyor, fark etmiyor- bu bütçenin bir noktasına virgülüne dokunabildik mi? Hatta, ilk toplantıda -hatırlarsanız- sizin güzel bir şeyiniz vardı "Ya, olabilir." dediniz, Sayın Başkanımız "Burada sizin hakkınız yok." dedi. Yani şuraya gelmek istiyorum: Burada tabii, milletin hakkını hukukunu korumak için bir çalışma yapıyoruz. Parlamentoların iki temel işlevi var; biri yasamadır, yasama hakkıdır, biri de bütçe hakkıdır, bunu millet adına yapıyoruz. Yani milletin vergilerinin nereye harcandığını burada hem denetlemek istiyoruz hem önerilerimizi yapmak istiyoruz. Dediğim gibi, buralarda herhangi bir şeyimiz olmadı, sadece o özgürlüğümüzü kullanmış olduk. Tabii, tüm bütçeler geldiği gibi Komisyondan geçti, hiçbir değişiklik olmadı. Bu yöntemin doğru olup olmadığını tartışmak zorundayız. Şunu elbette kabul ediyoruz: Sonuçta, bütçeler iktidarın bütçeleridir, iktidar bu bütçeyi yapar. Onun için, burada bu bütçe yapım sürecinde bence bütün süreç planlamasını -elbette bu devletin gelenekleri var- tekrar masaya yatırmamız gerekir. Yani elli beş günlük bir süre... OECD'nin neredeyse tüm raporlarında üç aylık bir süreçten bahsediliyor. Mesela, şu olabilir: Biraz önce Ümit Hocam rakamları söyledi, ben rakamlara tekrar girmek istemiyorum; burada bakanlıklarımızın bütçeleri, genel bütçe, bunlar bizim elimizde olsa, bunları biz çalışsak ve Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, buraya geldiğimiz bu önerileri size daha önceden verebilsek yani taslaklar üzerinde bunları size iletebilsek biz de sokağa çıktığımızda, iktidar vekillerimiz de çıktığında deriz ki: Evet, bu tartışıldı, önerileri sunduk, önerilerin bir kısmı iktidar tarafından kabul edildi, bir kısmı kabul edilmedi. Ya, üzülüyorum, öyle temel şeyler konuşuldu ki ve bunları da espri olsun diye ifade edeceğim. Dün burada çok güzel bir enstantane yaşadık, Cumhuriyet Halk Partisinden değerli milletvekilimiz dedi ki: "Niğde, Konya gidiyoruz, bir tane Niğde tabelası göremiyoruz." Bence bizim bu Komisyonda bütçeyi yapma sürecimizi en iyi özetleyen Sayın Mehmet Muş Başkanın burada ifade ettiği şeydi, dedi ki: "Bu tabela konusunu düzeltebiliriz." Yani biz bu işi tabelaya kadar indirdik, bence böyle bir şey yapmamalıyız. Yani özel bir holding olsak, büyük bir yapı olsak biz daha performans odaklı, daha "Ne yapıyoruz?" odaklı çalışmış oluruz diye düşünüyorum.
Tabii, buradan hareketle şunu söylemem lazım: Geleni onayladık ve burada bize bütçeler hayırlı uğurlu olsun demek düşer. Daha geniş istişarelere ihtiyaç olduğunun altını çizdik. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ilgili olarak, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, bunu sadece bir partinin milletvekili olarak değil; belki beş seneyi, belki on sene sonrayı hepimizin düşünüp ne yaptığımızı, ortada nasıl bir sonuç olduğunu düşünmemiz lazım. 2017 sonu itibarıyla bu ülkede dolar kuru -yanlış hatırlamıyorsam- 3,85-3,90 civarlarındaydı, yine, 2017 sonunda yüzde 12 civarı bir enflasyonumuz vardı, faiz oranları belliydi; ülkenin toplam iç, dış borç yükü belliydi, cari açığımız belliydi, bütçe açığımız belliydi; bütün bu rakamları alıp değerlendirdiğimizde elbette bu ülke son yüz yıldır her türlü badireyi atlattı. Sorunlarımızı elbette yine birlikte çözeceğiz ama hamdolsun, bu beş yıl içerisinde bu ülke savaşa girmedi. Elbette pandemi oldu, elbette farklı sorunlarımız oldu, 15 Temmuzun travmaları oldu, bunları elbette kabul ediyoruz ama bizim demokrasi tarihimiz boyunca -1946 ya da 1950, nereden başlatırsanız başlatın- Türk demokrasi tarihi zaten bir darbeler tarihidir. Hiçbir ülkenin belki yüzlerce yılda yaşayamayacağı şeyi -biz her on yılda, yirmi yılda neler yaşadık- biz şu son elli altmış yılda yaşadık. Dolayısıyla bunlar yeni değildi ama bu beş yılda ne yaşadık? Bakın, birlikte de çalışma imkânımız oldu yani neredeyse on beş on altı yılda büyük bir hassasiyetle -biraz önce Ümit Hoca rakamları verdi, dediğim gibi, girmeyeceğim rakamlara- inşa ettiğimiz, üzerine titrediğimiz her ne kadar manevi ve maddi unsur varsa buralarda çok büyük bozulmalar meydana geldi. Plan ve Bütçe Komisyonunda bir Anayasa değişikliği meselesi konuşuluyor, yeni bir anayasadan bahsediliyor yani şapkamızı önümüze koyup -o 15 Temmuz travmasında bazı hatalar yapmış olabiliriz, bazı zaruretlerimiz olabilir- kuvvetler ayrılığından başlayarak biz neleri yanlış yaptık masaya yatırmamız gerekiyor, yasamanın gücü konusunda bir durup düşünmemiz gerekiyor. Dolayısıyla ben önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bu ülkede nerelerde artıları oldu, nerelerde eksileri oldu, bunları bir masaya yatırmamız gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, bu noktada, 3 kurumla ilgili olarak... Önce Strateji ve Bütçe Başkanlığımızla ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunmak isterim: Neredeyse bize gelen bütün evraklarda -merkezî bütçe başta olmak üzere- Strateji ve Bütçe Başkanlığımız bu işin koordinatörü yani Hazine ve Maliye Bakanlığımız da işin içerisinde. Ben onun o işlevselliğinin bu Plan ve Bütçe Komisyonunda daha fazla öne çıkmasını arzuluyorum bir milletvekili olarak çünkü bu işin yapım aşamasında, Sayın Başkan, getirdiğin her şey zaten onaylandı ama belki bizim sizi daha fazla dinlememiz gerekiyor. Bu sürecin içinde Strateji ve Bütçe Başkanlığımız bir koordinasyon görevi görüyor, bütün bakanlıklarla daha fazla bu işin içinde olunması gerekiyor.
Şimdi, buradan hareketle, 2 kurumla ilgili olarak yani gerçekten çok kıymetli işler yapılıyor ama yine, Türkiye'nin geleceği için siyasetimizde kardeşliği, kucaklaşmayı, projeyi, stratejiyi, yatırımları konuşmamız gerekiyor. Kötü yönetimden kaynaklı bir şeyler varsa, bunları gidereceksek bence en başta bu ülkede kutuplaştırmayı bitirmemiz gerekiyor. Üzülerek ifade edeyim yani bugün AK PARTİ'nin çok ciddi bir tanıtım ve medya başkanlığı var, çok ciddi çalışmaları var. Şimdi, bir İletişim Başkanlığımız var. İletişim Başkanlığıyla ilgili birtakım rakamları vereceğim ama şunu söylemek isterim: Ofisler var, başkanlıklar var Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde, işte, bütçeler geldi, bir de bakanlıklarımız var. Yeni sistemde yürütme tek kişi değil mi? Yürütme tek kişi, Sayın Cumhurbaşkanımız; bakanlıklar ona yardımcı yapılar. Dolayısıyla bir tarafta bir yürütme var tek başına, bakanlıklar var kendisine bağlı, yardımcı, bir de başkanlıklar ve ofisler var Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde.
Bakın, şu anda ortaya konulan bütün bu rakamlar çerçevesinde konuşuyorum, sadece bugünü değil yarını konuşuyorum. Türkiye'nin bir görünür bir de görünmez 2 kabineyi yönetecek, finanse edecek bir mali gücü yoktur. Şu anki bütçe yapısı, bütçe açığı, borçlanmamız, faize ödediğimiz rakamlar, ülkemizin sorunları buralarda bir elemeye, bir özete ihtiyaç olduğunu bize söylüyor. Lütfen bunu bir siyasal eleştiri olarak almayın arkadaşlar. Burada iki temel yapı Yatırım Ofisi Olacak, İnsan Kaynakları Ofisi olacak yani bu Ofisler, bu başkanlıklar ile bu bakanlıklara -eskiden Kalkınma Bakanlığımız vardı- ihtiyaç varsa burada olur, bunların bütçeleri şeffaf olur, denetlenir. Yani bu iki yapıyı finanse edecek bir mali gücü yok bu devletin, benim gördüğüm şey bu.
Şimdi, İletişim Başkanlığımızla ilgili olarak başta söylediğim şeye dönmek isterim. Şimdi, 2002 yılında başlangıç ödeneğinin 3 katı kadar harcama yapan bir İletişim Başkanlığı var ve 2024 yılında, bir önceki yılla yani 2023'le karşılaştırıldığında neredeyse 2,5 kat iletişim bütçesinde artış istiyor. Onaylanacak zaten, problem yok ama mesele şu: Buna ihtiyaç var mı? Yani Cumhurbaşkanlığımızın, bakanlıklarımızın, İletişim Başkanlığımızın özellikle dış politikada Cumhurbaşkanımızın faaliyetleriyle ilgili siyaset yapan değil toplumu Cumhurbaşkanlığı etrafında birleştiren bir iletişim alanına dönüşmesi lazım, siyasi tartışmaların içine girmemesi lazım. Bu, bu şekilde devam ederse biz bir partinin değil 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacak bir iradeyi, yapıyı oluşturamayız yani şu ana kadar bu yapılanlarla.
Bir diğer husus da şu, bu benim çok özel bir istirhamım... Tabii, Diyanet İşleri Başkanlığımızın yıllarca içinde de bulunduk, görev de aldık bir imam-hatip mezunu olarak; bunu da inanan bir Müslüman olarak, bu ülkenin bir ferdi olarak... Ali Hocam burada yok ama Diyanet İşleri Başkan Yardımcılarımız var; insanın bir dine inanması, onu öğrenmesi, yaşaması, bunu açıkça belirtmesi... Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi dâhil her yerde belirtilmiş ve Diyanet İşleri Başkanlığımız bu konuda bir kamu hizmeti görüyor. Batı'da -teşbihte hata olmaz arkadaşlar- Rönesans ve reform hareketleriyle birlikte kiliseye karşı nasıl olumsuz bir tavrın ortaya çıktığını ve dinin nasıl Avrupa'da sorgulandığını çok iyi biliyoruz yani bütün detayları herkes biliyor, detaya inmeyeceğim ama üzülerek ifade etmek isterim ki Diyanet İşleri Başkanlığımız, özellikle seçim süreçlerinde, zaman zaman cemaatler de buna katıldı... Bakın, dinin sahibi Allah'tır; partiler, kişiler gelip geçicidir. Eğer ben Selim Temurci olarak bir cumaya gidip çıktığımda caminin hocasına "Hocam, altta Kur'an kursu vardı, talebe sayınız ne oldu?" diye sorduğumda "Ya, Selim Bey, burayı artık çok fazla şey yapamıyoruz, gelen giden az oldu bu sene." diyorsa ve baktığımda, hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun bu ülkenin insanları "o partiyi, bu partiyi destekliyor" algısı oluşturduğu -bakın "algı" diyorum- düşüncesine kapılıyor ve çocuğunu caminin açmış olduğu kursa dahi göndermiyorsa, bakın, bunun vebali çok ağırdır, bunun vebali çok ağırdır. Bu noktada, iktidar-Diyanet İşleri Başkanlığımız ilişkisinin... Diyanet İşleri Başkanlığımız saygının yeri olmalı, korkunun ya da iktidar meselelerinin konuşulduğu bir merkez asla olmamalı; bu, bizim inancımıza, dinimize, Cumhurbaşkanımızın "millî ve manevi değerler" vurgusuna zarar verir. Hocalarımızın da Diyanet İşleri Başkanlığımızın da buna asla ihtiyacı yoktur. Ben bu konuda, gerçekten bir üzüntü olarak bir hassasiyeti dile getirmiş olayım.
Şimdi, tabii, Plan ve Bütçe Komisyonumuza, Mehmet Muş Başkanımıza -bunu da özellikle ifade ediyorum- Plan ve Bütçe Komisyonuyla ilgili olarak iki öneride bulunmak istiyorum: Şimdi burada talepler, öneriler dile getirildi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım. Ben şöyle düşünüyorum, elbette bunlar yazılıyor, arkadaşlarımız bunları not alıyorlar, bunlar kaydediliyor diye tahmin ediyorum: Sonuç itibarıyla, bir yıl sonra burada yine bütçe konuşacağız, kurumları konuşacağız. Ben, ölçülemeyen, performans yönetiminin yapılamadığı hiçbir toplantının, hiçbir çalışmanın bu ülkeye bereket getirmeyeceğini düşünüyorum. Onun için, iktidardı muhalefetti, buna bakmadan burada öneri, eleştiri, proje, ne söyledikse bakanlıklar bazında bir "checklist"in oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Bu "checklist"in önce Plan ve Bütçe Komisyonumuzda bakanlıklarla paylaşılması gerektiğini düşünüyorum, bunu da bir yerden güç alarak söylüyorum. Şimdi, genelde, burada bazı öneriler getirildiğinde iktidar tarafındaki arkadaşlarımız "Ya, bu bir sonraki bütçe için düşünülebilir." gibi bir yaklaşım içinde bulundular. Atlanmasın diye bu "checklist"in oluşturulup ilgili bakanlıklara ve sizlere verilmesi gerektiğini düşünüyorum; bu önemli bir şey. Bu, Plan ve Bütçe Komisyonunun performansı açısından önemli bir şey. Yani noktasını virgülünü değiştiremiyorsak hiç olmasa bu işlerin kalitesine bir katkımız olsun; birincisi bu.
İkincisi; şimdi, bakanlarımız, sizler, Allah razı olsun, geldiniz buraya; dediğim gibi, bilmediğimiz birçok şeyi de duymuş olduk, sizleri dinledik ve gerçekten çok iyi hazırlık yapmış bakanlarımız geldi, birçoğunda bunu gördük; ekipleriyle birlikte geldiler, güzel sunumlar yapıldı ama ben şöyle bir öneride bulunmak istiyorum: Plan ve Bütçe Komisyonumuzda 40 üye miyiz Sayın Başkanım?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sizinle beraber 31 oldu.
SELİM TEMURCİ (İstanbul) - İsimlerimizin önemi yok yani şöyle bir onluk sistem de olabilir... Burada öyle şeyler gördük ki biz, elbette bakanlarımız çok yorgun ama çok hazırlıksız gelenler de oldu, muhteşem hazırlık yapıp buraya gelenler de oldu; onların hakkını teslim etmek... Buraya yarın kim gelir bilemem ama buraya gelirken "Milletin vekillerine bir şey sunacağım, bir şey anlatacağım, dersimi iyi çalışıp geleyim." bizim burada oluşturmamız gerekiyor. Bugün burada varız, yarın yokuz. Dolayısıyla bakanlarımızın sunum performansının Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimizce isim belirtilmeden mutlaka bir kutuya atılması ve kendileriyle paylaşılması lazım özelde. Bunu da bir öneri olarak getireyim.
Tabii, bütün bakanlıklarımızın, sizlerin bütçelerinin ülkemiz, milletimiz adına hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Rabb'im yapacağınız doğru işlerde yâr ve yardımcınız olsun diyor, herkese hayırlı cumalar diliyorum.