Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/276) ve 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/274) ile Sayıştay tezkereleri a) Cumhurbaşkanlığı b) Millî İstihbarat Teşkilatı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç) Diyanet İşleri Başkanlığı d) Devlet Arşivleri Başkanlığı e) Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f) Strateji ve Bütçe Başkanlığı g) İletişim Başkanlığı ğ) Savunma Sanayii Başkanlığı h) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı) Yatırım Ofisi Başkanlığı i) Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı j) Finans Ofisi Başkanlığı k) İnsan Kaynakları Ofisi Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 24 .11.2023 |
ORHAN YEGİN (Ankara) - Başkanım, teşekkür ederim.
Değerli Başkanım, bütün ekibinizle beraber hepiniz hoş geldiniz.
Salonda bulunan herkesi saygı ve hürmetle selamlıyorum.
Şimdi, temel meselenin şu olduğunu düşünüyorum: 2000'li yılların başı gerçekten çok zor yıllardı ülkemiz için yani benim burada tek tek, başlık başlık saymama gerek yok; hangi meseleye baksak memlekette her alanda, her manada gerçekten zorlukların önemli derecede, ölçüde hissedildiği bir zamandı, yıllardı; 2000'li yılların başında öyleydik, öyle girdik 2000'li yıllara. Sonra, milletin içinden bir ses çıktı, millete bir iddiada bulundu, millet de o iddiayı, o lideri, o kadroyu destekledi ve onları iktidar yaptı. Ve o günden bugüne sürekli ülkenin her meselesinde yükselen bir ivmeyle geldik. Bu yirmi bir yıl aslında toplamı itibarıyla bakıldığı zaman başlangıcından bugüne hep yükselen bir ivmeyle gelmiş bir yirmi bir yıldır. Evet, son dört yılda, son üç yılda gerçekten bu yükselen ivmede bir düşme olmuştur yani AK PARTİ'nin Türkiye'yi getirdiği noktadan vatandaşın refahını, huzurunu getirdiği noktadan gerçekten geriye -bu üç-dört yılda çok daha ileriye gidebilecek imkânlara ve heyecana sahipken- düşme söz konusudur; doğrudur, bunu inkâr etmemiz mümkün değil ama bu aşağıya doğru inişin sadece AK PARTİ'nin yönetim anlayışıyla ilişkilendiriliyor olması aslında temel problemi oluşturuyor çünkü bu üç-dört yıl içerisinde olağanüstü, olağan dışı işlerle karşılaştı hem dünya hem biz hem ülkemiz. Bölgemizde yaşanan hadiseler ve karışıklıklar bizi etkiledi; bölgemizde farklı ülkelere dışarıdan gelen müdahaleler, ekonomik müdahaleler, ambargolar; huzuru bozan, karışıklık oluşturan müdahaleler bizi etkiledi, göç dalgası bizi etkiledi, pandemi olağanüstü bir etki oluşturdu ve tam pandemiden çıkışla bir şeyler toparlanıyor derken Ukrayna savaşı... "Eyvah, dünyada bir üçüncü dünya savaşı mı çıkacak?" kaygısıyla devletlerin stokçuluk yapmaya başladığı bir döneme evirdi dünyayı ve talep patlamasından kaynaklı çok ciddi fiyat artışları yaşandı. Bütün bunlar bizde de -size göre belki bizim bazı politik tercihlerimizle de daha da ivmelenerek- sıkıntılara dönüşmüş olabilir. Ama anlaşamadığımız nokta şu: Yani siz sadece "O üç-dört yılın penceresinden bakın, görün, okuyun Türkiye'yi ve AK PARTİ'yi." diyorsunuz, biz de diyoruz ki: Hayır, öyle değil. Evet, o üç-dört yıl bizim dönemimizde, bizim iktidarda olduğumuz bir dönemde yaşanmıştır ama bizim hikâyemiz ve Türkiye'nin hikâyesi o üç-dört yılın değil sadece, yirmi bir yılın yükselen ivmesiyle gelen bir hikâyedir. Bu ülkenin insanında, bu ülkenin toprağında, bu ülkenin girişimcisinde, işvereninde, çalışanında, emekçisinde çok daha öteye taşıyacak heyecan da potansiyel de kaynak da vardır; biz bu kaynakları yeniden harekete geçirerek çok daha büyük bir ivmeyi yakalayacağız. Ama siz hep o üç-dört yılın hikâyesini hatta hikâyeyi daha da dramatikleştirerek kabul etmemizi, anlamamızı ve toplumun da böyle okumasını istiyorsunuz. Mesela "Sefalet Endeksi'nde 10'uncu sıradayız." deniliyor yani kimin referansı, kimin ilan ettiği veri, hangi bilimsel veriden, hangi uluslararası kabul görmüş bir otoritenin verisinden alınarak söyleniyor bilmiyorum. Mesela, işte, bütçe için "Geçmişten bugüne yatırımların payı düşüyor, yatırım yok." deniliyor ama yani bakıyoruz, mesela AK PARTİ iktidarları döneminde okul sayılarımız bizim artmadı mı, 2 katına, 3 katına çıkmadı mı? Konut sayımız... Geçen burada sayısını verdim, TOKİ'nin tarihinin yarısı AK PARTİ dönemi, yarısı öncesinde geçmiş; öncesi dönemde 45 bin küsur, yuvarlama 50 bin konut yapmış TOKİ, AK PARTİ döneminde 1 milyon 300 bin konut yapmış; kentsel dönüşümleri saymıyorum, 260-300 bin tane sosyal donatı alanını saymayarak söylüyorum bunu. Tüneller, köprüler yani bu yatırımlar düşmüş de bütçedeki payları...
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Verdiğimiz rakamlar değil ki yani yıllık plandan aldığımız rakamlar...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Yok, yok yani yatırım hiç olmamış havasıyla algılanmasın diye söylüyorum.
Tüneller, köprüler, otoyol uzunluklarımız... 6 bin kilometreden 30 bin kilometre bölünmüş yola gelmişiz. Dün Ulaştırma Bakanlığının bütçesinde söyledim; AK PARTİ'den önce, Türkiye tarihinde bütün ülke genelinde yapılan tünellerin uzunluğu 50 kilometre sadece. Biz Artvin Barajı'nın etrafına üç yılda toplamda 56 kilometre uzunluğu olan tüneller yapmışız, 750 kilometre tünel uzunluğuna getirmişiz bugün Türkiye'yi. Bu yatırımlar nereye gitmiş?
Şimdi, her şey kötüye gitti, bölgemize başka ülkeler geldi, mesela "Rusya geldi." falan dediniz. Ya, biz mi getirdik onları arkadaşlar oraya? Birileri geldi, bölgeyi karıştırmak istedi; birileri geldi, bölgenin canına okumak istedi; öbürleri geldi "Ben de okuyacağım." dedi, Türkiye de "Kardeşim, bir dakika, bu bölgede, bu halkların yaşamlarına sizin müdahalenize ben gücüm yettiğince müsaade etmeyeceğim; burada toprakları bölmenize, topraklar üzerinde ameliyat etmenize izin vermeyeceğim gücüm nispetince." dedi ve etmedi.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Kim getirmiş; isim ver, isim! Kim, kimi getirmiş, söyle bakalım. Kimi kim getirdi?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Dolayısıyla bir anlamda "Siz iktidar olduktan sonra bölgeye huzursuzluk geldi." tarzı bir dilse bu dil doğru değil, bunun müsebbibi biz değiliz; özellikle onun altını çizmek isterim.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Aşırı palavra!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Aşırı palavra filan değil, geleceğim şimdi.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Orhan Bey, şöyle: Biz bir tespitte bulunuyoruz, siz de bizim tespitimizi doğruluyorsunuz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sistem tartışmaları çok yapıldı. Az önce Sayın Faruk Aksu Vekilimiz de söyledi, Cumhurbaşkanlığı sistemi tartışmalarını millet kapatmıştır. En son Sayın Akşener -hatırlarsınız- seçime giderken demişti ki: "Bu seçim Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini tartıştığımız son seçim olacak; ya biz kazanacağız, öyle kapatacağız ya da kaybedeceğiz, öyle kapanacak." Ya, bir kapatın da şu konuyu.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sözünüzde durun.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Siz kapatmıyorsunuz, 50+1'i çıkaran biz değiliz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Hâlâ dönüp dönüp Cumhurbaşkanlığı hükûmet... Ha, eleştiriler olabilir, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin tekâmül etmesiyle ilgili, noksanlarıyla ilgili, daha güzel olmasıyla ilgili birtakım şeyler söylenebilir ama siz bunu "Kusurlu demokrasiden otoriter rejime götürüyor bizi bu..."
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sen Cumhurbaşkanını dinlemiyor musun, açıklamalarına bakmıyor musun?
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Bu, tek adam rejimidir" "Bu, otoriterdir." "Bu, vesayet rejimidir." gibi kavramlar, doğru kavramlar değiller.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Tam da odur, o! Tam da odur!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bunlar doğru kavramlar değiller.
Bakın, arkadaşlar, ben size vesayetle ilgili birkaç şey söyleyeyim. AK PARTİ, Türkiye'de -Allah'a sonsuz şükürler olsun- vesayetlerin hepsini bitirmiştir, eskiden bu ülkede askerî vesayet vardı.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Sen Yargıtayın açıklamasını da mı duymadın?
ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Başkanım, çok oldu yani şey yapamadım.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Cevap veriyor bana, benim konuşmamı hedef alıyor, ben de söyleyeceğim o zaman.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Tamam olur, sataşmalar olur ama bir durun da yani.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Yargıtayı görmeden bize laf yetiştir!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, eskiden bırak Genelkurmay Başkanını, ordu komutanlarının dahi isimlerini bilirdik. Bugün kuvvet komutanlarımızın isimlerini biliyor musunuz?
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Şimdi Bakan yapıyorsunuz.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakın, ben size bazı isimler vereyim, eskiden medya vesayeti vardı; Aydın Doğan desem, Dinç Bilgin desem hepiniz bilirsiniz, yaşlarınız müsait; şimdi bir medya patronunun ismini sayın bakalım.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Fahrettin Altun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - İşte, onu "medya patronu" diye sayarsın.
TAHSİN OCAKLI (Rize) - Hepsi sizde.
CAVİT ARI (Antalya) - AKP.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bak, dur devam edeyim...
CAVİT ARI (Antalya) - Medya patronu AKP! Hepsini ele geçirdiniz!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Nuh Mete Yüksel desem...
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Tek bir yerden çıkıyor; bütün manşetler aynı, tek yerden çıkıyor!
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Yıldırım Demirören.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Nuh Mete Yüksel desem size, Abdurrahman Yalçınkaya desem hepiniz kimi kastettiğimi bilirsiniz; bugün yargının tepesinden bir isim sayın, bilmezsiniz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, biraz sükûneti tesis edelim.
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Sen Bakanların ismini say hele, biliyor musun?
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Yekta Güngör Özden desem, Kemal Gürüz desem kimin vesayetini kastettiğimi çok iyi hatırlarsınız; bugün "YÖK Başkanı kim?" diye sorsam ismini bilmezsiniz.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ya, her şey bir kişi zaten şu anda.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, lütfen...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - "Benim vesayetim, senin vesayetinden iyidir." Kafa böyle çalışıyor!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli milletvekilleri, lütfen...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - "Benim vesayetim, senin vesayetin..."
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Gergerlioğlu, lütfen...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Böyle bir karşılaştırma olur mu ya!
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, hepimizin...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, bir saniye...
ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - "Benim vesayetim senin vesayetinden iyidir." karşılaştırması.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, hakikaten bir aydır çalışıyoruz...
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Bütün vesayetleri gömdük." diyoruz, gömdük.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir saniye, söz vereceğim.
CAVİT ARI (Antalya) - AKP, vesayeti yarattı.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Değerli arkadaşlar, şunun şurasında üç dört saat kaldı, şu işi kazasız belasız bitirelim, seneye bakarız.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Kapatıyoruz ya, o yüzden.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Özleyeceğiz birbirimizi.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Bir de Sayın Temelli, bir düzeltme yapmam gerekiyor: Sayın Fahrettin Altun medya patronu değil, İletişim Başkanımız. Burada bir düzeltme yapmamız gerekiyor, gazete patronu değil.
SEZAİ TEMELLİ (Muş) - Bazı patronlar açık olmaz.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin, ilave üç dakika süre ekliyorum.
Buyurun lütfen.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Teşekkür ederim.
Daha sendikalardan, oradan buradan size isimler sayarım, saymayacağım.
Bakın, biz vesayeti bitirdik. Milletin 2 defa hatta -Başkanımızın söylediği gibi yerel seçim de o havada gitti- 3 defa bu seçimde onayladığı bir sisteme siz hâlâ "vesayet" derseniz bu, sizin iflah olmaz bir müzmin muhalif anlayışla ömrünüzü geçireceğinize delalettir, sizinle uğraşacak değiliz.
"Cumhurbaşkanlığı çift başlılık oluşturuyor." yaklaşımları oldu. "Strateji Bütçe Başkanlığı varken Yatırım Ajansına gerek olmamalı." yorumdur, saygındır ama Yatırım Ajansının görevi farklı. Yani o, ülkeye yatırım yapmak isteyen yatırımcıların; dışarıdan gelen, ülkenin mevzuatını, şusunu busunu bilmeyen yatırımcıların işlemlerinin bürokraside yavaşlayıp o yatırımların bıkkınlıkla geri dönmesini engellemek üzere yapılmış bir şeydir. Dolayısıyla Strateji Bütçe Başkanlığının odak çalışma alanı farklı, bununki farklıdır. Bunlar birbirine rakip, çift başlılık değil bunlar birbirinin hedeflerini destekleyen kurumlardır. Birçok kurum sayıldı, ben hani bu örnek üzerinden özellikle gideyim istedim.
Şimdi, "Sınır ötesi operasyonlar yapıyorsunuz, hangi hukukla yapıyorsunuz?" deniyor yani bunları anlamak mümkün değil, bunları anlamak mümkün değil. Şimdi, özellikle şunu söylemek istiyorum: Arkadaşlar, kurumlar eleştirilir, kurumlar eleştirilir, kurumların eleştirilmesine bir şey demem ama bakın, Ha bire Diyanete vurarak, ha bire Diyaneti kötüleyerek, Diyaneti zorla siyasetin tartışması hâline getirmeye çalışıyorsunuz.
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Diyanet Başkanını eleştiriyoruz.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Zaten ortasında.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bu ülkede sanki sadece Diyanet İşleri Başkanı makam aracına biniyormuş gibi, burada gelip, bütçede, Diyanet İşleri Başkanının bindiği makam arabası üzerinden bütçe yorumlamaları yapıyorsunuz. Tutanaklara...
CAVİT ARI (Antalya) - Bindiği araba bizi ilgilendirmiyor, tavrı ilgilendiriyor, tavrı.
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Bugün" demiyorum, geçmişte, burada... "Geçmiş" derken birkaç gün önce, birkaç gün önce.
CAVİT ARI (Antalya) - Neye binerse binsin, elinde kılıcıyla siyaset yapan bir adam.
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Makam arabasında değiliz...
CAVİT ARI (Antalya) - Neye binerse binsin, bize ne! Yetimin hakkını...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Şimdi, dolayısıyla söylemek istediğim şey şu: TRT'den tutun TÜİK'e kadar her kurumu itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz. "Yapmayın!" diyoruz, bunlar hepimizin kurumları ama özellikle Diyaneti siyasetin içine çekmeye çalışmayın.
ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Arkadaş, zaten siyasetin içinde.
CAVİT ARI (Antalya) - Diyanet zaten siyasetin içine sokulmuş sayenizde!
ORHAN YEGİN (Ankara) - Diyanet, ne yaparsanız yapın, kendi mecrasında, kendi kulvarında vatandaşın gönlündeki yerini muhafaza ederek devam edecek.
Başkanım, sürekli müdahâle oldu, son sözüme geçeyim.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Eyvallah, geçiyorum, son sözüm şu olsun... Şimdi, iki söz olsun Başkanım.
Bu bütçe süreci boyunca hep "Bize saldırdılar." dediler. Kim saldırdı size, ne dedi? Kimyasal silah kullanım iddiasıyla, işgalcilikle, "kendi topraklarında ve komşu topraklarda savaşı tetikleyen" Türkiye tanımlamalarıyla, savaş çıkaran ülke suçlamalarını, saldırılarını burada kim yaptı? Kim yaptı? Güdümlü kit gibisiniz ya, güdümlü kit. Her cümlenizin başında, sonunda, ortasında devlete güdümlenmiş cümleleri böyle kilitliyorsunuz oraya; devlete, mutlaka onu suçlayacak, onu savaşın, şunun bunun parçası yapacak bir şey yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Yegin...
ORHAN YEGİN (Ankara) - Son cümlem.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Önümüzdeki seneye kadar söz vermeyeceğim, toparlayın lütfen.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Son cümlem, peki.
Geçiyorum; son sözüm de enflasyon beklentisi, döviz, kur beklentisi veya vadeli planlardaki hedefler güncellenince bazı tahminleri güncelliyor olmamız dolayısıyla alaycı tonla "Sizin hiçbir hesabınız tutmuyor." diyenlere: Yüzde 65'le geliyordunuz, Cumhurbaşkanı ve Yardımcısı oluyordunuz...
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Sen dolardan, faizlerin yükselmesinden bahset.
ORHAN YEGİN (Ankara) - Bakanlıkları protokollerle pay ediyordunuz, dağdan yoldaşlarınızı yanınıza getiriyordunuz...
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Sen bütçe hedeflerinden bahset.
ORHAN YEGİN (Ankara) - FETÖ'cü kaçaklar 14 Mayısta dönüş biletleri paylaşıyorlardı sosyal medyada, kalpler yapıyordunuz, "loading"ler yapıyordunuz, "Geliyor gelmekte olan."dı...
İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Enflasyon hedefinden bahset.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sana ne ya, sana ne! Sen dinlesene ya!
ORHAN YEGİN (Ankara) - "Geliyor gelmekte olan."dı, ne oldu? Sadece tahminleriniz değil tüm iddialarınız çöktü, tüm iddialarınız.
Buna rağmen sizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.