| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 25 .01.2016 |
LALE KARABIYIK (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli Plan Bütçe Komisyonu üyeleri, değerli bürokratlar ve basın mensupları; evet, bütçe ve orta vadeli program birbirinin tamamlayıcısı. Önce orta vadeli programı gördük, açıkçası biz de piyasa da aradığını bulamadı. Sonra beklenti bütçeye doğru kaydı. Şimdi görüyoruz ki onu da iyimserliğin ve aynı zamanda da belirsizliğin hâkim olduğu bir bütçe olarak algılıyorum ben, zannediyorum piyasa da böyle algılıyor.
Bu arada, Merkez Bankasından beklenen enflasyon başarısı da sergilenemedi, sadeleştirme hep sözde kaldı ve görünen faiz ile uygulamadaki faiz arasında da büyük farklar oluştu. Bunu da izlediğimiz süreçte yakinen gördük.
Şimdi, orta vadeli programda ve bütçede iyimserlik olduğunu ifade etmiştim, "...aynı zamanda belirsizlikle beraber iyimserlik..." demiştim. Şimdi, buradan ben, biraz sayfa sayfa gidersem, tabii, Sayın Bakanın bütçe sunuş konuşması burada aslında yol gösterici çünkü neye inanılıyorsa bu konuşma da ona göre yorumlanmıştır diye düşünüyorum.
Bir kere, öncelikle, büyümeden bahsedilmişti ama sağlıklı bir büyüme değil karşımıza çıkan, yeterli bir büyüme de değil aynı zamanda. Ben şunu merak ediyorum: Olumsuz olan oranlarda, verilerde acaba neden hep konjonktürel dalgalanmaların arkasına sığınıyoruz? Çünkü, evet, şu anda konjonktürde birtakım olumsuzluklar söz konusu küresel ortamda ama bizim olumsuz ayrıştığımızı gösteren veriler de son derece fazla. Mesela, TL'nin dolar karşısında değer kaybetmesine bakalım. Evet, aslında, dolar gelişmekte olan ülke paralarına göre değer kazandı ama TL'ye göre daha fazla. Yani, bu aradaki farklar her şeyin konjonktürel etkilenmelerden olduğunu bana ifade etmiyor. Biraz ayrışma olduğunu, olumsuz... (Gürültüler)
BAŞKAN - Bürokrat arkadaşlarımız, lütfen... Yani bir şey konuşacaksanız bilgi alışverişini dışarıda yapalım. Lütfen...
Değerli arkadaşlar, lütfen biraz yavaş. Bakın, takip edemiyoruz.
Buyurun Sayın Karabıyık.
LALE KARABIYIK (Bursa) - Evet, risk primimizdeki artıştan dolayı olumsuz bir ayrışma olduğunu kabul etmemizin doğru olduğunu düşünüyorum çünkü bazı doğruları, gerçekleri kabul edersek daha iyi ilerleyebiliriz, gerçekleri kapatmaya veya görmezden gelmeye... Evet, iyimser olmak çok güzel bir şey, umudumuz olacak ama iyimser olalım derken de bazı sebeplerin arkasına saklanmamız da gerekiyor diye düşünüyorum.
Yine -büyümeden bahsetmişken- dış pazarlar daralıyor, dış politikada sorunlar var ve rekabet edebilirlik gücümüz azalmış. Burada nasıl bir ihracat bekliyoruz yani hangi ihracatla büyümeyi aslında hedefliyoruz? Tabii, bunu da sormamız lazım.
Düşük enflasyon beklentisi var, bu bana çok iddialı geliyor. Şimdi, az önce de ifade ettim. Merkez Bankası sadeleşme dedi ama bu sözde kaldı ve bence enflasyonu daha da fazla tetikleyen bir durum söz konusu. Kaldı ki şu anda Merkez Bankasının uyguladığı faiz görünen farklı yani tavan ve taban farklı, uygulama farklı, politika faizi farklı ve bu ortalamadan, aslında görünenin üstünde bir fonlama faizi yansıyor. Bunu da dikkate almakta fayda var. Yani aslında Merkez Bankası şu anda enflasyonu tetikleyici de bir görünüm içerisinde diye düşünüyorum.
Diğer taraftan, cari açık konusunda da birtakım söylemek istediklerim var.
Pardon, önce şu büyüme politikasında bir şeyler daha aklıma geldi, onu da ifade edeyim izninizle. Bakın, büyüme ve enflasyon konusunda özellikle Sayın Bakanın konuşmasında enerji, gıda, alkollü ve alkolsüz içecekler diye başlayan o cümlede, işte, yıl sonunda yüzde 9,5 olarak gerçekleşmiştir ve bir inme hedefi olduğu ifade ediliyor.
Şimdi, değerli üyeler, tarım politikamız yok. Tarım politikasının görünürde gelecekte nasıl bir düzenleme yapacağı ve özellikle gıda ve tarım ürünlerinin ithalatını nasıl ihracat yönüne çevireceğine dair ben Orta Vadeli Program'da da çok net bir şey göremiyorum, eylem planını göremiyorum.
Yine, önemli bir oligopol piyasa var. Tarladan sofraya taşınan bu yolculukta fiyatların kaç kat yükseldiğini geçen konuşmalarımızda oranlarla, yüzdelerle ifade ettik. Yani yüzde 400'lere, yüzde 500'lere gelen bir fiyat farkı var. Şimdi, büyüme ve enflasyonu kontrol konusunda bizim bu noktalara dikkat etmeden bu hedefleri nasıl başaracağımızı ben açıkça anlayamıyorum. Bunu Orta Vadeli Plan'da ve eylem planlarında da asla göremiyorum. Hani varsa, gösterirseniz aynı zamanda memnun olurum tabii ki.
Yine, cari açık konusuna şimdi geçmek istiyorum. Sanki cari açıkta bir başarıdan söz ediliyor. Ama hatırlayalım, yani gayrisafi millî hasılanın yüzde 9'una ulaştıktan sonra bir frene basma söz konusu olmuştu. O zaman cari açık küçülmeye başlamıştı, ardından, enerji fiyatları. İşte büyüme küçülünce ihracatın azalmasıyla, ithalatın azalması filan; sebepleri bunlardı. Hatta enerji fiyatlarındaki düşüşün çok daha olumlu yansıması lazımdı. Yalnız cari açığa değil, aynı zamanda enflasyona. Ama bunu da görememiştik.
Şimdi, şunu ifade etmek istiyorum: Kontrollü olarak küçültülebilen bir cari açık söz konusu oldu. Ardından da aslında övünülecek değil, enerji fiyatlarının gerilemesinden oluşan ihracat düştüğü için, ithalata bağlı üretim düştüğü için azalan bir durum söz konusu oldu. Ama, buna rağmen, küçülen cari açığa rağmen finansmanın kalitesi bozuldu ve finansmanı da zorlaştı. Yani biz aslında enerji, nitelikli üretim... Evet, üretiyoruz ama nitelikli üretim, yani katma değeri yüksek sektörler olarak düşünüyorum. Yine tarım ve bunun gibi kalıcı alanlarda kalıcı politikalar üretmediğimiz sürece büyüme yine aynı olacak, yine bunları net olarak ortaya koymadığımız sürece bir adım ileriye gidemeyeceğiz ve beklenen ihracat da bizi sıcak paraya bağımlılıktan kurtaramayacak. Onun için daha kalıcı ortaya konacak çözümler arıyor benim gözüm. Bunu da ifade etmek isterim.
Bakın, dedim ki cari açığın finansmanı zorlaştı ve finansmanın kalitesi düştü. Şimdi, portföy yatırımları geliyordu, 17 milyar dolardan 7 milyar dolara düştü. Oysa Sayın Bakan konuşmasında hızla yabancı sermaye çektiğimizi ifade etmişti ama bu 2002-2007 yılları arasında, evet, doğru... Zaten, o zaman, geçenki konuşmamda da ifade etmiştim, küresel sermaye hareketi çok fazlaydı, dünyada büyüme ivmesi yüksekti fakat, evet, şu anda küresel birtakım sıkıntılar da var ama Türkiye'ye baktığınız zaman bir risk priminden kaynaklanan ayrışma olduğunu da söylemek zor değil.
Şimdi, diğer taraftan rakamlara bakıyorum, 2015 yılında on bir ay itibarıyla Türkiye'den kaçan sermaye miktarı 69 milyar dolar ve bu miktarın 29,8 milyar doları doğrudan yatırım ve 42 milyar doları da portföy yatırımı çünkü risk primi yükseldi.
Şimdi, denmişti ki seçim öncesinde: "İşte, istikrar tek partiyle olur, tek parti önemlidir istikrar için." AKP tek başına iktidara geldi ama hemen ardından 17 milyar dolar yabancı sermaye çıktı. O zaman, demek ki küresel sermaye bir şeyleri istikrarlı görmedi, bunun için olumsuz ayrıştık. Yani bunu gerçekten dikkate almak zorundayız. Nerede bir şey var, nerede bir sorun var, bunu görmezden gelemeyiz bana göre. Yine, son dönemde kırılganlık daha fazla arttı. Döviz rezervleri eriyor, kısa vadeli borçlar artıyor, döviz rezervleri kısa vadeli borçların 14,5 milyar dolar gerisine düştü ki bu söylediğim çok ciddi bir rakamdır. Buna dikkat etmekte fayda görüyorum.
Yine, değerli üyeler, yabancı sermayenin geleceğinden nasıl emin olabiliyoruz? Yabancı sermaye gelmeye devam ediyor, edecek diye bekliyor muyuz? Yani şu risk priminden dolayı ayrıştığımız durumda bence bunu da dikkate almakta fayda var. Evet, gelmediği zaman rezervler var. Gelmediği zaman, işte, önceki günlerde ifade ettik, net hata noksan kalemindeki kaynağı belli olmayan paralar var. Nasıl güveniyoruz? Kaldı ki hatırlarsanız ben Sayın Merkez Bankası Başkanına burada sorumu yönelttim ve Sayın Başkan bu kaynağı belli olmayan paraların nereden geldiğini bilmediklerini söyledi, "Bir iki yeri var, tahmin ediyoruz ama..." filan dedi. Hatta bana bir belge verilecekti, o da verilmedi. Yani direkt olarak nereden gelindiği belli bile olmayan bu kaynağın devam edeceğine veya biz bu yabancı sermaye açığını nasıl kapatacağımıza nereden emin olacağız, nasıl bileceğiz, nasıl bu kadar rahat olabiliriz ya da?
Evet, bir başka noktaya geçiyorum: 20 Kasımdan bu yana Türk lirası yüzde 8 değer kaybetti. Bakın, sadece 20 Kasımdan bu yana yani üç beş ay filan değil, 20 Kasımdan bu yana. Dolar bazında yüzde 8,5; sepet bazında yüzde 9. Hani tabii, Kasım-Aralık enflasyonunda 0,88 etki ettiği için ortalamada yüzde 8-yüzde 9 sadece 20 Kasımdan bu yana TL değer kaybetti. Şimdi, bu belirsizliği kat kat arttırıyor, bu da çok önemli.
Şimdi, bazı verileri güzel görmek iyi bir şey, güzelleştirelim. Zaten 11 Ekim sabahında, bu revize edilmeden önceki Orta Vadeli Program açıklandığında gördüğümüz gibi, hani artık millî geliri hesap etme yönteminde cari yöntemden satın alma gücü paritesine geçmiştik ve orada da bir güzelleşme, bir makyajlama olmuştu kişi başı gelirde. Şimdi, geçen gün tekrar ifade edildi, önemli bir değişiklik var TÜİK'te. TÜİK, bir kere, izlemişsinizdir, 2012 yılını baz alarak veri setinde değişiklikler yapıyor ve bu da güzelleştirecek, bu da makyajlayacak millî geliri. Yoksulluk endeksinin hesaplanmasında da yine yöntem değişiklikleri yapıyor, bir taraftan da, enflasyonun, TÜFE'nin hesaplanmasındaki mal ve hizmet gruplarının oranını değiştiriyor ve burada benim en çok dikkatimi çeken, gıda enflasyonunun etkisi azalıyor. Evet, biz (ı) endeksiyle, (h) endeksiyle hesaplıyoruz ama TÜFE'de böyle de bir değişiklik var, o ayrıntıları biraz daha net aslında irdelememiz gerekiyor diye düşünüyorum.
Daha önce de 2008'de olmuştur ve yüzde 30'luk bir iyileşme olmuştu kişi başı gelirde. Şimdi de yüzde 10'la 20 arasında bir iyileşme olabilir ama bu tabii ki Türkiye'nin 10'uncu büyük ülke olma hedefini etkilemez, değiştirmez çünkü biz artık kişi başı gelirde düşmüş durumdayız, bunu kabul etmek durumundayız. Belki Eurostat'a uyum sağlamak için denebilir, yani çeşitli nedenler söylenebilir, "İşte, emeğin, sermayenin, rantın payı daha net ortaya çıksın." diye ifade ediliyor falan ama biz bunların arkasına saklanarak ya da bazı şeyleri iyimser görerek bence kendimizi aldatmayalım. Evet, yeni hesaplamaları da yapalım ama şu bütçe çalışmaları üzerinde mutlaka gerçek veriler üzerinden hareket edelim diye düşünüyorum.
Yine, turizm gelirlerinin azaldığı ifade ediliyor. İyi de turizm gelirleri niye azaldı? Risk primimiz arttığı için olabilir mi acaba? Neden durduk yerde turizm gelirlerimiz azaldı veya artması için nasıl bir eylem planını tekrar gerçekleştirmeliyiz? "Risk primimizi azaltacak yönde çalışmalar yaparak." cevabı olmalı aslında.
Evet, aslında söyleyeceğim daha çok şey var ama şunu da ifade edeyim: İşsizlik... Bakın, genç işsizliğin yüzde 19 olduğu ifade ediliyor ve biz de dünya sıralamasında iyi bir yerlerde, orta seviyelerde falan görünüyoruz. Ancak üniversite mezunlarında Türkiye'nin genç işsizliği yüzde 30'a varıyor. Genç işsizliği, evet, yüzde 20-22'lerde görünüyor ama üniversite mezunu genç işsizlerde yüzde 30'a kadar varıyor ve bu çok ciddi bir rakam. Türkiye istihdam yaratmada 34 ülke içerisinde sondan 2'nci, olumsuz ayrışıyor bu noktada da ve ben orta vadeli programda istihdamı artırıcı çabalarda çok net cümleler göremiyorum, maalesef göremedim ve inceledim yani orta vadeli programı da inceledim, diğer bütün verileri de incelemeye gayret ettim.
Yine, tasarruf oranı konusunda söyleyeceğim bir şeyler var. Evet, tasarruf oranı her zaman -bildiğimiz gibi- gelirin harcamadan arta kalan kısmıdır. Gelir olacak, tasarruf olacak, bunu her noktada tasarruf alışkanlığına bağlamak tabii doğru değil. Peki, hangi enflasyon hedefiyle acaba tasarruf oranı artacak ya da hangi yetersiz gelir potansiyeliyle tasarruf oranı artacak? Yine, bu konuda eylem planına değinmek gerekiyor, burada bir netlik söz konusu değil. Yine, birkaç cümleyle tasarruf oranının artacağı ifade ediliyor, ben bunu basında da çok izledim, çok soru işareti olan bir nokta. "Nasıl?" sorusunun cevabı aranıyor, tasarruf oranı artacak ama "Nasıl?" sorusu çok kişi tarafından merak ediliyor. Çünkü ben sadece inceleme yaparken kendi düşüncelerimi değil, piyasa nasıl algıladı, onu da merak eden birisiyim aynı zamanda.
Herhâlde zamanım doluyordur, sonra tekrar belki değinebiliriz.
Çok teşekkür ediyorum, hayırlı olmasını diliyorum bütçenin.
(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili İbrahim Mustafa Turhan geçti)