KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının, bürokrasimizin değerli temsilcileri, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Sayın Bakanın sunumundaki pek çok ifadeyi yine devletin ve Hükûmetin sunduğu resmî dokümanlar olan OVP ve 2015 Yılı Programı maalesef tekzip ediyor. Ben onlardan hem görüşmeyi takip ederken de mukayeseyi yapmaya çalıştım, süremin elverdiğince o hatırlatmaları yapmaya çalışacağım.

Şimdi, madde 1, Ekonominin neredeyse hiç duraksamandan büyümesine devam ettiği ifade ediliyor; bu yanlış. Maalesef ciddi bir duraksama ve gerileme de görülüyor. 2014 yılı itibarıyla malumunuz 3,3'e revize edildi. Nasıl sonuçlanacağını hep beraber göreceğiz. 2015 yılı için de yüzde 4 olarak belirlendi. Bu geçen yılki OVP'de -hatırladığım kadarıyla- yüzde 5'ti, revize edildi ve tekrar revize edileceğini öngörebiliriz.

Diğer bir ifadede "Ekonomik büyümenin lokomotifi sanayi sektörüdür." deniliyor. Keşke öyle olsaydı, maalesef yine bu Orta Vadeli Program'daki Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerin 21'nci maddesinde de bunun hizmet sektörü öncelikli olduğunu görüyoruz. Burada üretim tarafından bakıldığında 2013 yılı itibarıyla veriyor OVP, sanayi sektöründe yüzde 3,4, hizmet sektöründe 5,6, tarım sektöründe 3,5 oranında katma değer artışı kaydedilmiştir yani tarımın da gerisinde, hizmet sektörünün de gerisinde, büyümenin hizmet sektöründen kaynaklandığı, birinci önceliğin o olduğu görülüyor.

Yine bir ifade, "Yapısal reformlar alanında attığımız adımlar" dendi, Sayın Bakanın konuşmasında, tabii, bu yapısal reformların neler olduğunun başlıklar hâlinde sayılmasını ben istirham ediyorum. "Bankacılık sektörü disiplin altına alınmış ve finansal sistem küresel kriz dâhil birçok testi başarıyla geçmiştir." Geçmiş idi, doğru, finansal sektör ama malumunuz sizden önceki 57'nci Hükûmet döneminde yapılan çalışmalardı bunlar, yapısal reformlar yapılmıştı. Ancak en son Bank Asya konusunu nasıl izah edeceksiniz yani bankacılık sektörünü madem disiplin altına aldıysanız acaba farklı bir disiplin anlayışı mı getirdiniz Bank Asya konusunda? Sayın Cumhurbaşkanının, Hükûmetin tutumunun ne kadar yanlış olduğunu- banka batırmaya yönelik- ve suç teşkil ettiğini de hatırlatmak isterim.

Şimdi, diğer bazı hususlarda da bir hatırlatma yapacak olursak yine OVP'den... "Ekonominin enerji yoğunluğunu azaltmak üzere enerji verimliliğine yönelik özel tedbirler alınacak." diyor, siz de verimlilikten bahsettiniz. Nasıl bir tedbir alınacak, bunun açıklanması gerekir. "Mevcut teşvik politikaları etkin şekilde uygulanacak, ihtiyaçlara göre yatırım teşvik sistemi gözden geçirilecektir." diyorsunuz, benzeri ifadeler sunumda da var. Şimdi, teşvikler arttı. Ancak büyüme ve istihdam ve yatırımlar maalesef düştü. Demek ki siz etkin bir teşvik sistemi kuramadınız ve diğer bakanlıkların konuşmalarında da ifade ettik, bir düzenleme etki analizi henüz Hükûmet getirebilmiş değil yani bunun yapılacağını ifade ettiniz, buna ilişkin bir birim de kurulduğunu ifade ettiniz ancak bunları mutlaka görmemiz gerekiyor.

Şimdi, Hükûmetin bugüne kadar üretimi dışlayan bir büyümeyi benimsediğini görüyoruz. Hükûmetin ekonomi politikası daha çok, ağırlıklı olarak üretken olmayan, katma değer yaratmayan, istihdamı öngörmeyen, özelleştirmeye daha fazla ağırlık veren çeşitli yatırımlarla şekillenmektedir. Bu durum ekonominin geneline de mutlaka yansımakta, Türkiye ekonomisi bir üretim ekonomisi çizgisinden uzaklaşırken bir rant ekonomisi konumuna gelmektedir. Bunun benzeri ifadeleri Hükûmetin bazı bakanları tarafından ifade edildiğini de hatırlatmak isterim.

2006'da kamu sabit sermaye yatırımlarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oranı binde 5'ken, onuncu planın son yılı olan 2018'de hedef binde 4 olarak tespit edilmiştir. Özel sektör sabit sermaye yatırımlarına bakıldığında da benzer bir tablo görülmektedir. Özel sektör sabit sermaye yatırımlarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oranı 2006'da yüzde 18,9 iken 2018 tahminleri ise 2006 değerleri düzeyinde bir oranı işaret ediyor. Bu yıl sonu için yani 2014 sonu için özel sektör sabit sermaye yatırımlarının yüzde 2,1 daralması bekleniyor.

Yine, imalat sanayinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı da düşüş eğilimindedir. Dokuzuncu Kalkınma Planı döneminde imalat sanayinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı ortalama yüzde 16,4 olarak gerçekleşirken onuncu plan için bu oran yüzde 16,1 olarak yani düşüş göstermiştir hedefte.

Sanayi istihdamında da işler pek iyi gitmemektedir. Son beş yılda toplam istihdamdaki artışın sadece yüzde 8'i sanayi istihdamından kaynaklanmaktadır.

Sanayinin gelişmişliğinin en önemli göstergelerinden birisi de üretimde yerli teknoloji kullanımıdır, diğer bir ifade ile AR-GE yoğunluğu. AR-GE harcamalarına dair uluslararası karşılaştırmalara bakıldığında Türkiye'nin oldukça gerilerde kaldığı görülmektedir. Bunca AR-GE, inovasyon söylemlerine rağmen, 2013'te Türkiye'nin AR-GE harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı binde 37'dir. Merkezi yönetim bütçesi içerisindeki AR-GE harcamalarının oranı da yüzde 1,28'de kalmıştır.

2002'yle karşılaştırma yapmamız gereken bir diğer alan da teknoloji yoğunluğu yüksek sanayi ürünlerinin üretimidir. 1 Kasımda malum 2015 yılı programı yayınlandı, mükerrer Resmî Gazete'de. Bu 2015 yılı programına göre 2003'te teknoloji yoğunluğu yüksek olan imalat sanayi ürünlerinin toplam sanayi üretimi içindeki payı yüzde 5,7 iken, 2013'te bu oran yüzde 3,4'e gerilemiştir.

Yine, 2002'deki ileri teknoloji yoğunluğu olan sanayi ürünlerinin Türkiye'nin toplam ihracatındaki payı 6,2 iken bu oran 2013'te yüzde 3,5'a gerilemiştir. Bu rakamların ortaya koyduğu tabloya göre, Türkiye'nin yüksek teknoloji sanayi ürünleri üretme ve ihraç etme kapasitesi maalesef azalmıştır.

Şimdi, her fırsatta bu AR-GE teşviklerinin arttığından bahsediyorsunuz, ancak bu tabloyu nasıl izah edersiniz? Sanayi kalkınmanın anahtarıdır. Sanayi geliştikçe öncelikle sanayiye yardımcı olan ulaştırma, enerji gibi sektörler gelişir. Sonraki aşamalarda sanayi için gerekli olan bankacılık ve finans gibi sektörler de gelişme gösterir ve daha sonra sanayi sektörünün sağladığı yüksek katma değerlere bağlı olarak ortaya çıkan gelir artışı, eğitim, sağlık, turizm ve eğlence gibi diğer hizmet sektörlerine olan talebi de arttıracaktır. Sanayi sektörünün gelişmesi her şeyden önce üretimi arttırır, üretime bağlı olarak gelirle hem tüketim hem de tasarruf artar. Âdeta bir motor ivmesi kazanır. Cari açıktaki azalma da gittikçe artar ve sürdürülebilir hâle gelir, enflasyon azalır, yatırımlar artar, işsizlik düşer, AR-GE faaliyetleri hız kazanır. Şimdi, bu duruma baktığımızda sanayileşmenin karnesi değil sanayileşememenin karnesini görüyoruz. Netice itibarıyla, büyümenin sanayi üretimine dayandırılmadığı sonucuna varıyoruz. Hükûmet, sanayi, istihdamla verimlilik arasındaki bağları da koparmıştır.

Bir diğer husus, İhracattan bahsediyor sayın bakanlar ama nedense bir türlü ithalatı dile...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - ...getirmedi Sayın Bakan ve "Ülkemiz artık bilgi de ihraç etmektedir." dedi. Bir örnek verilirse, bir bilgi sahibi de olabilirsek... Ben takip etmeye çalıştım ama bir örnek de göremedim.

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Fethullah Hoca Amerika'da.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu bilgi ihracıyla ilgili de bir bilgi almak isteriz.

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Daha önce burada beraberdiler, sonra ihraç ettiler. Şimdi ithal etmeye çalışıyorlar.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Şimdi de siz sahipleniyorsunuz.

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Bizim hiç alakamız olmaz Beyefendi.

Daha önce evlenmediğimiz birisiyle tekrar evlenmemiz söz konusu olmaz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu tartışmaya girerseniz çok zararlı çıkarsınız arkadaşlar, bence girmeyin, hiç tavsiye etmem.

BAŞKAN - Hurşit Bey, bu size.

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - O tarafa bakıp bana mı söylüyor diyorsunuz.

BAŞKAN - E, tabii, size.

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Öyle mi Sayın Akçay?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yok, efendim, asla. Hükûmete söylüyorum, Sayın Bakana söylüyorum.

BAŞKAN - Ama konuyu siz açtığınıza göre...

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - "Sahibi orası." diyor...

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kime söylüyorum biliyor musunuz? Kime? Bilim, sanayi, teknoloji ve hisler bakanımıza söylüyorum. Yani tartışmaya açarsanız, gireriz.

BAŞKAN - Açan, Sayın Güneş olunca ben herhâlde ona ithaf ediyorsunuz zannettim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ülkeyi bir paralel yapılar hâline getirdi. Bir koalisyon, zaten tek başına iktidar olarak da görmüyorum.

HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Biz profesörlüğü olmayan birisine zaten hoca demeyiz, el öpmeye de hiç Amerika'ya gitmeyiz, başbakan yardımcımızı da yollamayız.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bizim pergelimizin sivri ucu çok doğru yere saplanmıştır, o aynı olduğu yerde de durmaktadır. Ben Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetini devlet bilincini yeniden keşfetmeye ve devlet bilinciyle ülkeyi yönetmeye davet ediyorum ve biz konumuza devam edelim. Şimdi, ihracat rakamlarında da bahsedeyim de.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, tekrar, 2'nci kez uzatıyorum çünkü Sayın Güneş'in hışmına uğradı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Tamam, teşekkürler, toparlıyorum.

Yani, şimdi, ihracat eylül itibarıyla 118,5 milyar dolar, ithalat 179,6 milyar dolar ve ithalatın 131 milyar doları ara malı ithalatı, yüzde 73'e tekabül eder, bu da dışa bağımlılığı gösterir ve ara malı ithalatıyla tüketim malı ihracatındaki orantısızlık ekonominin de kırılganlığına işaret etmektedir.

Şimdi, sözlerimi toplarlarken Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şu TÜBİTAK konusunu bir ele almak gerekir. Şimdi, 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Başbakan âdeta tek yetkili hâle geldi ve 14 üyeli TÜBİTAK'ın Bilim Kurulunun 10 üyesinin atanmasında Başbakan yetkili hâle geldi. Bu kurumlar siyasal iktidarın ve siyasi kamplaşmanın bir aracı hâline dönüştürüldü ve bilimi kendi zihniyetine göre yeniden inşa etmeye çalıştı ve Hacı Bektaş-ı Veli'nin ifadesiyle "Hararet nardadır, sacda değildir; keramet hırkada, taçta değildir." derken iktidar maalesef harareti sacda, kerameti de taçta aramaya başlamıştır ve bilimi siyasetin bir parçası hâline getirmiştir. Bunun örneğini en son nerede görüyoruz? 17-25 Aralık operasyonlarından sonraki Hükûmet faaliyetlerinden de görüyoruz..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - "Çeşitli ses 'tape'lerinin incelenmesinde, tüm kelimelerden oluşan bir montajdan farklı olarak kelimelerin dahi parça parça hecelerden oluşturulduğu, istenen yeni kelimenin türetilerek ortaya çıkarıldığı ilginç bir uygulama ortaya konmuştur." derken bu "tape"lerde ses kaydı olan aktörlerin bu konuşmaları kabul ettiklerini, teyit ettiklerini de biliyoruz. Dönemin Başbakanı Sayın Erdoğan'ın oğluyla yaptığı sıfırlama konuşmaları, Alo Fatih hatları, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin'le yapılan konuşmalar, Egemen Bağış'ın konuşmaları, bunlar hep teyit edildi, aktörlerin bir kısmı tarafından da kabul edildi. Yani, konuşmaların muhatabı kişiler doğruluyor ama bunu TÜBİTAK yalanladı, bunu da hatırlatarak Sayın Başkan sözlerime son veriyor, teşekkür ediyorum.