KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞKAN HULUSİ AKAR - Evet, arkadaşlar, şimdi, buradaki toplantımız ihtiyaçtı, usuldü, esastı, bu şekliyle şeklen tamamlandı.

Şimdi, asıl konumuza geldik. Millî Savunma Komisyonu olarak neler yapalım, neler yapmamız lazım, mevzuat ne diyor, geçmişte neler yapılmış ve ülkemizin, milletimizin, Meclisimizin şu andaki ihtiyacı nedir? Çünkü burada gerçekten her birimiz için geçerli, bütün milletvekilleri için geçerli, Komisyon üyelerimiz için de tabii ki geçerli, bilginiz, görgünüz, tecrübeniz, sahip olduğunuz uzmanlık konuları itibarıyla çok geniş bir potansiyel söz konusu. Dolayısıyla bu potansiyeli bizim kullanmamız lazım; var ama aktif değil, mobilize değil, dolayısıyla aktive olmamış. Bunu nasıl yapalım? Yani bu konuda çok açık olduğumuzu geçenki görüşmelerimizde, konuşmalarımızda, sohbetlerimizde çok gündeme getirdik.

Şimdi, burada, ben, size bir fikir vermesi bakımından, önerilerinize, görüşlerinize esas olması bakımından, şu ana kadar ne yaptık, kısaca özetlemek istiyorum.

Arkadaşlar, Başkanlık Divanı olarak 14 Haziranda toplanmışız, ilk toplantıyı yapmışız; Divan seçimi için, işte, normal seçimler, başlangıçta Komisyonun teşekkülü, daha sonra tanışma ve Komisyon çalışmaları gerçekleşti bir şekilde. Bunları tabii biraz da böyle yemekli, dışarıda falan yapıyoruz, toplantı amaçlı yapıyoruz ama tabii, o toplantıya sayılmıyor; onu da bilmek lazım, onu da düşünmek lazım yani toplantı diye yapılıyor... Burada şimdi toplantı yapacağımıza işte falanca lokantada yapıyoruz, orada da aynı şeyler konuşuluyor, şey yapmamız lazım...

Buraya Millî Savunma Komisyonu Başkanı olarak, Ukrayna'nın Ankara Büyükelçisi geldi, onu kabul ettik, onunla konuştuk, görüştük, bizim buradaki temel politikalarımız neyse onları kendileriyle teati ettik, onları da dinledik. Azerbaycan'ın Ankara Büyükelçisi geldi, yine Millî Savunma Komisyonu sıfatıyla kendilerini karşıladık, konuştuk, görüştük kardeşlerimizle. Moğolistan Güvenlik ve Dış Politika Daimî Komisyonuyla -bizim Komisyona tekabül eden, ona denk gelen, onun muadili bir komisyon. Moğolistan'da- çok kardeşçe, çok dostça bir görüşme oldu, hatırlayanlar vardır ve onlar da bizi davet ediyorlar "İlle Moğolistan'a gelin, ana yurdu, baba yurdu, bekleriz." dediler; arkadaşlarımız çalışıyorlar. Avrupa Birliği Ortak Dış Güvenlik ve Savunma Konferansı'na arkadaşlarımızla beraber katıldık, Dışişleri Komisyonuyla beraber ortak bir gidiş oldu orada. Orada da tabii -şöyle bir şey, onu da söylemek lazım- arkadaşlar, hani toplantılar, tamam, bir çözüm getirmiyor ama gittiğin zaman, orada bir şey yaptığın zaman "Hemen, al, çözüldü." olmuyor fakat onsuz da olmuyor. Orada gerçekten epey gayret gösterdik arkadaşlarla beraber, işte, ülkemizin, milletimizin fikirlerini söylemek, tezlerini söylemek için. Çünkü maalesef, oradaki konuşanların hepsi üç aşağı beş yukarı bize karşı, Türkiye'ye karşı bir tavır içinde görüldüler. Bunların, işte, olabildiğince bilgilenmesi bakımından, ikna olması bakımından, bazı konuları izah etmek bakımından oradaki konuşmalarımız bir katkı sağlamıştır yani az çok, işte, biraz aklı fikri olanlar... Bazıları aralarda filan geldi "Ya, haklısınız maklısınız." diyenler oldu fakat bize çok karşı çıkanlar da oldu; o bize çok karşı çıkan, böyle saldırgan tutum içinde olanlardan birisi de buraya Komisyon üyesi olarak geldi; onu da kapıda yakaladık, "Sensin o değil mi?" dedim; "Evet.", "Hesabını soracağız." Sorduk burada, tamam, hepsini anlattık kendilerine çünkü bize orada, Avrupa Birliği Komisyonundaki toplantıda bir dakika veriliyor; ya, ben bir dakikada... Şimdi, 30 kişi bizim aleyhimize konuşuyor, bize de bir dakika veriyor yani birer kelime dahi düşmüyor şey yapmaya. Böyle bir sıkıntımız vardı ama buraya Avrupa Birliğinden arkadaşlar geldi -Baltık ülkelerinin Komisyon üyeleri- onlara burada güzelce, efendim, elifbadan başlayıp, alfabeden başlayıp sonuna kadar bir anlattık.

Konur, sen burada mıydın?

KONUR ALP KOÇAK (Konya) - Ben yoktum.

BAŞKAN HULUSİ AKAR- Kim vardı burada? Çok böyle, gayet güzel, aydınlanmış olarak arkadaşlar buradan ayrıldılar.

Efendim, daha sonra, buraya Avrupa Şampiyonu olan Down sendromlu evlatlarımız geldi; işte, arkadaşlarla beraber karşıladık; işte, onların bir gönlünü aldık, uğurladık.

Efendim, bunun dışında, biraz önce size bahsettiğim, o Baltık devletlerinin üyeleri geldi, Komisyon üyeleri geldi, -Dışişleri Komisyonu üyeleriymiş- bize yandan geldiler böyle.

Efendim, Savunma Sanayii Başkanlığına gittik. Bu bizim hani bilgilendirme, efendim, tetkik, gezilerimizin bir parçası ve ilke olarak "Savunma sanayisi konusunda neredeyiz, ne yapıyoruz?" Arkadaşlarımız gerçekten teferruatlı, ayrıntılı bir brifing verdiler; işte, anlatıldı. Tabii, bir de şöyle bir şey var: Hem sayımız çok, efendim, brifinge katılan sayımız çok hem de konular çok olduğu için hemen biraz hızlı oldu ama bir başlangıç olarak, bir nüve olarak, bir çekirdek olarak iyi oldu. Bundan sonra o çerçevede ilerlemeye devam edeceğiz, o çerçevede konuşacağız, görüşeceğiz, onun devamı gelecek. Açacağız yani böyle en baştan başladık, en kompleksten başladık; şimdi tek tek, artık bu vakıf şirketleri, AR-GE şirketleri, efendim, diğer fabrikalarımız, şunlar bunlar vesaire... Daha önce bahsettiğim, bu Azerbaycan ve Kıbrıs gibi olan gezilerde de bunları yerinde görme fırsatı buluyoruz.

Efendim, daha sonra, İsveç Ankara Büyükelçisi geldi. O bildiğiniz konu; konu malum "Bizim işimiz ne olacak?" dediler, biz de "Sen bırak onu, bizim işimiz ne olacak?" dedik, ona bizim işimizi sorduk. Efendim, bizim işte, buradaki yaptığımız şey de Madrid'de yaptığımız çalışmada çok açık ve seçik bir şekilde; orada bir protokol imzalandı, mutabakat muhtırası imzalandı -hatırlatmak için söylüyorum- işte, orada bizim taleplerimiz vardı, Türkiye'nin talepleri vardı teröre karşı; "Türkiye'ye karşı yapılan eylemler, işte oluşumlar, şunlar bunlar vesaire, bunları kaldırın efendim. Biz buna onay veremeyiz." Çünkü zaten bu, ittifakın ruhuna aykırı bir şey; hem "müttefikiz" diyoruz hem birbirimize, karşılıklı... Saldırı vesaire oluyor, buna karşı tedbir alınması konusunda... Hanımefendi de geldi -gayet kibar bir şekilde- işte, çalışmaların sürdüğünü, prosedüre başlandığını ama bir süreç meselesi olduğunu ifade ettiler.

Daha sonra buraya Karadağ Meclis Başkanı geldi heyetiyle beraber; onunla da samimi görüşmelerimiz oldu karşılıklı; ülkemizin ihtiyaçlarını, isteklerini, Dışişlerinden ve diğer kanallardan aldığımız bilgileri kendisine aktardık ve onları da dinleme fırsatı bulduk.

İtalya Büyükelçisi geldi geçtiğimiz günlerde. O da sağ olsun, bizim, Türkiye'nin işte hem bu savunma sanayisi konusunda hem ittifaklar konusunda hem Doğu Akdeniz'deki dengeler konusunda hem FETÖ'dür, terördür, efendim, bu konulardaki iş birliğimiz konusunda... Bu illegal göç onları çok rahatsız ediyor, bu Libya'dan dolayı... Ya da Libya tarafından gelenler, Afrika'dan gelenler. O konuda da Libya'yla iş birliği yapmalarında, tanışmalarında, konuşmalarında biz Türkiye olarak çok ciddi katkılar sağladık. Onun da farkındalar, teşekkürlerini iletiyorlar.

Efendim, daha sonra Azerbaycan'a gittik; dostumuz, kardeşimiz can Azerbaycan'a gittik, orada güzel bir hüsnükabul gördük; sağ olsunlar. Sayın Başkan Cenap Prezident'ten itibaren, bütün arkadaşlarımızla orada sıralı, herkesle konuştuk, oradaki vatandaşlarımızla konuştuk; efendim, iyi bir görüşme, konuşma oldu; oradaki şehitlikleri, mezarlıkları falan ziyaret ettik.

Daha sonra, Kıbrıs'taydık. Bir de tabii, buradaki çalışmaları aksatmamak için -Komisyon üyelerimiz büyük fedakârlık yapıyorlar- pazar ve pazartesi yapıyoruz bu işleri ve salı günü dönüyoruz. Fakat hani uçakların gelmesi gitmesi biraz problem. Yani biz mesela, dün saat 12.00'de işimizi bitirdik Kıbrıs'ta yani 13.00'te burada olabilirdik, 14.00'te burada olabilirdik ama olmuyor. İşte, uçağı bekliyorsunuz, ondan sonra uçak İstanbul'a gidiyor, İstanbul'da bekliyorsunuz, efendim, şansı olanlar önceden gidiyor, olmayanlar bekliyor, orada kalıyor. Dolayısıyla, epey uzuyor iş. Fakat neticeten yani biz çarşamba, perşembe burada olacak şekilde en azından ve mümkünse de salı günü öğleden sonra burada olacak şekilde iç ve dış çalışmalarımızı planlama gayreti içindeyiz.

Daha sonra da -burada biraz önce bahsettim- TÜBİTAK gibi, AR-GE kurumları gibi kurumlara gitmek suretiyle milletimizin, devletimizin, özel teşebbüsün, vakıfların neler yaptığını sizlere göstermek, sizlerin de görmesini sağlamak... Dolayısıyla, tabii, orada onları görmek değil, asıl önemli olan sizler onu gördükten sonra tecrübelerinize dayalı olarak şöyle yapabiliriz, böyle yapabilirler, ne varsa ilave görüş ve öneriler, onları ortaya koymak mümkün olabilir.

Burada tabii, Barlas Bey bizim Uzmanımız, Refik Bey Vekil, Mehmet Ali Bey bizim Genel Sekreterimiz. Dolayısıyla bu şekilde giderken burada şimdi Millî Savunma Komisyonu olarak geçmişte şöyle şöyle yapılmış, şöyle şöyle yapılmamış, şimdi biz neleri yapalım, neleri yapmayalım? Yani bu konuda çok açık olduğumuzu... Önemli olan gerçekten burada bir bilgi var, tecrübe var, birikim var, sizler, personel var, kişi var, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kütüphanesi, sekreteryası; büyük imkânlar var. Yani biz bunları nasıl aktive ederiz, nasıl mobilize ederiz, nasıl millî savunmamıza katkı sağlarız görüşlerimizle, önerilerimizle? Kanun teklifi ne yapalım? Çünkü burada eğer biz Millî Savunma Komisyonu olarak efendim "lead" etmezsek, önde olmazsak, ortayı kontrol, koordine etmezsek bu sefer ne yapıyor? Oradaki insanların problemi çözülmediği zaman herkes herkesi yolda çeviriyor, "Efendim, işte uzmanların şu problemi var, binbaşıların bu problemi var, sözleşmeli erin bu problemi var ve şunu yapmadık, bunu etmedik." vesaire filan iş gerçekten çok kaotik bir hâle dönüşüyor. Onun yerine yani biz, inşallah bunu derleyip toparlayıp istikamete götürebilecek hâle gelirsek "Tamam kardeşim, senin problemini biz Millî Savunma Komisyonuna vereceğiz, onlar seninle neyse görüşürler, konuşurlar." Gerçekten de biz bunu sonuçlandıralım. Sonuçlandırmak demek ille de her şeyin müspet sonuçlanması demek değil; hayırsa hayır, evetse evet. Bir mevzuat var efendim, ihtiyaç var, sorunlar var, neler varsa bunları konuşup görüşme konusunda... Bu konuda arkadaşlarımızı biz şiddetle teşvik ediyoruz, şiddetle davet ediyoruz. Yani yazılı, sözlü Refik Bey'e, Mehmet Ali Bey'e, Barlas Bey'e ne varsa bir şeyleri getirirseniz, biz onları gerçekten büyük bir hassasiyetle, büyük bir ciddiyetle takip edip... Söylediğim gibi yani madem burada bir adımız var, Komisyon diye bir varlık var, bir birim var... Diğer yerlerde, diğer ülkelerde, isim vermek istemiyorum, şudur budur demek istemiyorum fakat orada tabii komisyon dediğin zaman, komite dediğin zaman gerçekten bir şeyler yapıyorlar. Hem kendi ülkesindeki insanlar onları bir komite olarak, bir komisyon olarak bir yerde görüyor hem dışarıdan gelenler oradan geçmek zorunda oldukları ihtiyacını hissediyorlar. Bir "entity", bir şahsiyet var, bir kişilik var, bir kimlik var. Şimdi burada var mıyız, yok muyuz? Yoksak, tamam, o zaman niye bu kadar insan böyle toplantılar, şunlar bunlar filan durumu doğuyor. Dolayısıyla arkadaşlarım, bu konuda, bir kez daha özetlemek gerekirse, yazılı, sözlü sizin görüş ve önerilerinize hem ihtiyacımız var hem de bunu sizler için teşvik ediyoruz.

Şimdi, şu andan itibaren söz almak isteyen arkadaşımız varsa yani ille de böyle tamamen tekemmül etmiş bir teklif değil de bir görüş olarak, kabaca, genel olarak neler yapabiliriz konusunda heyete...

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) - Sayın Başkan...

BAŞKAN HULUSİ AKAR - Buyurun.