KOMİSYON KONUŞMASI

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Bakın Müslümanlar, sizden bir şey rica edeceğim. Dün akşam beni "Ali Altıntop" diye bir tersane sahibi aradı. Ali Altıntop dünyanın her yerine -sen Ali'yi belki de tanırsın- deniz yüzeyi temizlik tekneleri yapar, ihracat yapar, her yere.

BAŞKAN İSMAİL EMRAH KARAYEL - Evet.

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Utanıyorum bak, anlatırken utanıyorum, Allah şahit utanıyorum.

Şimdi, denizleri kirletmeyle ilgili cezaları Çevre Ajansına verdiler. Öncesinde de çok karmaşık bir yapı vardı. Belediyelere verdiler, aldılar, başkasına verdiler; bir sürü, bir sürü hikâyeler. Sonunda topladılar yetkiyi, Çevre Ajansına verdiler. Çevre Ajansı ne yapıyor biliyor musun? İşte, o bizim balıkçıların, balık suyundan dolayı olanlar dâhil, cezayı kesiyor, gidiyor. Tabii, Ali bunlarla sürekli görüşüyor, diyor ki: "Ya, tamam, ceza kesiyorsunuz da bu kirlenen yerin -yakıt, işte şeylerini- yani temizliğini kim yapacak?" "Kardeşim, ben onu bunu bilmem, benim vazifem para almak. Kim temizler, nasıl temizler..."

SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - "Para almak" deme Ağabey, ceza kesmek...

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Ceza kesmek...

SAYIN BAYAR ÖZSOY (Kayseri) - Hah, tamam.

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Yirmi senedir uğraşıyorum, kırk çeşit modellemeyle... Daha şu güne kadar başaramadığım bir şey ama yakında da, önümüzdeki hafta da Bakan Yardımcısıyla görüşeceğim, Durmuş Bey'le. Niçin bu Avrupa Birliğinden bahsettim biliyor musun İsmail Bey?

BAŞKAN İSMAİL EMRAH KARAYEL - Buyurun.

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Ağabey, Amerika'yı yeniden keşfetmenin manası yok, dünya bunları yapmış, olması gerekeni yapmış. Bu modeller Avrupa Birliğinde var, deniz ve çevre kirliliğiyle ilgili yani sulak deniz kısımlarıyla alakalı, kim yetkilidir, nasıl yapar, nasıl müdahale edilir, ne yapılır; düzen var. Fonlaması ortak yapılıyor, Avrupa Birliği onun fonunu karşılıyor, hizmeti verecekler belli, alacaklar belli, takipçileri belli. Amerika Birleşik Devletleri'nde ona benzer daha farklı bir sistem var. Amerika'ya giden her geminin bir sigortası vardır, çevreyle alakalı da bir poliçesi vardır ama ekstra bir poliçe yaptırır, sadece çevreyle alakalı. Sürelidir altı aydır yani gidersen bir daha prim ödersin, bir altı ay daha uzatırsın, o altı ay içerisinde Amerika limanına uğradığın sürece poliçe geçerlidir. Başına bir hadise geldiği zaman -olabilir de gemilerin yağı akar denize, bir şey olur yani her şey olabilir- adam hiç seninle muhatap olmuyor, sonra hiç seni rahatsız da etmiyor, tamam mı, hemen servis çağrılıyor. Zaten onun servisi belli, hizmeti veren belli, daha 200 mil açıktan başlar takip etmeye "U.S. Coast Guard" -hepsi onun ismi- beraber çalışırlar.

BAŞKAN İSMAİL EMRAH KARAYEL - 200 mil.

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - 200 mil açıktan denizleri korur, "U.S. Coast Guard" uçakları ve helikopterler devamlı uçar, temizliğini yapar, sigorta şirketine gider, parayı alır çünkü sen zaten primini ödemişsindir, seni hiç orada uğraştırmaz. Kazayla da olabilir çünkü her şey kötü niyetli olacak diye bir şey yok.

BAŞKAN İSMAİL EMRAH KARAYEL - Kötü niyetliyle ayrıca bir ceza kesilir.

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - O ayrı bir ceza.

Şimdi, bunu yaptıramıyorum, yirmi sene oldu. İnanın, yapılacak tek şey oradaki mevzuatın Türkiye'ye adaptasyonu, bu kadar basit.

En son Trabzon'dan geliyorum, geçen hafta ya, bir hafta olmadı ya, akşam saatiydi ama gün kararmamıştı, uçak kalktı, kalkınca doğuya doğru bir gidiyor, yukarıdan dönüyor, tekrar Ankara'ya; denizin üzeri simsiyah çünkü orada, havaalanının biraz ilerisinde Petrol Ofisinin tankları var. Ağabey, nasıl, deli gibi yakıt akıyor, bildiğin dere, simsiyah denizin üstü.

BAŞKAN İSMAİL EMRAH KARAYEL - Tank mı zarar görmüş?

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Yok, o basmış olabilir; hortum patlar bazen.

BAŞKAN İSMAİL EMRAH KARAYEL - Patlar, doğru.

VEHBİ KOÇ (Trabzon) - Hortum patlar, bunlar çok olmuştur. Denizde en çok hadise, tankerlerden malı basarken bazen hortum patlar, bazen de gemiler yakıt alırken hortum patlar; çok sık olan şeyler, başka şeyler de olabilir. Sahibi belli değil. Şimdi, bir tespit etseler gidilip bir ceza yazılır. Ya, benim derdim ceza yazmak değil kardeşim, benim derdim denizi temiz tutmak ya. Al ceza da senin olsun, o para da senin olsun, istemiyoruz öyle bir parayı. Bunun sahibi belli olsun ya, sahibi belli olsun da bu denizi korusun. Gözümle gördüm, bir hafta oldu ya. Açayım telefonu da kime açacağım? Aynı insanlarla yirmi senedir konuşuyorum, kimse anlamadı beni, vekil oldum, belki anlarlar beni yani bilmiyorum.