KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım, Değerli Bakanım, değerli bürokratlar, değerli basın emekçileri; tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımızın özet sunuşunu dinledik. Gücümüz yettiğince, zamanımız elverdiğince esas konuşma metnine de -sunduğu konuşma metnine de- baktım.

Şimdi, ben bu sabah gelirken Başbakanın basın toplantısını kısmen radyodan dinledim. Özellikle iç güvenlik ve iş güvenliği programlarını açıkladı 10.40'ta. O açıklarken "İşverenlere prim desteği olarak 41 milyar TL ödedik on iki yılda." dedi. Bir başka, dün de Çalışma Bakanımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesinden -Hükûmet bütçesinden- işverenlere 9 milyar 317 milyon lira prim desteği -bir nevi teşvik- ödendiğini söyledi.

Şimdi, ben burada Sayın Bakanın konuşmasını da dinledim ve izledim. Tabii ki "3Y" kavramı... Gerçekten, neden Y'ye çok fazla itibar ediyorsunuz? 17 Aralık ve 25 Aralık soruşturmalarından sonra, nelerin yenildiğinden sonra, şimdi yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar olduğu gibi dururken, hatta yasaklar artmış, neredeyse herhangi bir yerde konuşmanın, haber alma özgürlüğünün iyice tıkandığı, belli büyük toplumsal olaylara doğrudan yayın yasağı getirildiği bir dönemi geride bırakırken yerli, yenilikçi, yeşil sanayileşme hoş gelse bile, Y harfi artık bizim kulağımıza hoş gelmiyor. Onun yerine keşke başka bir şey bulsaydınız.

MUSA ÇAM (İzmir) - TÜBİTAK onunla ilgili bir buluş gerçekleştirecek!

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Bakan, gerçekten, biraz evvelki bölümde konuşmanızda şeyi özetlerken, konuşma metninizde özellikle KOSGEB'le ilgili bölümde son derece güzel bir yaklaşım sergilediniz. Dediniz ki: "KOSGEB yani KOBİ'ler toplam işletmelerin yüzde 99,85'ini, istihdamın yüzde 76'sını, katma değerin yüzde 53'ünü, toplam satışların yüzde 63'ünü, ihracatın yüzde 59,2'sini oluşturuyor." Gerçekten, sanayimizde önemli bir yer tutuyor, bu doğru. Ama KOBİ'lerdeki, özellikle organize sanayi bölgelerindeki çalışanların çalışma koşulları da Bakanlığınız tarafından takip edilmeli. Yakın zamanda, özellikle daha iki sene evvel Ankara Ostim'deki sanayi bölgesinde peş peşe patlamalardan sonraki can kayıplarını, bu kadar büyük can kaybının olduğu bir dönemde hatırlatmak istemem. Yani üretim iyi, güzel; sanayideki, kalkınmadaki gelişme, insan olmadan, insansız gelişme mümkün değil. Yani "önce insan" diyen bir üretim modeline ihtiyacı var Türkiye'nin. Özellikle "önce insan" deyip insanı öne koyan, insan odaklı ve teknolojiyle, bilimle bütünleşmiş bir üretim modelini Türkiye yaratmak zorunda.

Gerçekten, ben zaman çok dar olduğu için, bazı konulara girmek istiyorum kısa kısa, zamanım kalırsa da özellikle bizim sanayiye bakışımıza ilişkin bir iki parametreyi söylemek isterim. Şimdi, organize sanayi bölgeleri konusunda neler yapılması gerektiğini sizin Bakanlığınız biliyor. Mesela, Ankara Büyükşehirle geçtiğimiz yıl bir protokol imzaladı İvedik Organize Sanayi ve Ostim. Hatta, 5 milyon lira aylık yatırım yapma vadedildi. O konuyla ilgili olarak hatta ben İçişleri Bakanlığına bir soru önergesi verdim eski Bakan döneminde, geçtiğimiz dönem. Büyükşehir Belediyesi, bunları yapmak yerine... Biraz evvel de konuştum, o konudaki gelişme nedir diye. Sanayi bölgelerindeki yönetici arkadaşları aradım Ankara Vekili olmam nedeniyle, dedim ki: "Sorun ortadan kalktı mı?" "Ne gezer! Bize vadettiği, 5 milyon TL'lik yatırım yapacaktı her ay. Yatırım yapmak bir yana, Ostim ve İvedik Organize yollarını yaptı. Bizim asfaltlarımız iyiydi, geldi asfalt döktü. Şimdi de asfalt paralarını normal değerlerin çok üzerinde -3 katı, 5 katı- herkese, 'asfalt parası' diye burnumuza dayadı. Yargıya gitsek Belediye Kanunu var. Yani iyi niyetle yapılan bir anlaşmayı büyükşehir istismar eder noktada." dedi.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - OSB'lerde büyükşehrin yetkisi yok biliyorsunuz.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yetkisi... Bir anlaşma yapmışlar, aralarında bir anlaşma yapılmış. O anlaşmaya istinaden yapılmış ama...

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Kendi anlaşmalarıysa o ayrı.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Anlaşmadan söz ediyorum Sayın Bakan.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - Yoksa normalde müdahale edemiyor.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yani büyükşehir belediyelerin... Mesela, doğrudur... Bizim Anadolu Organize Sanayi Bölgesi'nin yollarını, büyükşehirle anlaşma yapmış olmalarına rağmen, yolları yapma vaadine rağmen yapmadığı için, Karayolları üstlendi. Yan bağlantıların karayolları bu ay ihaleye çıkacak. Yani, bir taraftan bir şeyler yapılıyor ama diğer taraftan da organize sanayi bölgelerinin güçlükleri bilerek yerel yönetimler tarafından da yaratılabiliyor.

Sayın Bakan, ben bu konuyla ilgili olarak bir başka konuya gelmek istiyorum. Sizin Türk Standartları Enstitüsüyle ilgili Sayıştay raporunda ilginç bir iki bölüm var. Bunlardan bir tanesi, doğal gaz dağıtım şirketlerine verilen "güvence bedeli" adı altında ödeme meselesi. Şimdi, Sayıştay raporunda güvence bedelinin dayanağını düzenleyen Doğal Gaz Piyasası Dağıtım ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği'nin 39'uncu maddesinden kaynaklı bir uygulama var. Kamu ve özel, herkesten alınan güvence bedelini kamu kurum ve kuruluşlarının ödemesi abesle iştigal bir durum. Bunu yönetmelikte yapacağınız bir düzenlemeyle düzeltmeniz mümkünken milyonlarca lira özel şirketlere kaynak aktarma, bir nevi, bir yönetmelikte var olan bir hükmü değiştirmeyerek oraya doğrudan kaynak aktarmaya neden oluyorsunuz. Aynı şey, güvence bedeli, vatandaş açısından su ve elektrikte de var. Yani vatandaş korumasız. Güvence bedelini şirkete veriyorsunuz yaptığınız sözleşmeyle. İşte, 2 tane madde var burada, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunu 33'üncü maddesinde güvencelendirilmiş zaten. Şimdi, bu konu Sayıştay raporlarıyla da size gelmiş bir konu, çözüm bekleyen bir konu.

Bir diğer önemli konu, zamanımız giderek daraldığı için, ben özellikle Şeker Kurumunun Türkiye'nin çıkarlarına mı çalıştığını, yoksa yabancı kurumların çıkarına mı çalıştığını 2002'li yıllardan, 2003'ten bu yana hep merak ederim. 2001'de kuruldu zaten Şeker Kurumu dediğimiz kurum.

Şimdi, bir bakıldığı zaman, nişasta bazlı şeker üretimini yapan firmaların Türkiye'deki ağırlığı, yani koruması, Türkiye'deki pancar üreticisine, Türkiye'deki tarım sektörüne büyük zarar veriyor. AB ülkelerinin nişasta bazlı şeker kotaları ortalamasına bakıldığında, pancar şekeri üreten ülkelerde nişasta bazlı şeker üretimine verilen izin oranı yüzde 2-3 ile sınırlı iken Fransa ve İngiltere'de 0, Almanya'da yüzde 1,92, Türkiye'de ise kanunla belirlenen bu oran toplam şeker üretiminin neredeyse yüzde 10'u. Yakında yine yüzde 25 kota artırıldı...

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - 10'du, yüzde 50 artırımla yüzde 15 oldu.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI FİKRİ IŞIK (Kocaeli) - 50 artırılmadı, 35'ten 25'e çekildi.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sürekli artırılıyor. Bakınız, nişasta bazlı şeker kotalarındaki bu artırımdan, on iki yıllık iktidar döneminizdeki artıştan ülkemizin zararı, 2,5 milyon tonluk şekerin üretilememesi, 320 bin hektar alanda pancar tarımı yapılamaması, 4,4 milyar dolarlık katma değer kaybı, 80 bin tarım işçisinin işini kaybetmesi, 6,3 milyon ton küspenin, 840 bin ton melasın üretilememesi gibi ekonomiye büyük zararlar veriyor. Öte yandan -yani burada rakamlara ben tekrar değinmek istemiyorum ama- bu konuya ilişkin de, nişasta bazlı şekerler ve sağlık boyutuyla ilgili Sayıştay raporları da var. Bu konuya ilişkin Sayıştay Başkanlığı Şeker Kurumu 2002 Raporu'na baktığınız zaman, şeker talebinin yurt içi üretimle karşılanmasında bir sorun bulunmadığı... Bu durum Danıştay kararlarında açıkça belirtilmekte. 2011-2012 pazarlama yılına devreden toplam şeker stokunun 534.057 ton düzeyinde olmasına karşın, Bakanlığa kotanın artırılması yönünde görüş bildirerek rakip üreticiler arasındaki dengenin pancardan üretim yapanlar aleyhine bozulmakta olduğu belirtilmektedir. Raporun tamamını okumuyorum.

Şimdi, burada gerçekten Şeker Kurumunun Türkiye'nin yararlarına mı, yoksa Şeker Kanunu kapsamında kota tahsisi yapılan yabancı 5 şirket var, bunlardan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlarsanız...

İZZET ÇETİN (Ankara) - Toparlayacağım Sayın Başkan.

Diğer taraftan da, kotaya tabi olmayanlar da var. Ee, bütün bunlara bakıldığı zaman, Şeker Kurumunun Türkiye'nin menfaatlerine çalışan bir kurum olmadığı Sayıştay raporlarıyla da gözüküyor. Dikkatinize sunmak isterim.

Sayın Bakan, bir başka önemli konu: Gerçekten, siz bu geçtiğimiz aylarda -6 Eylüldü zannediyorum- asansör kazasından sonra dediniz ki "Asansörle ilgili standardı yayınladık." Yani illa onu yayınlamak için öyle bir kazanın olması gerekmiyordu. Rakamlara girecek değilim, burada zaman çok dar. "Onun için yapılması gerekenleri yapacağız." diyorsunuz. Arkadaşlar sunumunuzu çok beğendi ama ben biraz temennilere fazla önem verdiğinizi görüyorum.

Esas söylemek istediğim bir konu, yine, Türk Standartları Enstitüsünün hazine arazisinin -ki çok değerli, paha biçilemez- 167 dönümlük arazinin TÜRGEV'e tahsisi konusu. Bu konu en son hangi aşamaya geldi, onu bilmiyorum ama geçtiğimiz nisan, mayıs aylarında TÜRGEV'e İstanbul'daki arazinin... Basına yansıdığı için, öğrenmek için soruyorum şimdi. Yani bunda herkes de bilgilensin. Tabii, TÜRGEV arazi hastalığına kapıldı; büyük, değerli arazilerin peşine düştü Türkiye'de. Bilal'in de yönetiminde olduğu bir kurum biliyorsunuz, o konu basına yansıdı. Onun hangi aşamada olduğunu öğrenmek istiyoruz.

Tabii, bir de sizin, Sayın Bakan, bu belki biraz şahsi bir konu gibi gözükebilir ama yani ben, sizi Kocaeli Milletvekilliğim sırasındaki İl Başkanlığınız döneminden bilirim. Yani, Bakanlığa gelir gelmez geçtiğimiz yıl tapeleri dinleyince bunların ekleme, ilave, kesme şeklinde yapıldığını birden bire açıklamanız beni bile şaşırttı. Nasıl birden o kadar teknolojiyle buluştunuz, onunla kaynaştınız da o tapelerin eklektik olduğunu ya da kesme-yapıştırma olduğunu anladınız, biraz açıklarsanız.

SALİH KOCA (Eskişehir) - İleriyi görebiliyoruz.

SADIK BADAK (Antalya) - Teknoloji danışmanları var yanında.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Ya bir dakika... Burada Bakanın basında söyledikleri var. Sayın Bakan kendisini savunacak güçte, ben kendisini tanırım, gerek yok sizin desteğinize.

SALİH KOCA (Eskişehir) - İleriyi görebiliyor AK PARTİ'liler, rahat olabilirsin.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Gözlüğü de var, ben de biliyorum görebileceğini. Merak etme, kendisi mutlaka ona yanıt verecektir.

BAŞKAN - Toparlarsanız Sayın Çetin.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Toparlıyorum.

Sayın Bakan, gerçekten Bakanlığınız Türkiye'nin kalkınması açısından, sanayinin, bilimin, teknolojinin gelişmesi açısından son derece önemli bir Bakanlık; ne diyeyim, lokomotif olan bir bakanlık.

Şimdi, sizin kurumlarınızdan en önemlilerinden bir tanesi de TÜBİTAK. Geçtiğimiz aylarda, günlerde TÜBİTAK'ta ve başka kurumlarda önemli personel yer değiştirme ve tayin olayları basına yansıdı. Yani bu tip yerlerde, bu tip kurumlarda kişilerle uğraşılmasını çok doğru bulmam. Yani bizler gelip geçiciyiz ama o kurumların insanları, yöneticileri, teknik elemanları, bilim adamları kalıcı. Yani o konuda biraz daha hassas davranmanız hem ülkemizin hem Bakanlığımızın menfaatinedir diye düşünüyorum, Bakanlık bütçenizin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.