KOMİSYON KONUŞMASI

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler, Sayın Bakanım, kıymetli basın mensupları, saygıdeğer bürokratlar ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gelir Vergisi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi ifade edeceğim.

Tasarıyla kadının doğum sonrası hakları düzenlenmek istenmektedir. Tasarı, daha önce Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunda görüşülmüş metnin geriletilmiş şeklidir. Daha önceki tasarıda bulunan kreş düzenlemeleri burada ortadan kaldırılmıştır. Fakat Hükûmetin ILO'nun 183 sayılı Anneliğin Korunması Sözleşmesi'ni hâlâ imzalamamış olması, Hükûmetin bu konudaki yaklaşımının hiç de samimi olmadığını göstermektedir.

Tasarıda ailenin ve dinamik nüfus yapısının düzenlenmesi, kadının çalışma haklarının dizaynıyla gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.

Tasarıda kadınlar için öngörülen yarı zamanlı çalışmanın, kadını istihdam alanından uzaklaştıracağı ve kadını sadece annelik ekseninde sınırlayacağı endişesi yaratmaktadır.

Yine, tasarıda görüldüğü üzere düşük ücret, tamamlayıcı prim uygulaması ve ev içi işler nedeniyle kayıt dışı çalışan milyonlarca kadın ise tasarının kapsamında dahi değildir. Yarı zamanlı çalışmanın kadınlardan başlayarak yaygın ve yerleşik bir uygulama hâline getirilmesi amaçlanmaktadır.

Tam istihdam biçimleri yerini yarı zamanlı çalışmaya bırakacaktır. Yarı zamanlı çalışma, eksik sigorta primi ve düşük ücret anlamına gelmektedir. Hükûmet, ücret ve sigorta priminin eksikliklerini İşsizlik Fonu üzerinden karşılama yolunu seçmiştir. Sermayenin kârından taviz vermemenin temel ilke kabul edildiği uygulamada, kadın işçilere yine kendi ücretlerinden kesilerek elde edilen bu fonu bir lütuf garanti olarak sunmak doğru değildir.

İşsizlik Fonu, Hükûmet programının finans kaynağı da değildir. Hükûmet işçiye verdiği hakları, yine işçinin emeği üzerinden yapmaktadır. Üstelik yarı zamanlı çalışma yerleşik hâle getirildikten sonra prim tamamlama uygulamasından vazgeçip geçmeyeceklerinin de bir garantisi yoktur.

Kısaca, kadınlara aslolarak annelik kariyeri önerilmekte, annelikten arta kalan zamanlarda ise düşük ücretlerle, eksik primlerle, yarı zamanlı olduğu için vasıfsız olarak tanımlanan işlerde çalışma seçeneği sunulmaktadır.

Tasarı, esnek ve güvencesiz çalışma biçiminin yasallaştırılmak istendiğinin göstergesidir.

Esnek ve güvencesiz çalışma beraberinde sendikasız çalışmayı da getirmektedir. Temmuz 2015 sayısal verilerine göre sendikalı işçi oranının yüzde 9,45'ten yüzde 11,21'e bir artış olduğu görülmektedir. Sendikalı işçi sayısının ise 1 milyon 297 bin 464 kişiden 1 milyon 429 bin 56 kişiye yükseldiği bilinmektedir.

Bu veriler toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi sayısıyla aynı oranda artış göstermemekte, sendikal veriler gerçek oranı da yansıtmamaktadır.

Toplu sözleşme hakkından yararlanan işçi sayılarının açıklanması gerçek sendikalı işçi oranını da ortaya çıkaracaktır.

Yasanın 6'ncı maddesine göre düzenleme, süt izni olarak kaldırılarak yarı zamanlı çalışma teşvik edilmek istenmektedir. Maddenin mevcut hâliyle yasalaşması durumunda işverenler süt izni yerine yarı zamanlı çalışmayı teşvik edecek, mobbing uygulayacaklar, tasarıda seçenek olarak sunulması ortaya çıkacak bu durumun faturasının kadın kamu emekçisine çıkarılacağı aşikârdır. Böylelikle yarı zamanlı çalışma, Hükûmetin ve işverenin zorlaması olarak değil çalışanların bir tercihi olarak sunulacaktır.

Öte yandan, çocuk sayısına göre bir süre tespiti AKP'nin politikalarına uygun olsa da kadına ve çocuklara yaklaşımda çağdışı ve iyi bir politika değildir.

6'ncı madde düzenlemesinde aşağıdaki olmazsa olmazların monte edilmesi gerekmektedir:

ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 16 hafta olmak üzere en az 24 hafta ücretli doğum izni kullandırılır.

Yine, doğum sonrası ücretli iznin bitiminden bebek altı ayını dolduruncaya kadar günde üç saat, altı ayın bitiminden bir yıla kadar geçecek sürede de günde bir buçuk saat şeklinde uygulanan süt izninin kullanımında yol süreleri izin sürelerine eklenerek sürenin tam olarak kullanılması sağlanır. Süt izninden ekonomik ve sosyal özlük haklarından asla kayba uğranılamaz.

Emekli maaşlarında insanca yaşam düzeyinde artış maalesef olmamaktadır. Vereceğimiz önergelerle bu durumun da düzeltilmesini sağlayacağız.

5510 sayılı Kanun'un 4 (b) maddesine göre BAĞ-KUR emeklisi yaşlılık aylığı alanlardan emekli iken kendi nam ve hesabına çalışan veya serbest meslek icra eden veya şirket ortağı olanlardan sosyal güvenlik destek priminin alınmaması düzenlenmektedir.

Tasarı, eşitlik ilkesine aykırı biçimde, 5510 sayılı Kanun'un 4(a) sigortalı, 4(c) kamu emekçisi maddeleri kapsamında yaşlılık aylığı alanları içermeyecek şekilde düzenlenmiştir.

Tasarının genel gerekçesi istihdam artırma olarak belirtilmiş ise de sosyal güvenlik destek kesintilerinin kaldırılarak istihdamın artırılmasını beklemek beyhude bir çaba ve çelişkidir.

Ülkemizde yıllarca çalışmasına rağmen, emekli olduktan sonra yeniden çalışmaya ihtiyaç duyulmasının ana nedeni, emeklilere reva görülen açlık ve yoksulluk sınırlarındaki emeklilik maaşlarıdır. Bu tür düzenlemelerin yerine, emeklilerimizin maaşlarının insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmesi ve ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasının doğru olacağına inanıyoruz.

Tasarının 23 ve 24'üncü maddesinde, üniversite ve lise dengi okullardan mezun olan öğrencilerin sağlık sigortalarının iki yıl karşılanması öngörülmektedir.

Ülkemizde işsizlik sorunu çığ gibi büyürken, işsizlik oranı 10'ları geçmişken, üniversiteli işsizlerin, ataması yapılamayan öğretmenlerin sayısı çığ gibi büyürken bu tür geçici önlemler yerine işsizlik sorununu çözecek önlemleri, doğru istihdam politikalarını gerçekleştirmek gereklidir. Herkese ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmetlerinin sağlanması, sosyal devlet anlayışının olmazsa olmazıdır.

İşsiz üniversiteli sayısı AKP döneminde rekor kırdı. Bu tespit, Meclis tarafından hazırlanan bir raporda gözler önüne serildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Araştırma Hizmetleri Başkanlığı tarafından 4 Aralık 2015 tarihinde yayınlanan "Türkiye'de Üniversite Mezunu Nüfusun İşgücü Durumu" başlıklı rapora göre, on üç yıllık AKP döneminde üniversiteli işsiz sayısında âdeta patlama oldu. 2015 yılına gelindiğinde -ağustos ayı itibarıyla- 6 milyon 373 bin üniversite mezunu iş gücünün 774 bininin işsiz olduğu görülmektedir. Buna göre, üniversite mezunu işsizlik oranı yüzde 12,1 olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılının Ağustos ayı itibarıyla Türkiye'nin genel işsizlik oranı ise 10,1'dir. Bu dönemde Türkiye'de toplam işsiz sayısının 3 milyon 58 bin olduğu hesaba katıldığında her 4 kişiden 1'i üniversite mezunu işsizdir.

Değerli arkadaşlarım, muhtarlarla ilgili yeni teklif doğru ama onların İnternet, bazılarının büro giderleri, telefon giderleri gibi belli konuların da dikkate alınmasının doğru olacağına inanıyoruz.

Bizden sonraki nesillere kültürel miras bazında bırakacağımız tarihî ve kültürel değerlerin korunması adına Hasankeyf'teki projenin gözden geçirilmesinin daha doğru olacağı, dünyaca takdir edilen bir davranış olur. Aksi hâlde, birçok tarihî doku ve değerin olması gerektiği şekilde taşınması çok ciddi bütçeleri ya da o tarihî dokuyu heba edecektir. Bunun da gözden geçirilmesini diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum.