KOMİSYON KONUŞMASI

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Buyurun.

BAŞKAN - Bu 10'uncu maddede kısmi çalışmayı düzenliyoruz. Ancak 11'inci maddeye ilave ettiğimiz geçici 42'sinde de bu maddenin yürürlüğe girmesinden itibaren olacak doğumlarda ya da çocuklarla ilgili olarak bu 10'uncu maddeyi şey yapıyoruz. Peki, altı ay önce ya da dört ay önce doğurduysa bu kadın ne olacak ya da bir sene önce doğum yaptıysa ne olacak yani?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yararlanamıyor.

BAŞKAN - Yararlanamıyor tabii.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ama onu bir konuşalım tekrar.

BAŞKAN - Yani bu geçici 42'nin madde metninden çıkarılması bence hakkaniyete uygun olur diye düşünüyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Musa Bey, izin verdiniz mi?

MUSA ÇAM (İzmir) - Rica ederim. Yani, şimdi tabii ki aslında direkt sizi ilgilendiren konular var burada. Tabii ki olmanızı isterdik ama devletin bir devamlılığı var, yapılacak işler var.

BAŞKAN - Yok, soruları alalım isterseniz.

MUSA ÇAM (İzmir) - Yok, hayır. Sayın Bakan konuşsun, Maliye Bakanımız geldiğinde biz konuşmamıza devam ederiz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Şimdi, öncelikle çok teşekkür ediyorum hem bu hassasiyet için

Özellikle, Bülent Bey'in sorduğu bir soru vardı, buna cevap vermek istiyorum. 51 il ve 2 ilçede uygulanan ilave 6 puanlık teşvikin 10 puan ve üzeri çalıştırılan 32.863 iş yerinden yani bu 10 puanlık teşvik ne kadar kişiyi kapsıyor ve ne kadar bir düzenlemeden sonra ne ortaya koyacak? Düzenlemeden sonrasını söylemiştik ama o ana gelene kadarki genel durumu neydi de siz bundan sonrasını yapıyorsunuz? 32.863 iş yerinden toplam 892.598 sigortalı yararlanıyordu. Bu kapsamda toplam 60 milyon liralık da bir kaynak aktarılmış. Bülent Bey'in sorduğu soruya cevaben söylüyorum.

Biraz önce Sayın Atıcı'nın sorduğu soruyla ilgili de, bu da önemli bir teşvik ve bu teşvikle ilgili özellikle belki de bence, sizin de çok hoşlanacağınız ve belki de doğru bulacağınız bir şey daha yapıyoruz. Yani, Türkiye'deki en önemli mesele küçük ve orta boy işletmelerin ayakta kalmasıdır, onların rekabet gücünün ortaya çıkmasıdır. Çünkü biz ne kadar riski yaygınlaştırırsak o kadar daha uluslararası ölçekteki krizlerden kendimizi muhafaza şansına sahip olabiliriz. Çok doğru bir yöntemdir. Biz burada etki analizlerine göre burada da çok önemli bir mesafe aldık yani bunu tüm Türkiye aldı. Kurumumuz bunu görüyor, Hükûmetimiz bunu görüyor ve biz bunu biraz daha yaygınlaştırmak istedik. Yani, buradaki amaç özellikle mikro ölçekli işletmeleri ve küçük ve orta boy ölçekli işletmelere destek vermek, korumak, onların dayanıklılığını arttırabilmektir. Bunun faydasını da görüyoruz yani hem büyümeleri açısından faydasını görüyoruz, hem gelirleri açısından faydalarını görüyoruz. Bunu ifade etmek isterim.

Onun dışında, Aykut Bey'e ben bunu bizatihi ilettireceğim ama burada huzurda sorduğu için bu cevabı vermekle mükellefiz. Bir şirketten bahsetti yani iki-iki buçuk yıllık bir tarihi olduğunu ve burada da dile getirildiğini. Evet, 6 Mart 2014 tarihinde bahsettiği şirketin soruşturması sonuçlandırılmış. "Borcu yoktur." yazısını düzenleyen çalışanın görevine son verilmiş, kurum alacaklarıyla ilgili inşaat şirketinden tahsilatı yapılmış ve konuyla ilgili de çok doğal olarak savcılık soruşturması başlamış. Buradan da anlaşılıyor ki burada hak olmadığı hâlde bir "Borcu yoktur." yazısı bu şirkete verilmiş ve bunun üzerinden de gerekli tahkikat sonucunda da bu sonuç ortaya çıkmış.

Yine, ifade etmek istediğim bir süreç daha var, o da şudur: Özellikle, bu işbaşı eğitimiyle ilgili yine Sayın Atıcı sordular. İşbaşı eğitimi bugün altı aylık bir denge üzerinden yine İşsizlik Sigortası Fonu'ndan kaynaklanmaktadır. Belki o zaman yani sunuş esnasında burada değildiniz herhâlde. Bu, bizim Hükûmetimizin uyguladığı ve istihdamın aslında azaltılması için uygulanan etki analizlerine göre, sonuçlarına göre en önemli yöntemlerden birisi olarak değerlendirilmektedir ve biz bunun devam etmesini istiyoruz ve özellikle gençler de bundan çok ciddi bir şekilde yararlanıyorlar, işletmeler de yararlanıyorlar. Buradaki kritik sonuç şu: Burada yararlandığı an sadece altı ay burada işbaşı eğitimi yapıp çıkmıyor. Bunların yüzde 50 ve biraz daha üzerindeki rakamı dört ayın üzerinde, dört-dört buçuk aylık bir dilim içerisinde o iş yerinde daimî olarak çalışmaya başlıyor. Bu çok karşılaşılan bir durum ve bu bizim açımızdan da çok olumlu bir durum. Siz de takdir edersiniz ki istihdam politikalarında bazen tam istihdam karşıtlığını bulabilmek için çok uğraşıyorsunuz ama bulduğunuzda da ısrar etmek ve buradan da eğer sonuç alıyorsanız bunu yaygınlaştırmak elbette ki doğru olanın uygulanmasıdır ki biz bugün bunu gerçekleştiriyoruz.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bunda sorun yok. Parası fondan çıkıyor Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Gene İşsizlik Fonu'ndan çıkıyordu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Fondan çıkıyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Hayır, hayır. Oradaki kanunu genişleten bir şey yok, gene İşsizlik Fonu'ndan çıkıyordu.

Yine, burada önemli meselelerden bir tanesini Erhan Bey sormuştu: "Burada sizin toplam gelirleriniz nelerdir?" Benim de bildiğim -hatta söylemiştim- prim gelirlerimizde 31 civarında bir artış söz konusu oldu ama tam rakamı söyleyeyim: Yaklaşık, prim gelirleri 151.676'dan 193'e, 192.900'e çıktı; yani, 31.250-31.300'lük gibi bir artış söz konusu. Ve toplam gelirlerde de 218.894'ten 264'e, 264.119'a bir artış söz konusu. Onun için, bunun bütçeye 0,8 olarak yansımasının da bu artışlar üzerinden çok doğru olduğunu düşünüyoruz.

Ve, şu gene çok doğru bir soruydu: "Siz bu gençlerle ilgili, işte, liseyi bitirdiği zaman iki yıl, üniversiteyi bitirdiği zaman iki yıl yapıyorsunuz da gençlerin borcu var, onlar ne olacak?" Biz bu gençlerin borcunu da sileceğiz. Bunu biraz bekletmemizin sebebi... Bu bizim taahhüdümüz zaten, 29 yaşının sonuna kadar bu gençlerimizin borcunu sileceğiz ama buradaki temel mesele şu: Yine -siz yoktunuz zannediyorum, burada çok açık yüreklilikle ifade ettik- GSS (Genel Sağlık Sigortası) Türkiye için çok başarılı sonuç üreten bir yapıda gidiyor. Ama muhakkak burada sistemi gözden geçirmemiz gerekir mi? Geçirmemiz gerekir. Yani, bunda, bu tecrübemizde ne gördük? Bu tecrübe daha yeni bir tecrübe; biz bu tecrübemizde ne gördük ve neyi düzeltmemiz lazım? Yine, bizim eylem planlarımız içerisinde bir tanesi de şudur ki: Biz bu sistemi gözden geçirmeyi düşünüyoruz ve bu, eylem planımız içerisinde var. Buna da, şu anda, biz çalışmaya başladık, yani, biz buradaki düzeltmeleri, uygulamadan kaynaklanan birtakım problemleri ve sorunları nasıl çözebiliriz ve ne yapabiliriz? Eğer yetiştirebilirsek bu dört beş altı ayın içerisinde... Dikkat ederseniz, bir şey daha yaptık biz: Genel Sağlık Sigortası borcu olanların ve BAĞ-KUR borcu olanların hastanelerden yararlanmasını altı ay uzattık Bakanlar Kurulu kararıyla. Yani, aslında altı aya kadar bir taraftan Genel Sağlık Sigortası'nın bu düzenlemesini gözden geçirmeyi planlıyoruz, diğer taraftan gençlerin borçlarını silmeyi planlıyoruz, böylece, o gözden geçirmenin sonucunda oluşturacağımız maddelerle ilgili de yeni bir süreç yönetimi başlatmak istiyoruz, yani, buradaki temel bakışımız da odur.

Emeklilerimize gayrisafi yurt içi hasıladan ayrılan pay 2002 yılında yüzde 4,8'ken, bu rakam 2015'te yüzde 7,7 olmuştur.

Yine, bir temel soru daha var. Özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Tabii, "Kamu personel rejimi reformu gereklidir." dedi değerli üyemiz, haklı. Bunun için de, yine, bugüne kadar görülen bu aksaklıkları, eksiklikleri bir şekilde değerlendireceğimiz ve yine burada tartışacağımız, konuşacağımız adımlar, inşallah, atılacaktır.

"Kadın memurlara intibak var, işçilere niye yok?" Yani, zannediyorum orada bunun emekliliğine sayılması konusundaki bir isteminizi dile getiriyorsunuz çünkü oradaki işçilerde bir derecelendirme söz konusu değil.

Bu kadın memurlar konusunda ilk kez 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na böyle bir şey girdi. Yani, bu, önemli bir haktır ve önemli bir aşamadır.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ama işçiye de geçsin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yani, önemli bir aşamadır. Diğer -yani, intibak değil ama- işçiyle de ilgili bu konudaki değerlendirmeleri arkadaşlarımızla hep birlikte yaparız.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ama bu kanun görüşülürken, değil mi?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Diğeri: "1'inci çocuk niye, 2'nci çocuk niye, 3'üncü çocuk niye?"

Şimdi, şöyle bir bakış değil: Elbette ki biz 3 çocuk olmasını istiyoruz. Sadece biz değil zaten, dünyada bu işi bugüne kadar reddeden ülkeler de bu konuda bir talep ortaya koymaya başladılar; siz de benden daha iyi biliyorsunuz. Sebep? Sebebi de şu: Yani, dünyada bir yaşlanma söz konusu ve bunu, bu yaşlanmayı dünya gelecek açısından, birçok mesele üzerinden kendisine bir endişe olarak algılıyor ve bu algılamaya çare üretiyor.

Bizim 2075'e kadar simülasyonlarımız var ama Sayın Usta'nın söylediği, hakikaten, 2100'e kadar simülasyonlar da olması lazım.

Yani, sevindirici bir şey söylemek gerekir: Şu anda elimde rakamlar yok ama 2075 sonrası bizim rakamlarımızda düzelme olacak. Bunun biraz daha gelir, aile ve çocuk dengesi üzerinden kaynaklandığını söylemeliyim. Avrupa'da da kısmen olacak ama bizim kadar bir iyileşme yok. Yani, şu rakam beni ürkütüyor, sizi de ürkütsün, hepimizi ürkütsün. Rusya 2050'de 100 milyon nüfusa düşecek; Japonya'da yüzde 39'u, yüzde 40'ı 65 yaşın üzerinde bir nüfus oluşacak 2050'de. Bu, yönetilebilir bir şey değil. Onun için, yani, bizim şu ortalama 2,07'nin, 2,10'un, 2,20'nin üzerine çıkabilecek bir yapıyı oluşturmamız lazım ama bu kolay da bir şey değildir çünkü yıllarca Türkiye'de bunun azaltılmasına yönelik politika ortaya konulmuş ve bugün bunu dönüştürmek, değiştirmek bizim açımızdan, Türkiye açısından büyük bir fırsattır.

Şunu söyleyeyim: Yani, bizim temel üç görece üstünlüğümüz var. Bunlardan bir tanesi enerji geçiş güzergâhı olmamız, bir tanesi özellikle bizim "modern ipek yolu" dediğimiz batı ile doğu arasındaki bu geçiş üstünlüğünün, güvenilirliğin bizde olması, üçüncüsü de insan kaynağı.

Bunu belki de bugün söyledim: Doğumuzdan nitelik, batımızdan nicelik olarak üstünüz. Bunu yürütmemiz gerekir. Burada bunun bu konuyla çok şeyi yok ama şunu söyleyeyim: Niye 3 çocuk? Tabii, siz hekimsiniz, sizin o açıdan bakmanız da çok doğaldır ama burada 1'inci çocukta iki ay, 2'nci çocukta 1'inci çocuk da yine anneannelik görevini, evlat da annelik görevini isteyecek. Yani, burada anne hakkı var, bu doğru ama bir de evlat hakkı var.

BAŞKAN - İkiz olursa ne yapacağız Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - İkiz olursa daha güzel olacak.

BAŞKAN - Hayır, ikiz olursa iki çocuk olmuyor, onu katıyla hesaplamak lazım.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yasada var, ikiz olursa birer ay daha ilave ediliyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Tabii, tabii, ikiz olursa birer ay daha ilave edilecek.

BAŞKAN - Öyle mi? Tamam, ben o kısmını kaçırmışım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Birer ay daha ilave edilecek.

Şimdi, 3'üncü çocukta da yine aynısı geçerli.

Şimdi, çocuk olduğu için söylüyorum -geçen burada söyledim, siz, yani, arkadaşlar belki hatırlayacaklardır- eskiden ataerkil aileler vardı, baba erkil aileler vardı. Şimdi -bir aile konferansında yıllar önce dinlemiştim- çok güzel bir kavram geliştirildi, zannediyorum bir İngiliz söyledi bu kavramı, dedi ki: "Velet erkil aileler var, yani, aslında çocuklara göre kendisini planlayan aileler var."

YUSUF BEYAZIT (Tokat) - Torun erkil var Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bir de torun erkil var, dedeler için.

Şimdi, burada bu gayet buna ait düzenlenmiş. Tabii, şu var: Ben yine burada bütün bu düzenlemelerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına ait bölümlerindeki etki analizlerini söyledim sunuşumda, yani, bize ne kadara mal oluyor. Aslında diğer etki analizlerinin de söylenmesi lazım, bu, doğru ama bütün maliyetlerini tek tek ortaya koydum. Çok takdir edersiniz ki bir taraftan bu, temel bir hak ama bir taraftan da biz bütçe gelir-gider dengemizi ona göre ortaya koymak durumundayız.

10'uncu maddeyle ilgili sizin söylediğiniz: "Niçin böyle bir değerlendirme var?" Bu, hakikaten kritik bir soru, yani, niçin kritik? Yani, kritik, Bakanlar Kurulu bu hakkı kendisine alıyor. Tam da bizim tahmin ettiğimiz gibi -benim de bilmediğimiz bir şeydi bu- Sağlık Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığının talebi üzerine bu hüküm konulmuş. Stratejik veya ihtiyaç duyulan birtakım personelle alakalı -hemşire, öğretmen- ve bu planlamanın aksaması veya aksamaması üzerine konulmuş.

Şimdi, bakın, her kurumun...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bunu kullanamıyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Hayır, hayır, her kurumun... Bu illaki böyle bir şey değil ki. Yani bunu kullanma hakkı veya kullanmama hakkı kendisindedir. Kullanabilir, kullanmayabilir, bunların çok...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Siz o hakkı vermeyebiliyorsunuz vatandaşa.

BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Tercih hakkı yok.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yok, yok. Ama Bakanlar Kurulu kendi inisiyatifini alıyor zaten.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Evet.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yani Bakanlar Kurulu bunu kullandırılmayacak diye bir şey söz konusu değil ki.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Ama yani biz iyi niyetli olamayız Sayın Bakan, siz gidersiniz başka bakan gelir.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Şimdi, bakın, çok olağanüstü durumlar oluşursa... Bu, bugünlük bir tedbirdir. Hemşire ve doktor sayımızda neyle karşılaştığımızı siz de biz de biliyoruz, yani aynı ülkede yaşıyoruz. Bu insan kaynağı konusunda aynı sonuçları hepimiz değerlendiriyoruz. Burada bu iki kurumun bu talebi üzerine ama illaki bu olacak, bu böyle gerçekleşecek... Ya, ne olursunuz, yani birtakım uygulamalarımızda muhakkak ki siz eleştiri hakkını ortaya koyabilirsiniz de birtakım uygulamalarımızı bazen görerek... Ve bunları da neticede insanlar yapıyorlar. Onların başında da sizin benim gibi bir anneden doğmuş, bunun sorumluluğunu ve sürecini bilen insanlar var. Yani bizim daha çok inisiyatif tanımamız lazım. İnisiyatif tanımak çok anlamsız bir şey değil. Genel çerçeveyi belirlersiniz, kısmen inisiyatifler tanırsınız, bu da çok doğrudur ve doğaldır da yani. Onun için çok eleştirilecek bir tarafı olduğunu düşünmüyorum ama siz de eleştirebilirsiniz.

Onun dışında, "Niye şeye altı yüz gün de öteki tarafta değil?" sorusu vardı. Onu şöyle ayarlamış olabilirler, çok mantıklı da zaten, zannediyorum aynı cevap da gelmiştir, gelecektir. Memurun tam asil memur hakkı elde edecek süreyle işçinin o sürecini birbiriyle denkleştirip böyle bir tablo ortaya koymuş olabilirler.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Biri bir yıl, biri üç yıl Sayın Bakan, ben ona da baktım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yok, yok, altı yüz gün, üç yıl değil. "Bir yıldan az, iki yıldan çok olamaz" diyor ya, belki onu şey yapmıştır, "bir yıldan az, iki yıldan çok olamaz" diyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - O zaman baksınlar, değilse eşitlesinler arkadaşlar.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bir de işsizlik maaşını kazanmayla ilgili bir zaman dilimi var ya, o da altı yüz gün işsizlik ödeneğinden yararlanması için gereken süredir, onu da gözeterek bir süreç ortaya koymuşlar.

Onun dışında, tabii, burada, süt izniyle şu andaki yarım maaşlık karşılaştırmayı yaptınız. Yani ikisinin arasında ölçek olarak büyük bir fark var, bu çok açık yani, ikisinin arasında. Birisi bir buçuk saat, birisi de yarım gün. Yani çok fark var. Bunun birbiriyle kıyas edilmeyecek kadar çok olduğunu düşünüyorum.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Brüt değil Sayın Bakan. İşsizlik sigortası, asgari ücretin üçte 2'sini ödüyor memura.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Brüt asgari ücretin...

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Üçte 2'sini ödüyor. Yani maaşı 4 bin lira olan bir kadını hesaplasınlar kârlı çıkıyorsa konuşalım ya da 4 binin üzerinde olan bir kadını. Az bir rakam değil.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Aradaki farkı hesaplamak lazım, burada haklısınız.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Hesaplamak lazım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ama aradaki farkın çok yüksek olduğunu göreceğiz hesaplayınca da.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yani bu farkın çıkmasıyla analara çok büyük şey getirmiyorsunuz, onu demek istiyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yok, getiriyor, getiriyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Eğer yapacaksanız, o zaman... Mesela süt izninin de bir saate, yarıya indirilmesi...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Analara getiriyor, ebeveynlere getiriyor, erkeklere de getiriyor.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Yani muhakkak getiriyor da sizin anlattığınız gibi değil, onu anlatmak istiyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Peki.

Şimdilik çok teşekkür ediyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bir şey sorabilir miyim Sayın Bakan?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Buyurun.

MUSA ÇAM (İzmir) - Benim iki küçük sorum vardı.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Buyurun.

MUSA ÇAM (İzmir) - Bunlardan bir tanesi, Hükûmet Sözcüsü Sayın Numan Kurtulmuş, Suriyelilere istihdamla ilgili izin verileceğini açıkladı. Bildiğimiz kadarıyla, şu ana kadar 7 bin küsur Suriyeliye çalışma izni verildiğiyle ilgili, geride kalanlarla ilgili bir düzenleme yapılacağıyla ilgili açıklamayı yaptı Sayın Numan Kurtulmuş, bir.

İkincisi, bu özel istihdam büroları ve esnek çalışmayla ilgili birtakım duyumlar var. Bununla ilgili çalışma hangi noktadadır, onu öğrenmek isterim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım buyurun.

İkincisinden başlayayım isterseniz. Esnek çalışma, uzaktan çalışma yani bizim bu tele çalışma, evden çalışma dediğimiz çalışma yöntemi ve bunları geçici iş ilişkisinde tamamlayacak özel istihdam büroları... Zaten özel istihdam büroları var ama bu geçici iş ilişkisini kurabilecek... Aslında, geçici iş ilişkisi de var İş Kanunu'nda ama birçok süreci de bununla beraber buluşturacak bu çalışma konusunda bizim Reform ve Eylem Planı'mızın üç aylık dönemi içerisinde taahhütlerimizden bir tanesidir.

MUSA ÇAM (İzmir) - Buna "reform" demeyelim de "çalışanlara hazırlanan bir tuzak" diyelim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bu, sizin yorumunuz.

Şimdi, bu konuda biz bir çalışma başlattık kendi Bakanlığımızca, bunu tartışıyoruz. Yani daha önce de biliyorsunuz Meclise kadar inmiş bir çalışma da var. Meclise kadar inmiş bir çalışmayı, bununla beraber daha ne olabilir? Şu anda masada, bu konu tüm taraflarca, hem üçlü danışma hem biraz önce bahsettiğim teknik çalışma grupları tarafından, tüm tarafların katılımıyla hazırlanmaya çalışılıyor.

MUSA ÇAM (İzmir) - Kıdem tazminatı dâhil mi?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Yok, kıdem tazminatı daha sonraki mesele ama öncelikli mesele, daha ziyade esnek çalışma, uzaktan çalışma ve özel istihdam bürolarıyla ilgili meseledir.

Tabii, bu kıdem tazminatı konusunda da hem Sayın Cumhurbaşkanımızın hem de Sayın Başbakanımızın özellikle hassasiyetleri var, tüm taraflarla bu görüşülecektir, herkesle görüşülecektir diye. Ama şunu söylemek istiyorum: Suriyelilerle ilgili, Türkiye'de Aralık 2015 tarihi itibarıyla 2 milyon 411 bin 500 Suriyeli var. Yani bizim bugün misafirimiz olan ve onları bütün dünyanın da takdir ettiği bir şekilde kucakladığımız Suriyeli kardeşlerimiz var.

Tabii, bazı illerde yoğunlar, yani bu rakamlarla şu anda sizi yormak istiyor değilim. Ama özellikle bunların geldikten sonraki istihdam etkilerini TÜİK rakamları üzerinden araştırdık, arkadaşlarımız birçok araştırma yaptılar. Bu Suriyeli kardeşlerimiz geçici koruma statüsünde. Yani bunların statüsüne benzeyen bir statü yok Türkiye'de. Bu da şu demek: Kitlesel olarak sınırlarımıza gelen insanlara verilen bir statü, bu, geçici koruma statüsünde. Fakat bu geçici koruma statüsü almadan evvel bu olaylar başladığında -yani Nisan 2011 tarihinde başladı bu olaylar- hemen pasaportlarıyla gelen insanlara da Çalışma Bakanlığımız çalışma izni verdi. Bunların rakamı da yine 7.500-7.600 civarında, zannediyorum 7.651 civarında bir sayı şu ana kadar. Günlük olarak değişmiyor çünkü, o süreç içerisinde verilmiş.

Yine, çok doğaldır ki, siz de biz de biliyoruz, bu kardeşlerimiz, Suriyeli gelen kardeşlerimiz birtakım yerlerde çalışıyorlar. Tabii, burada bir kayıt dışılık söz konusu, işletmeler arasında rekabet problemi de oluşuyor. Çünkü bunların bir kısmı... İşletmeler çok doğal olarak bütün vergi yüklerine katlanarak üretim yapmaya çalışıyor. Bir kısmı Suriyeli kardeşlerimizle... Biz bununla ilgili çeşitli tedbirler almaya çalışıyoruz. Ama neticede ortada bir vaka var:

1) Bu kayıt dışını ortadan kaldırabilmek.

2) İşletmeler arasındaki bu rekabeti bir şekilde adil bir seviyeye ulaştırabilmek.

3) Bunlar, bilmiyorum OECD'nin rakamını görebilme fırsatınız oldu mu ama birkaç ay önce yayınladığı bir belgede Türkiye'nin 0,8-0,9 arasında, yani gayri safi hasılasının 0,8-0,9 arasında. Onların rakamlarına göre 7; 7,5; 8, bizim rakamlarımıza göre de 9 milyar dolar civarında bizim Suriyeli kardeşlerimize bir harcamamız, katkımız var. Şimdi, bunların çalışmalarının kendine ait getireceği muhakkak bir katkı olacaktır. Bunun da bize, yani Türkiye'nin biraz önce söylediğim harcamaya olan da pozitif yönde bir katkısı olacaktır. Tabii, bu yönetmelikle ilgili çalışma son aşamasına geldi, prensip olarak böyle bir noktada.

Buradaki kritik eşikler şunlar:

1) Bir kere, bugünkü sosyal güvenlik sistemimiz içerisinde olacaklar. Bu ne demektir? Yani, bugün asgari ücretle çalışıyorsa bizim vatandaşımız, eğer geçici koruma statüsünde çalışan bir vatandaş varsa o da aynı statü içerisinde çalışacaktır. Yani, bir maaş farklılığı söz konusu olmayacak. Bu zaten bizim kanunumuza da aykırıdır.

2) Bunlar şu anda mukim oldukları iller var veya İçişleri Bakanlığımızın ortaya koyacağı ve onların ikametlerine göre belirledikleri bulunan illerde çalışabileceklerdir. Bu da çok doğaldır.

3) Bu şarttan istisna, mevsimlik tarım işçileridir, hayvancılıkla uğraşanlardır. O da valiliklerin inisiyatifindedir. Yani, valilikler mevsimlik tarım işçileri konusunda bu inisiyatifi yine ilgili bakanlıklar nezdinde kullanabileceklerdir. Bu şu demek değil: Herkes çalışacak. Hayır. Buradaki kontrol tamamıyla Çalışma Bakanlığındadır, buradaki asayişle veya diğer meselelerle ilgili kontrol ve yetki İçişleri Bakanlığındadır yani bu çalışma izinlerinin kaldırılmasına yönelik veya bu çalışma izninin kısıtlanmasına yönelik bu kotalar. Bir de, başka bir kota, kısıt daha var, o da şu: Bir iş yerinde çalışanların yüzde 10'u kadar olacaktır. Eğer orada bir açık iş söz konusuysa, oluşmuşsa -bunun süresi üzerinde de konuşuyoruz- bu açık iş diyelim ki belli bir süredir geliyorsa bu kota esnetebilecektir ama bir kişi, bir işletme açık işe başvuruyor, bundan bir sonuç alamıyor... Yani, burada biz hem iş-yaşam dengesini hem de mevcudu bir şekilde tam anlamıyla gerçekle örtüştürebilecek bir çalışma biçimi ortaya koyduk diye söyleyebilirim. Bilmiyorum şey yapabildim mi?

MUSA ÇAM (İzmir) - Uzun bir konu, tartışılması gereken bir konu.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Doğru söylüyorsunuz.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir de Sayın Paylan tek bir soru sormak istiyor, ondan sonra hemen...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Sayın Bakan, şu kıdem tazminatıyla ilgili...

Şimdi, gündeme geldi artık ve toplum kesimlerinin, özellikle çalışan kesimlerin, sendikaların ciddi kaygıları var. Hani, şu anda hep torba yasa getiriyorsunuz ve üzerinde ciddi tartışamadan pek çok konuyu geçiriyoruz. Bazı hatalar da olabiliyor, düzeltmeye çalışıyoruz hep beraber el birliğiyle.

Şimdi, kıdem tazminatı konusu hayati bir konu ve bununla ilgili nasıl bir usul yani tartışma usulüne ne öngörüyorsunuz, bunlar belli mi? Yani, sendikalardan, toplum kesimlerinden, siyasi partilerden görüş alma konusunda nasıl bir usul belirleyeceksiniz? Sonra, Meclise bunun temel bir yasa olarak geleceğine dair bir taahhütte bulunur musunuz? Çünkü, bu torba yasanın bir parçası olmamalı, yalapşap bir şekilde çıkmamalı, geniş geniş tartışılmalı. Yani, bununla ilgili bir öngörü verin, toplum kesimleri rahatlasın, biz de rahatlayalım. Çünkü bir anda geliyor tasarılar ve tartışamıyoruz üzerinde.

BAŞKAN - Sayın Paylan, bizim bu kadar çabamızı, çalışmamızı da "Yalapşap." diye böyle çukura attınız ya vallahi üzüldüm yani.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Ama yalapşap.

BAŞKAN - Neyse, yapacak bir şey yok.

Sayın Bakan, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Öncelikle, bu günün başlangıcında -zannediyorum saat 11 gibiydi- yaklaşık bir iki-iki buçuk saat sizin de bugün bahsettiğiniz bir usul tartışması yaptık, biz de istifade ettik. Kıdem tazminatıyla ilgili de daha önce bilgi verdim ama vereyim. Şu anda hangi noktadayız? Gerek biraz önce bahsettiğim esnek çalışma, uzaktan çalışma, tele çalışma, evden çalışma ve özel istihdam bürolarıyla ilgili gerekse de kıdem tazminatı konusunda daha önce de yapılmış çalışmalar var. Yani, yine, mesela 2001'de yapılmış, o günkü Hükûmet tarafından, hatta o günkü bütün sivil toplum örgütleri, sendikalar, sendikaların temsilcileri, ondan sonra yapılan çalışmalar, üst üste yapılan çalışmalar var. Tabii, bunlar çalışma hayatı açısından ve sosyal güvenlik dengesi açısından çok kritik konulardır, biz de bu çerçevede bakıyoruz. Bunu biz reform eylem programımızda ortaya koyduk yani birinci söylediğim meseleyi üç ay içerisinde, yine ikinci söylediğim meseleyi bununla beraber ardışık bir şekilde burada tartışacağımızı. Buna bir kısıt da Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız getirdiler "Bunları toplumun özellikle ilgili kesimlerin tamamıyla tartışacaksınız." dediler, biz de öyle bir yol ve yöntem başlattık ve üçlü danışma meclisimiz vardı. Aslında buna kamu personel rejimini de ekleyebiliriz yani o da biraz daha uzun erimli olabilir ama bu da bizim önümüzde konuşmamız gereken, burada da bu konuda, bunun değişmesi konusunda olumlu eleştirilerin olduğu -belki olumsuz eleştiriler de var ama şu ana kadar ben olumlu eleştiri duydum- önemli bir konu başlığı, önemli bir dosya. Bizim üçlü diyalog grubumuzun vardı, ayın 6'sında toplandık işçi, işveren ve Hükûmet, kamu olarak ve yaklaşık herhâlde ucu açık da bir toplantı yaptık altı-yedi saat, sekiz saat sürdü "Önceden ne konuştuk, şimdi ne konuşuyoruz?" diye. Biz, toplantıyı domine etmedik yani "Biz şöyle bir öneri getiriyoruz." demedik ama "Avrupa'da, Hollanda'da şöyle, Amerika'da böyle, İngiltere'de böyle, Almanya'da böyle, dünyanın diğer ülkelerinde yani bizim biraz daha örnek alıp tartışabileceğimiz ülkelerde böyle." dedik. Bizim bugünkü genel durumumuz şu, sadece bir rakam vereyim Garo Bey: 2015 yılında bizim şu anda 4/A'lı toplam çalışan sayımız 13 milyon 990 bin, 14 milyon diyelim yani toplam. Sizin için de kritik bir rakam olacağını, bütün arkadaşlarımız için de kritik bir rakam olacağını düşünüyorum. 2015 yılında işten çıkış bildirgesi sayısı 16 milyon 550 bin. Şimdi, çalışandan daha fazla bir işten çıkış söz konusu. Şimdi, bu bir mevcut durumun hâli. Bunu nasıl tartışırsak tartışalım herkes buna bir tarafından farklı bir şey söyleyebilir ama bu bir mevcut durum, bu önemli bir şey. Bu şöyle yükseliyor yani: 10, 12, 14, 16. Yani, böyle yükselen bir grafik ortaya koyuyor. Biz bütün bunları, bütün rakamları... Bu, sadece Hükûmet olarak bizim meselemiz değil ki, bu, bir Türkiye meselesi. Bunun bir işçi tarafı var, bir işveren tarafı var, bir yüklenicilik tarafı var, bunun bir de ülke tarafı var.

Şimdi, buradan birisi diyor ki: "Efendim, bütün çalışanların parasını, kıdem tazminatını devlet ödesin." Ya, orada birisini bir işveren çalıştıracak, o onun hakkını bir şekilde vermeyecek veya iflas edecek adam, işleri düzgün gitmeyecek, 300 kişilik bir fabrika kapatılacak, ertesi sabah gelenlerin tamamı bakacaklar ki "Bizim bütün haklarımız gitti." sonra devlet diyecek ki: "Ben bunun ödeyeyim." Şimdi, birey-vergi-devlet ilişkisinde böyle bir ödeme yok. Bizde öyle bir ödeme yok. Ama biz bunu bir sosyal hukuk devleti çerçevesinde oturup düşünmeliyiz. Biz bunu ne yapabiliriz, biz bunu nasıl doğru bir yola evirebiliriz, neler gerçekleştirebiliriz? Ha, buna yani şöyle bakmıyoruz: İnsan, ekonomik bir aktör değildir sadece. Yani insana ekonomik bir aktör olarak bakarsak eğer buradan çıkamayız, böyle bir şey değil. Yani şuraya bir girdisi var, şuradan bir çıktısı var diye bakmıyoruz. Şöyle de bakmıyoruz: Efendim, bu sadece bir iş güvencesinin tesisidir. Sadece böyle de bakmıyoruz. İş güvencesi elbette önemli yani insanların rahat yaşayabilmesi için. Ama özel sektörde çalışanlar da bilirler, iş verenler de bilirler, sadece bunun üzerinden yürümüyor bu mekanizma. Öyle insan vardır ki sabah iş yerine girdiğinizde bir iş veren için hayatında vazgeçemeyeceği bir adamdır. Bu, bazen bir bekçidir, bazen bir çaycıdır, bankaya gönderebileceğiniz bir kişidir yani onun dışında başka kimseyi gönderemeyebilirsiniz. Bu, bir alışkanlık, güvenme-güvenmeme meselesi de değil. Yani bu, iş-yaşam dengesinin ve çalışma hayatındaki bu sürecin en önemli meselelerinden bir tanesidir ama biz devlet olarak bundan sorumluyuz, siz de sorumlusunuz. Yani bu adamın çalıştığı dönem içerisinde elde ettiğinin karşılığının onun adına bir yerde birikmesinden sorumluyuz. Bunun farklı semptomları var, ben burada açmak istemiyorum. İş verenler bugüne kadar ne ödemişler, ötekiler ne ödemiş; yukarıdan aşağıya, bunu hep beraber ortaya koyup kimseyi de rencide etmeden bunun bir çözümünü arayıp bunu ortaya koyacağız. Bugün İşsizlik Fonu diye Türkiye'de olan bir şey var ve bundan hepimiz memnunuz çünkü işe yarıyor, birçok anlamda işe yarıyor ve biz bundan sonuç alıyoruz. Ha, özellikle, birtakım endişeler var, mesela işçi kesimi, "Fonları çarçur ettiniz." diyor. Bunu sadece bize söylüyor değil.

MUSA ÇAM (İzmir) - Çarçur değil de amacının dışında kullandınız. GAP'a 10 milyar lira aktardınız, bu gerekli olabilir ama...

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bakın, Tasarruf Teşvik Fonu için bahsediyor, ondan sonra, KEY'ler için bahsediyor, birçok şey için...

MUSA ÇAM (İzmir) - Kötü bir imaj var yani fonlarla ilgili.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - ...diyor ki: "Bu, yanlış olmuştur." Burada bir haksızlık yok, biz bunların hepsini Hükûmet olarak zaten ödeyerek geliyoruz yani bu şeyi kapatmaya çalışıyoruz ama bu imaj oluşmuş Türkiye'de. Ben işçi sendikalarını niye böyle bir imaj oluşturdunuz diye bir sorgulama içerisinde de olamam, doğru da değil zaten. Ama işte, "Kim yönetecek?" Ya, hep beraber yönetilsin, kim yönetecekse yani. Bunun içinde işçi de olsun, kararını da versin, söylesin de. Yani burada da bir ön yargı yok, her şey masanın üzerinde ama buna ihtiyaç var; buna ihtiyaç var, bu tartışılacak. Yani ben bu tartışmalarda hem toplumun bütün kesimleriyle hem siyaset mekanizmasının tamamıyla hem iş verenlerimizle hem sendikalarımızla, işçilerimizle, hemen hemen toplumun bütün kesimleriyle tartışılarak bir sonuç oluşacağını düşünüyorum. Ama işin şu anda bu konuda başında sayılmayız çünkü bizden önce çok tartışması olmuş bu işin yani hazır hazır dosyalar var.

MUSA ÇAM (İzmir) - Ama Sayın Bakan, bakın, 2009 yılından beri Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmıyor. 2010 yılında Anayasa referandumu yaptınız ve bununla ilgili tüzük, yönetmelik ve kanun düzenlemesi yapılması gerekiyordu.

BAŞKAN - Düzenlemeyi yapacağız, evet.

MUSA ÇAM (İzmir) - 2009'dan beri Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanmıyor. Biz mi yapmıyoruz bunu, Hükûmet biz miyiz yani? Niye yapmıyorsunuz? Elinizi kolunuzu bağlayan mı var, ne oldu yani?

BAŞKAN - Düzenleme geldi, kadük oldu, yenileniyor şimdi, inşallah bu dönemde yapacağız.

Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Ben çok teşekkür ediyorum, çok sağ olasınız.

Hayırlı olur inşallah.