Komisyon Adı | : | (10/983,984,985,986,987,988) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
Konu | : | Prof. Dr. Candan Gökçeoğlu'nun, kazanın yaşandığı İliç maden sahasının şev stabilitesi, jeoteknik açısından durumu, benzer kazaların önlenmesi için yapılması gerekenler ve sürdürülebilir madencilik hakkında sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 28 .05.2024 |
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Değerli Hocam, sevgili meslektaşım; öncelikle sunumunuzdan dolayı çok teşekkür ederiz.
Biz aşağı yukarı 7 oturumdur burada hem hocalarımızı hem kurumlarımızı dinliyoruz bir de yerinde inceleme de yaptık tabii, Erzincan İliç'te. Sahada yerinde yaptığımız inceleme sonrasında da gördüğümüz şu ki hiçbir sorumlu yok, sorumluluğu üzerine alan hiçbir kurum yok, şirketi henüz dinlemedik ama muhtemelen şirketin de sorumluluğu olmayacak bu olaydan ama sonuçta bir olay vuku buldu.
Şimdi, tabii, siz de ifade ettiniz; bu yığın liçi yapılmadan öncesinde bir proje hazırlanması gerekiyor ve bu projenin de mutlaka denetlenmesi gerekiyor; bir kere sahaya uygun mu, değil mi, o projenin de kontrolü gerekmiyor mu? Hani, tamam, bir proje sundunuz ama o proje o sahaya, jeolojik dokuya, o jeolojik yapıya uygun mu yoksa adrese teslim bir proje mi yapılmış? Bunun denetim mekanizması Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından mı yoksa Enerji Bakanlığı tarafından mı kim tarafındansa mutlaka o projenin de bir kere kontrolden, denetimden ve onaydan geçmesi gerekiyor bana göre yani o liç yığının başlamadan önce hazırlanmış projesi için söylüyorum.
Şimdi, onunla ilgili yapılması gereken jeoteknik çalışmaların yapılıp yapılmadığı konusu; işte Amerikalı şirket tarafından öyle bir proje yapılmış. Tabii, çalışma sırasında da yani üretim esnasında da bu denetimlerin yani gerçekten projeye uygun mu bu yığılmalar yapılıyor yapılmıyor buna dair bir denetim mekanizması işletilmemiş gördüğümüz kadarıyla. Sizin ifade ettiğiniz gibi, işte, 600, 300 ve 1.000 metrekarelik yığılmalar meydana gelmiş ve yenilme oluştuktan sonra insanların da hayatını kaybettiği bir olay. Yani birinci aşama proje esnası; iki, çalışma sırası. Çalışma sırasında bir denetim mekanizması gözlemleyemedik ve sorumlu gözlemleyemedik en önemlisi yani ne Enerji Bakanlığı üzerine alıyor ne Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı üzerine alıyor. Üçüncü konu ise işçi sağlığı ve güvenliği konusu. Burada da mesela çatlaklar oluşuyor, belli çatlaklar emare veriyor bu liç yığınının kayacağına dair, bunun da ne şirket tarafından ne de Bakanlık tarafından denetimi yapılmadığı için -özellikle Çalışma Bakanlığının belki burada devreye girmesi gerekiyor- yine bu alan boşaltılıp güvenliğin sağlanması gerekirken buna dair de bir çalışma yapılmıyor. Yani, dolayısıyla ortada kalmış bir durum var. Yani birkaç mühendisi, orada ücretli çalışmak zorunda olan, ne yazık ki o maaşa muhtaç -muhtaç demeyelim de- mecburen orada çalışan birkaç mühendisi alıp içeriye koyduğumuz zaman bu olayın sorumluluğundan kurtulamıyoruz. Ya, iki deprem komisyonunda da yer aldım, oradaki gözlemim de aynı şey, bir iki inşaat mühendisi ya da jeoteknikçi gözaltına alınıyor ve bütün sorumluluk o iki çocuğun, üç çocuğun ya da kaç mühendis varsa onun üzerine bırakılıyor ve hiçbir kurum bu konuda üzerine bir sorumluluk almıyor ve bundan da ne yazık ki ders çıkarmıyoruz. Yani acaba olması gereken -siz de gerçi, proje kısmında kısmen önerinizi söylediniz ama- bir sigorta firmasının gerek madenlerde gerek yapı denetiminde gerek... Yani depremlerle ilgili de bu sorun çünkü karşımızda, afetlerle ilgili... Bir sigorta firmasının bu işi başından sonuna kadar... Çünkü siz eğer bir yerde hasar varsa ve bunu ödeyecekseniz iyi kontrol edersiniz, denetimini iyi yaparsınız, projesi doğru yapılmış mı diye bakarsınız. Ha, dünyadaki örnekleri nedir bilmiyorum ama Sayın Hocam, size sormak açısından bunu ifade ediyorum. Acaba sigorta firmalarının bu konuyu proje bazı yani öncesi, sırası ve sonrasında denetleyen bir mekanizma var mı, böyle bir mekanizmanın dünyada örnekleri var mı onu bir sormak istiyorum, bir.
İkinci sorum da: 60 milyon ton mu bu? 60 milyon tondan fazla bir yükün sırtta yatay deformasyona uğradığını ifade ediyorsunuz ve dolayısıyla "Taşıdığı yığın liçinin stabilitesine negatif etkisi kaçınılmaz." demişsiniz burada. Acaba o sırtın şevlerle bu üzerine yığılan yığın liçinin stabil hâle gelmesi için yatırılması uygun olabilir miydi; buna dair bir incelemeniz oldu mu? Bilemiyorum, onu sormak istedim. Bu sağlanabilir miydi? İncelemeniz sırasında... Yani daha yatım vererek o şeve, yamaca bu sağlanabilir miydi?
Yine, "35 ve 37 derece içsel sürtünme açısı dikkate alınmıştır." diyorsunuz, 400 metreküplük yenilmenin meydana gelmiş olduğundan bahsediyorsunuz. Bu ölçümler normal koşullarda düzenli olarak yapılmalıydı muhakkak, o içsel sürtünme açıları muhakkak yapılmalıydı. Siz araştırmalarınız esnasında neden yapılmadığına dair bir yanıt alabildiniz mi? Neden bu içsel sürtünme açılarının hesaplamaları dikkate alınmadı?
Ve yine, nem içeriğinin normal değerleri konusunda, normal değerler ne olmalı? Yani burada aşırı sulama, yağışın dışında aşırı sıvı enjeksiyonu yapılması bu hareketi etkilemiş midir, tetiklemiş midir, doygunluğu artırarak orada o şev stabilitesini etkilemiş midir? Ve bunun jeoteknikte bir standardı var mıdır yani madenler için bu liç yığınında bu sıvı yoğunluğunun ne kadar olması gerektiğine ilişkin bir çalışma var mıdır?
Bir soru daha izninizle sorayım Hocam: Aktif olmayan bir fay olduğu ifade edildi bize saha gözlemlerimiz sırasında. Yani bir fay var Sabırlı Deresi boyunca ancak bunun aktivitesini yitirdiği çünkü Sabırlı Deresi içerisinde kalın bir kil olduğu ifade edildi. Buna dair bir çalışmanız oldu mu sizin bir de bunu sormak istiyorum.
Çok teşekkür ederim.
PROF. DR. CANDAN GÖKÇEOĞLU - Teşekkür ediyorum Sayın Vekilim.
Sondan başlayayım, geriye doğru gideyim.
Şimdi, benim sahada gördüğüm şu: Kalın bir kil de olsa genç bir faya işaret eden bir sürü morfolojik yapı var orada yani bir "trench" çalışmasıyla -hatta o da bir şans- kalın bir kil olduğu için buradaki fayın aktivitesi konusunda kolaylıkla bilgi elde edilebilir. Ben paleosismolog değilim, bunu paleosismologlar bir iki tane "trench"le kolaylıkla söyleyebilirler ama benim yüzeyden izlenimim şu: Aktif olduğuna dair ciddi morfolojik yapılar var orada.
İkincisi, su içeriği... Şimdi, işletme sırasında buraya daha fazla su veremezler çünkü vermeleri onlar için iyi bir şey değildir, belli bir oranla vermek zorundalar, daha fazla verirlerse orada kullandıkları çözücüler zaten çok pahalı şeyler. O yüzden, gereksiz yere oraya daha fazla vermeleri daha çok altın alacakları anlamına gelmiyor. O yüzden daha fazla verdiklerini ben düşünmüyorum mevcut sistemde -düşünmüyorum diyorum, bunu ısrarla vurgulayayım- ama mesela böyle bir yığın liçinin stabil kalabilmesi için yüzde 30'u pek aşmamanız gerekir su içeriğinde, o da malzeme karakteristiklerine bağlı olmak üzere... Mesela yoğun kil olsa su içeriği çok daha yükselebilir, yüzde 60'larda, 70'lerde, 80'lerde çok rahat stabil kalabilir ama bu daha gevşek bir malzeme; dolayısıyla burada yüzde 30'u aştığınız zaman artık malzeme oynamaya başlar.
Son sorunuza gelecek olursak... Şimdi, sigorta sistemi var; inşaatlarda da var, mesela tünellerde, barajlarda, hatta baraj gibi yapılar bittikten sonra da ciddi sigorta sistemleri var ve prim ödüyorsunuz ancak siz riski artırdığınız zaman ödediğiniz sigorta primleri öyle bir hâle geliyor ki kazanacağınızın 3 katını, 4 katını sigortacılar sizden istemeye başlıyor ve hele ki özellikle bu 6 Şubat depremlerinden sonra Türkiye'deki birçok büyük firma ya da proje sigorta yaptıramama şeyine geldi, bu HES'lerde falan ciddi problemler oldu -hatta birkaç tanesine ben de gittim, birkaç barajın şeyini ben de çalıştım- anormal yüksek rakamlar istemeye başlıyorlar. Doğrudur, vardır bunu madencilikte tamamına uygulayamazsanız bile belli kritik işler için bunu uygulamak mümkün olabilir ama dediğim gibi madenciliği imkânsız hâle getirebilecek kadar yüksek primlerle de karşı karşıya kalabilirsiniz, çok yüksek prim istiyorlar yani mesela onu barajlarda gördüm.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Bunu kamunun denetlemesi gerekiyor, kamu denetimi o zaman bu.
PROF. DR. CANDAN GÖKÇEOĞLU - Çünkü bunu getirdiğiniz zaman bir de tabii şey var, her hâlükârda... Diyelim ki sizin orada yenildi, sigortacıya diyorsunuz ki: "Gel, paramı öde." Geliyor, size yüz tane birden "Yahu, şunu eksik yapmışsın, bunu bilmem ne yapmışsın..." Ondan sonra, senelerce sizi süründürüyor parayı ödemek için. Dolayısıyla yatırımcı veya işletmeci haklı olarak bu işlere girmekten de biraz çekiniyor yani depremdeki bir evin ya da bir binanın şeyine benzemiyor çünkü orada bileşen ve karmaşık süreçler çok daha fazla.
Teşekkür ediyorum.
MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkürler, sağ olun.