KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Komisyon çalışmalarımızdaki tartışmalardan bir tanesi de bu kara para aklama. Yani Türkiye hakikaten de bir kara para aklama cenneti mi, değil mi, üssü mü; o tartışmalar oldu. Ancak bir gerçek var yani Türkiye'de çok ciddi bir şekilde kara paranın aklandığı gerçeği var, bu yadsınamaz bir gerçek. Peki, bu hâle nasıl geldik? Yani biz kendimiz yaptık esasına bakılırsa, arka arkaya varlık barışları çıkarttık, dünyanın her tarafındaki insanlara "Yeter ki parayı getirin, yüzde 1, yüzde 2 komisyonunu verin, getirdiğiniz zaman paranız ne kadar kirli de olsa tertemiz olacak." dedik ve ardından ne yaptık? Stok affı yaptık mesela. Bu stok affı sayesinde stoklarda olmayan mallar beyan edildi, daha sonra bunlar faturalarla satılmış gibi gösterildi, düşük vergilerle bu faturalar üzerinden de çok ciddi bir kara para aklanmış oldu. İşte, kamuoyunun yakından bildiği bu Dilan-Engin Polat olayları esasında bakılırsa bu buz dağının görünen yüzü.

Bir de tartışmalardan bir tanesi şuydu: İşte, bu uyuşturucu baronlarına, bu kara para aklayanlara, bu mafya liderlerine Türk vatandaşlığı verildi mi, verilmedi mi? Onun tartışması oldu. Esasında, evet verilmiş. Öyle 400 bin dolar da değil yani daha önce bu 250 bin dolardı, 250 bin dolara ev alan insanlara bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almak hakikaten de çok kolay. Şunu tartışmak lazım: Neden yani bu insanlar... Biraz evvel değerli milletvekilimiz "Kırmızı bültenle aranan birisine teknik olarak vatandaşlık vermemiz imkânsız." dedi. Olabilir yani sahte pasaportla gelmiştir, bir şekilde o 250 bin dolar parayı veyahut da 400 bin dolar parayı verip kendisi, çocuğu ve eşiyle beraber Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını alabilmiştir. Burada sormamız gereken şey şu: Neden Türkiye'ye geliyorlar? Çünkü önce paralarını bu ülkeye getirdiler, kara parayı bu ülkeye getirdiler. O zaman da biz söylemiştik, "Eğer biz bu varlık barışlarını arka arkasına getirirsek kara para ülkemize gelir, daha sonra da bu paranın sahipleri ülkeye gelir." dedik. Bence yaşadığımız olay tam olarak bu.

Burada en büyük problemlerden bir tanesi şu, biz şunu soramıyoruz: Yani "Nereden buldun?" diyemiyoruz. İşte, geçtiğimiz yıllarda o dönemki İçişleri Bakanı Soylu bir açıklama yapmıştı, "Tarihin en büyük uyuşturucu operasyonunu yaptık." demişti. Biliyorsunuz, bataklık operasyonu. 73 sanık vardı burada ve geçtiğimiz günlerde bu dava sonuçlandı ve bunların 72'si beraat etti. 7 ayrı kasada milyonlarca lira para bulunmuştu, mevduatlarda milyonlarca para bulunmuştu, yüzlerce silah ele geçirilmişti, yüzlerce tapu ele geçirilmişti ancak bu sanıkların hepsi beraat ettiler. "Peki, neden beraat ettiler?" diye sorduğumuz zaman yani bu kadar büyük bir paranın nereden geldiğini açıklayamadıkları hâlde "Açıklayamamaları kara para aklama suçunu oluşturmamaktadır." deniyor. Yani biz bu edinilen servetlere "Nereden geldi?" sorusunu soramadığımız müddetçe bu tip olaylarla karşılaşacağız ve bunun sonunda da Mali Eylem Görev Gücü, bildiğiniz gibi, bizi gri listeye aldı ve herhâlde önümüzdeki ay da yeni bir karar verecek. Burada özellikle muhalefetteki hatiplerin, milletvekillerinin kanaati, bu uzun zamandan beri herhangi bir regülasyon yapılmamış olan kripto varlıklarla ilgili alelacele gelmesinin sebebi haziranda vereceği karar öncesinde yapılmak istenmesini düşünmekteyiz.

Peki, bu düzenleme yeterli olacak mıdır? Anladığım kadarıyla olmayacak. Yani buradaki herkes de onu söylüyor, "Daha sonra ikincil düzenlemeler yapacağız." diyor. Benim burada bir sorum var. Yani neden biz bunu Bankacılık Kanunu gibi, Sigortacılık Kanunu gibi kod kanun hâlinde yapmadık? Esasında şu anki hâliyle bile biz bunu bir kod kanun hâline getirebiliriz, daha sonra yapılacak değişiklikleri bu kod kanun üzerinde yapabiliriz.

Bir de buradaki sıkıntılardan bir tanesi; bu raporlara, bu analizlere baktığımız zaman, 21 milyon müşteri varmış, bunların yaklaşık 10 milyonu bakiyeli müşteri ve 7 milyar dolarlık bir pazardan bahsediyoruz biz. Bu rakam Türkiye ölçeğine göre büyük değil mi? Yani 21 milyon müşteri, 10 milyon bakiyeli müşteri rakamı Türkiye ölçeğinde, 85 milyonun yaşadığı bir ülkede yüksek bir rakam değil mi? Bu kanunla SPK ne yapacak? İşte, buradaki aracı kurumları lisanslayabilecek.

Oğlumun başına gelen bir şeyden bahsetmek istiyorum. Büyük oğlum -iki üç sene önce zannedersem- bize dedi ki: "Baba, ben, bana ait olan altınları alacağım." İşte, sünnetinden kalan altınları vardı, verdik oğlana, aldı altınları. Aradan zaman geçti: "Oğlum, altın nerede?" "Yok." "Oğlum, para nerede?" "Yok." O filmdeki gibi. Altın da yok ortada, para da yok. Ne oldu bu? "LUNA" diye bir kripto para varmış, ondan almış ve şu anda sıfır, yok yani, şu an sıfır. Bizim para gitti, benim oğlanın para gitti.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Belki yükselir.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Yok, yok, sıfır; şu an elindeki cüzdanında gözükmüyor yani LUNA şu anda yükselmiş ancak bizim cüzdanda LUNA yok. Öyle bir durum var bizde.

Şimdi, evet, siz bu aracı kurumları lisanslıyorsunuz, saklayacak olan kurumları lisanslıyorsunuz SPK olarak. Peki, borsalarda işlem gören yani bu platformlarda işlem gören bu varlıkları lisanslama şansımız yok mu? Bu ve buna benzer; benim oğlumun yaşadığı gibi -ki bir sürü insan yaşamıştır- sıkıntıların yaşanmaması için bunun lisanslanması mümkün müdür? Bu SPK eliyle yapılabilir mi, yoksa farklı bir devlet otoritesine ihtiyaç var mı bu konuda? Bu konudaki görüşlerinizi almak istiyorum.

Bir de birazcık inceledik diğer ülkelerde nasıl diye; işte, bizim gibi davrananlar da var; işte, SPK veyahut da diğer kanunlarda yaptıkları düzenlemelerle bu işi yapanlar var veyahut da kod kanunla bunu yapanlar var ama hemen hemen hepsinde vergilendirme var. Yani burada -yapmış olduğumuz bu sohbetlerde- kurumlar vergilendiriliyor anladığım kadarıyla, şirketler, bu alım satım yapan şirketler vergilendiriliyor fakat şahıslar da yatırımcılar da herhangi bir gelir vergisine tabi değil. Bunun da bir gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Başka da sorum yok.

Teşekkür ederim.