KOMİSYON KONUŞMASI

SERVET MULLAOĞLU (Hatay) - Çok teşekkürler Sayın Başkan.

Zamanı gelmiş bir fikrin önünde hiçbir ordu duramaz. Evet, aslında gerçekten olağanüstü bir teknolojik altyapı var arkasında kripto paranın. Kendisinin piyasası değil, aslında kripto paralar -hepimizin bildiği gibi- 2008 ekonomik krizi sonrası merkezî finansman sistemine karşı çıkmış bir fikir ve "blockchain" teknolojisiyle, dağıtık defter kayıt sistemiyle oluşturulan muazzam bir teknoloji. Şu anda bile dünya borsalarında sadece kripto varlıklarda 2,5 trilyon doları aşan bir piyasa hacmi söz konusu. Dolayısıyla, bunun görülmesi ve ülkemizde de bir pay sahibi olunması gerekmektedir.

Düzenlenen kanun genel itibarıyla doğru bir şey; ilk defa kripto para varlıklarının hukuki tanımının yapılmış olması anlamlıdır, dolandırıcılığın önüne geçilmesi anlamlıdır ancak bu kanunda benim eksik gördüğüm birkaç husus var: Kanun değişikliğiyle eklenen 110/A maddesi, mevcut Bankalar Kanunu'nun 160 ve devamı maddelerinde düzenlenen zimmet hükümlerinden alınmıştır ancak 110/A maddesiyle getirilen düzenleme ile Bankacılık Kanunu'nun 160'ıncı maddesi hükümleri çelişmektedir. Bu çelişki şöyle ki: 110/A maddesinde öngörülen sorumluluk, kusur sorumluluğu olarak düzenlenmemiştir.

İkinci olarak, söz konusu maddede geçen "mensupları" ifadesi çok muğlak bir kavramdır; "yönetim kurulu başkanı ve üyeleri ile diğer mensupları" geçiyor. Bu, Ceza Kanunu'nda kanunilik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir, bu "mensupları" kelimesinin çıkarılması veya daha net ifadelerle tanımlanması gerekmektedir kanunda yoksa herkesi kapsar. Bu manada, cezaların kanunilik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.

Burada tabii, esas önemli çelişki, kripto para saklama yetkisi bankalara verilmiş kanun teklifinin 35/C (6)'ncı fıkrası gereğince. Dolayısıyla, burada, bankalar sakladığı için, Bankacılık Kanunu 160 hükmü mü uygulanacak, yoksa bu kanunun 110/A maddesi mi uygulanacak? Çünkü ikisi farklı hükümler getiriyor. Bu kanuna göre sekiz ile on iki yıl arası zimmetten oluşan bir ceza belirlenirken diğerinde altı ile on iki yılı arası. Dolayısıyla, buradaki çelişkinin ifadesi. Çünkü uygulamada mutlaka sorun yaratacaktır, hangi maddenin uygulanacağı ciddi bir sıkıntı olacaktır. Eğer bankaların bu hükmün dışında kalması ya da 5411 sayılı Kanun'un 160'ıncı madde hükümlerinin uygulanacağı kabul ediliyor ise bu kez de kripto varlıklarının bankalarda saklanacağı, platformların sadece alım satım emirlerinin gerçekleşmesi için teknik altyapı sağlayacağı göz önüne alındığında bu da ciddi bir sorun yaratacaktır.

Diğer bir sorun da 6362 sayılı Kanun'un 35/A maddesinde yapılan değişiklikle Türkiye'de kripto varlık ihracı kitle fonlaması mevzuatına tabi tutulmaktadır. Bu hükümden kripto varlık ihraçlarının kitle fonlama platformları üzerinden yapılmasının öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak hepimizin bildiği üzere, kripto varlık ihracı oldukça nitelikli bir teknik altyapı ihtiyacı göstermektedir. Hâlihazırda ülkemizde faaliyet gösteren kripto varlık platformlarının önemli bir kısmının kripto varlık ihracında bulunduğu göz önüne alındığında bu ihraçların sadece kitle fonlama platformlarına özgülenmesini yine doğru görmemekteyiz, bunun genişletilmesi gerekiyor. Türkiye'nin aslında "blockchain" teknolojisine önem vermesi... Tabii, bu kanun teklifi onu amaçlamıyor ama bundan sonraki kanun tekliflerinde de altyapıda kriptoyu özendiren, kripto varlıkların aslında Türkiye'de pay sahibi olmasını sağlayan mevzuata ihtiyaç var.

Ben bu kanun teklifini çok anlamlı ve gerekli buluyorum, emeği geçen bütün arkadaşlara teşekkür ediyorum.