OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Şimdi, Başkanım, asıl sıkıntıyı şöyle bir dakikada hülasa etmek istiyorum. Şirket yönetimi buraya gelmiş -ben tabii, bunun gelmesinin çok değerli olduğunu düşünüyorum- ama kendi idealleriyle gerçekleri yarıştırmıyorlar. Biz gerçekleri soruyoruz burada. Netice itibarıyla, gerçek yani her şey işte iyi tasarlanmış olsaydı, her şey iyi uygulanmış olsaydı zaten böyle bir yenilme söz konusu olmayacaktı. Dolayısıyla bizim burada sormak istediğimiz şeyler yani şirketin "şu yapılsaydı, bu yapılsaydı" meselesinde sizin sorduğunuz soru. Ne yapılacaktı ki bu iş olmayacaktı? Yani asıl mesele bu.

BAŞKAN ATAY USLU - Oğuz Bey, haklısınız. Biz soracağız, ikinci aşamada değerlendirmelerimizi tekrar söyleyeceğiz. Şirket cevaplarını verecek, tatmin olmayacağız, olmayabiliriz yani şimdiye kadar benim sorularımda da tatmin olmuş değilim bazı şeylere -daha ikinci sorudayız gerçi ama- ya, bu olacak, bu sürecin içinde olacak. Arada soru soralım, ben yalnızca usul açısından diyorum. Şimdi, arkadaşların şeyi var, tamam, arada ufak tefek sorular olacaktır. Biraz uzatmayalım bu konuyu, bir kısmını da şeye saklayalım... Mesela, biraz önce çevresel kirlilikle ilgili bir bölüm geçti, hani orası değerliydi. Bilirkişi raporunda ben de gördüm onu, mesela orayı hızlı geçmiş olduk; ikinci bölüme saklayalım, üçüncü bölüme saklayalım anlamında söylüyorum yoksa şey demiyorum. Biraz uzadı soru-cevap, bu sefer başka yere gitti. Bizim tabii, şirketin verdiği cevaplara da "Siz bu cevapları niye veriyorsunuz, niye vermiyorsunuz?" deme şansımız yok. Ancak şu var: Değerlendirme yetkisi bizde, raporu biz yazacağız arkadaşlar, zaten biz onun için bilirkişi olarak akademisyenleri dinledik, kamu kurumlarını dinledik, odaları dinleyeceğiz, firmayı da dinleyeceğiz. Netice itibarıyla, biz de kanaatimizi bir şekilde ifade edeceğiz bu sürecin sonunda.