Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
Konu | : | YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar'ın, Türkiye'deki tıp eğitiminin sorunları, tıp eğitiminin YÖK zaviyesinden nasıl göründüğü ve çözüm önerileri hakkında sunumu |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 11 .06.2024 |
SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) - Şimdi, Sayın Başkanım, aynı konuları tekrar etmemek babına girmek istemeyeceğim ama yani şu son konuda benim rektörlük dönemimde de böyle bir mağduriyet vardı. YÖK'ten yazı geldi ve biz inisiyatif kullanarak sanırım 13-14 arkadaşı mezun ettik yani bence bu belki bir yazının tekrarıyla çözülebilir. Ben Metin Hocamı da geçen hafta akşam aradım, o da hatırlattı bana yazıyı.
Ben başka şeylere değinmek istiyorum. Bu Ulusal Çekirdek Eğitim Programı'nda biz de zamanında görev aldık. Yüzde 20'lik değişim yapabiliyorsunuz, derslere eklemeler çıkarmalar ama tabii, çok standardın dışına çıkılamıyor bu ÇEP programlarında fakat burada şöyle bir sıkıntı var: Tıp fakültelerinin sayısının çok fazla olması nedeniyle ben mesela, Kocaeli ile Anadolu'daki bir üniversiteyi o zaman karşılaştırmıştım. Bizim iç hastalıklarında yan dallar dâhil 28 öğretim üyemiz varken endokrinde, hematolojide her bölümde de 3'er hoca olmasına rağmen Anadolu'daki üniversitelerde iç hastalıklarına 3 öğretim üyesinin bu dersleri toparlayarak verdiğini...
KAYIHAN PALA (Bursa) - Bütün yan dallar dâhil değil mi Hocam?
SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) - Evet, evet.
Yani bunun çok sağlıklı olmadığını... Burada da mutlaka yan dalların... Çünkü "iç hastalıkları" dediğin zaman artık "genel dâhiliye" diye bir şey kalmadı. Hematoloji, onkoloji, endokrin, gastro, nefroloji gibi bir sürü bölüme ayrılıyor. Buralarda hiç öğrenci bu nosyonu kazanmadan uzmanlık eğitimi alan arkadaşlar var. Bu, Sağlık Bakanlığının şehir hastanelerindeki eğitim noktasında belki çok dikkate alması gereken bir nokta çünkü biliyoruz ki gastroenteroloji eğitimine geliyor, orada bir hoca var, o hoca sadece ERCP yapmayı biliyor ama gastroenteroloji gibi çok geniş bir alanın eğitimini tamamlamadan uzmanlık eğitimini almış, yan dal uzmanlık eğitimini almış yani. Bu konunun da çok önemli olduğunu yani eğitimin geleceğimiz açısından önemli olduğunu vurgulamak isterim.
Bu akreditasyonla ilgili YÖK'ümüzün bir başkanlığı vardı. Rektörlük dönemimde şöyle bir sıkıntı yaşamıştık Başkanım: Bu akreditasyon dernekleri belli bir para şarjı yapıyorlar.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Evet.
SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) - O para şarjını da... Üniversitenin öyle bir bütçesi yok ve çok sıkıntı. Bunu acaba YÖK üstlense, biz para ödemesek.
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Çözdük, yok, onu çözdük biz. Değerli Vekilim, zaten bir senedir de -çok şükür- üniversiteler artık akreditasyon süreçlerine daha hevesli gidiyorlar. Sayıştayla yaptığımız bir görüşmemiz var bizim. Artık özel bütçeden, özel bütçenin bir kaleminden akreditasyon masrafları karşılanabilmektedir.
SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) - Eyvallah. Yani çünkü eskiden ödenemediği için çok sıkıntı...
YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - O mesele çözüldü. Bir senedir artık özel bütçeden karşılanıyor Sayın Vekilim.
SADETTİN HÜLAGÜ (Kocaeli) - Bunda da teşekkür ederim, yeni bir bilgi oldu.
Bu şehir hastanelerinin imkânları Sayın Cumhurbaşkanına da arz edildi Kızılcahamam kampında. Şimdi, gerçekten tıp fakültelerine yani bırakın bir endosonografi cihazını alırken bile il sağlık müdürlüğüne yazı yazıyorsunuz, onlar uygun görüyor, Bakanlığa gidiyor; çok prosedürel işlemlerden geçiyor. Yani bu noktada bence YÖK'e bir inisiyatif verilmesi gerekli çünkü tıbbi malzemelerin süreci çok hızlı gelişen bir süreç. Yani bunlara öğretim üyelerinin hızlı bir şekilde ulaşması gerekiyor. Bu noktada bence yani sadece yataksal imkânlar değil, teçhizat yönünden de mutlaka üniversitelerin bu yönden pozitif desteklenmesi gerekiyor. Ben bir noktada arkadaşların... Ben şahsen çok doğru da bulmuyorum. 2004 öncesi muayenehanesi olanlar serbest çalışıyor, 2014'ten sonrası açanlar çalışamıyor. Ya, bu konunun mutlaka bir açıklığa kavuşturulması... Ya herkesin kapatılması lazım veya da madem öyle bir yasal hak varsa buna izin verilme noktasının çok doğru olacağı kanaatindeyim.
Aslında mesai dışı uygulamaların da... Ben yardımcı doçent arkadaşların hasta bakmasına izin vermiyordum rektörken çünkü onlara söyledim: "Siz bilime yeni başlıyorsunuz, oturun, yayın yapın, şu yapın, bu yapın, meşgul olun, makale okuyun." Fakat üniversitelerdeki özel... Biraz önce, bu, niteliksel performans ayrımları yapılmadığı için hocaların ödemeleri baktığı hasta sayısı, özel muayeneye teşvik noktası... Bu sefer de hocalarımızın büyük çoğunluğu gece dokuzlar, onlar, on birlere kadar hasta bakmaya yöneliyorlar. Bu da -biraz önce siz de belirttiniz- saat dörtten sonraki olması gereken işlemi mesai saatleri içerisine çekiyor ama oradaki sıkıntı da mesaiden sonraki; ne hemşire ne teknik destek ne tekniker desteği yeteri kadar olmayınca hocalar böyle bir yola başvuruyor. Bunun biraz daha irdelenip yani hocalarımızın da böyle, sırf para kazanmak amacıyla mesailerini... Çünkü eğitime, AR-GE'ye, okumaya harcaması gereken zamanda dokuz onlara kadar hasta bakan bir kişinin -akşam evine gidip eşini, çoluğu çocuğu, yemeği, karnını doyurması- okumaya fırsatı kalmadığının aşikâr olduğunu söylemek lazım.
Asıl en önemli sorunlardan bir tanesi: Ben rektörlük döneminden de... Hani derler ya "Çin işkencesi..." Her ayın sonu gelince Devlet Malzeme Ofisiyle... O zaman, Berat Bey zamanında bir feragatname hazırlanarak üniversitelerin devlete olan 12 milyar liralık borcu 7 milyar gibi bir peşin ödemeyle kapatılmıştı fakat maalesef Devlet Malzeme Ofisi şu anda aldığı 1 birim malzemeyi üniversiteye verdiği zaman SUT fiyatıyla uyumlu olmadığı için... Diyelim ki örnek vereyim: MR uyumlu bir pili 33 milyar liraya, 33 bin liraya üniversiteye verirken Devlet Malzeme Ofisi, SUT'ta bunun karşılığı 13 bin lira olduğu zaman aradaki farkı kimin ödeyeceği noktası açıklık kazanmıyor. İster istemez insanlardan bunların farkı isteniyor. Bu konuların da biraz daha detaylandırılıp değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum ama ben Kayıhan Hocama... Mecburi hizmet noktası... Yani bizim için "Yapılmasın." demek çok erken. Tıp fakültesinde hiçbir kuruş para ödemeden okuyan insanların da bu memlekete... Hani "Bitirdi, gitsin; uzman olsun, gitsin; yan dalcı oldu, gitsin." değil de ama bir sefer hiç olmazsa bir mecburi hizmet sorumluluğunun ülkenin gerçeğiyle uyumlu olması gerekir diye düşünüyorum. Yani o konuyu da...
BAP konusu... BAP kesintisi gerçekten, Başkanım, çok önemli. Tıp fakültelerinin yayın yapmalarının en büyük kolaylığı hasta sayısı, istatistikler; veriler çok ama tıp dışındaki insanların o BAP'tan -Bilimsel Araştırma Projesi'nden- para kullanmaları gerçekten bu üniversitenin de Q1, Q2, Q3 yayınlarının artmasının vesilesi oluyor.
Çok güzel hazırlanmışsınız, ben teşekkür ediyorum en azından eski bir yönetimsel erkte bulunmuş kişi olarak.
Teşekkür ederim Başkanım.