KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sunumunuzdan dolayı sizlere de teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

Herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Ben de farklı bir sorunu dile getirmek istiyorum Kıymetli Başkanım. Şimdi, doçentlik belgesini almış, başarılı olmuş hocamıza veya profesörlük süresini doldurmuş hocamıza her üniversite kendine özel, spesifik atama, yükselme kriterleri uyguluyor. Özellikle Doğu Bölgesi'nde çalışan hocalarımız doçent olmuş, 65 puan barajını geçmiş ama üniversite diyor ki: "70 puan alacaksın, 70 puan almadan seni doçentlik kadrosuna atayamam, atamam." Profesörlükte de yine öyle. Yoğun çalışan, yoğun cerrahi branşlardaki hocalarımız işini gücünü bırakmış İngilizce çalışıyorlar yani bu, hem eğitimi çok olumsuz etkiliyor hem hasta hizmeti noktasında çok olumsuz etkiliyor hem oradaki hocalarımız atama kriterlerinin daha az olduğu, daha rahat olduğu üniversitelere geçiş için yoğun bir gayret içindeler yani bu atama kriterlerinin standardize edilmesi konusunda ciddi talepler var yani bunu YÖK belirlesin. Hocalar, altı ay sonra ilgili üniversitemizin rektörü "Ben kriteri değiştirdim, 70'i 80'e çıkardım, 80'i 90'a çıkardım." demesin, belli standartlarda doçent olan hoca, profesörlüğü dolmuş hoca önünü görsün, hangi kriterlerle karşılaşacağını.

Teşekkür ediyorum.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Değerli Başkanım, müsaadeniz olursa çünkü önemli bir konu Başkan Vekilimin...

Şimdi, bizim Yükseköğretim Kurulunun perspektifi şöyle çok Kıymetli Vekilim: Bizim Yükseköğretim Kurulu olarak yani bu yönetim olarak benim birlikte çalıştığım arkadaşlarla belirlediğimiz bir strateji var. Biz, üniversitelerimizin kendi içinde farklılaşması gerektiğini düşünüyoruz. Bilhassa nispi rekabet gücü üretebilecekleri alanlara ağırlık vermek suretiyle, birbirine benzemektense farklılaşma yoluna gitmek suretiyle kendi paydaşlarına, öğrencilerine, hocalarına, dış çevreye mesaj vermeleri gerektiği kanaatini taşıyoruz. Zira, bu çağda birbirine benzeyen üniversitelerin akademik anlamda daha üretken olabileceği kanaatini paylaşmıyoruz. O sebeple, üniversitelerin de kendi içinde bir otonomisi var. Mesela, Hacettepenin bir geleneği var, İstanbulun bir geleneği var, Marmaranın var, ODTÜ'nün var, Boğaziçinin var.

Burada, tabii, dikkat edilmesi gereken nokta şu, benim bütün rektör arkadaşlarımla konuşurken en çok üzerinde durduğum ve vurguladığım husus şu: Ben arkadaşlarıma -hepsi mesai arkadaşım, çoğu üniversitelerden tanıştığım insanlar- diyorum ki: Atama, yükseltme kriterleri bir sihirli değnek değil yani siz onu yukarıya çektiğiniz zaman, haklısınız, herkesin seviyesi yükselmiyor.

Hatırlar mısınız bilmem, Marmara Üniversitesinin eski rektörlerinden Ömer Faruk Batırel vardı, YÖK üyesiydi; bilinen, saygın bir maliyeci hocamızdı, rahmetli oldu. O zaman, 1992'de ben araştırma görevlisiyim, Ankara'ya gidip geliyor, arada bir yanına gidiyoruz, bize o sıralar YÖK'ü anlatıyor, benzer konular tartışılıyor: Atama, yükseltme kriterleri. Sayın Vekilim, hocamız bir gün dedi ki: "Türkiye'de çıtayı biraz yukarı çektiğiniz zaman insanlar üzerinden atlamak yerine alttan koşmayı tercih ediyor." Şimdi, o noktada, haklısınız yani atama, yükseltme kriterlerinde yukarıya doğru, en yüksek noktaya doğru çıkarmak her zaman olumlu şey vermez ancak bu konuda da her üniversite kendi şartlarını dikkate alarak bu atama kriterlerini belirlemek durumundadır.

Sayın Başkanım, sizin müsaadenizle...

BAŞKAN VEDAT BİLGİN - Estağfurullah.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Son günlerde, yükseköğretim kurumlarımızın, bilhassa küresel derecelendirme kuruluşlarının yaptığı çalışmalarda uluslararası alanda daha görünür hâle gelmiş olmasını, ben üniversitelerimizin bu performans konusunda son yıllarda yaptığı olumlu çalışmaların bir neticesi olarak elde ettiği kanaatini paylaşıyorum. Dolayısıyla, bu konularda biz bütün üniversitelere bir çıta koymak yerine şunu yapıyoruz: Doçentlik kriterlerini belirliyoruz, onlar belirli, ondan sonra üniversiteler bu doçentlik kriterlerinin üstüne de çıkabilir ve dilerse aynısını da kabul edebilir; öbür türlü, eğer biz dersek ki "Şöyle bir standardı olsun." bu çok merkezî bir planlama olur; asgariyi belirleyelim, üstünü üniversiteler belirlesin.

ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Zaten doçentlikte asgari belli, İngilizce sınavı 65 ama...

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Bu kadar.

ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Mesela, çalıştığım üniversiteden örnek vereyim...

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Yukarı mı çektiler?

ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Atanmak için 70 puan isteniyor.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - 70.

ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Cerrahi bölümündeki bütün hocalarımız işlerini güçlerini bırakıp İngilizce çalışıyorlar.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Eyvah, eyvah.

KAYIHAN PALA (Bursa) - Hacettepede 85 Hocam.

ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Ama şimdi şöyle: Hacettepede sorun yok ama Erzurumda hoca tutabilmek çok güç.

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Doğru, doğru.

ORHAN ATEŞ (Bayburt) - Bu sefer, inşallah, başka yol...

YÖK BAŞKANI PROF. DR. EROL ÖZVAR - Peki, teşekkürler.