KOMİSYON KONUŞMASI

HAMZA DAĞ (İzmir) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Ben de çok uzatmadan düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

17 Şubat geçen sene Genel Kurulda tarihî günlerden biriydi, Sayın Çam anımsar büyük ihtimalle. 17 Şubatta Genel Kuruldaki bir tartışma esnasında Sayın Çam'ın mikrofonların üstüne düşmesi sebebiyle yaralandığı bir gündü. Yıl dönümü sebebiyle kendisine geçmiş olsun diyorum tekrar.

BAŞKAN - Keşke kayıtlara girmeseydi.

Buyurun.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Kayıtlara girmesi açısından şunu da söyleyeyim: Bir daha inşallah böyle olaylar yaşanmasın arzusuyla bunu ifade ettim ama böyle bir tarihî gün olmuş oldu.

Sayın Bakanım, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Abdürrahim Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Mahsuni Şerif ve özellikle Necip Fazıl'ın hemşehrisi bir Kültür ve Turizm Bakanı olarak göreve başlamış olmanız sebebiyle, aslında yaşadığınız, doğduğunuz şehrin ismiyle müsemma bir Bakanlıkta almış olduğunuz görevden dolayı sizleri tebrik ediyorum. Aynı zamanda, aslında kültürümüzün gelişmesi noktasında Grup Başkan Vekilliği döneminizde de Yedi Güzel Adam dizisiyle kültür hayatımıza çok önemli şeyler de kazandırdınız. O açıdan da bu Bakanlıkta da bunu devam ettireceğiniz kanaatindeyim.

Son dönemde 6 bin dolar yakıt desteğinin sağlanması, yine, çok kısa bir süre içinde kültür ve turizm bölge çalıştayları yapılması ve turizm fuarları gerçekleştirilmesi çok önemli çalışmalar oldu şu iki aylık dönem içinde. Ayrıca sanatçılarla ve müzik alanında faaliyet yürüten meslek birlikleriyle istişarede bulunulması ve sektör sorunları noktasında yeni yol haritalarının belirlenmesi, turizm noktasında önemli şehirlerde Bakanlığın turizm ofisi açma faaliyetleri de şu kısa dönemde önemli faaliyetlerdir. Tarih boyunca her zaman güçlü bir medeniyete sahip olmuş bu toprakların, Türkiye'nin daha doğru anlatılabilmesi adına yapılan bu çalışmaları sadece bir gelir getirmesi, bir hizmet sağlaması, bir turizm sağlaması olarak değerlendirmek çok eksik bir değerlendirme olacaktır. Çünkü bu toprakların tarih boyunca bu millete ümit bağlayan çok daha geniş coğrafyada etkisi olduğunu ve Anadolu sınırları dışına çıktığımız an bunun ne kadar etkili olduğunu, çok daha fazlasıyla görebiliyorsunuz. O açıdan turizmin aynı zamanda kültürle beraber, eş değer olması tarihî misyonumuzun da bir gereğidir.

Tabii, son dönemde yaşadığımız sıkıntılar var, bu noktada itibar suikastçılarımız da zaman zaman ortaya çıkabiliyor. Masum bir insanın acımasız bir şekilde öldürülmesinin hiç kimse tarafından kabul edilmesi mümkün değil ancak terör saldırıları üzerine insanlara korku salmak ve o ülkenin itibarını zedeleyecek yayın politikaları izlemek elbette ne insanlıkla ne basın ahlakıyla ne de basın özgürlüğüyle anlatılamaz.

Son yıllarda gerek turizm konusunda gerek tanıtım konusunda gerekse markalaşma noktasında Türkiye çok önemli adımlar attı, başarı sağladı. Bugün hiç şüphesiz Türkiye on üç yıl öncesine göre çok daha itibarlı ve tanınır bir ülke hâlindedir.

Geçtiğimiz ay Fatih'te yaşanmış olan canlı bomba eylemi herkesi tabii ki ziyadesiyle derin bir üzüntüye boğmuştur. Ancak saldırı sonrası uluslararası ve ulusal birtakım medyanın söylemleri de bir o kadar acı vericiydi. Paris'te gerçekleştirilen insanlık dışı katliam sonrası doğru olanı yaparak bir iki saniyelik görüntü haricinde hiçbir görüntüye yer vermeyen dış basın ve bu saldırı sonrası sadece üzüntülerini dile getiren ulusal basın ne yazık ki Sultanahmet saldırısı sonrası mal bulmuş mağribi gibi acımasızca ve vicdansızca bir yayın politikası izledi. Sadece Sultanahmet saldırısı değil, Türkiye'de yaşanan her acı olayın çok daha farklı bir şekilde ulusal basın tarafından yansıtıldığını görüyoruz. Bu konuda çok örnek verebiliriz ama iki ay önce yaşanan olaydaki iki ayrı meseleye, Fransa'da yaşanan olaya "Fransa çocuklarına ağlıyor." Fatih'te yaşanan olaya "Katliam ülkesi" olarak aynı gazetenin manşet atmasının ve bunun yansıtılmasının eminim ki, siz ne kadar gece gündüz ekibinizle beraber çalışsanız da turizmimize de çok büyük etkisi oluyor. O açıdan bu tarzdaki başlıkları fazlasıyla kınamamız lazım, hep beraber buna karşı olmamız lazım çünkü bu ülkenin turizminin gelişmesi iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin, ülkemizin itibarının gelişmesi anlamına geliyor. O açıdan burada belki çok sayıda örnek durum olabilir ama özellikle bundan ben kısaca bahsetmek istedim.

Bir de İzmir'in milletvekiliyiz. Dolayısıyla, İzmir'le ilgili turizm konusunda çok şey söylenebilir. Bergama'dan sayın vekilimiz bahsetti, Bergama ilk hastane yapıldığı yer, yine, Efes, Selçuk, orası da kültür turizminin önemli bir merkezi; Çeşme, Foça, Dikili deniz turizminin. Bu anlamda İzmir'in turizm noktasında üç beş dakikaya sığabilecek özelliği yok, siz de çok iyi biliyorsunuz. Aslında sağlık turizmine de kısaca değinmek istemiştim ama özellikle sataşmalardan dolayı süremi de tamamen kullanmak istemiyorum. Sağlık turizmiyle ilgili inşallah bilahare yine bir araya gelir, konuşuruz. Sadece kısaca İzmir sağlık turizmi açısından yeni bir yatırım yapılmayı çok gerektirmeyen, mevcut hâliyle zaten... Balçova Termal'de de bu işlem yapılıyor, 10 bin kişilik yatak kapasitesi var, yeni yapılan hastaneler var. Dolayısıyla, sağlık turizmine büyük bir ivme kazandıracak bir özelliği var. O açıdan, sağlık turizmi noktasında önümüzdeki süreçte dünyada da söz sahibi olma noktasında İzmir'in önemli bir potansiyel olduğunu düşünüyor, tekrar bütçenizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ediyorum.