KOMİSYON KONUŞMASI

OTURUM BAŞKANI MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Hocam, bir de genellikle arkadaşlarımızla, buraya gelen hocalarımızdan tam bir yanıt alamadık. Buradaki bu liç, tam olarak, geometrik olarak doğru yapılsaydı, burada böyle bir kayma olabilir miydi?

İkincisi de Hocam, bu havuzdaki buhar oluyor ve yukarıya çıkıyor, daha sonra bulutlara karışıyor ve yağmur tanecikleri olarak da tabii ki yağıyor, dolayısıyla da araziyi etkiliyor. Bunun bir zararı var mı yok mu?

Üçüncüsü de Sayın Kurul Üyemiz, sizler de uygun görürseniz, Sayın Sedat Cezayirlioğlu'nun da bu noktada çok önemli çalışmaları oldu. Sayın Sedat Cezayirlioğlu'nun da bu kurulda dinlenmesi çok önemli ve çok değerli. Sendikaları dinlerken Sayın Sedat Cezayirlioğlu'nu da bir davet edelim, onu da dinleyelim.

Hocam, buyurun.

DR. ÖĞR. ÜYESİ İBRAHİM ÇAVUŞOĞLU - Konu itibarıyla, kaymayla ilgili ben hocama söz vereyim.

PROF. DR. SELÇUK ALEMDAĞ - Ben öncelikle teşekkür ediyorum Sayın Vekilim.

Şimdi, demin yapmış olduğum sunumda sorulan sorularda da benzer şeylere değinmiştik. Burada ilk başta proje esnasında yapılan tasarı şevine uyulduysa eğer ve bunun doygunluk derecesi bağlamında maksimum koşullarda, en kötü koşullarda bu parametreler oluşturulduysa, tasarı şevi de ona göre dizayn edildiyse ve bölgenin depremselliği dikkate alınıp etkisi yer ivmesine göre tasarı yapıldıysa bir problem olmaması lazım teknik olarak. Bu projeleri hazırlayanlar Bakanlığa sunduğu zaman bu bahsettiğim minvalde bunların hazırlanması gerekir ve çözümlerini ona göre sunarlar, Bakanlık bunu onaylar. Ama böyle bir problem meydana geldiği zaman bu bahsettiğim parametrelerde bir eksiklik olduğu minvalinde bir değerlendirme yapılır. Daha sonraki alanda yapılan incelemeler sonrasında mevcut ÇED raporlarında vermiş oldukları tasarı geometrisine uyulmuş mu uyulmamış mı veya kullanılan materyalin yani konkasörden çıkan kil boyutundaki, silt boyutundaki malzemenin materyal özellikleri düzgün belirlenmemişse şayet, tasarı geometrisi ona göre oluşturulmuşsa bir kütle hareketi söz konusu olma olasılığı yüksektir.

Burada şöyle bir durum da söz konusu: Şimdi, baktığımızda, hemen batı tarafında bir açık ocak işletmesi var ve yığın liçine çok yakın, metraj olarak çok çok yakın, hemen yakınında; mevcut yığın liçinin -şurada, sunuda görülüyor- hemen doğu tarafından da Sabırlı Deresi geçmek üzere. Bu durum değerlendirildiğinde aslında yığın liç alanının yer seçimi bağlamında çok da sağlıklı olmadığı, bu minvalde bu değerlendirmeler yapılırken, mesela, açık ocak işletmesi yapılmadan önce yığın liç alanı, evet, belirlenmiş olabilir ama mevcut açık ocak işletmesinin hemen yanında devam eden temel kayadaki kazı mekanizması ve bu yığın liçinin farklı fazlarda oluşturulması, bunun da delme, patlatma faaliyetlerinden doğal olarak etkilenme durumu söz konusudur. Ama burada sizin bahsettiğiniz, yığın liçinin geometrisi, yeri vesaire, bu minvalde... Aslında demin Nafiz Hocamın da bahsettiği gibi, bizler, mesela, eğer imkân olsa, bu Karasu Nehri'nin veya Bağıştaş Barajı'nın hemen beslenme havzasında, hidrolojik olarak bu havzada böyle bir çalışmayı çok da uygun görmemekteyiz. Ama maden yataklarının oluşum mekanizmasını, oluştuğu yerlerini biz seçmediğimiz için, bunlar doğal oluşumlar olduğu için gerek fay zonları üstlerinde meydana gelen kırık sistemine bağlı olarak magmadan kaynaklanan farklı fraksiyonlaşmasıyla bu maden yataklarının yataklandığı, özellikle kırık sistemler üzerinde geliştiği... Ki Nafiz Hocamın vermiş olduğu haritada çok net bir şekilde bunu gözlemliyoruz biz. Bu minvalde, maalesef, maden yataklarının nerede olması gerektiğine bizler karar vermiyoruz.

Mevcut olan madenlerin işlenmesi minvalinde de benim şöyle bir önerim olacak: Özellikle Fırat Nehri'nin bir kolu olan Karasu kolunda, Bağıştaş Baraj Gölü'ne bu denli yakın maden yataklarının işletilmesi babında çevresel olarak aslında bu tür sorunların bir deprem esnasında veya bir heyelan esnasında veya -yapılan mühendislik tasarıları çok mükemmel olabilir ama- bir sızma esnasında yer altı sularına karışmama olasılığı yoktur. Bu minvalde, bu tarz siyanür veya çeşitli kimyasallarla, kromatlarla yapılan çözelti uygulamalarının, bu denli yakınlıktaki ve akifer kaya niteliğindeki bir kaya kütlesi üzerinde böyle bir maden ocağının işletilmesi minvalinde bu riskleri göz önünde bulundurmamız gerekliydi.

Benim naçizane şöyle bir önerim var: Eğer biz yine benzer şekilde bir akarsuya, çevre problemi oluşturacak bir alana... Fırat Nehri'nin beslenme havzasında bulunuyor bu mevcut maden işletmesi ki yer altı suyu akım mekanizmasının hem Sabırlı Deresi'ni hem de Karasu Nehri'ni beslediği şu slaytta çok bariz görülüyor. Bu, firmanın ÇED raporundan alınmış orasıyla ilgili bir örnek. Ben bu tür alanlarda böyle bir liç sisteminin yapılmasının uygun olmadığı görüşündeyim çünkü bir çevre problemi oluşturacak bir alanda her ne kadar mühendislik tasarılarını ultra güvenli yapsak da günümüzde böyle bir problemle karşı karşıyayız. O zaman, en azından bundan sonraki yapılacak olan çalışmalarda böyle bir çevresel riske, yer altı suları kirliliğine ciddi bir problem teşkil edecek bir durum söz konusuysa bu tür zenginleştirmelerin, bu tür liç uygulamalarının farklı bir alana; çıkarılan cevherin -evet, cevheri işleyebilirsiniz, "Yapılmasın." demiyorum ama- çıkarılan madenin, konkasörden çıkan yığının daha uygun... Fırat Nehri'nden daha uzak bir yere, 10 kilometre öteye taşısaydık biz bunu, tamamen geçirimsiz bir ortam oluştursaydık, bir atık havuzu minvalinde bu çalışmayı yapsaydık bugün böyle bir problemle karşılaşmayacaktık. Bu söylediğim gerçekten çok önemli bir durum.

Evet, madenlerin çıkarılacak olduğu yerleri bizler belirliyoruz ama burada bu madencilik faaliyeti yapılmasına başlandığı zaman bu tarz atık barajlarının yer seçimleri veya yığın liçlerinin yer seçimleri çok çok önem arz ediyor; bu bizim uzmanlık alanımız. Maalesef bunu Bakanlık nezdinde ve firmalar nezdinde, kapattıkları ruhsat sahaları içerisinde en ekonomik yerleri oluşturduklarından dolayı, bu bir maliyet olduğu için, çıkarılan yer altı veya yer üstü madenlerinin aynı ruhsat sahası içerisinde işletilme zorunluluğu diye bir durum söz konusu değildir. Bunu Bakanlık yetkilileri... Özellikle İliç nezdinde baktığımızda, Türkiye'nin önemli bir akarsuyu havzasında, beslenme havzasında, evet, çok ultra güvenlikli hâle getirip membranlama, kil serme, sıkıştırma yaparak ne kadar geçirimsiz bir zon oluştursanız da bizim ülkemiz deprem kuşağında, Türkiye'nin her yerinde depremi hissedebileceğimiz bir durum söz konusu. Bu tür faaliyetleri gerçekleştirirken biz bunun her ne kadar tasarı ivmelerini veya malzeme, materyal seçimini, en uygun tasarımları da yapsak Maraş depreminde gözlemlediğimiz, bizim veya dünyanın öngöremediği ivme kayıtlarının alındığı -ki ülkemizde bu yaşandı, tekrarı yaşanmayacak diye bir durum da söz konusu değil- bir durumda...

Bu söylemleri yaparken şunu da belirteyim: Biz mühendislik açısından, inşaat mühendisliği minvalinde fay zonları üzerinde de eğer açılıp böyle 2-3 metre atıma uğramadığı sürece veya öyle bir öngörümüz yoksa her türlü binayı inşa edebilme yeterliliğine sahip bir ülkeyiz. Bu minvalde şu düşünülmesin: Yani "Erzincan Kuzey Anadolu Fay Zonu içerisinde, işte, 7 magnitüdde bir deprem, 8 magnitüdde bir deprem olması durumunda burayı yerleşkeye kapatalım mı?" Asla değil. Tartıştığımız konu, sadece ciddi çevre kirliliği oluşturacak işletme metodolojilerindeki bir durum söz konusuysa şayet, bunların yer altı sularını ve civardaki önemli akarsuları olası bir risk durumunda etkileme durumu söz konusuysa, Bakanlık yetkilileri de bu minvalde bir değerlendirme yaparken böyle bir benzer sahada, zenginleştirme havuzlarını veya zenginleştirme, açık sergi, yığın liçi dediğimiz tarzdaki proseslerin kendi ruhsat sahası içerisinde çok uygun yer olmadığı sürece bunun izninin verilmemesi gerekliliği kayıtlara geçerse bu minvalde teşekkür ederim.

Ben demin İbrahim Hocamın ,sayın vekilimin yönelttiği InSAR; GNSS bağlamında...

MUSTAFA SARIGÜL (Erzincan) - Onlara gerek yok, gözünü seveyim, onlara gerek yok. İbrahim Bey cevap verdi, bırak sen, onlara girme.

PROF. DR. SELÇUK ALEMDAĞ - Teşekkür ederim.