KOMİSYON KONUŞMASI

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli bürokratlar, kıymetli milletvekilleri; şöyle iki konuyu ben gündeme getirmek istiyorum. Birincisi tabii, Sincan Cezaevine birlikte gitmiştik. Bir koğuşa gittik, koğuşta 40'ın üzerinde mahkûm vardı -tutuklu ya da mahkûm, hükümlü- neticede hepsi, istisnasız cezaevine girdikleri gün dayak yediklerini söyledi hiçbir gerekçe gösterilmeden. Öyle söylemedi mi İbrahim Bey?

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Hepsi değil; yok, yok.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Hepsi dedi ya, ben oradaydım. Yemeyen var mıymış?

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Hepsi değil, raporlarımızda var, bakabiliriz.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Ya neyse, hepsi yediğini söyledi.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Raporlarımızda var yani.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Tamam, ben böyle, ben duyduğumu söylüyorum. Kim tuttu? Keşke ben de tutsaydım.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Söyleyen oldu ama hepsi değil.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - O koğuş öyleydi ya, Mahmut Bey oradaydı.

MAHMUT TANAL (Şanlıurfa) - O koğuş öyleydi.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Tek bir koğuşta söylendi.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Tamam, ben de bir koğuşu diyorum, girdiğim koğuşu söylüyorum; koğuşun tamamı.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Koğuşun tamamı; tamam, tamam, şimdi oldu.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Akabinde, mesela Sincan'da ben gidip kendim görmüştüm, basına da yansıdı. 2 gazeteci arkadaş, tutuklu gazeteci arkadaş, girdikleri gün saçları 3 numaraya vuruldu zorla. Batuhan Çolak, Serkan Kafkas. Ben bunların fotoğrafını çektim, cezaevinin idaresinden rica ettik, birlikte fotoğraf çekindik ve cezaevi savcısı bana söz vermesine rağmen defaatle o fotoğrafı gönderemedi biliyor musunuz? Sonra dedi ki: "Fotoğraf yanmış." dedi, "Arıza." dedi, bilmem ne dedi, fotoğrafı gönderemedi. Zorla saçları...

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) - Komisyon dışı ziyaretiniz, Komisyonla değil.

YÜKSEL SELÇUK TÜRKOĞLU (Bursa) - Komisyon dışı olanı söylüyorum.

Neticede bunlar da yaşandı. İyi gelişmeler var mı? Olsun zaten, olanı da tebrik edelim, takdir edelim ama bir de şöyle bir şey var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2023 istatistikleri var -bilmiyorum, özür dilerim, zorunlu çıkmıştım, orada gündeme geldi mi- bu istatistiklerde diyor ki: "Türkiye, 2023 yılında en fazla adaletsiz yargılamanın ve özgürlük hakkı ihlallerinin yaşandığı ülkeler sıralamasında Rusya'yı da 2'ye katlayarak 1'inci sırada." Şimdi, Türkiye 23.400, Rusya 12.450, Ukrayna, Romanya, İtalya azalarak devam ediyor. Türkiye böyle de bir birinciliğe sahip. Yine, diğer taraftan, adalete güvenle ilgili ciddi manada endişeler yaşanıyor. Ben bir şeyi samimiyetle merak ediyorum: Hukukta istediğimiz sonucu ya da düzelteyim adaletli sonucu -tırnak içerisinde- alabilmek için yalnızca mahkemelere, yargıya ve sisteme güvenmenin yetmediğini... Misal, "Sayın Cumhurbaşkanıyla da bir fotoğrafımız olursa adalet ancak tecelli eder." noktasına gelinmesi, hukuk adına kabul edilebilir bir şey midir? Ben şahsen kabul etmiyorum. Başımıza bir mevzu geldiğinde, mahkemelik olduğumuzda şöyle mi yapacağız: Gidelim, bir hatırlı milletvekiliyle, valiyle, bürokratla, belediye başkanıyla, bakanla fotoğraf mı arayalım, hukuku buralarda mı arayalım? Bir buçuk yıldan fazla beklenip hazırlanmayan iddianame, hazırlanan ama içi boş olan iddianameden sonra halkın adaletin tecelli olacağına olan inancı ancak Sayın Cumhurbaşkanıyla bir fotoğraf yayınlandıktan sonra mı olacak? Bunu da iletmek istedim.

Son bir not: Bu tartışmalara Genel Kurulda da hep şahit oluyorum, "bebek katili" ve "sayın" tartışması. Sayın Bakanım, bir şey söyleyebilir miyim; benim kanaatimce ve inancımla da teröristbaşı, bölücü, katil, bebek katilidir; cezasını almıştır, çekmelidir. Ama bu konuda sürekli hem buralarda hem Genel Kurulda "sayın" deniliyor, her denildiğinde de AK PARTİ'li arkadaşlar buna itiraz ediyor. Ben bu vesileyle müsaadenizle bir hatırlatma yapmak istiyorum: 2015 yılı Amerika Birleşik Devletlerinde konuşan Sayın Bülent Arınç... "'Sayın Öcalan' demek suç olmaktan çıktı. PKK'nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan'ın posterlerini taşımak suç olmaktan bizim dönemimizde çıktı. Hatta Türkiye'nin sistemi böyle olmalıdır. Türkiye'de şunlar, eyaletler, demokratik özerklikler falan, bunların hiçbiri artık suç değil; geçmişte bu suçlamalarla cezaevinde yatanların hepsi çıktı. Düşüncelerini ve fikirlerini açıklamaktan dolayı ve bunu basın-yayın yoluyla yaymaktan dolayı da kimseye ceza vermiyoruz." diyen kişi -o zaman herhâlde ya Meclis Başkanı ya Başbakan Yardımcısıydı- Sayın Bülent Arınç'tı, Adalet ve Kalkınma Partisiydi, sizin partinizdi. Bunun yanı sıra, diğer yapılan şeyleri de -yok Dolmabahçe'yi, yok Oslo'yu- anlatmıyorum; bunu sadece hatırlatmak istedim.

Teşekkür ediyorum.