KOMİSYON KONUŞMASI

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çok değerli Komisyon üyeleri, her şeyden önce birkaç saattir Hazine bütçesine ve diğer kurumlara ilişkin değerlendirmeleriniz için, eleştirileriniz için, tespitleriniz için çok teşekkür ediyorum, gerçekten yol gösterici, son derece yapıcı. Ben mümkün olduğunca bana yöneltilen soruların tamamına cevap vermeye çalışacağım.

Bir kere, her şeyden önce bir genel değerlendirme yapayım birkaç dakikalık. Ne sunumumda ne de genel olarak, ben, hiçbir zaman ülkemiz için, yani her şey güllük gülistanlık, her şey çok iyidir, her şey mükemmeldir yaklaşımında hiç olmadım, öyle olmadığı da bir gerçektir. Türkiye'nin çok ciddi yani son on-on beş yılda reform çabası var, çözülmüş olan sorunlar var. Ama bu süreç dinamik bir süreçtir, yapılması gereken çok iş vardır, birçok sorun vardır, ciddi yapısal reform gereği açıktır.

Şimdi, özellikle ülkemizde tasarrufların yetersiz olduğu bir gerçektir. Gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 24 civarında bir tasarruf söz konusu iken ülkemizde bu son birkaç yıldır yükselişe geçmesine rağmen yüzde 15,6 civarında geçen sene bir tasarruf tahmin ediyoruz, bu sene belki yüzde 16,5'e ulaşacak ama bu çok düşük bir düzeydir.

Dolayısıyla, bununla ilişkili olarak katma değer zincirindeki konumumuz... Kesinlikle arzuladığımız yerde değiliz, eğitimde kalitede arzuladığımız yerde değiliz, enerji verimliliğinde arzuladığımız yerde değiliz, istihdam oranında, özellikle de kadınların iş gücüne katılım oranında... Bunları sıralayabilirim size, 20-30 tane ana başlık sunabilirim. Zaten bu eksikliklerin, bu sıkıntıların, bu yapısal sorunların farkında olduğumuz içindir ki bir süredir gerçekten gerek mikro diyebileceğimiz yani sektörel dönüşüm kapsamında tespit ettiğimiz 1.250 civarında tedbir söz konusu. Yine, bunları kısmen içeren, bunlarla ilişkili ama bunların dışında da özellikle yargı reformundan tutun birçok konuya kadar Türkiye'nin ihtiyacı çok açık ve nettir.

Yine, Avrupa Birliği sürecinde -özellikle kurumsal kalitenin artırılması- hukuk devleti anlamında, özgürlükler anlamında, demokrasinin standartları anlamında da daha çok katetmemiz gereken mesafe olduğu son derece açık ve nettir. Dolayısıyla, bu çerçevede gelen değerlendirmeleri ben o şekilde algıladım.

Uzun vadede bir ülkede refah artışının çok temel üç kaynağı vardır: Demografik yapı çok önemlidir yani burada iş gücünün kullanımı, istihdam oranı, iş gücüne katılım oranı, bağımlılık oranı gibi böyle birçok birbiriyle ilişkili değişkenler var. Aslında bu noktada, Türkiye'deki nüfus dinamikleri açısından fena bir yerde değiliz. Yani çalışma çağındaki nüfusumuz yüzde 1,7 artıyor, bu iyi bir rakam. Avrupa'da 28 ülkenin ortalaması 0,1. Ama iş gücünün niteliği anlamında, eğitimin kalitesi, beceriler anlamında katetmemiz gereken çok mesafe var. İş gücüne katılım oranının artması güzel bir şey, daha da artması için ciddi bir şekilde yine eğitimdeki bu çabalara önem vermek lazım. Bu birinci alan. Burada aslında fena değiliz yani bir miktar çabayla beceriler kazandırarak iş gücü, işbaşı eğitim vesaire anlamında eksiklerimizi gidererek Türkiye gerçekten kalıcı refah artışına gidebilir.

Verimlilikte aslında 2000-2002 dönemi iyi bir dönemdir; toplam faktör verimliliği açısından, millî gelirdeki büyümeye katkısı açısından. Sonraki dönemde ciddi bir yavaşlama var. Şimdi, bu kısmen yatırımlarla ilişkilidir, kısmen rekabet ortamıyla ilişkilidir, kısmen işte bu bahsettiğimiz reformlarla ilişkilidir. Dolayısıyla, verimlilikte arzuladığımız yerde değiliz. OECD ülkeleri arasında verimlilik artışında fena değiliz ama verimlilik düzeyinde OECD ortalamalarına göre oldukça gerideyiz. Dolayısıyla, verimlilik artışı için ciddi bir çaba gerekecek.

Kurumların kalitesi anlamında burada şahit olduğum birçok tartışma var. Türkiye'de uzun yıllar enflasyonu tek haneye indirme çabasıyla geçti. Ne zamanki Merkez Bankası bağımsız yapıldı ve bütçe açıklarının finansmanına Merkez Bankasının araç edilmemesi ilkesi benimsendi, Türkiye o zaman enflasyonu hızlı bir şekilde aşağıya... Onun için, bu reformu yapan herkesten Allah razı olsun. Kimin yaptığı da önemli değil, önemli olan ülkemiz için bizim daha ileriye taşımamız.

57'nci Hükûmet döneminde de çok önemli reformlar yapılmıştır, AK PARTİ hükûmetleri döneminde de yapılmıştır. Bir sosyal güvenlik reformunu 2008 yılında yaptık, AR-GE noktasında çok önemli adımlar attık. Daha yeni, belki buraya gelmedi, bu Komisyona ama AR-GE'nin ticarileştirilmesine yönelik çok önemli adımları içeren, teşvikleri içeren yeni bir AR-GE reform paketini -ilk paket olarak EKK'da yani Hazinenin, bir anlamda benim Başkanlığımda mutfakta- ciddi bir çabayla gönderdik ve inanıyorum ki yakında Meclisimizde görüşülecek.

Şimdi, onun için ben meseleye -şu dönem bu dönem- hiçbir zaman o şekilde bakmadım ama şu bir gerçek: Kurumların kalitesi üçüncü en önemli değişkendir. Bu noktada da birçok değişkene baktığımız zaman ilerleme var ama arzuladığımız yerde değiliz.

Şimdi, müsaade ederseniz konuşmalar süresince gündeme gelen bazı hususlara ilişkin değerlendirmeler yapayım, sonra da sonradan sorulan sorulara.

Bir kere her şeyden önce şunu söyleyeyim: İş Bankası Türkiye'nin en başarılı, en önemli bankalarından bir tanesidir; dışarıda da, içeride de itibarı son derece yüksektir. Hükûmetimiz kesinlikle ne İş Bankasına ne de başka bir bankaya yönelik olarak şu an itibarıyla bir çalışması yoktur, gündemde değildir. Bunun tek sorumlusu BDDK'dır çünkü bağımsız bir kurul olarak bankaların denetiminden, düzenlenmesinden esas itibarıyla kendileri sorumludur. Bu bahsedilen açıklamalara ilişkin bir sorun varsa SPK, BDDK mevzuat çerçevesinde bunu değerlendirmelidir.

Faizler neden yükseldi kasım ayına oranla? Bir nominal faiz, biliyorsunuz, enflasyon beklentileri, reel faiz talebi ve risk primiyle ilişkidir. Son iki üç ay içerisinde hem küresel ekonomide ciddi gelişmeler oldu, bunu bilmemiz lazım. Bir kere uzun süredir konuşuluyordu ama FED nihayetinde bir faiz artışına gitti. Her ne kadar bekleniyorsa da bir şey olduğu zaman kısmen etki gösterebiliyor.

İkinci olarak Çin'deki yavaşlama çok daha ön plana çıktı, kaygılar ön plana çıktı, emtia fiyatlarındaki düşüş hızlandı. Şimdi, normalde emtia fiyatlarındaki düşüş iyi, güzel Türkiye için ama şu bir gerçek: Etrafımıza baktığımız zaman emtia fiyatlarının düşüşünden inanılmaz olumsuz etkilenen bir ülke seti var ve bunlar bizim önemli ticari partnerlerimiz. Doğrudan etkisi olumlu ama dolaylı etkisinin olumsuz olduğu çok açık ve net.

Şimdi, şu an itibarıyla Türkiye'nin on yıllık tahvillerine baktığınız zaman reel faiz -yaklaşık olarak söylüyorum- yüzde 2,7. Düşük mü, yüksek mi bunlar tartışılabilir ama bize benzer ülkeler var. Meksika'yla üç aşağı beş yukarı aynı reel faize sahibiz ama mesela Meksika'nın kredi notu bizden daha yüksektir. Brezilya, belki hemfikir değilsiniz ama sonuçta genelde gelişmekte olan ülkelere baktığınız zaman Türkiye, Brezilya bu emtia fiyatlarındaki çıkıştan önce hep aynı sepette değerlendiriliyordu, ben çok iyi hatırlıyorum 2000'li yılların başında... Mesela şu anda Brezilya'da 7,33'tür yani Türkiye'de yüzde 2,7 olan. Bunların örneklerini çoğaltabilirim ama sonuç itibarıyla bir reel faiz anlamında çok da hani yüksek sayılmayacak noktalardayız. Ben yine geçmişe gitmeyeyim, geçmişte yüzde 25'leri, 30'ları gördük.

Şimdi, Hindistan, emtia fiyatlarının düşüşünden en çok faydalanan ülkedir, Çin de öyle. Bazı tahminlere göre Çin net olarak yani 600-700 milyar dolar bundan olumlu etkileniyor. Şimdi bakıyorum büyüme oranlarına: Çin, Hindistan tabii ki hep bizden daha yüksek büyümüşler. Bunlar kıta büyüklüğünde, iş gücü yani çalışma çağındaki nüfusu inanılmaz... Özellikle Çin'de belki çalışma çağındaki nüfus artmıyor ama kırsaldan kente göçün yarattığı çok ciddi bir dönüşüm var. Şimdi Hindistan'da büyüme -tahminleri söylüyorum geçen sene için- yüzde 7,3; Çin için 6,9; Türkiye 4. Bu iki ülkeden yani emtia fiyatlarından olumlu etkilen iki ülkeden daha az büyüme. Ama Polonya'nın da emtia ithalatçısı olduğunu biliyorsunuz, büyüme yüzde 3,5; Bulgaristan yüzde 2,9; Macaristan yüzde 2,8; Kore yüzde 2,6; Tayvan yüzde 2,2; Hırvatistan yüzde 1. Yani şu anlamda söylemeye çalışıyorum: "Gelişmekte olan ülkeler arasında olup da, emtia ithalatçısı olup da hani benzer şekilde bu fırsat niye değerlendirilmedi?" diye soruya baktığınız zaman böyle bir çerçeve görüyoruz.

Bu arada, net borç stoku 2000 yılının sonundan itibaren hesaplanıyor. Bunda İşsizlik Fonu hiçbir şekilde yoktu çünkü İşsizlik Fonu, biliyorsunuz, bir dış varlık değildir. Toplam kamunun net borç stokunda dikkate alınıyor ama net dış borç stokunda dikkate alınmıyor.

Şimdi, tabii, harcamalar üzerinde ödenekler söz konusu. Doğru, bu eleştiri makul bir eleştiridir. Ama, bunu Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesi çerçevesinde, işte görüşüyorsunuz, Maliye Bakanlığına bu Meclisin verdiği yetki çerçevesinde kullanılıyor. Bunlar tartışılabilir. Hukuki mi, kanuni mi? Ama başka türlü yapılabilir mi yani ek bütçe mi getirilmeli? Bunlar hep tartışılan konulardır.

Şimdi, Merkez Bankamızın ihtiyatlı olduğu söylendi. E, merkez bankaları tanım gereği böyle bir konjonktürde ihtiyatlı olmalıdır da. Kredi kartları, tanım gereği yine, bir kredi aracıdır yani ATM kartları değil ama kredi kartlarının gerçekten batıda da, bütün dünyada da tamamı ödenmiyor, sürekli belki bir kredi...

Gelir dağılımı bozuk mu? Evet, bozuk. İyileşiyor mu? Evet, iyileşiyor. Bunu ben söylemiyorum yani OECD raporlarına baktığınız zaman Türkiye'de gelir dağılımının... Ha, bunu nereden görüyoruz? Bir sürü faktör var ama işte, gini kat sayısı...

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Gini katsayısı yükseliyor.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Yok, hayır, gini katsayısı düşüyor. Müsaade ederseniz ben bitireyim süremiz sınırlı olduğu için.

Bakın, 2006'da yüzde 0,43. Şimdi, en son elimizdeki rakamı söyleyeyim, 2014'te 0,39.

ERHAN USTA (Samsun) - 2010'da bu sayı kaçtı?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Ha, bu yüksek bir rakam mı? Evet, yüksek. Yani, daha adil olması gerekiyor, kabul. Zaten bu kapsayıcılık meselesi buradan geliyor. Mutlak yoksulluğu azaltmada Türkiye büyük bir başarı yakalamıştır. Yani, küresel normlara göre 4 dolar 30 sentin altında bugün nüfusun yüzde 1,6'sı yaşıyor, daha önce yüzde 30'la civarıydı. Yani, burada, hakikaten önemli bir mesafe katedilmiştir.

Bireysel emeklilikten çıkışlar, girişler... Arkadaşlar diyorlar ki: "Ortalama 3,5 yıl kalınıyor." Bu, düşük bir süredir çünkü on yıl ve belli bir yaş -56 yaş diye hatırlıyorum ben- tutturulması lazım ki emekli maaşı... Şu anda mesela bu sene için yani Ocak itibarıyla 28 bin kişi buna hak kazanmış. Şimdi, tabii ki devlet desteği, bu yüzde 25'lik teşvik yeni bir husus, 2013'ün başından itibaren devreye girdi. Onun etkisine ilişkin arkadaşlar bir çalışma verirlerse paylaşırım.

Değerli arkadaşlar, bizim Hükûmetimizin bir kur tahmini yoktur ama bütçeyi yapabilmemiz için -yani OVP'de- bir kur varsayımı yapmak zorundasınız. Şimdi, burada basit bir varsayım var yani reel kurda bir değişim olmayacağı varsayılıyor. Ha, bu tartışılabilir doğru mu yanlış mı ama uzun yıllardır OVP yapılırken bir kur varsayımı yapılır. Bu varsayım da basit bir şey yani nominal kur seviyesi alınır, yurt içi enflasyondan yurt dışı enflasyon çıkarılır, bu şekilde hesaplanır yani basit bir yöntem. Bizim bir kur, -dediğim gibi-, hedefimiz, tahminimiz yoktur.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Tahmininiz var da hedefiniz yok.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bu bahsettiğiniz tahmin de değil inanın, basit bir varsayım. Söylenen rakam da ortalama bir rakamdır, dolayısıyla bir yıl sonu rakamı değildir.

Hazine Müsteşarlığının yaptığı hesaplamalara göre İstanbul'da bir deprem olması hâlinde ortaya çıkacak sigorta kapsamındaki hasarın sigorta şirketlerinin öz sermayelerine oranı yüzde 1,2 seviyesinde olacaktır. Neden? Çünkü geri kalan hasarın tamamı dünyanın önde gelen reasürans şirketlerinden elde edilen teminatlarla koruma altına alınmıştır.

Tasarruflarımız düşük ama artıyor. Bizim yurt dışı tasarruflarına ihtiyacımız olduğu nettir. Şimdi, bu anlamda, yatırım ortamını iyileştirmek mecburidir. Aslında, ideal olan, doğrudan yatırımları çekebilmektir. Hatta, en ideali, "tradeable" dediğimiz yani ticarete konu olan yani ihracat kapasitemizi, üretken kapasitemizi artıracak alanlara gelmesidir. Ama gelin görün ki yani eğer tasarruf açığınız büyükse, kaynak ihtiyacınız büyükse -ki Türkiye'nin brüt kaynak ihtiyacı büyüktür- bu durumda bizim gibi ülkeler çok da seçici olamıyorlar. Yani, bu çok açık ve nettir, ya ayağınızı yorganınıza göre uzatacaksınız, onu beceremiyorsanız o zaman da tasarruf yani kaynak seçerken çok seçici olamıyorsunuz yani bu Türkiye'nin bir gerçeği. Ha, bunu düzeltmeniz lazım. Tasarrufları artırmak için ne yapıyoruz? Yapılacak çok şey var. Bu bireysel emeklilikte işte otomatik katılım onun bir unsurudur, işte bu AR-GE reformunun amacı katma değer zincirinde firmaları yukarı çekip kâr marjını yükseltmektir. Yani, bunları sıralayabiliriz. Kamuda mümkün olduğunca açıkları sınırlamaktır. İdeal olarak, tabii, kamunun gelirlerinin kalitesini artırıp harcamaları rasyonelleştirmek. Bunların hepsi programlarda var olan şeylerdir.

Kamuoyunda "İzmir casusluk davası" olarak bilinen dava çerçevesinde sadece Hazineden 1 eleman işten çıkarılmıştır. Daha sonradan da bu düzeltilmiş, tekrar işe alınmıştır. Şu an itibarıyla işten çıkarılıp da işe alınmayan bir kimse söz konusu değildir. Ha, özlük haklarında bir kayıp söz konusuysa ben detayları bilmiyorum ama normalde hak, hukuk neyi gerektiriyorsa yapılması lazım. Tabii ki telafi edilmelidir.

2015 yılında Türkiye'den net 10,4 milyar dolarlık çıkış yaşandı. Bunun 2,4 milyar doları hisse senetlerinden, 7,9 milyar doları "deeps" dediğimiz hazine kâğıtlarından. Biliyorsunuz, geçen sene aynı çerçevede gelişmekte olan ülkelerden net bazda 531 milyar dolar çıktığına dair IIF'in bir tahmini var. Tasarruflarımız düşük seviyeleri, mesela 2013'te yüzde 13,4 seviyesinde, şimdi 2014'te yüzde 15 seviyesine neredeyse, 2015'te yüzde 15,6; ümit ediyoruz ki bu sene de yüzde 16,5 seviyesine ulaşır, dönem sonunda da yüzde 18'lere doğru çıkar diye...

Dediğim gibi, burada özellikle şirketlerimizin öz kaynak kullanımını teşvik eden çok önemli bir düzenlemeyi geçen sene burada yaptık beraber. AR-GE Patent Kanunu'nu önemsiyorum. Yine, ufak projeler ama evlilik, konut için tasarrufları teşvik mekanizmaları var. Bireysel emeklilikten bahsettim.

Enflasyon... Enflasyon 2016 için en önemli sorun alanlarından bir tanesidir. Zaten elimizde bir yüksek çekirdek enflasyon var. Bunun üzerine, tabii, asgari ücretin etkisi tabii ki bir gerçek. Ha, emtia fiyatlarındaki bu düşüş bir miktar aşağı yönlü yardımcı olacak ama gerçekten bizim bu dönemi büyük hassasiyetle, büyük bir çabayla geçirmemiz lazım, tedbir alınması lazım. Ha, kalıcı olarak enflasyonu tek haneye düşürmüşüz, öyle görünüyor ama düşük tek haneye düşürmeliyiz. Gerçek anlamda fiyat istikrarı enflasyonun kalıcı bir şekilde yüzde 5'lerin altına çekilmesiyle sağlanır. Bunu da yani özellikle verimlilik artışı, rekabetin önündeki engelleri azaltarak tabii ki kredibilite, Merkez Bankasının kredibilitesini artırarak sağlamak gerekiyor, birçok reform alanı var.

Kayıt dışılık, 25 dönüşüm programının önemli unsurlarından bir tanesi olduğu için muhtemelen son açıklanan belki reform çerçevesinde değerlendirilmemiştir ama kesinlikle kayıt dışılık olmazsa olmaz alanlardan bir tanesidir. Ona yönelik, biliyorsunuz, bir eylem planı var.

Krizi asla küçümsemiyoruz. Şu anda küresel ekonomi zor bir konjonktürden geçiyor, gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahı düşüyor, azalıyor, ciddi sıkıntılar var, jeopolitik riskler var, kesinlikle küçümsenmemesi lazım ve bütün bunların bir tane ilacı var, o da reformdur. Ama bugün doğrusu çok etkilendim. Yani, isim vermeyeyim, bütün partilerden çok değerli arkadaşlarımız, bu reformlar konusundaki sizin hani teşvikinizi son derece olumlu buluyorum, son derece doğru buluyorum. İnşallah hep birlikte çalışırız, memleketin önündeki bu sorunları birlikte aşarız çünkü reform ihtiyacı son derece açık ve nettir.

Hazine Müsteşarımızın asaleten atanması... Tabii ki Hazine Müsteşarlığımız çok iyi bir ekonomist, liyakat esaslı bir arkadaşımız tarafından yönetilmelidir. Merkez Bankasında da meritokrasi üzerine çok iyi bir ekonomist. Benim tek referansım, tek hususum budur. Çok iyi, konusuna hâkim, bizi uluslararası düzeyde çok iyi temsil edecek çok iyi bir ekonomist, saygın bir ekonomist. Ben, dolayısıyla, hani, detaylara bu noktada girmek istemiyorum.

Şimdi, müsaade ederseniz -hani, ben birtakım değerlendirmelerde bulundum- az önce hızlı hızlı sorulan sorulara bildiğim çerçevede cevap vereyim.

Şimdi, tabii, siz çıkıp 1.250 mikroreformdan, yani adımdan bahsederseniz önceliklendirme konusu çıkar. Bu konuda haklısınız. Aslında, ben kendi çapımda bunu 6-7 ana başlığa indirgeyip... Ha, keşke zamanımız olsa, şimdi benim sekiz dakikam kaldı. Sonra, isterseniz, bir gün sohbet ederiz ama sorunuza cevap vereyim.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Süre verecek size Başkan.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Vergi reformu, tabii ki, kesinlikle en öncelikli konulardan bir tanesi olmalıdır. Ve kesinlikle rant vergisi -yani rantların vergilendirilmesi- vergi adaleti açısından da, tasarruflar açısından da son derece önemlidir, bu konuda netim.

Merkez Bankası başkanlık sürecinin... Keşke bizim kültürde, yani, bizim kamu idare kültüründe veya düzenlemelerde üç ay önceden açıklanabilse. Ha tartışmayı başlatmak kolay ama tartışma çok basit. Benim tek referansım var: Saygın, çok iyi, liyakat üzerine çok iyi bir ekonomist.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Yiğit Bulut olmayacak yani, tamam.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, torba hakkında ne düşünüyorum? Benim ne düşündüğüm çok açık ve nettir: Ben torbaları doğru bulmuyorum.

"BES artışı etkisi ölçüldü mü?" Vallahi önümde bir şey yok, onun için ezber konuşmayayım ama arkadaşlar "0,5" diyorlar. BES'in, bu devlet teşvikiyle birlikte, millî gelire oran olarak tasarruflarda yüzde 0,5 oranında bir katkı sağladığı düşünülmektedir.

ERHAN USTA (Samsun) - Detaylarını arkadaşların bize ulaştırmalarında bir mahzur yok herhâlde.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Petrol fiyatlarının büyümeye etkisi... Yani, burada, geçmişte yapılan birtakım çalışmalar var. Petrol fiyatları nasıl etkiliyor? Biliyorsunuz, harcanabilir geliri artırarak büyümeye olumlu... Benim gördüğüm bazı uluslararası çalışmalarda, bu 40 dolarlık düşüşün gayrisafi yurt içi hasılayı yüzde 0,7 arttırdığına dair. Yani, geçen seneki yüzde 0,7'lik bir tam yıl etkisi değildir muhtemelen çünkü bütün yıl petrol fiyatları düşerek geldi ama bir yıl içerisinde 0,7'lik bir tahmin söz konusu. Herhâlde 2016 için böyle bir etki düşünülüyor.

Hızlı bir şekilde bakıyorum. Sabah biraz erken başladım.

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Bakanım, 2016 mı, 2015 yılı için mi?

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - 2015 0,7 olarak görüyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - 2016'da da o düzeyde olmaz herhâlde.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - O düzeyde olmaz ama kısmen devam eder diye düşünmek lazım.

Sayın Erdoğdu, sabah biraz erken başladım. Dün gece de saat bire kadar, bir buçuğa kadar ofisteydim. Benim yorgunluğum biraz ondan kaynaklanıyor. Teşekkür ederim.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Çocuklar iyidir inşallah.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Yok, yok, bir sıkıntı yok.

Şimdi, değerli arkadaşlar, 2009 IMF olsun, G20 zirveleri olsun... Varsa rakam paylaşayım. Varmış. IMF ve Dünya Bankası 2009 yılı toplantıları için ayrılan ödenek 30 milyon liraymış. Bu ödenek Hazine Müsteşarlığının 2009 yılı bütçesinde "temsil ve tanıtım giderleri" kaleminde yer almıştır. Toplantılar için 20 milyon 566 bin 749 lira 80 kuruş harcanmış ve yaklaşık 3,5 milyon avro harcanmıştır.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Toplantılar için.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Bu temsil ve giderler. Bu 2009 IMF, Dünya Bankası toplantıları için. Yani, toplamda 28 milyon 359 bin 108 liralık bir harcama.

G20 dönem başkanlığıyla ilgili Dışişleri Bakanlığımız ve diğer kurumların da katılımıyla lojistik görev gücü kurmuş, hazırlıkların finansmanı için kendi bütçelerinden karşılamışlar. Bu soruları Bakanlığımızın bütçesi görüşülürken tekrar gündeme getirirseniz...

HAZİNE MÜSTEŞARI VEKİLİ CAVİT DAĞDAŞ - Bizim bütçemizle değil, Dışişleri Bakanlığı bütçesiyle ilgili.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Ha, pardon "Dışişleri Bakanlığı bütçesindedir." diyorlar ama rakamları yine öğrenirsek paylaşırız.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Bakan, çok özür dilerim. Böyle bir usul var bizde, Plan Bütçede de. Bakın, G20 zirvesi Kanada'da baktım 800 milyon dolar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Sürem bitiyor.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Yok, yok, ek süre koyuyor Başkan.

Yani bu rakamlardan...

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şöyle: Kurumların değişik...

BAŞKAN - Sayın Erdoğdu, lütfen benim adıma taahhütte bulunmayın efendim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Müsaade ederseniz ben açıklayayım. Şimdi, bakın değerli arkadaşlar, şöyle, diyelim ki... Kanada şöyle hesaplamıştır muhtemelen: O konu için tahsis edilen, diyelim ki, güvenlik güçlerinin ücretlerini, mesailerini dikkate almıştır -örnek olarak söylüyorum- veya onun için yerel vesaire. Şimdi, bizde ise zaten o güvenlik güçlerimize o ciddi bir fonksiyonel hesaplama gerektiriyor. Bizim güvenlik güçlerimize zaten maaşları ödeniyor. Belki ekstra mesai yapıldıysa ona bakmamız lazım. Belediye onun için ekstra birtakım adımlar attıysa -yani altyapı anlamında- bakmak lazım. Ama en büyük kalem -benim bildiğim kadarıyla- muhtemelen güvenliktir çünkü, siz de biliyorsunuz, bu tür olaylarda en önemli kalem budur.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Efendim, 500 tane -o dönem ben Hazinedeydim- araç aldık.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Şimdi, değerli arkadaşlar, hayır, aldıysak geçici kiralamışızdır, muhtemelen kira bedelleri de bunun içindedir. Kalıcı olarak aldıysak bilemiyorum.

Ama şöyle, yani, bana söylenen rakamlar... Şimdi, arkadaşlar şöyle: Çok soru soruyorsunuz haklı olarak ama benim önümde şu anda, yani, yapay zekâ anlamında bir sistem yok.

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Arkada bürokratlar var, cevap vermenize yardımcı olurlar.

BAŞBAKAN YARDIMCISI MEHMET ŞİMŞEK (Gaziantep) - Saray ve uçakla ilgili maliyetler önümde değil.

Şimdi, TÜRKSAT'a, Hazine temsilcisi var, atamadık. Şimdi, ne diyoruz? Hemen siz söyleyin isterseniz.