KOMİSYON KONUŞMASI

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Komisyon üyelerimizi, kıymetli milletvekillerimizi, Grup Başkan Vekilimizi, Bakanlık yetkililerimizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta Adalet Bakanlığımızla ve Bakanımızla birlikte yaptığımız toplantının çok verimli ve bereketli geçtiğine hep birlikte şahit olduk. Aynı şekilde, bundan sonraki süreçlerde de bu tarz toplantıları, hele hele insan haklarını ilgilendiren, hakları, hak ihlallerini ilgilendiren tüm kurumlarla bu toplantıları yapma noktasındaki iradeyle, Komisyonumuzun kararıyla da böyle bir toplantı yapmış bulunuyoruz.

Tabii, buradaki amacımız siyasi düşüncelerimizi birbirimize kabul ettirmek değil. Buradaki amacımız "senin dediğin, benim dediğim" meselesine olayı taşımak değil; bunu zaten Genel Kurulda yapıyoruz. Buradaki amacımız, bağcıyı dövmek de değil; buradaki amacımız üzüm yemek. Kendi memleketimizle, kendi devletimizle, kendi yaptıklarımızla övüneceğimiz şeylerde, arkadaşlar, göğsünüzü gere gere övünün ya! Her şeyi kötülemeyin arkadaşlar ya! Yanlışların üzerine hep beraber gidelim ya! Her şeyi kötülersek, her şeyi yok sayarsak, her şeyi sanki ortada bir hukuk devleti yokmuş, ortada bir devlet yokmuş gibi... İşte, geçen hafta gördük, sunumda hep beraber izledik, hem cezaevi konusunda hem mahkûmlarla, hükümlülerle, tutuklularla ilgili Avrupa standartlarını, o beğendiğiniz, yere göğe sığdırılamayan İsviçre'yle, İsveç'le alakalı sunumları hep birlikte gördük arkadaşlar. Ya, onlar Türkiye'nin eline su dökemez, Avrupa dediğiniz yerde, hele hele Avrupa'nın cezaevlerindeki insan haklarıyla alakalı kısımlarına gelirsek onlar Türkiye'nin eline su dökemez. Bu noktada da Türkiye'nin nereden nereye geldiğini görelim.

Arkadaşlar, önceki dönem, yirmi yıl öncesi yok, yirmi iki yıl öncesi yok, otuz yıl öncesi yok, kırk yıl öncesi yok; gerçekten temelimize insanı alarak davrandığımız bir Türkiye var. Dolayısıyla, hak ihlalleri noktasında da tavizsiz bir yaklaşım ortaya koyan bir siyasetimiz var, bunu da görelim, buna da destekleyelim; eksik olan hususları koyalım yani bireysel anlamda üç beş kişi üzerinden gelip burada Türkiye'nin nereden nereye geldiğini mahkûm etmeyelim. Kusura bakmayın, buna da müsaade etmeyiz yani böyle bir şey...

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Biz buraya övmeye gelmedik, tabii ki eksiklikleri söyleyeceğiz.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Tamam, övmeye gelmedik. Bakın, geçen hafta burada bir sunum yapıldı; sunumda ne kadar tutuklu, hükümlü olduğu, ne kadar erkek hükümlü olduğu, ne kadar kadın, ne kadar çocuk hükümlü olduğu tek tek burada ifade edildi. 340 bin tutuklu ve hükümlü olduğu; yüzde 83 hükümlü, yani yüzde 84 hükümlü, yüzde 16 tutuklu. Yani Türkiye'nin nereden nereye geldiğini, yüzde 80 tutukluluktan yüzde 16 tutukluluğa geldiğini de konuşmamız lazım. İnsan hakları bakımından, özellikle AK PARTİ iktidarları döneminde tutuklu sayısının az olması insan hakları açısından baktığımız zaman geldiğimiz iyi noktayı göstermektedir. Önceki dönem yüzde 58'lerde olan oranı yüzde 16'ya getirmişiz. Niye? Gördüğümüzü tutukluyormuşuz. Yaşamadı mı Türkiye bunları? Yaşadı. Oradan buraya getirmişiz, yüzde 16 tutuklu var...

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Geçmişi kullanmasak.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hayır, hayır, geçmişi kullanıyoruz yani bir kıyaslama yapacağız. Avrupa'yla kıyas yaparsak tutuklu-hükümlü kıyaslamasında Avrupa'dan çok iyi noktadayız, onu da söyleyeyim, net bir şekilde onu da ifade edeyim.

Suç tiplerine baktığımız zaman, özellikle yüzde 36 uyuşturucu, yüzde 25 hırsızlık, yüzde 6 dolandırıcılık ve yüzde 8 yağma suçlarını aldığımızda zaten yüzde 75, hatta yaralamayı falan kattığımız zaman yüzde 90'ı adi suçlardan oluşuyor yani yüzde 90'ı adi suçlardan oluşan bir cezaevleri hükümlü ve tutuklular üzerinden yüzde 7'lik terör suçundan mahkûm olmuş, hüküm giymiş, bu suçlardan da biz burayı mahkûm ediyoruz. Yani mahkûmları tüm değerlendirmemiz gerektiğini ben ifade ediyorum; adi suçlu, terör suçlusu fark etmez. Hükümlü ve tutuklu olarak yüzde 7 oranında terör suçlusu var arkadaşlar, yüzde 93'ü adi suçlu ama gelin burayı, terör suçlusundan olanlara mahkûm etmeyelim.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Adem Bey, biz ayrımcılığı söylüyoruz.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hayır ama burayı mahkûm etmeyelim. Yüzde 93 bizim başka hükümlü ve tutuklumuz da var, onları da ifade edelim.

HEVAL BOZDAĞ (Ağrı) - Tüm sözlerimiz herkes için geçerli.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Eczane meselesi için ne diyeceksiniz?

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Oradan gidip, bireysel anlamda görüşüp gelip oradaki talepleri burada bireysel talep gibi de yapmayalım, bunun üzerinden de bir algı oluşturmayalım.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Biz politikamızı size göre mi... Bir ayrımcılık varsa tabii ki...

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Siyasi düşüncemiz farklı tabii ki, inançlarımız farklı olabilir, hayat tarzımız farklı olabilir...

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - İnançları farklı diye cezaevlerindeki o kişiler ölsün mü? Sizinle aynı düşünmüyorlar diye ölsün mü o insanlar?

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hayır, asla.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sağlığa erişemesinler mi?

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Asla.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - "Asla." değil, bu dediğiniz buna çıkıyor.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Asla.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - "Getirip bunları buraya koymayın." demek ne demek?

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Arkadaşlar, ben buraya...

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - "Benimle aynı görüşten değilse cezaevinde ne hâlleri varsa görsün, sağlığa erişemesin." Bu, bu anlama geliyor ama.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Buraya mahkûm etmeyin arkadaşlar, bakın, benim söylemeye çalıştığım şey ayrı. Ben...

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Az önce söylediğiniz şey bu anlama gelmiyor, bu dediğiniz şey "Benimle aynı siyasi görüşten değilse cezaevinde ne hâli varsa görsün." demek bu!

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hani siz sözü sonuna kadar dinliyordunuz? Hani sözü sonuna kadar dinliyordunuz?

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sizin yaptığınızın aynısını yaptım.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - İaşe meselesi, eczane meselesi bunların neresinde?

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hani saygı gösterip sözü sonuna kadar dinliyordunuz? Ne oldu?

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkanımız da "Arada müdahale edebilirsiniz." demişti, öyle müdahale ettik yani.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ya, ben kendi düşüncemi söylüyorum.

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Manipüle ediyorsunuz ama.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ben kendi düşüncemi... Ben terör diyorum, sen "Bize söylüyorsun..." Ben sana "terör" demiyorum ki, sen niye üzerine alınıyorsun.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - "Terör mahkûmunu burada andırıyor." diyorsunuz. İaşe meselesi, eczane meselesi tüm cezaevlerini ilgilendiren meseleler.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Tamam, terör... İyi de sen niye üzerine alınıyorsun? Ben sadece yüzde 7 terör üzerinden konuştuğum zaman sen niye üzerine alıyorsun?

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Bize bakarak konuşuyorsunuz Adem Bey.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Nasıl size bakarak ya! Ben herkese bakıyorum ya! Vekilim, sana da bakıyorum, terörist misin? Tövbe, haşa ya!

DİLAN KUNT AYAN (Şanlıurfa) - Hayır, biz sıraladık, tam da bu yüzden sıraladık.

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Ya, olur mu öyle bir şey? Ben nasıl bakayım bu arkadaşımıza, buradan bakabilir miyim yani? Göremiyorum yani.

Dolayısıyla arkadaşlar, burada sadede gelelim.

NEVROZ UYSAL ASLAN (Şırnak) - Hayır, bizim sunumumuzun çerçevesini belirlemeye çalışmayın, buraya gelip bir şeylere şak şak yapmamızı da beklemeyin. Eksiklikleri söyleyeceğiz, iyileştirme isteyeceğiz.

BAŞKAN DERYA YANIK - Değerli arkadaşlar... Nevroz Hanım, bir müsaade edin...

ADEM YILDIRIM (İstanbul) - Hayır, şak şak zaten...

BAŞKAN DERYA YANIK - Adem Bey, bir dakika...