| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) a) Maliye Bakanlığı b) Gelir İdaresi Başkanlığı c) Kamu İhale Kurumu, d) Özelleştirme İdaresi Başkanlığı e) Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 17 .02.2016 |
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bu geçişi yumuşatmak için, değerli arkadaşlar, size rahmetli Levent Kırca'nın bir skecini hatırlatayım veya anımsatayım: Bir lokantaya girer perişan bir hâlde "Olay çıkmadan çabuk bana bir çorba, olay çıkmadan çabuk bana bir kebap." falan der, karnını güzelce doyurur. Garson yorgunluktan perişan bir vaziyette gelir "Ya, ne olayı çıkacak, benim elimi ayağımı dolaştırdın?" deyince, "Vallahi bende para yok, şimdi olay çıkacak."
Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı da acele ettire, ettire, ettire, sabahlara kadar bu komisyonları çalıştırarak, süründürerek nihayet sonuna geldik. Acele etmemizin nedenini hâlâ anlamadık açık söylemek gerekirse. Niye bu kadar acele ettik? Daha neredeyse kırk güne yakın geçici bütçe uygulama süresi varken bu bütçeyi niye bu kadar iki ayağı bir pabuca girmiş olarak çıkarttık? Bunu ben de anlayabilmiş değilim.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bazı bakanlık bütçelerinin görüşülmesi sırasında ben empati yapacağımı söylüyorum yani kendimi -şu Sayın Bakanın yerinde olmak istemiyorum, ayrı bir olay da- geçici bir süre için koysam acaba şu anda görüşülen bütçeye ve Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bütçeye nasıl bakardım diye bir düşünüyorum. Bazı konularda kaçınılmaz olarak "Ya, başka çare mi var ki zaten?" diyerek otomatik olarak kabulleniyorum ancak kabullenmediğim yani empati yaptığım zaman bile kabullenmediğim, karşı olduğum bazı olgular var. Kesin olarak benimseyemediğim olay Maliye Bakanlığının bütçesinin görüşülmesi sırasında Maliye Bakanlığının yanında "bağlı kurum", "ilişkili kurum" olarak, "bağımsız kurum" olarak adlandırılan kurumların yer alması. Bunu benimseyemiyorum, bunu içime sindiremiyorum. Şu nedenle sindiremiyorum: Zaten Maliye Bakanlığı bu devletin bütçesini emanet ettiği ve her şeyiyle beraber şurada biraz sonra konuşacağımız o tasarının içerisinde uygulamasını verdiği bir güven kurumudur ve güven insanıdır.
Bağımsız kurum yaratmak, siyasete güvensizlikten kaynaklanan bir olguydu. Siyasiler sürekli olarak yanlı davranıyorlar, tarafsız olmuyorlar, bağımsız olmuyorlar, etki altında kalıyorlar, o nedenle de kurumlar bağımsız olsun. Kurumların bağımsız olmasının hiçbir öneminin olmadığını Türkiye yaşadığı süreçte gördü, gördü. İstediği kadar bağımsız yapın siz, bağımsızlığı sağlayan koşullar farklıdır, atama şeklinden gelir, bütçesinden gelir, yeniden seçilip seçilmeyeceğinden gelir, gelir de gelir bütün onların hepsi. Ama sürekli olarak zaten Maliye Bakanlığına her şeyiyle bağlı olan bağlı kuruluşların bağımsız gibi davranıyor olmasını veya yapılmasını Maliye Bakanlığı açısından hazmetmek kolay bir olay değil. Bunların belirli bir şekilde bitirilmesi gerektiğini düşünüyorum. En fazla da Gelir İdaresi Başkanlığının bütçesinin ayrı görüşülmesinden rahatsız olurdum orada oturuyor olsam.
Değerli arkadaşlar, siyasette iktidar olmuş bir siyasi partinin istediği gibi vergi kanunu düzenlemesi yapma hakkı da yoksa bu insanlar niye siyaset yapar? Olmaz öyle şey. O, onun siyasi tercihidir, istediğini tercih eder. Tercihinin halk tarafından benimsenip benimsenmediğini de bir sonraki seçim belirler. Olay budur. Ha, uygulamalarla ilgili tarafsızlık "Kanunlar istenildiği gibi yapılsın ama uygulayan insanlar tarafsız, bağımsız olsun." deniliyorsa işte bu, biraz önceki Maliye Bakanlığı tanımına aykırı düşer.
Ben, otuz küsur yılını Maliye Bakanlığına -giriş katından başlayıp tepesinden çıkmış biri olarak- vermiş bir insan olarak söylüyorum, ne bürokrat olarak çalıştığım dönemde ne de yönetici olarak bulunduğum dönemde -ki, bir sürü kademesinde bulundum- Maliye Bakanlığında ne bir talimat alındı ne bir talimat verildi. Aynı cümleyi bütün arkadaşlarım için kurarım, yoktur böyle bir olay. Bütçe Genel Müdürlüğünde ihalelerin tasdikiyle ilgili, işlemlerle ilgili Türkiye'de ihale hikâyeleri anlatıla anlatıla bitirilmez. Bütçe Genel Müdürlüğü bu açıdan çok sağlam bir kurumdu, arkasında bakanın gücü olduğu için de taş gibi dururdu ortalıkta. Bakanlar Kurulunda ne tartışmalar olduğunu da bilirim. O nedenle, ilk rahatsız olduğum konu bu. Bu durumun önümüzdeki bütçelerde düzeltilmesini ve "Maliye Bakanlığı" denildiği andan itibaren yeniden bir itibar kurumu olarak ve devletin çok rahatlıkla güveneceği, dolayısıyla "Güvensizlik yaratacak bazı davranışları nedeniyle bağımsız kurumlar kurulmuştur." şeklindeki bir uygulamanın sona erdirilmesini kesin olarak bekliyorum ve temenni ediyorum.
Şimdi değerli arkadaşlar, "Mali disiplin, mali disiplin" diyerek girdik biz bu işin içerisine, ilk konuşmasına Sayın Bakan da aynı cümlelerle başladı. Doğrudur, bütçelerde ve daha sonradan bütçe uygulaması sırasında mali disiplin kesinlikle demokrasiye ve parlamenter sisteme saygının gereğidir. Elbette ki bu saygıyı sağlayacak olanlar da çok büyük ölçüde bütçeyi yapanlardır. Biz, bu bütçenin yapılmasına -biraz önceki anekdottan da geldiğim nokta oydu zaten- maalesef bir katkıda bulunamadık, çok bir katkıda bulunamadık. Tamam, uygulamaları genel olarak arkadaşlarımız eleştirdiler, bazı şeylere dikkat çektiler, konuşulmayan konuların konuşulmasını sağladılar, bunlar iyi. İyi de değerli arkadaşlar, sizin burada çok daha farklı bir işleviniz vardı. Bugün önüme bu kadar şeyleri yığmamın nedenini hemen size bir anlatayım. Bunlar nedir biliyor musunuz? Şu tuğla gibi şeyler, işte, gece gündüz çalışarak kaç gündür burada uğraşarak yaptığımız bütçeler, bunları yaptınız. Yani bunlar değil, bunlar 2015'in de, aynıları gelecek çünkü önünüze bir süre sonra. Burada bütün bakanlıkların hepsine teker teker ödenekler verdiniz, ödenekler dağıttınız, dağıttınız fakat bu süre içerisinde içinizden hiç kimse en azından bu ödeneklerden "Ya, şu çok gereksiz bir olay halbuki benim seçim bölgemde ya da benim bildiğim konularda Türkiye'de bundan çok daha fazla ihtiyacı olan şöyle bir yatırım alanı var. Bunu alın da şuraya verin Allah aşkına." demediniz. Ya da "Ne gerek var canım, bunu vere vere bir hâl etmişsiniz, ne zamandan beri veriyorsunuz bu ödenekleri, buradan ne sonuç çıkmış? Bırakın artık bu uygulamayı." da demediniz. Bu tuğla gibi şeylerin iki tane sütunu vardır değerli arkadaşlar, yakında Başkan bastıracak göreceksiniz. Bu sütunun bir tanesinde Hükûmetin teklifi yazar yan sütun boştur.
BAŞKAN - "Komisyon metni" yazar orada.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bu da komisyonca kabul edilendir, Allah'a şükür tertemiz, tek bir kuruşluk... Yani hiç değilse simge olsun diye üç tane ödeneği artırın. Yani buralarda bunların tartışılmıyor olması aslında uygulayıcılara çok büyük bir huzur veriyor falan filan diye düşünmeyin.
BAŞKAN - Yok, biz onu yedek ödeneği artırarak çözüyoruz Sayın Bakanım.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Oraya gelmeye çalışıyordum zaten.
Değerli arkadaşlar, eğer bütçeleri görüşmeyip de daha sonradan buradaki sorunları farklı bir şekilde çözüyorsanız, işte bu bütçe hakkının daha sonradan kötüye kullanılmasıyla ilgili olarak bazı kapıların aralanması anlamına geliyor.
Şimdi "Bütçe hakkına saygı denilen olay, bunun yasalara ve Anayasa'ya uygun bir şekilde yapılan bütçesinden geçiyor." diyorsunuz, doğru, gerçekten de 5018 sayılı Yasa... Bana göre 1050 sayılı Yasa daha güzel bir yasaydı, kesinlikle iyiydi. Eğer bundan sonra yapılacak olan reformda temel olarak yeniden 1050'ye dönüp aradaki çağdaş değişimlere uygun ilaveler yapmak suretiyle çözülürse büyük bir olasılıkla çok daha sağlıklı bir şey çıkar ortaya.
Şimdi, bu 5018 sayılı Yasa, diyor ki: "Sizin buraya koyduğunuz ödeneklerin şunların bunların hepsinin ne şekilde harcanacağını bana bakarak anlayacaksınız." Güzel, bu doğru. Bu yasanız doğruysa ve arkasında da bütçede de siz bu ödenekleri veriyorsanız, bütçe ödeneklerinin bu yasaya göre harcanması bir zorunluluktur. Güzel, fakat siz, oturup da bunu, 5018'in kapsamı dışında harcanmak üzere belirli yetkileri ha babam artırmaya kalkarsanız, işte bu, bu yasanın işlevini de ortadan kaldırılır, hesap verilebilirlik, saydamlık ve hazine birliği ilkelerini zedelemeye başlar. Ben niye yalan söyleyeyim, bütçe metnini gördüğüm zaman 16 madde "Çok şükür, nihayet sağlanmış." dedim. Sonra, (E) cetveline bir baktım 94 madde. (E) cetvelindeki 94 madde şu anlama geliyor: Yani siz, genel 5018 ilkelerine göre değil de özel olarak tanımlanmış olan yetkiler çerçevesinde harcamalar yapın. Şuradaki ödeneği alın, şu özel hesaba koyun, o özel hesaptan da bakana verdiğim yetki çerçevesinde -X bakanı yetkilidir, Kalkınma Bakanı yetkilidir veya bilmem ne bakanı yetkilidir- onun belirleyeceği usul ve esaslar dairesinde bunu yapsın. İşte, empati yaptığımda en fazla beni rahatsız eden olay da budur çünkü şu kanunun yürütme maddesinde çok net bir şekilde, Cumhurbaşkanlığını, Meclisi ve Sayıştayı çıkarttıktan sonra geri kalan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleriyle ilgili olarak yürütmeye yetkili tek kişi Maliye Bakanıdır. Bu kadar, bütün sorumluluğu Maliye Bakanlığına vermiş vaziyette zaten, bu kanunda veriyorsunuz, yetkiyi veriyorsunuz ama bu arada 94 tane farklı düzenleme yapmak suretiyle onları Maliye Bakanlığının şeyinden kaçırmaya çalışıyorsunuz,
Değerli arkadaşlar, bizim bu tutarsızlıkları kesin olarak ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bu tarz tutarsızlıklarla götürülecek olan bir bütçenin ciddi sorunlar yaratacağını belirli bir süre sonra hepimiz kabul ediyoruz. Zaten yeni bir 5018, yani kamu harcamalarına ilişkin düzenleme yapılmasının gereği de bu. O nedenle de, bu konulara dikkat çekmek suretiyle, öncelikle düşünülmesi gereken konular olduğunu burada bir defa daha belirtmek istedim.
Şimdi değerli arkadaşlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre verdim efendim.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim.
Yürütmeyle ilgili olarak Maliye Bakanlığının yetkilerinin genişliğini çok
net olarak gördünüz. Hatta ve hatta bu kanun kapsamında düşünülmeyen yani kanunun içerisine konulan, istisnai maddelerle konulan hükümlerde bile örneğin örtülü ödenekte, Başbakanın vicdanına teslim edilmiş olan bir ödeneği Başbakan kullanır, onunla ilgili olarak herhangi bir şey sorma falan konumunuz yoktur, sormazsınız çünkü vicdanına emanet etmişsiniz onu ama o vicdanın altında Maliye Bakanının mührünün olması gerekir. Yani o yapılan harcamalarla ilgili belgeleri Başbakan ve Maliye Bakanı oturur, beraber gözden geçirirler "Amacına uygun olarak kullanılmıştır, 5018'teki örtülü ödenekle ilgili maddeye uygundur." derler, sonra imha ederler. Bu, çok önemli bir olaydır. Bütçeler içerisinde bu olayları görmek çok önemli bir olaydır. Vicdanlara teslim edilen konularda bile... Daha sonradan ilgili bakan da ilave edilmiş 5018'in içerisinde ona, bunun hiç gereği de yoktur ve olmaması da gerekir, ayrı bir olay. Dolayısıyla, bu kadar önemli bir kurumu bile bu şekilde düzenlemiş olan yasaların içerisinde sürekli olarak Maliye Bakanlığının dışında düzenlemeler yapacak... Hatta yönetmeliklerle ilgili olarak bir de artık Maliye Bakanlığının neredeyse çoğunda adı geçmiyor, direkt olarak bilmem kim tarafından, eskiden onun görüşü alınarak Maliye Bakanlığı tarafından yapılırdı bunların hepsi, harcamalarla ilgili usuller, görüşleri alınır ona göre yapılırdı, şimdi bu olaylarda büyük ölçüde olayı kaptırmış oluyoruz.
Yine, empati yaptığım için söylüyorum, ciddi anlamda rahatsız olduğum bir konu daha var. Maliye Bakanına oturup şu bütçelerin uygulama yetkisini vermiş misiniz? Vermişsiniz. Peki, bu Maliye Bakanı hangi denetim örgütüyle bu uygulamalara dönük olarak denetimlerini yapacak, denetimlerini yürütecek? Olayı bir vergi denetim birimi olarak almamak gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, kamu yönetiminde "hiyerarşik denetim" denilen bir olgu vardır.
Arkadaşlar, yine sohbeti koyulattılar Sayın Başkan.
BAŞKAN - Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Kamu yönetiminde "hiyerarşik denetim" denilen bir olay vardır. Hiyerarşik denetim emir ve talimat veren, emir ve talimatlarının nasıl uygulandığını geri dönüp baktığında ona bilgi getirecek denetim birimlerine ihtiyacı vardır.
BAŞKAN - Arkadaşlar, komisyon dışında da sessizliği muhafaza edelim, uyarır mısınız.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Benim bildiğim kadarıyla dünyada maliye bakanlarından bu anda hiyerarşik denetim organı olmayan şimdilik tek bakanlık bizim Bakanlığımız oldu. Bir zamanlar Maliye Teftiş Kurulu diye bir kurul vardı. Maliye Teftiş Kurulunun mensuplarının unvanı maliye müfettişiydi, Maliye Bakanlığı müfettişi değil maliye müfettişiydi. Yani şu geniş yetki çerçevesinde her konuya ulaşabilen, araştıran, soruşturan, çözümler öneren daha sonra da ilgili bakanına bunu rapor halinde sunan birimler. Bunlar çok önemliydi. Bunlar olmadığı takdirde bu hiyerarşik sistem sadece iç denetim sistemleriyle veya içerideki harcamalarla vesairelerle geçiştirilecek bir olay olarak algılanamazdı, o zaman bu olay çok büyük ölçüde biterdi. Fransızların idari sisteminin temelini oluşturan, yönetim biçimlerine bağlı olarak idari sistemin temelini oluşturan bazı kurumlarına insan yetiştirmek üzere ENA (The Ecole Nationale Administration) diye bir kurum kurulmuştur. Bu, bizim enderunun kopyasıdır. O kurumda yetişen insanların ilk 10'a giren insanları sürekli olarak maliye müfettişi olarak atanır Fransa'da, bu olay böyledir. ENA örneği ilk olarak enderunu almış, biz de ENA'nın yetiştirdiği Maliye Teftiş Kurulundan bundan tam yüz otuz iki, yüz otuz üç yıl önce Maliye Teftiş Kurulunun almışız, "Umur-u Umumiye-i Maliye Müfettişleri" diye. Ve yıllarca bir işlev görmüş bu. Sonra birden bire sessiz sedasız bir şekilde Maliye Teftiş Kurulu yok olmuş. Empati yapıyorum, ben orada otursam, böyle kuruma sahip olmamak nedeniyle kendimi ciddi anlamda boşlukta hissederdim, ciddi anlamda boşlukta hissederdim çünkü buna ihtiyacı vardır devletin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlayın, tekrar ilave süre veriyorum.
ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Bu gözle bakacak insanlara ihtiyaç vardır.
Maliye Bakanlığı bütçesi içerisinde görüşülecek olan diğer bütçelere özel olarak değinmememin nedeni Maliye Bakanlığının içerisinde kabul etmiyorum bunları.
O nedenle, peki, Sayın Başkan sözlerimi burada bitiriyorum.
Teşekkür ediyorum.
2016 bütçesinin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Saygılarımla.