Komisyon Adı | : | AVRUPA BİRLİĞİ UYUM KOMİSYONU |
Konu | : | |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 10 .07.2024 |
OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) Evet, teşekkür ediyorum.
Hoş geldiniz Hocam.
Ukalalık yapamama adına, hep bana itaf, işte "Oğuz Bey daha iyi bilir, Oğuz Bey..."
MÜLKİYE GÖÇ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ MÜDÜRÜ MEHMET MURAT ERDOĞAN - Oradan geliyorsunuz, saygımız olacak tabii.
OĞUZ ÜÇÜNCÜ (İstanbul) - Şüphesiz; doğduğum, büyüdüğüm yerler, üstünde de emeğim olan yerler ama ilave olsun diye, tartışmaya da biraz boyut kazandırsın diye paradigmalarınızda hafif hafif yanlışlıklar sezinlediğimi söylemek istiyorum ben. Özellikle, AFD ve Türkler vurgusunu hocam hakikaten tartışmamız lazım; ben bunun çok doğru bir saptama olduğuna inanmıyorum. AFD'nin bir teşebbüsü oldu, işte "Türklerin aslında bize oy vermeleri lazım; değerlerimiz, temsil ettiklerimiz uyuşuyor." ama böyle bir dünya yok yani neticede adamlar Türk düşmanı, İslam düşmanı, Müslüman düşmanı. Kültürel varlık olarak bizim orada yaşamamızı istemiyorlar. "Remigration" diye geri göndermeyi tartışan bir parti, Wannsee Konferansı'nın yapılmış olan mekânına çok yakın bir yerde "Gelenleri nasıl geri gönderebiliriz?" diye toplantı yapmış bir parti. Yani, ben "Türkler orada yeni bir milliyetçilik akımının içerisinde kendilerine yer buluyorlar." saptamasını çok cüretkâr buluyorum, doğrusu yanlış buluyorum yani; bu birincisi. İkincisi, Merkel'le ilgili ve Avrupa'da bu manada, Avrupa Birliğini kurtarma noktasındaki rolüyle ilgili, göç yüzünden tutunamadığına dair Başkanım, sadece şöyle bir bilgi aktarmak istiyorum: "Biz bunu başarabiliriz." dediği cümle 31 Ağustos 2015; iktidar düştü, tarih altı sene sonra yani altı sene Avrupa'yı kurtardıktan sonra Avrupa'yı gerçekten şekillendirdi. 2015'te Avrupa Birliği bir proje olarak dağılıyordu, mülteci ve göç meselesinden dolayı dağılıyordu ve Merkel bu manada risk aldı, risk üstlendi ve "Bunu başarabiliriz." cümlesiyle hem Dublin sürecini, Almanya'nın sorumluluk üstlenmesi vesilesiyle çözmüş oldu ve peşinden çok daha ilginç şeyler oldu. Onun için Merkel'in bu manadaki rolü aslında kurtarıcıdır ama Avrupa Birliği ve Parlamentosu seçimlerine gelince. Hocam yani göçmenler, evet, rol oynadılar ama bu kampanyanın asıl -özellikle sağ ekstremist ve sol ekstremist partilerin- tartıştığı konu barıştı yani Rusya-Ukrayna savaşıydı. Her birisi bu savaşın durması gerektiğini, özellikle AFD yani "Bündnis Sahra Wagenknecht" dediğimiz Sahra Wagenknecht'in sol partiden ayrılarak yaptığı şeyler. Bu argüman, aslında, bu seçimlerde daha büyük bir rol oynadı ve Avrupa Birliğinin gelecek tasavvuruyla ilgili yani Avrupa Birliğinin dış sınırlarını koruyan, egemenliklerini yeniden güçlendiren ülkeler itibarıyla ama aynı zamanda da bir dâhil pazar olarak tasavvur edilen bir şey. Dış savunması tamam ama içinde herkes yine eskisi gibi ülke olacak. İşte "Kiminin Deutsche markı olacak, kiminin frankı olacak." diye, bu söylemlerle bu partiler, sağ ekstremist partiler, sağ partiler sükse elde ettiler ve bunu bile ülke ülke analiz etmemiz lazım yani Polonya'da oy kaybettiler, Hollanda'da birinci parti olamadılar, AFD Almanya'da istenilen o çıkışı yapamadı. Fransa'da ikinci turda ciddi bir çuvallama söz konusu oldu. Yani "Bu elden gitti." türünden şeylerden ziyade bizim yaklaşımımız yani ülke ülke analizler. İşte, bu ne manaya geliyor? Onu şey yapmak... Bir de burada birçok konuyu birbirine karıştırıyoruz Hocam; Göç, Avrupa Birliği... Biz Enis Vekilimle birlikte bir toplantımızda 2 kişilik bir heyete Başkanlık yaptım. "Ghosting"in ne olduğunu... Stenograflardan dolayı hemen peşinden şey yapıyorum. İşte, hayaletlenme demek, ilk defa böyle bir kelimeyi de kullanmış oldum. Ne olduğunu biz yaşadık yani yok sayılmaktır. Bizim Avrupa Birliğiyle ilgili burada ifade ettiğimiz şeylerin şu an Avrupa Birliğinde karşılığı yok. Bizim ülke olarak aday ülke olduğumuzu hatırlatmamız gerekiyor; Enis Vekilim hatırlatıyor, ben hatırlatıyorum. Benzer süreci şimdi Gürcistan yaşayacak, daha bir ay önce müjdeyle yani "Aday ülkesiyiz." dedikten sonra onlara göre yanlış bir yasa çıkartarak şu an "Ghosting" yaşayacaklar yani toplantılarda yok sayılacaklar. Bizim bu manadaki iyimserliğimizi de bir tartışmaya açmak lazım yani normalde biz yer edinmeye şu an gayret ediyoruz ve Avrupa Birliğinin o tanzim edici, işte o üstlenmesi gereken müspet rolle ilgili doğrusu yaşadıklarımız onunla ilgili çok uyuşmuyor, daha ziyade şu uyuşuyor, onunla da bitirmek istiyorum: Bize biçilmek istenen rol Arnavutluk'a biçilmek istenen rol. İşte, İtalya istemediği mültecileri Arnavutluk'a paslayacak, oradan müracaatını yaptıracak, müracaatta olumlu olanları feribottan geri alacak. Arnavutluk da buna "Evet." dedi zaten bu konuyla ilgili hiçbir sıkıntı yapmayacağını söyledi. Yani, Afrika da değil, Ruanda; bu sefer Arnavutluk da oldu. Türkiye'yi de "Gatekeeper" olarak yani hududu tutan bir ülke konumuna indirgemeye çalışan bu şeye karşı bir strateji oluşacaksa onu bir konuşmamız lazım. Onunla ilgili, Türkiye'nin kendi stratejisi, Avrupa'daki varlığımız, oradaki kendi kendimize marjinalleşme teşebbüslerimiz olarak bu partileşme süreçlerinin hepsini tartışmamız lazım ama hepsini göçle entegre edersek bu tartışmalardan, bundan bir şey çıkmaz. Göçü bir fenomen olarak elbette apayrı tartışmak lazım ama Avrupa Birliği perspektifini, kendi perspektifimizi, gelecek tasavvurumuzu ondan bağımsız tartışmanın faydası olduğuna inanıyorum.