KOMİSYON KONUŞMASI

MERYEM GÖKA (Konya) - Teşekkür ederiz Başkan, size de sunumunuz için teşekkür ederiz.

Ben de aklıma gelen birkaç şeyi paylaşmak istiyorum. Ben Almanya'dayken bir sohbet sırasında Gerhard Schröder'le Şansölyeyken görüşmüştüm, dedi ki: "Biz Türkiye'nin Avrupa Birliğini çok destekliyorduk." Gerçekten o dönemde bizim ilişkilerimizin boyutları çok daha farklı bir "level"daydı. Tabii, arkasından Merkel gelince, Sarkozy gelince, özellikle Sarkozy buna çok daha farklı bir şekilde bakıyordu ve süreç içinde -siz zaten süreci de yani yıllara göre de biraz tarif ettiniz- bizim iniş ve çıkışlarımız çok oldu ama özellikle 2016 sonrası yani Alman Parlamentosunda sözde Ermeni soykırımıyla başlayan, 15 Temmuzdaki Avrupa genelinde, Batı'nın genelindeki dayanışma eksikliği çok sonradan gelen, arkasından özellikle demokrasiyi savunan bir ülkeye çok daha farklı davranması beklenirken tam tersine, medya üzerinden, anti Türkiye, anti Erdoğan üzerinden bir süreç yürütüldü ve bu biraz devam etti, ta ki 2018'de Cumhurbaşkanımız devlet ziyaretini gerçekleştirene kadar; tekrar, biraz şeyini girdi. Merkel, tabii, bu şeye daha değişik bir şekilde baktı, o direkt Avrupa Birliği üyesi olarak değil, kendi konseptini ortaya koydu. Biz, tabii, genel olarak kazan kazan ilkesine ve kendi çıkarlarımıza odaklı olarak çalıştık. Bu dönemde ben de sonradan gittiğimde Almanya temsilcisi ya da genel olarak buradaki partinin dış politika temsilcisi olarak da konuştuğumuz zaman, hani çok daha pragmatik bir ilişkiye doğru gitmemiz gerektiğini ve onlar açısından da asimetrik ilişkiye, eşit bir ilişkiye doğru evrilme noktasında aslında biz bu sancıları yaşıyoruz ve bunu da çok net olarak görüyoruz. Bize, bunu, Almanya'daki bazı siyasilerle bir araya geldiğimizde de açık bize söylüyorlardı yani "Biz böyle bir Türkiye'ye alışkın değiliz." Böyle özgüvenli -tırnak içerisinde söylüyorum- bir Türkiye içerisinde biz buna alışkın değiliz çünkü Erdoğan -tırnak içinde söylüyorum, Cumhurbaşkanımız- bazı konularda özellikle "Bir dakika, bir dur yani burada sizin istediğiniz gibi ilerlemeyeceğiz." ve bunu açık açık olarak da ifade edebiliyorlardı fakat bunun, bütün bunların yani biz girdiğimizde oranının en büyük üyesi olacağımızı ve bundan çok büyük bir çekince duyduklarından hepimiz herhâlde o konuda hemfikiriz fakat gelişmeler neyi gösterir yani nereye doğru evrilir, onu da görmek gerekiyor. Şimdi, Ukrayna'yı, savaş hâlinde bir ülkeyi -mesela şu anda Avrupa'nın çıkarları bunu gerektiriyor- şu anda Avrupa Birliği müzakerelerine başlatma noktasındalar. Aslında şunu demek istiyorum: Önümüzdeki süreçteki sınamalardaki tehdit ve farklı konularla alakalı nereye doğru evrilebileceğini bilmiyoruz tabii. O yüzden, biz, adım adım bu çalışmalarımıza "Stratejik hedefimizdir." diye biz de yine çalışmaya devam diyoruz çünkü gerçekten bir siyasi iradeye bakar her şey. Ben Avrupa Birliğinde öyle görüyorum yani kendi de çıkarlarını mutlaka en iyi bir şekilde düşünür ve biz de onların alışması gerektiğini de bizim için de öncelikle ulusal güvenliğimiz, sonrada ulusal çıkarlarımız. Bizim de kendilerinden nasılsa aynı şekilde de böyle bir şekilde konumlandığımızı ve Türkiye'nin özellikle, tabii, yeniden konumlandığını çok net görüyorlar.

Avrupa'da çok statükocu bir yapı var ve aslında kendilerini de yeniden konumlandırmaları gerekiyor. Özellikle, bu önümüzdeki süreçle birlikte sınamalarla ilgili... Biz bunu pandemi de gördük yani Almanya'nın savunma sanayisine birden bire büyük bir paralar ayırması fikrine falan çok hızlı bir şekilde bir geçiş yaptığını. Yeşiller sonuçta daha çok anti militarist bir gruptu ve onların çok farklı bir yere doğru evrildiğini hepimiz gördük, hepimiz şahit olduk. Dolayısıyla, bu siyasetle farklı şeyler çizerek, dalgalar çizerek o türlü devam ediyoruz. Sadece, bizim duruşumuz burada çok önemli, birlikte iş birliklerimiz de önemli. Ben, şu andaki aşırı sağla alakalı da şunu düşünüyorum: Yani, baktığımızda birçoklarının yaptığı açıklama aşırı sağın içinde gerçekten aşırı sağ ve yani kafaları çok başka çalışan insanlar var ve bunlar da kendi partilerinin içerisinde tekrar kanat şeklinde yani oranında aşırı kanatları var çünkü. Ama birçok insan, oy veren birçok insan sadece aşırı sağa oy vermek için... Biz bunu pandemide gördük, pandemide çok rahatsız olan, özellikle bu aşıyla alakalı ve şeyi de gördük.

Şimdi, Ukrayna meselesinde yani biz bütün kendi refahımızdan da feragat edecek şekilde sadece Ukrayna'yı destekleyeceğiz. Bunu birçokları, sadece Almanya'da değil, Avrupa'nın birçok yerinde istemiyor. Mesela, Wilders yani Wilders'ı hiçbir şekilde tolere etmeniz mümkün değil. Yaptığı açıklama ırkçı, gerçekten ırkçı ve faşist açıklamalarından dolayı ya da Müslüman karşıtı açıklamalarından dolayı. Şunu söyledi ve ben bunu Almanya'da da birçok insanın söylediğini duydum. Ya, bize et yiyip yemeyeceğimizi kimse artık söyleyemeyecek ya da uçak kullanıp kullanmayacağımızı yani bütün bu Green Deal'la ilgili ya da işte dönüşüm, eko vesaireyle alakalı. Zaten şeyleri kapattılar, sonra geri döndüler, kömürlere vesaire gibi bütün bu şeylere. Almanya atom reaktörlerini de kapattı tekrar. Hâlbuki Fransa çok güzel... İçeride böyle bir "şüphecilik" denilen yani Avrupa her zaman bize bir şekilde bir şey dayatıyor ama mesela bunu Orban çok açık söyleyebiliyor ama biz de yani ülkece buna bir direnç gösteriyoruz. Dolayısıyla, bizim, tabii, vatandaşlarımızın da bazı sağ partilere "aşırı sağ" diye bizim tabir ettiğimiz ve gerçekten içinde sıkıntılı insanların da olduğu ama en azından bazı değerler konusunda, aile konusunda mesela, bunlara bir yandan farklı baktığını görebiliriz, bunu görüyoruz yani. Bunu zaman içerisinde değerlendirmemiz gerekiyor çünkü muhtemelen onlar da aşırı sağ kanatların içerisinde biraz da törpüleyip biraz daha ortaya gelmeye çalışıyor olabilirler. Bunu biz izleyeceğiz, çok şey bir şekilde ve izlememiz de gerektiğini düşünüyorum. Mesela, Alman devleti "remigration" adı altında gizli buluşmayı afişe etti ve aslında AFD çok daha yüksek bir puan alacaktı; 22'lere kadar, 23'lere kadar çıkmıştı ve insanlar sokağa çıktı, bence operasyon şeydi yani. İnsanlar "Demokrasimizi koruyoruz" diye Almanya'nın her tarafında binlercesi sokağa çıktı ve AFD

ikinci yüzde 16'ya geri devrildi. Tabii, onların listedeki isimlerinden dolayı, Marine Le Pen de dolayısıyla orada bir tepki gösterdi "Biz onlarla hiçbir şekilde birlikte olmayacağız." dedi ve o Marine Le Pen'e de yaradı yani AFD'den kendisinin uzaklaştırması, "rustication" yapması kendisine gerçekten bir şey olarak yaradı. Makron buna farklı bir şey gösterdi ve dolayısıyla gördük, şu anda birinci seçim, ikinci seçim... Şu anda çok büyük oynamalar var gerçekten, ben Avrupa Konseyinde de Göç Komisyonunda hatta Diaspora Alt Komisyonundayım. Bizim vatandaşlarımız bundan çok etkileniyor, çok iyi okuyorlar. "Türkiye" deyince, tabii, Türkiye karşıtlığını biraz daha yapanlar var, onlar orada da aynı şekilde. Siz de demin bahsettiniz, bunların da buluşmaları yer aldı daha önce kamuoyunda vesaire. Yani, bunların hepsini biz ciddi bir şekilde izlemek durumundayız, çok farklı gelişmeler oluyor ama biz de Türkiye olarak kendi güçlü duruşumuzu, sonuçta millî ve manevi değerlere de önem vererek çünkü bunu her ülke kendine göre yapıyor, önümüzdeki bu sınamalarla alakalı. Biz de bunu sergileyerek stratejik iş birliklerimizi sürdürmeye devam edeceğiz ve bu gelişmeleri takip ederek muhtemelen daha farklı dalgaları da göreceğiz hep birlikte.

Teşekkür ederim tekrar.