KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Komisyon üyeleri, çok kıymetli bürokratlar; hepinize grubum adına saygılarımı sunuyorum.

Mart ayından bugüne kadar dokuzuncu yargı paketini hepimiz bekliyorduk. Dokuzuncu yargı paketini insanlar dört aydır bekliyordu. Özellikle bu dört aylık süreçte milletvekillerimize, sizlere, sosyal medyadan, telefonla mesaj atan, arayan insan sayısı belki 4 milyondur. Büyük beklentiler vardı. Bu paketin içerisinde neler olacaktı, ne olmalıydı ama neyle karşı karşıyayız biraz bahsetmek isterim. Dediğim gibi, toplumun, bizlerin beklentisi çok büyüktü.

Uzun süren davalardan başlamak istiyorum. Şimdi, avukatlık yaptığım süreçte... Geçen ay ofisime gittiğimde hangi davalar bitmiş, davalar ne olmuş, bir merak ettim, uzun süredir ofisime de gitmiyorum. 2014'te iş davaları açmışız, iş kazalarından dolayı davalar açmışız; iş kazalarında insanların eli kopmuş, kolu kopmuş, gözünü kaybetmiş ve bu davaları açmışız. Dedim ki: Bu davalar sonuçlandı mı? Sonuçlanmadı. Kaç yıl olmuş? On yıl. Eğer bir ülkede iş kazasından dolayı bir işçi on yıl boyunca hakkına kavuşamıyorsa ve biz dokuzuncu yargı paketinde bunları konuşmayacaksak neyi konuşacağız? Bakın, size bir şey söylemek isterim: O günkü iş kaybından dolayı alması gereken tazminatları bilirkişi hesaplamış. Bakın, dokuz buçuk yıl önce. Ne kadar alacak? 100 bin lira. O gün o işçi 100 bin liraya 2+1 ev alabiliyordu. Peki, on yıl sonra o işçi; kolu kopan, gözünü kaybeden, bir daha çalışamayacak olan, malulen emekli olan o işçi faiziyle ne kadar para alacak? 300 bin lira. O gün ev alabilen işçi on yıl sonra -üzülerek söylüyorum ki- bir yıllık kirasını aldığı tazminatla ödeyemeyecek durumda. Ya, bu yargının bir ayıbı değil mi? Soruyorum Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, bunlar bu toplumun gerçekleri. Bu ülkede on yıl, on iki yıl süren iş davaları, iş kazaları, ticari davalar var ama ben iş kazalarından özellikle örnek veriyorum ki isterseniz bu dosyaları o günün bilirkişi raporlarıyla, esas numaralarıyla, bugün Yargıtaydaki esas numaralarıyla veririm. Bu, utanç verici bir durumdur. On yıl önce sakat kalan, malul olan bir işçi alacağı tazminatla ev sahibi olacakken maalesef ki paranın değerini öyle bir hâle getirdiniz ki bugün bir yıllık kirasını veremiyor ve dava sonuçlanmamış.

Aynı şekilde, gelin, sulh hukuk mahkemelerine bir dava açalım. On dört, on beş ay sonrasına ilk duruşma gününü veriyor. On beş ay diyorum bakın yani eylül ayında açarsak 2026'da duruşma görülecek. Bu dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok, bunların hiçbirini konuşmuyoruz.

Uzun süren tutuklamalar... Şimdi, özel yetkili ağır ceza mahkemeleri kapandı. Biliyorsunuz ki o yıllarda özel yetkili ağır ceza mahkemelerine birisi düştüğü zaman kimlik bilgileri, kimlik tespiti yapılması iki yıldı, iki yıldan önce tahliye olabilme şansı yoktu, altı ayda bir duruşma günü veriliyordu. Bazı ağır cezalara bakıyorum, dört, dört buçuk, beş ayda bir duruşma günü veriyor. Şimdi, hiç kimse söylemesin, hiçbir önemi yok; o tutukluluk incelemelerinde, o duruşmalarda hiçbir şey yapılmıyor. Yani ne bekliyorduk, ne geldi?

Şimdi, bir infaz indirimi beklentisi var, bunu oturup tartışabiliriz. AKP Grup Başkanı Sayın Abdullah Güler'le görüştüğümde "Ya, biz, Komisyon ve tüm partiler bu infaz indirimiyle ilgili bir çalışma yapmalıyız zaten ama ayrı olarak yapmalıyız." dedi ama dokuzuncu yargı paketi geldi, yüz binlerce ailenin bir beklentisi vardı. Şimdi, haklı mı, haksız mı; size bazı istatistikler vermek isterim. 2002'de iktidara geldiğinizde cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı 59 bin, yirmi iki yıl sonra 350 bin olmuş. Yahu, burada bir yanlış var, ya toplumu yirmi iki yıllık iktidar sürecinde kriminal bir hâle getirdiniz ya da verilen kararlarda bir yanlışlık var. 2002'de de Türkiye, Türkiye'ydi, yurttaşlarımızın durumu belliydi, 2024'te de Türkiye, aynı Türkiye. Peki, 7 kat neden arttı? Niye insanlar bu kadar hüküm giydi, niye tutuklu? Ben söylemek isterim. Ha, şimdi burada bir sorun var demek ki. Bu sorunu çözmek de birinci derecede Meclisin... Burada insanların temel beklentisi bir infaz indirimiydi; bunu oturup tartışmalıydık, bunu konuşmalıydık ama maalesef ki gelmedi. Ne geldi? 38 artı 1, 39 madde, bir reform olarak sunulan bu yargı paketinde 39'un 20'sini Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümler; 20 değişik kanunda Anayasa Mahkemesi bazı maddeleri iptal etmiş. Yahu, aslında Meclisin ve sizlerin yapmış olduğu bir ayıbı burada temizliyoruz, biz reform falan yapmıyoruz çünkü o maddeleri, o kanunları Anayasa Mahkemesine getirmişiz; o gün o kanunlar görüşülürken gerek Adalet gerek Anayasa Komisyonu sizleri uyarmış, uyarıya rağmen kanunlaşmış, Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Mesela bunlardan bir tanesi 187'nci madde, kadının soyadı. Anayasa Mahkemesi net bir şekilde "eşitlik ilkesine aykırı." diyor. Tekrar geliyor, değiştirdiğiniz 2 tane kelime "şu" ve "ki" yani ne kadar ayıp. Anayasa Mahkemesi net; insan haklarına yaraşır, eşitliğe yakışır bir düzenlemeyi getiriyor, iptal ediyor, uyarıyor, ona rağmen direniyoruz. Şimdi, Anayasa Mahkemesi net bir karar veriyor. Burada bizim bir haddimiz, hududumuz yok, kadın istediği soy ismini kullanır. Bir evlilik akdi yapılıyorsa, taraflar bir tercihte bulunuyorsa, taraflar bir soy isminde uzlaşıyorsa, kadın "Ben kullanacağım." diyorsa, ya, buna ne yapabiliriz biz? İki kızım var, 13 yaşında, demek ki onlar bile aralarında bunu tartışabiliyor. "Hasta mısınız siz?" diyor, "Hasta mı bu Meclis?" diyor çünkü böyle düşünüyor insanlar. Ha, 39 madde geliyor, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği hükümleri tekrar düzenliyoruz ama kadının soy isminde direnç gösteriyoruz; olmaz. Şimdi, Komisyon Başkanımız burada, Cahit Bey "Bunu düzelteceğiz." dedi, umarım düzeltiriz çünkü Cumhuriyet Halk Partisi Grubu çok net, kesin, Anayasa'ya uygun çözümü getirdi, öneriyi verdi; bunu kabul edelim çünkü bu bir utanç meselesidir, tartışmak bile.

Diğer bir durum. Şimdi, Anayasa Mahkemesi iptal ediyor. Ne diyor? "Ormanlarda cezaevi yapmayın, Orman Kanununa aykırı." E, yapmışsınız, başlamışsınız. Şimdi diyor ki: "Ne yapacağız?" Yahu, niye yapıyorsunuz? Bu grup sizi uyarmadı mı? Bu grup "Bunu yaparsanız Anayasa Mahkemesi iptal eder." demedi mi, demedik mi? Öyle bir duruma geldi ki yaptığımız cezaevleri ve dünyanın en büyük cezaevleriyle övünecek duruma geldik. Cümlemin başındaki noktaya geliyor. Türkiye'de, 2002'de normal bir yaşam varken, normal bir yönetim varken, devlet-halk ilişkisi normal bir şekilde giderken 50 bin tutuklu ve hükümlü var, bugün 350 bin var. Sayın Komisyon Başkanı çıkıp bence bunun bir gerekçesini söylesin. Neden 7 kat bu ülkede hükümlü ve tutuklu arttı? Bunu yapmak için de çözmek için de ormanları cezaevi yapıyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görülmemiş, hiçbir yerinde böyle bir şey görülmemiş.

Son olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu. Buraya kayyum atamak gibi bir alışkanlığınız var. Ben buradaki en büyük tuhaflığı FETÖ soruşturmasında el konulan şirketlerde gördüm. Bakın, FETÖ denilen örgütten en çok zarar gören bu toplumdur, insanlardır, bu ülkedir, devlettir. Milyarlarca dolarlık hacmi olan bu şirketlere kayyum atadınız ve kayyumlarla ortak bir şekilde size yakın birçok siyasetçi ve maalesef AKP'yle birlikte yürüyen iş insanı bu şirketlerin içini boşalttı. Bugün bu şirketlerin hepsi başımıza bela oldu, devlet ve toplum FETÖ şirketlerinden, FETÖ'nün şirketlerinden elde etmesi gereken parayı alamadı, maalesef ki oradan zenginleşen insanlar oldu ve bunun tek sebebi kayyumlar ve AKP iktidarı.

Şimdi, sözlerimi tamamlarken bunu bir reform olarak insanlara anlatmayalım. Biz defolu, yanlış yasalar yaptık, Anayasa'ya aykırı yasalar yaptık ve bunun son günü, Meclisin kapanmasına iki hafta kala, bir hafta kala düzeltmemiz gerekiyordu, bunu getirdik deyin. Benim üzüldüğüm konu insanları, milyonları beklenti içerisine soktuk. Artık hukukun üstünlüğü, hukukun evrensel ilkeleri, yargı bağımsızlığı, bu kavramları zaten bir kenara koymuşsunuz ama Anayasa Mahkemesinin kararlarını bile uygulamaktan aciz durumdayız. Ben özellikle kadının soyadı konusunda bir uzlaşmaya gitmenizi, grubumuzun önerisi -ki çok makul bir öneri- o yönde bir karar vermenizi öneriyorum. Kayyum konusu sıkıntılı, ormanlara yapılan cezaevleri sıkıntılı, eğer ki bu maddelerde zaten Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve muhalefetle uzlaşırsanız bir sıkıntı yok ama yazık ki yirmi iki yıl sonra hukukun, adaletin geldiği nokta bu. Beklentiler bu değildi, ülkenin beklentisi bu değildi, milyonların beklentisi bu değildi; Meclisin kapanmasına günler var, bunu bir reform olarak getiriyorsunuz, ben bunu kabul etmiyorum.

Teşekkür ediyorum.