SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Elbette hiçbirimiz tekrara düşmek istemiyoruz ama çoklu baro konusunda ben de birkaç söz söylemek istiyorum. Bir kere, çoklu baro Türk hukuk sisteminde tarihe geçmiş bir direnişi de aynı zamanda yaşattı. Barolar, Türkiye Barolar Birliği Başkanı olmadığı hâlde yani tam tersi bir tutum izlemişken barolar burada toplandı. Hepimizin bildiği o şanlı direnişi gerçekleştirdik. Bu, bizim göğsümüzde taktığımız, dolaştığımız ve evlatlarımıza madalya olarak bırakacağımız çok önemli, onur verici bir süreçti. Umarım Cahit Vekilim de aynı şekilde -yine, hâlâ savunduğunu gördüğüm için söylüyorum- tam tersi bir duyguyu ileride yaşamaz.

Şimdi, Sayın Başkanım, adli yardımın tartışılma şeklinden bile adli yardımın ne kadar amacından aykırı bir şekilde tartışıldığını görüyoruz. Şimdi, baktığımız zaman, adli yardım nedir: Dezavantajlı grupların adalete erişimini sağlamak üzere sağlanan bir bütçe Barolar Birliğine ve belirli oranlarda gönderilmek üzere de barolara gönderiliyor. Bu hizmeti de avukatlarımız veriyor. Şimdi, bu niye bu kadar siyasallaşıyor? Çünkü bunun üzerinden aynen çoklu baroda olduğu gibi... biz o gün de söylemiştik, "Bunu yapmayın, baroları bölmeyin. Baroların bölünmesinin kimseye bir faydası yok, bu millete, devlete de faydası yok." dedik. "Temsilde adalet mi? Onu da oturup sonra kendi aramızda tartışabiliriz." dedik ki onu aynen şimdi Zülküf Başkanım da Vekilim de söyledi. Bunlar tartışılabilen noktaydı ama tartışılmayacak tek gerçek vardı ki baroların bölünmesinin hukuk dünyasına bir faydası olmayacağıydı, bugün geldiğimiz noktada bunu görüyoruz. Şimdi, hiç kimse şunu söylemesin: Bu siyasal değildi. Tamamıyla ideolojikti, tamamıyla siyasi gerekçelerle yapılmıştı, bu siyasi gerekçeler adli yardım üzerinden de yürütülmeye çalışılıyor.

Şimdi, Sayın Vekilim "işlevsiz kılmak", "kaynağını kurutmak" gibi söyledi, öyle bir şeyin olanağı yok, iktidardan 2 no.lu barolara kaynak aktarımı konusunda o kadar büyük bir baskı -ben onlara parantez içinde "numaracı" diyorum- geliyor ki öyle bir şey yapmak fiiliyatta da mümkün değil aslında.

Şimdi, şunu söylemek istiyorum, Gökçe Vekilim, Başkanım çok iyi dedi: Sadece paradan bakmayalım. Gerçekten biliyoruz, siz de biliyorsunuz bunu, halkta yaratılan algı... "Biz bu iktidara yakın barolarız dolayısıyla bize verdiğiniz davalarda -sağ olsun adalet sisteminin de bulunduğu konumdan yararlanılarak- daha istenilen sonuçlar çıkarılabilir." yönünde halkta bir algı var; bunu ister kabul edin ister etmeyin, çok net biçimde bu algı oluşmuş, artık katkı sağlayanlar düşünsün tabii bunu. Şimdi, onun dışında "Bize gelirseniz adli yardımdan daha kolay dosya alırsınız, bize gelirseniz sizin disiplin dosyalarınızda biz Avukatlık Kanunu'nu katı bir şekilde uygulamayız." şeklindeki uygulamaları da çok yakından biliyoruz.

Şimdi, mesele aslında adli yardımda, işte şu kadar şuraya, şu kadar buraya nasıl veririz, bundan da o numaralı barolara nasıl daha fazla katkı sağlarız olmamalı. Baktığımız zaman, halk aslında durumu görmüş, avukatlar da görmüş yani her şeye rağmen her iki baroya da katılım sayısı avukatlar açısından son derece az, çoğu da zaten yine dayatma üzerinden, baskı üzerinden gelen kamu avukatlarının buraya girmesi.

Peki, halk ne yapmış? Halk da koştura koştura "2 no.lu barolar kuruldu, biz de gidelim, onların adli yardım sistemin isteyelim." diye mi gitmiş? Hayır. Başvurulara ve başvuruların kabul oranına baktığımız zaman, 2 no.lu barolarda bu yönde bir talep de yok yani halktan bir talep yok. Dolayısıyla borçlanmaya da baktığımızda, barolara da baktığımızda yani adli yardım bütçesinden eksi vermesine...

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Toparlayın.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Toparlıyorum.

Yine, İstanbul, Ankara gibi baroların ekside olduğunu çok rahat görüyoruz.

Sayın Başkanım, tartışmamız gereken şey şu: Barolar adli yardım konusunda, bütçe konusunda bugün o kadar kötü durumda ki... Her yerde söylüyorum, hep birlikte kadına yönelik şiddeti önlemeyi istiyoruz, mültecilere hukuki yardımın verilmesini... İnsan hakları ayrı bir şey, siyasal konusu ama bizim için hak temelli bakmak esastır, mültecilere de bunu vereceğiz ama adli yardımda baroların 190 milyon birikmiş alacakları var. Bugün barolar adli yardıma başvuranların büyük bir bölümünü bu nedenle kabul edemiyor yani dezavantajlı gruplara hizmet edemeyecek duruma gelmiş. Aslında bize düşen görev, şimdi bunun... Cahit Vekilim, bize düşen görev şu 190 milyon liranın ödenmesi ve baroların eskisi gibi daha rahat bir şekilde adli yardıma başvuran başvurucuların başvurularını kabul etmesi noktasında yoksa şimdi boşanma davalarında şiddet olsa bile, kadına bile vermeme durumunda barolar.

BAŞKAN CÜNEYT YÜKSEL - Sayın Suiçmez, toparlayalım.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Bitiriyorum.

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi bu ölçülülük ilkesini dikkate almış, burada adil bir bütçelemenin bu şekilde olmayacağı kararını vermiş; aynı şekilde, hangi dayanağa dayanarak yüzde 40 yapılmıştı, şimdi niye yüzde 30'a indirilmiş? Buna ilişkin sağlıklı bir istatistik yapılmadan "yüzde 30" şeklinde yapılan düzenleme, aynı kadının soyadında olduğu gibi, kelime oyunundan başka bir şey değil, bu hâliyle geçerse Anayasa Mahkemesi iptale gider.

FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Adli yardım paralarını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ödeyecekmiş, şimdi "tweet" atmış.

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Niye karıştırıyorsunuz ki şimdi?

FAHRETTİN TUĞRUL (Uşak) - Şimdi "tweet" atmış...

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Şimdi, ben size onu da söyleyeyim...

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Demek ki bir ihtiyaç var ki...

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Başkanım, izin verin de izah edeyim.

Şimdi, adli yardım konusu öyle hiç espriyle söz alınacak bir şey değil, keşke herkes, her belediye İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadar duyarlı... Sadece orası değil, başka var da yani belki sizin iktidarınızın da vardır. Keşke her belediye İstanbul Belediyesi kadar duyarlı olsa ve dezavantajlı grupların adli yardımdan faydalanması için bütçesinden pay ayırsa.