Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
Konu | : | Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 133 Milletvekilinin, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/2258) |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 2 |
Tarih | : | 11 .07.2024 |
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, tabii, aslında bu düzenlemenin yapılmasını gerektiren konu, Türkiye, belki Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, efendim, bu çerçevede çalışmalara henüz başlamadan, Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bireysel başvuru yolunu dahi kabul etmeden çok önceki dönemlere ait bir düzenleme.
Burada bu düzenlemenin yapılmasını gerekli kılan en önemli konu şu: Aslında 1956 tarihinde Türkiye ilk kez İstimlâk Kanunu'nu, Kamulaştırma Kanunu'nu hayata geçirirken Kamulaştırma Kanunu'ndan önceki döneme ilişkin her ne kadar Kamulaştırma Kanunu olmasa da bütün kurumlar kendi mevzuatı gereğince o dönemki mevzuat ve uygulamalar çerçevesinde kamulaştırma yapıyorlar ve taşınmaz sahiplerine kamulaştırma bedelini ödüyorlar ancak 1956'da bu İstimlâk Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, daha önceki dönemlere ilişkin bir hak ihlali, bir kamulaştırmanın bedelinin ödenmediği durumlar varsa tamamını kuşatacak şekilde 1961 tarihinde 221 sayılı Yasa yürürlüğe geçirilmek suretiyle iki yıllık bir süre veriliyor. Hani, ola ki geçmişte Kamulaştırma Kanunu'na göre her kurumun kendi yapmış olduğu kamulaştırmaların bedelini alamayan varsa ve/veya bu çerçevede bir daha hak ihlaline maruz kaldığını iddia eden, düşünen varsa hakkını aramak için iki yıllık bir hak düşürücü süre öngörülüyor ve ondan sonra... Aslında bu iki yıllık öngörülmüş ise de 1956 tarihinden 63 tarihine kadar hesap edecek olursak aslında yedi yıllık bir süre söz konusu ve bu süreden sonra bu talepleri hak düşürücü süre çerçevesinde düşmüş oluyor.
Şimdi, burada bunun yapılmasını gerekli kalan bir diğer mesele de şu: Mesela, biz hukuk güvenliği diyorsak hukuk güvenliği, öngörülebilirlik aynı zamanda kamu kurumları içerisinde geçerli. Kamu kurumları mevzuata göre kamulaştırma yaparlarken yapmış olduğu kamulaştırmanın belki bundan beş sene sonra, belki on sene sonra, elli sene sonra... Bir yasa yürürlüğe koyduğumuzu düşünün, yasada "Kamulaştırmalar nedeniyle vatandaşlara ödenen bedel rayiç bedelin yanında -diyelim ki- o kamulaştırmayla beraber değer artışından mütevellit kamulaştırılan taşınmazın sahibine de şu şekilde bir ödeme yapılır." dese geçmişe dönük bütün kamulaştırmalardan dolayı yeniden bir dava açma durumu söz konusu olabilir. İşte, tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde, kamu kurumlarının yapmış olduğu kamulaştırmaların öngörülebilirlik çerçevesinde mevzuata uygun bir şekilde bugüne kadar yapılmış olduğundan ve bunun aksi durumunun büyük bir hukuk güvensizliği, hukuk güvenliğini ortadan kaldıran bir durum teşkil edeceğinden... Şu anda, geçmişte bir şekilde bedeli ödenip, tebligatları usulüne göre yapıp paraları bankalara depo edilmiş olanlar dâhil olmak üzere ve 105 milyar gibi şu anki mevcut açılmış davalar var bu döneme ilişkin.
Tüm bu değerlendirmeler çerçevesinde, mevcut düzenlemenin bir hak ihlaline neden olacak şekilde değil devlet ve kamu kurumları açısından da hukuk güvenliğinin ve öngörülebilirliğin sağlanması açısından sevk edilmiş bir maddedir ve bu madde yapılmadığı takdirde gelecekle ilgili de bugün mevcut kamulaştırma mevzuatına göre bile yapılan kamulaştırmaların gelecekte âdeta defterlerinin yeniden açılmak suretiyle farklı şekillerde taleplere konu olabileceği öngörülmektedir.
Arz ederim.