| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .11.2014 |
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sayın Bakan, kamu kurum ve kuruluşlarımızın değerli temsilcileri; Kalkınma Bakanlığının 2015 yılı bütçesi üzerinde kişisel görüşlerimi sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Kalkınma Bakanlığının sorumluluk alanındaki Orta Vadeli Program 2006 yılı itibarıyla kamu mali yönetimimize girmiş, bugüne dek tam 10 program Bakanlıkça hazırlanmış, Bakanlar Kurulunca kabul edilmiş ve Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Bu 10 programa ilişkin AKP Hükûmetinin en çarpıcı özelliği istikrarlı olmasıdır. Evet, artık Orta Vadeli Program denince benim aklıma istikrar da gelmektedir. Peki istikrar nerededir? Geç yayınlanması ve hedeflerin tutmamasında! Bakınız bu iki hususta en ufak bir sapma yok yıllardır. Tebrik ediyorum Hükûmeti!
Bugüne kadar hiçbir orta vadeli program, bizzat AKP iktidarı döneminde çıkarılan 5018 sayılı Kanun'da öngörülen sürede yayınlanmamıştır. Üstelik AKP, 2011 yılında bir kanun hükmünde kararnameyle takvimi değiştirmiş ancak kendi yaptığı kanuna uymadığı gibi, kendi değiştirdiği bu hükme dahi uymamıştır.
"Eylülün ilk haftasına kadar yayınlanır." dediğiniz program, yine ancak 8 Ekimde yayınlanabilmiştir. Bu işin sorumlusu ve eleştirilerin muhatabı olarak, Sayın Bakanım, bu gecikme, Bakanlığınızın ve programın saygınlığını zedeliyor. Artık, ya çalışmalar takvime uysun ya da çalışmalar yetişmediği için takvim değiştirilsin. Hatta, 5018 sayılı Kanun'daki takvim belirlemesini kaldırmanız bile daha iyi olacaktır. Hadi geçtik diyelim gecikmeleri, onu "Önümüzü görmek açısından bu kadar geç kalıyoruz." diyerek savundunuz, iyi de hedefler de tutmuyor ki. Hani hedefler tutar, biz de deriz ki: "Hakikaten gecikti ama doğru öngörülerde bulunuldu." Ve hedefler tutmadığında da program ciddiye alınır.
Bakınız, Orta Vadeli Program'ın en büyük özelliği ekonominin yol haritası ve projeksiyonu olduğu gibi, özel sektöre de yol gösterici bir mahiyet taşımaktadır Bu işlevlere sahip program, AKP iktidarı sayesinde artık sıradan bir temenni belgesine dönüşmüş, özel sektör tarafından da ciddiye alınmamaya başlanmıştır.
Şimdi bakıyorum, bugüne kadar büyüme, cari açık, işsizlik, enflasyon gibi temel göstergelerde hiçbir hedefi tutturamayan bir programa kim, neden inansın? Aynı kelime ve cümlelerle birbirinin kopyası şeklinde olmasına ise hiç girmek istemiyorum.
Mesela, Orta Vadeli Program'ın "Temel Amaç" bölümünde, ihracatın büyümeye katkısını artırmadan, net ihracatın büyümeyi olumsuz etkilememesine gayret edileceğinden bahsediliyor. Sonra bakıyoruz bir sonraki tablolara, net ihracatın büyümeye katkısı 2015'te sıfır, sonra ise negatif olarak öngörülüyor. Ne diyelim, bilmiyorum. Üstelik, Bakanlık kendiyle de çelişmekte, hazırladığı Orta Vadeli Program'la daha geçen yıl kabul edilen ve yine Kalkınma Bakanlığınca hazırlanmış olan Onuncu Kalkınma Planı'nın da içini boşaltmaktadır.
Onuncu Kalkınma Planı'na göre 2014-2018 döneminde ortalama büyüme yüzde 5,5. Peki, bu yılki OVP'ye göre 2014-2017 büyüme ortalaması kaç? Yüzde 4,3. Yani, Plan'daki rakam doğruysa 2018'de ekonomi yüzde 10,2 büyüyecek.
Onuncu Kalkınma Planı'na göre 2014-2018 döneminde ortalama enflasyon yüzde 4,8. Bu yılki OVP'ye göre 2014-2017 enflasyon ortalaması kaç? 6,4. Yani, Plan'daki rakam doğruysa 2018'de Türkiye ekonomisi deflasyon yaşayacak.
Onuncu Kalkınma Planı'na göre 2014-2018 dönemi sonunda işsizlik yüzde 7,2. Peki, bu yılki OVP'ye göre 2017 sonunda işsizlik ne olacak? Yüzde 9,1. Yani, Plan'daki rakam doğruysa 2018'de istihdam patlaması yaşanacak Türkiye'de.
Onuncu Kalkınma Planı'na göre 2014-2018 dönemi sonunda ihracat 277 milyar dolar olacak. Peki, bu yılki OVP'de 2017 sonu itibarıyla ihracat ne? 203 milyar dolar. Yani Plandaki rakam doğruysa 2018'de ihracatımız yüzde 35 artacak!
İşin ironisi bir yana, tabii ki 2018'in öyle mucize bir yıl falan olacağı yok. Dolayısıyla bu hedeflerin gerçekleşme ihtimali sıfır. Üstelik Planı da Programı da aynı Bakanlık hazırlıyor. Gerçi suç Bakanlık olarak sizin değil, onu biliyorum. AKP iktidarı böyle istiyor, size de yazmak düşüyor. Emek ve zaman kaybından başka hiçbir şey değildir.
Neyse, daha ciddi konulara eğilelim. Özellikle tasarruf açığına değinmek istiyorum. Biliyoruz ki, Türkiye'nin kalkınma için yatırıma, yatırım için tasarrufa ihtiyacı varken AKP'nin yanlış büyüme modeliyle tasarruflar dibe vurmuştur. Yani tasarrufları artırmamız gerek. Ancak Orta Vadeli Program'daki öngörünün aksine yurt içi özel tasarrufun istenen düzeyde artması zor görünüyor. Bunun iki sebebi var: Birinci sebep bir iktisat gerçeği; tasarruf gelirin bir fonksiyonu ve tasarrufun artması için öncelikle gelirin olması, gelirin artması gerek. E şimdi bu Programın büyüme ve istihdam öngörülerine baktığımızda görüyoruz ki önümüzdeki dönemde cılız bir büyüme, yüksek işsizlik devam edecek. Peki, yavaşlayan bir ekonomide, işsizliğin kronikleştiği ve arttığı bir ekonomide gelir nasıl artacak? Olmayan gelir nasıl tasarrufa dönüşecek.
Gelelim ikinci sebebe: Bugün itibarıyla tasarrufçunun getirisi enflasyonun altında kalıyor yani reel faiz negatif. Bakınız, 1 yıl vadeli TL mevduat faizinin 2014 Ocak-Ekim ortalaması: yüzde 9,9 ve vergi stopajı sonrası net getiri yüzde 8,5. Son on iki aylık ortalama enflasyon yüzde 8,65. Şimdi böyle bir konjonktürde geliri olan vatandaş tasarruf yerine harcamayı tercih etmez mi! İlginç bir ülkeyiz, bir yandan tasarruf açığı olduğu için cari açık veriliyor ve bu nedenle büyümeden vazgeçiliyor, diğer yandan negatif reel faiz yoluyla tasarruf cezalandırılmış oluyor.
Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde özel tasarruftan pek bir hayır yok. Peki, tasarrufun diğer ayağı olan kamuda durum ve öngörü ne diye baktığımızda maalesef orada da sıkıntı var. Şöyle ki: Orta Vadeli Program'a göre kamu tasarrufu özel tasarruftan daha hızlı aratarak millî gelirin yüzde 4'üne gelecek 2017'de. İyi de hangi kamu harcamalarından vazgeçeceksiniz? Reel harcamalardan mı, transfer harcamalarından mı? Bütçe giderlerine bakıyoruz, faiz dışı giderler habire artıyor, cari harcamalardan kısıntı hiç olmuyor aksine yükseliyor. Harcama reformu yapılamadığı için verimsiz harcamalar, israf devam ediyor kamuda. Faiz ödemeleri, SGK açığı gibi transfer harcamalarını da düşündüğümüzde kamuda bir tasarruf yapılacaksa geriye sadece yatırımlar kalıyor. Yatırım harcamalarından yapılacak tasarruf ise bugün Türkiye'nin en az ihtiyaç duyacağı şey. Zira kalkınma istiyorsanız bunun yolu yatırımdan, kamu yatırımlarından geçer. Hele de orta gelir tuzağından çıkabilmemiz için, eğitim ve sağlık alanındaki durumumuzun düzelmesi için özellikle üretim, istihdam, teknoloji, sermaye birikimi gibi unsurlar üzerinde çok yönlü pozitif etkilere sahip sabit sermaye yatırımlarına ihtiyaç çok.
Şimdi izninizle, enflasyona özel bir parantez açmak istiyorum. Orta vadeli programlar çerçevesinde 2007-2014 dönemi ortalama hedeflenen enflasyon 5,3, bu yılı 9,4 alırsak gerçekleşen enflasyon ise 8,1. İşte size temel bir sapma örneği. Enflasyon hedeflerinde sapma ortalaması yüzde 50'den fazla. Yeri gelmişken, TÜİK bütçesi görüşülüyorken bir hususu da belirmek istiyorum. Hükümet enflasyon hedeflerini tutturamayınca, özellikle bu yıl gıda fiyatları gerekçesiyle enflasyon hedefinin neredeyse iki katına gelince, enflasyon hesaplamasının değiştirilebileceği gündeme geldi. Biliyorsunuz, hesaplamaya esas alınan sepette gıdanın ağırlığı yaklaşık yüzde 25. Bazı Hükûmet yandaşları enflasyon hesaplamasında gıdanın ağırlığının gelişmiş ülkelerde yüzde 20'nin altında olduğunu, dolayısıyla Türkiye'de de bu oranın aşağı çekilebileceğini söylediler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Ayaydın, lütfen toparlayın.
AYDIN AĞAN AYAYDIN (İstanbul) - Doğrudur, gelişmiş ülkelerde gıdanın enflasyon sepetindeki ağırlığı bizden azdır. Ama aynı gelişmiş ülkelerde hane halkının gelirinden gıdaya ayırdığı pay da bizden azdır. Onlarda bu oran yüzde 20'nin altındayken, Türkiye'de nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan vatandaşlarımız gelirlerinin ortalama yüzde 30'unu gıdaya harcamak durumunda kalmaktadır. Hâl böyleyken enflasyon hesaplamasını değiştirmek kendimizi kandırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle Kalkınma Bakanlığımızın 2015 bütçesinin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.