KOMİSYON KONUŞMASI

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi ilerleyen bu saatte saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, ben birkaç konuya çok kısa kısa değineceğim. Bunlardan tabii ki ilki Orta Vadeli Program'ın amacı. 14'üncü sayfanızda "Orta Vadeli Program'da yer alan temel amaç ve makroekonomik öncelikler çerçevesinde küresel ekonomideki toparlanma eğiliminin yavaşlamasına ve Türkiye'nin yakın coğrafyasında meydana gelen siyasi gelişmelerin yarattığı jeopolitik risk unsurlarına rağmen, enflasyonla mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek ve büyüme performansını yükseltirken cari işlemler açığını düşürmeye devam etmek, 2015 yılı programının temel makroekonomik amaçlarıdır. Bu amaçların yanı sıra yurt içi tasarrufları artırmak, kamu mali dengelerini gözetmek, finansal istikrarı güçlendirmek önceliklerimizdir." diyerek gerçek amacı ortaya koydunuz. Bu amaca bakıldığı zaman Sayın Bakan burada açıkça adı konulmamış olsa bile emek maliyetlerinin düşürülmesi, yani sömürünün yoğunlaştırılması amacını açıkça ortaya koyuyorsunuz. Yani emekçi kesimi daha da yoksullaştıracak, güvencesizleştirecek, çalışma yaşamını esnekleştirecek bir yapıya programınızın içinde yer veriyorsunuz. Bunun anlamını biz biliyoruz. Yani hem hükûmet programında var olan hem ulusal istihdam strateji belgenizde var olan, ta bu Hükûmet kurulurken başlangıçta söylediğiniz geçici işçiliğin kurumsallaşması anlamına gelen özel istihdam bürolarının yaygınlaştırılması, ta 2003 yılında hedeflerinize koyduğunuz geçici işçiliğin, kiralık işçiliğin yeniden gündeme gelmesi programınızın açıkça içinde yer alıyor.

Şimdi, Sayın Bakan, nereden bakarsanız bakınız Orta Vadeli Program'da bazı şeyler, örneğin 165'inci paragrafınızda şöyle bir paragraf var: "KİT faaliyetleri piyasa mekanizmasını bozucu etkiye neden olmayacak şekilde yürütülecektir." diyorsunuz.

Yine, 172'nci paragrafta OVP'nin: "KİT'ler sosyal amaçlı ve kamu yararına yönelik faaliyetler için mümkün olduğunca görevlendirilmeyecektir." Bunun altını çizerek bakıyorum programınıza. Yani KİT'ler kamu yararına faaliyet için mümkün olduğu kadar görevlendirilmeyecek. Peki, KİT'ler niçin kuruldu? Yani niçin kamu hizmetinden uzaklaştırılmak hedefleniyor? Bunun açıkça yine adını koymasanız bile bu bir bakıma Dünya Bankası ve IMF'nin 2000'li yılların başında Türkiye'ye dayattığı programın aynen uygulanması, emeğin baskılanması, ücretlerin düşürülmesi anlamına gelen bir program.

Demek ki bu işletmeleri piyasa mekanizmasının bozucu etkisi olarak görmeye devam ediyorsunuz. Yani bunlar Orta Vadeli Program'da emekçi kesimin ezilmeye devam edeceğini ortaya koyan yaklaşımlar.

Sizin özellikle ekonomik ve sosyal politikalarla amaçlanan esas hedef kalkınma olduğuna göre, kalkınmayla amaçlanan ise insanların daha sağlıklı, daha uzun ve daha müreffeh bir hayata sahip olmaları yani yaşam kalitelerinin yükseltilmesi ise burada belli kriterlere bakmak lazım. Bunu da en iyi belirleyen kurum yaşam kalitesinin ölçütü olarak Birleşmiş Milletler insani gelişme endeksi bunu ölçüyor. Siz de burada Türkiye'nin yüksek gelir düzeyindeki, 69'uncu sırada olduğunu hem başka bakanların açıklamalarında hem de sizin açıklamalarınızda bulabiliyoruz. Bunlar güzel. Yani insani gelişme endeksi gelir dağılımının yanı sıra kadın erkek eşitliği, eğitim, sağlık, sosyal bütünleşme, mal ve hizmetlerin uluslararası ticarete konu olması, uluslararası sermaye ve göçmen akımları, çevre, teknoloji, inovasyon ve kaynakların kullanımı gibi 14 farklı istatistiki bilgiye dayanarak ölçülüyor. Buraya baktığımız zaman 2013 yılı insani gelişme endeksine göre Türkiye'nin insani gelişme düzeyinde ortalama yıllık artış 1980-90 döneminde yüzde 1,50, 1990-2000 döneminde yüzde 1,27 olmasına karşın sizin çok övündüğünüz ve "İlerledik." dediğiniz devri iktidarlarınız döneminde 1,16'da kalıyor. Yani insani gelişme açısından Türkiye'nin 2013 dönemi 1980-2000 döneminin gerisinde. Yani yüksek gelişme düzeyine sahip olan ülkelerin içinde yer almış olmamıza rağmen, AKP döneminde insani gelişme açısından geride kaldığımız açık. Yani böyle bir durumda da kalkınma ne kadar sağlıklı olabilir, onu sizlerin takdirine bırakıyorum.

Bu kısa süre içerisinde Sayın Bakan, iki önemli konuya daha girmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi AKP'nin özellikle TÜİK'in kullanılarak işsizlik rakamlarında ve gelir dağılımındaki istatistiklerinde bir illüzyon açıkça görünüyor. Ayrı ayrı iki istatistikte de var. Mesela, TÜİK verilerine göre mayısta 15 ve üst yaş grubunda 2 milyon 551 bin kişi işsiz. Bu oran olarak yüzde 8,8. Daha sonraki döneminde nisanda işsiz sayısı 2 milyon 579 bin, işsizlik oranı ise yüzde 9 olarak açıklanıyor.

Şimdi, bunların ayrıntılarına girmek istemiyorum ama TÜİK eliyle işsizlik saklanmaya, gizlenmeye çalışılıyor. Bu doğrultuda bazı hileli yöntemlere başvurulduğu basına da yansıdı. Mesela, geçen seneye kadar TÜİK bir kişinin işsiz sayılması için işsiz kaldıktan sonra son üç ay içerisinde iş arama kanallarının en az birisini kullanmış olmasını ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olmasını esas alıyordu fakat bu değiştirildi. Şimdi, son üç ay kuralı yerine son dört hafta kuralı geçerli kılındı. Dolayısıyla işsiz kalma oranları karikatürize de edilmeye başlandı. Mesela "İş yok, iş aramaktan vazgeçtim. Tebrikler, resmî olarak işsiz değilsin. Niye? Boğaz tokluğuna çalışırım." gibi. Şimdi, birincisi bu.

İkincisi de, gelir dağılımındaki anketler ve verilerin değerlendirilmesinde de gülünç duruma düşecek kadar açık. Mesela, TÜİK araştırmalarında memur ve işçilerin gelirleri toplam pastanın yüzde 48'ini aşıyor yüzde 20'lik seriler içerisinde. Buna emekli maaş alanların da aldığı yüzde 18 ilave edildiğinde neredeyse gelirlerin yüzde 66'sını ücretli kesim ve emekli kesim alıyor. İşte, işverenlerin aldığı pay yüzde 13, çiftçilere yüzde 6, gayrimenkul ve diğer rantiye kesime de yüzde 6'lık pay düşüyor. Yani bu verileri bize "veri" diye sunuyorsunuz ve TÜİK'i de hem konuşmanızda övüyorsunuz hem de işte uluslararası bir kurumun yönetim kuruluna girdiğini övünerek anlatıyorsunuz.

Ben, şimdi, TÜİK gibi güvenilmesi gereken, rakamlarına güvenmek, verilerine inanmak istediğimiz bir kurumun gerçekten giderek yozlaştırıldığını her hâlinden anlıyorum. Mesela, Türkiye'de çalışanlar içerisinde "4/C'li" diye bir kesim yaratıldı. Bunun 2 bin civarındaki kesimi TÜİK'te istihdam ediliyor. O çalışanlar kendilerini "Biz daimî işlerini yapıyoruz, sürekli olarak çalışıyoruz, her yıl sözleşmemiz yenileniyor." demelerine rağmen, yarattığınız bir kadro sorunu nedeniyle onların ne meslekte yükselme ne ilerleme ne diğer ücret artışı gibi özlük haklarında bir iyileştirme yapmadan bir nevi memurlar içerisinde en kötü konumda çalıştırmaya devam eden bir kurumun sağlıklı bilgi üretmesi, veri üretmesinin olanağı yoktur. Yani TÜİK'in, o 4/C'li çalışanları kadroya almasının ülkeye getireceği maliyetin çok da yüksek olmayacağını herkes biliyor. O çalışanların huzursuz edilmesinin mantığını anlayabilmiş değilim.

Bir diğer konu, Sayın Bakan, biraz evvel Sayın Kaplan'ın da söylediği ya da bir başka arkadaşımız... Dün ya da önceki gün ya da bütçe görüşmelerinin başladığında Maliye Bakanımız bu "kaçak saray" diye bilinen sarayı... Ki imar hukukuna aykırı olarak yapılan, şimdiki Cumhurbaşkanının efelenerek "Girerim, otururum." dediği, ait olduğu belediye yerine onun baypas edilerek bakanlık ya da Ankara Büyükşehir Belediyesinden ruhsatlandırılarak girilen projede Maliye Bakanı 1 milyar 370 milyon lira maliyet olduğunu söyledi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İZZET ÇETİN (Ankara) - E, biz bakıyoruz, sizin "Cumhurbaşkanlığı Sarayı" diye adlandırdığınız o sarayın -Kalkınma Bakanlığının kamu yatırımlarının illere göre dağılımını veren dokümanınızda- sizin harcadığınız ya da Kalkınma Bakanlığı kaynakları kullanılarak yapıldığı gibi bir sonuç çıkıyor. Orada mesela Kalkınma Bakanlığındaki profili:

Proje No: 2012K010510

Proje Adı: Başbakanlık Hizmet Binası

Yer (İl-ilçe): Ankara

Karakteristik: Etüd-Proje, İnşaat, Donanım

Proje Tutarı: 650 milyon TL

2013 sonuna kadar harcama: 242 milyon 500 bin TL

2014'te 347 milyon 500 bin gözüküyor ama Maliye Bakanı bunları ters yüz eden açıklama yaptı. Yani biz hangi bakanlığın rakamlarına inanacağız, o belli değil.

Sayın Bakan, bir başka önemli konu, sizin de çok açık olarak şey olmasa bile... Sayıştay raporları var elimizde. Sayıştay raporlarına bir baktığımız zaman 2 ayrı yerde... Bir: Sizin kendi Bakanlığınız bünyesinde, Kalkınma Bakanlığı bünyesinde yapılan ihalelerde bulgu 2'de diyor ki: "İhalelerde görevlendirme zorunluluğu bulunan kontrol teşkilatının hizmet alım ihalelerinde oluşturulmadığı, görevlendirilmediği; kontrol teşkilatının oluşturulduğu ihalelerde ise mevzuata göre kontrol teşkilatında görevli olanların muayene kabul komisyonunda görev almaması gerekirken bazı üyelerin her iki görevi de yaptıkları tespit edilmiştir." Bu maddi anlamda bir suistimal değil gibi gözükse de yani birtakım şeylerin yanlış yapıldığını ortaya koyan bir Sayıştay raporu. Yani neden böyle, yasaya aykırı bir uygulamanın yapıldığını açıklamanız gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, toparlayın lütfen.

İZZET ÇETİN (Ankara) - İkincisi de yine bir Sayıştay raporu. Raporlara bakıldığı zaman diyor ki rapor GAP Bölge Başkanlığıyla ilgili olarak 2013 yılı Sayıştay Raporu'nun 3'üncü denetim bulgusunda: "GAP İdaresi ile Türkiye Kalkınma Vakfı arasında yapılmış protokoller ile sözü geçen vakıf üzerinden personel istihdam edildiği, ihalesiz hizmet satın alındığı ve tüm bu işlemler için de kesilen faturalar üzerinden yüzde 6 oranında bir kâr marjı ile ödeme yapıldığı tespiti yapılmış. 2013 yılı için vakfa yapılan ödemeler 7 milyon 868 bin lira..." Neyse, bu o kadar da şey değil ama böyle, hizmet alım yetkisi olmayan yani kendisinin böyle bir yasal yetkisi olmamasına rağmen böyle bir yola başvurulmuş. Bu konuda bir açıklama getirirseniz iyi olur diye düşünüyorum.

Tabii ki bütçenizin özellikle yine bazı bölümlerine bakıldığı zaman çelişkilerle dolu ya da çelişkilerle dolu demeyeyim, çelişki yok esasında. Doğrudan doğruya, bir kez daha dönerek söylüyorum, burada "Toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücünün niteliğinin artırıldığı, toplumsal cinsiyet eşitliği ve işçi sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği ve güvenceli esneklik yaklaşımının benimsendiği bir iş gücü piyasasının oluşturulması hedeflenmektedir." diyorsunuz. Pes yani on iki yıldan bu yana iktidarsınız, 13'üncü yılın içindesiniz, hâlâ "hedeflenmektedir", "amaçlanmaktadır" gibi geleceğe matuf, temenniye yönelik yaklaşımlarla Kalkınma Bakanlığı yol göstericilik görevini yapmaya çalışıyor. Oysa bunlar artık netleşmiş olmalı.

Bir de ben "güvenceli esneklik" kavramından ne anladığınızı hakikaten merak ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Çetin, üçüncü kez uzatıyorum.

Lütfen toparlayın.

İZZET ÇETİN (Ankara) - Yani çalışma yaşamının içine soktuğunuz her türlü esnek çalışma modelinin, kiralık işçiliğin, özel istihdam bürolarının daha da yaygınlaştırılacak şekilde hedefinize koymuş olmanızın; emeği, insanı dışlayan bir yaklaşımla ülke kalkınmasının gerçekleştirilemeyeceğini bilerek yaptığınızı düşünüyorum ve bu programınızın, Orta Vadeli Program'ınızın amacına ulaşmasının mümkün olmadığını bir kez daha söylüyorum.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.

Çok fazla müdahale ettin Sayın Başkan.