KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün buradaki bütün tartışmalarda ortaya çıkan bir tartışma şu: Vergi yükünden bahsediyor herkes yani vergi yüküne, toplanan verginin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı. Bakıyoruz, Türkiye'de vergi yükü neymiş diye. 1965 yılında yüzde 10,6'ymış OECD'ye göre, 2000'de yüzde 23,5'e çıkmış, zaman içerisinde 2015'te yüzde 25'e çıkmış, 2022'de yüzde 20,8; bunun içerisinde sigorta primleri de dâhil. Şimdi, OECD'ye bakıyorsun, yüzde 34. OECD ortalamasına baktığımız zaman, Türkiye'de 2022 itibarıyla vergi yükü OECD ortalamasının altında. Peki, bu tartışma niye? Yani niye biz sabahtan beri vergi yükünden bahsediyoruz? Buradaki tartışmanın sebebi esasında yük eşit ve adil şekilde dağıtılmıyor, rakamlar da bize bunu söylüyor. Vergi gelirine baktığımız zaman, diğer hatipler de bahsetti, Türkiye'de ben de tek tek hesapladım, son beş yılın vergi rakamlarına baktığım zaman, dolaysız ve dolaylı vergi rakamlarına baktığımız zaman, Türkiye'deki toplanan son beş yıldaki vergilerin yüzde 34'ü dolaysız yani gelire bağlı, kazanca bağlı; yüzde 66'sı da dolaylı vergilerden oluşmakta. 2024 tahminlere baktığımız zaman da oranlar değişmiyor. Peki, bu vergiler kimlerden toplanmış? Önemli sorulardan bir tanesi bu. Son beş yılın ortalamasına bakılırsa toplanan vergilerin yüzde 18,5'i gelir vergisinden oluşmakta. Bu 18.5'in de yüzde 90'ı kaynağından kesilen gelir vergisi yani işte, ilk ücretlerden kesilen gelir vergisi. Peki, kurumlar vergisi ne? Yüzde 15,6. Dolaylı vergilere baktığımız an, şuraya baktığımız zaman, esasında yükün yani vergi yükünün ağırlığının ücretliler üzerinde olduğunu görmekteyiz. Dolaylı vergilere baktığımız zaman da KDV'nin ortalaması yüzde 9,1; ÖTV'de çok ciddi bir oran var, yüzde 20.5.

Şimdi, bu dolaylı vergilerin bu kadar yüksek olması nasıl vergi yükünde adaletsizliği getiriyor, nasıl vergide adaletsizliği getiriyor? Burada şöyle bir kavram var: Kişisel vergi yükü yani herkesin yüklendiği vergi farklı biraz evvel rakamlardan bahsettiğim gibi yani gelirimize göre ödemiş olduğumuz vergi; buna bakmak lazım. Türkiye'de çok ciddi bir gelir adaletsizliği olduğu herkes tarafından bilinmekte ve bu TÜİK tarafından da tescillenmiş durumda. Şu anda Türkiye'deki en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik dilim Türkiye'de gelirin yüzde 49,8'ini yani neredeyse yüzde 50'sini almakta. En fakir yüzde 20'lik grup ise yüzde 6,2'sini almakta. 8,4'lük bir kat fark var arada. Bu, şimdiye kadar görülür bir fark değil. Şöyle özetlemek lazım: Diyelim ki en düşük gelir grubuna sahip olan 10 bin lira maaş alan bir emeklimizi düşünelim. Bir de bunun 8 katı kadar daha fazla maaş alan, 80 bin lira maaş alan 2 bireyden bahsedelim. Bir alışveriş merkezine gittiler, aynı sepete aldılar, 5 bin liralık alışveriş yaptıklarını varsaydığımız zaman yüzde 20 KDV verdiklerini düşünelim. Yani ne oluyor? Bin lira KDV ödesinler. Şimdi, 10 bin lira gelire sahip olan bir insan bin lira KDV ödediği zaman bu insandaki vergi yükü yüzde 10. 80 bin lira gelire sahip birisi gidip, aynı alışveriş yapıp da bin lira KDV verdiği zaman bu insanın vergi yükü yüzde 1,25. Şimdi, burada bir kere yük adil dağıtılmıyor, burada büyük bir problem var. Şimdi, bu aynı zamanda yani vergideki adaletsizlik gelir dağılımındaki adaletsizliği de körükleyen bir şey. Türkiye'de hakikaten de bu konuda çok ciddi sıkıntılar var.

Bazı rakamlar vermek istiyorum size, hakikaten de üzerinde düşünmemiz gereken rakamlar. Harcamalara baktığımız zaman, hane halkı harcamalarına baktığımız zaman, Türkiye'deki en zengin harcamadan bahsediyorum, yüzde 20'lik kesim harcamaların yüzde 40'ını yapıyor. En fakir yüzde 20'lik kesim yüzde 7,2'sini yapıyor.

Burada eğitim var; mesela, Türkiye'deki eğitim harcamalarının yüzde 63'ünü, bakın, Türkiye'deki bütün eğitim harcamalarının yüzde 63'ünü en zengin yüzde 20'lik kesim yapıyor. En gariban kesim ise yüzde 1,5; 42 kat fark var arada. Yani burada çok ciddi bir adaletsizlik var. Vergideki adaletsizlik bunu daha da fazla körüklemekte.

Şimdi, bu vergi paketinde neler var, ona bakmak lazım. Yani esasında baktığımız zaman, işte, bu adaletsizliği ortadan kaldıracak herhangi bir düzenlemeyle karşı karşıya değiliz. Neler yapılmış burada? İşte, en düşük emekli maaşı 10 bin liradan 12.500 liraya çıkarılıyor. Yüzde 25'lik bir artış var, 12.500 lira.

Şimdi, temel geliri emeklilik olan insanlara, hanelere baktığımız zaman, bu insanların gelirlerinin yüzde 28,4'ü gıdaya, 31,9'u konut ve kiraya, yüzde 14,4'ü de ulaştırmaya yani bu üç kalem gelirlerinin yüzde 75'ine tekabül ediyor, yüzde 75. Gıda enflasyonunda Türkiye OECD ülkeleri arasında 1'inci sırada. Mayıs rakamlarına bakarsak yüzde 70 gıda enflasyonu yaşanmakta ülkemizde. Bütün OECD ülkelerinin gıda enflasyon rakamları alt alta topluyorsunuz, yüzde 71 yapıyor. Böyle bir ülkede gıda harcamaları emeklilerin toplam harcamasının yüzde 28'iyken biz yüzde 25 zam yapıyoruz, yüzde 25 zam yapılıyor; el insaf!

Konut ve kira yüzde 31,9 yani bir emeklinin gelirinin yüzde 32'si konut ve kiraya gidiyor. Türkiye'de ortalama kira ne kadar? TÜİK'e sorarsan 5.850 lira. Diğer bağımsız kurumlara sorarsanız mesela, Manisa'da ortalama kira 14 bin lira. Hadi diyelim ki TÜİK'in rakamı doğru olsun, 5.850 lira Türkiye'deki ortalama kira olsun. Temmuz ayında kira artışı ne kadar? Resmî kira artışı yüzde 65. 5.850 lira kira ödeyen bir insan temmuz ayında kontrat yenilerse 3.800 lira kira artışı olacak. Bakın, benim 10 bin lira maaşım var, maaşım 12.500 liraya çıkacak temmuz ayında, ev sahibim kira yenileyecek, diyecek ki "Resmî veriler yüzde 65." 3.800 lira kira artışı. Ya, bana verilen, emekliye verilen 2.500 lira artış emeklinin kira harcamasına, kira farkına bile yetmeyecek. O da TÜİK'in rakamlarından bahsediyoruz arkadaşlar.

Ulaştırma yüzde 14,4. Geçen sene geçen sene seçimlerde benzinin litresi 20 liraydı. Bugün kaç lira? 46 lira; 46 lira, 2 katından fazla artmış, biz emekliye yüzde 25'lik bir zammı layık görüyoruz. Vallahi, akıl fikir versin yani bu şartlar altında bu emeklinin yaşama şansı, yaşama ihtimali yok. Gene konuşuruz maddelere geçtiğimiz zaman.

Neler var bu torba yasada? Yurt dışı çıkış harcına zam yapılıyor. Küresel asgari kurumlar vergisi getiriliyor; baktım, 40 milyar liralık bir gelir elde edilecekmiş buradan; 40 milyar lira gelir elde edilecek. Yurt içi asgari kurumlar vergisi getiriliyor; buradan da 70 milyar liralık bir gelir elde edilecek. Günlük hasılat tespiti getiriliyor. Başka neler var? Vergi asılları uzlaşma kapsamından çıkartılıyor. Doğru bir şey bu, hepsi çıkartılsa keşke. Devreden KDV sorununda da kısmi çözümler getiriliyor. Başka ne var? Çok ciddi, kallavi cezalar var; hakikaten de çok ciddi cezalar var, çok artırılıyor cezalar. Ya, şimdi, biz bu cezaları artırıyoruz, artırıyoruz da peki, biz bu ülkede vergi cezası tahsil edebiliyor muyuz? Problemlerden bir tanesi bu yani kat kat artırıyoruz, 10 kat, 20 kat artırıyoruz cezalar ama biz tahsilat yapabiliyor muyuz; vergi cezalarında tahsilat tahakkuk oranları ne alemde? Mesela, 2023 yılı verileri, toplamda tahakkuk eden cezalar 529 milyar lira -toplam cezalar- bunların 365 milyar lirası vergi cezası. Tahsilat ne? 365 milyar lirada 30 milyar 887 milyon lira, tahsilat oranı yüzde 8.5. Tahsil edemiyoruz ki biz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - 2024'ün Ocak-Haziran rakamlarına bakalım: Tahakkuk eden vergi cezaları 404 milyar 762 milyon lira, tahsilat ne? 29 milyar 575 milyon, oran yüzde 7,3. Yani biz vergi cezalarını tahsil edemedikten sonra bunları kat kat artırmanın ne manası var? Bir de şunu da sormak lazım: "Diğer vergi cezası" diye bir ceza var burada 332 milyar lira bu ceza, hiç ödenmiyor, hep bir sonraki yıla devrediyor. Bunun sebebi kim, bu cezalar neden tahsil edilemiyor?

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Sayın Bakırlıoğlu, sesi açıyorum.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Toparlayacağım.

Bu konuda da bize izahat verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Peki, neler yapılabilirdi yani ne yapabilirdik. Şimdi, burada esasında ciddi rakamlardan bahsediyoruz; 70 milyar lira, 40 milyar lira, 200 milyar liralık yani bu vergi paketinde 200 milyar liralık bir gelirden bahsediliyor. Böylesi bir geliri varken şunu yapabilirdik yani aynı paket içerisinde... Mesela, biliyorsunuz, gelir vergisinin yüzde 90'ı kaynağından kesilen vergilerden oluşmakta yani ücretlilerden alınmakta bu vergi. Şu yapılabilirdi: Ücretlilerin bu vergi dilimleri değiştirilmek suretiyle bu yük onlardan biraz daha hafifletilebilirdi. Bunu niye yapmıyoruz? Yükü kimi sırtlandığı belli esasında. Başka ne yapılabilirdi? Madem 200 milyar liralık bir vergi artışına sebebiyet verecek ve 2.500 lira fark verdiğimiz zaman Hazineye bunun 33 milyar lira da yükü olacak. Niye biz bunu artırmıyoruz yani niye emeklilere daha fazla, en az 1 asgari ücret kadar vermiyoruz? Bunlar yapılabilirdi. Son bir şey daha söyleyeceğim; bu da esasında önemli, bu bahsedildi biraz evvel, çok önemli, burada bir sürü vergiler getiriyoruz, cezalar getiriyoruz oysa Kurumlar Vergisi Kanunu madde 30/7; bu maddeye göre vergi cennetleri listesi Cumhurbaşkanı tarafından ihlal edildiği zaman, bu cennetlere kaçan sermayeden yüzde 30 oranında vergi kesintisi yapılabilmekte; yasa bizi bunu söylüyor. Peki, niye bekliyoruz? On sekiz yıldan beri Cumhurbaşkanının bu listeyi yazmasını, hazırlamasını bekliyoruz. Peki, rakam ne kadar? Çok çeşitli rakamlar var; "200 milyar" diyen var, "300 milyar" diyen var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OTURUM BAŞKANI ORHAN ERDEM - Tekrar açıyorum.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bitiriyorum.

Yani bu ülkede bu sözünü etmiş olduğumuz off-shore ülkelere, vergi cennetlerine kaçan para, kaçan vergi, sakınılan vergi için 200 milyar dolardan, 300 milyar dolardan bahsedilmekte. Yani bunun yüzde 30'u gelse, 50 milyar dolar, 60 milyar dolar geri gelir gelmiş olsa inanın, bugün konuştuğumuz pek çok şeyi konuşmazdık diye düşünüyorum.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.