KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de son sözü başta söyleyeyim; yarın Hakk'a varınca hesap sorar karınca. Dolayısıyla bu açıdan baktığımız zaman teklifinizin 3'üncü, 4'üncü ve 5'inci maddesinin sizleri hesap soracak hâle getirdiğini belirtmek isterim.

Mevcut hâlinde "Evcil hayvanlar, türüne özgü hayat şartları içinde yaşama özgürlüğüne sahiptir. Sahipsiz hayvanların da, sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir." denilmişken bunun mülga edinmesi ve devamında bu tartıştığımız 4'üncü maddenin ve devamındaki 5'inci maddenin düzenlemeleriyle sanki bu dünyanın sahibi, sanki bu sokakların sahibi tek başına bizlermişiz gibi davrandığınızın farkında mısınız?

Şimdi, biz bir yasa yapıyoruz. Yasayı problemleri çözmek için yapıyoruz ama yaptığımız bu yasama faaliyetinde ben görüyorum... Şimdi, kanunumuzu hazırlayanların içinde de olan Yenişehirlioğlu karşımda, mutsuz; biz mutsuzuz; ilk imzacısı olan TİHEK'te çalışan meslektaşım mutsuz. Öyleyse, hangi güç bize bu teklifi verdirtiyor ve yasalaşmasını sağlayacak? Bunu anlamamız mümkün değil, kabul etmemiz mümkün değil.

Şimdi, bu 4'üncü madde zaten 5'inci maddenin yani ölüm fermanının, aslında, o idam etmek için sehpaya çıkarılmış olanın, sehpanın tam kendisidir. Bu madde geçtiği zaman ipi çekmek çok daha kolay hâle gelecektir. Ne yapılmak isteniyor bu maddeyle? Çok açık, net bir şekilde hayvanların artık sokakta olmasının önü kesilecek yani esas maddeyle, esas kanunla getirmiş olduğumuz "Evet, yakalayalım, aşılayalım, kontrol edelim ama bunları yine doğal ortamlarına bırakalım." ortadan kalkacak, tamamıyla barınaklar içerisinde -"barınak" deyin, "bakımevi" deyin, ne derseniz deyin- uygun olmayan koşullar içerisinde öldürülmeyi bekleyen canlılar hâline getireceğiz hayvanları. Bu nasıl olabilir?

Bir an için şöyle düşündüm; köpekler bugün aynen bizim gibi burada oturuyor olsalar ve deseler ki: "Bu insanoğlu ne tuhaf varlık ya! Koca bir evden yaratılmış, koca bir dünya yaratılmış ama bunlar oturmuş bu güzel dünyayı güzel bir biçimde paylaşıp yaşayacaklarına birbirlerini öldürüyorlar, savaşlar çıkarıyorlar, çocuklarına tecavüz ediyorlar, kadınlarına tecavüz ediyorlar, insanlar birbirini boğazlıyor. Bu varlıklar, insanoğlu çok tehlikeli varlıklar, öyleyse biz bunları alalım, toplayalım bir yere tıkalım ve bunları öldürelim." Böyle bir şeyi demiş olsalar bunu buradan bakış açımızla anlamamız mümkün olur mu? Yaptığımızın bundan ne farkı var? Bu dünyanın tek başına sahibi bizmişiz gibi davranmamız hukuken de ahlaken de dinen de doğru değil arkadaşlar. Bir kere, bizim kültürümüz sokak hayvanlarıyla birlikte yaşamı paylaşmaktan geçer. Dolayısıyla, bir an evvel, gerçekten kamu vicdanını yaralayan, toplumu ikiye bölen... Hiçbir uygulaması da olmayacak, ben açıkça geçen gün de söyledim, bu yasa geçtiği anda insanlar tüfekleriyle hayvanları vurmaya başlayacak ve o hayvanları toplamaya gelen kişilerle, kamu kurum, kuruluşundaki kişilerle vatandaşlar çatışmaya başlayacak. Öyleyse, biz bu kadar çatışma yaratacak bir kanunu niye yapıyoruz? Böyle bir kanuni düzenleme olabilir mi? Nasıl toplanacağı belli değil, bu kadar hayvanı nasıl bir arada tutacağımız belli değil, ki bizce belli, onlar orada birbirlerini de öldürecekler, hastalık kapacaklar ve baskıyla da, veteriner hekimlerin üzerinde baskı kurularak da ölüm fermanına imza atmaları sağlanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Buyurun.

(Uğultular)

SALİHA SERA KADIGİL (İstanbul) - Çok uğultu var hakikaten, duyulmuyor Başkanım.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkanım, hakikaten herkes kendini dinler vaziyette.

Dolayısıyla bu gerçekten kabul edilmeyecek maddenin de diğer maddelerin de yani 4'üncü, 5'inci, 6'ncı maddelerin de geri çekilmesi gerekiyor. Aslında, Orhan Bey de Grup Başkan Vekilimiz de söyledi, ben birlikte, her iki tarafın da görüşlerini dikkate alarak ve buna uygun bir çözüm üretecek şekilde bir yasayı hazırlama enerjisinin, gücünün, yeterliliğinin bizde olduğunu düşünüyorum; bunu yapabiliriz, bir an evvel geri duralım.

Sayın Başkanım, hep söylüyorum, burada bir yönetişimsizlik problemimiz var, elbette ki siz yönetiyorsunuz ama burada, arkadaşlarımızın dışarıda bırakılması, televizyon sisteminin -dolanılarak "bozuk" diye söylenmesi ama hepimiz biliyoruz ki bozuk değil- kapatılması, -"yüce Meclis" diyoruz- yüce Meclisin aslında temsil hakkını aldığı vatandaşlara kapatılması, koridorlarda insan bariyerlerinin kurulması, dışarıda bariyerlerin kurulması gerçekten Meclisin çalışma sistemine yakışmıyor. Bırakın, açalım; herkese kuralları söyleyin, girsinler, burada dinlesinler ama kuralları siz koyun, kimse sesini çıkarmadan burada otursun, dinlesin, görüşünü ifade etsin; böylece, daha düzgün, bize yakışan bir yasama ortamını sağlayın.

Tekrar teşekkür ediyorum.