| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/529) ile 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/297) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .01.2016 |
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.
Sayın hazırun, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, verilen evraklar ve kitapçıkların içinde zararlı bir yayın var Sayın Bakanım. Öncelikle görevinizde başarılar diliyorum. Çocuk Haklarına Yolculuk kitabı, o kitabın içinde çocukları suça teşvik edici maddeler var ve siz de bunu Hükûmet olarak bastırmışsınız. Nedir bu maddeler? Örneğin 6'ncı madde. Diyor ki 6'ncı madde: "Her canlı için en önemli şey yaşamak değil mi? İşte bu sözleşmede de bu var, herkes için en önemli hak yaşama hakkı. Yaşamak, büyümek, gelişmek senin de hakkın." Daha sonra, 12'nci maddede Sayın Bakanım, diyor ki: "Seni ilgilendiren konularda görüşlerini ve düşüncelerini özgürce dile getirmen de senin haklarından biri." Bunu kime söylüyorsunuz? Çocuklara söylüyorsunuz. Başka ne diyorsunuz? 13 ve 14'üncü maddelerde: "Düşünceni özgürce açıklama hakkına sahipsin, bu hakkını konuşarak kullanabilirsin ve kâğıda yazabilirsin." diyorsunuz ayrıca. Daha sonra, 15'inci maddede de diyor ki: "Bu düşüncelerini açıklarken aynı düşüncedeki arkadaşlarınla bir araya gelebilirsin, onlarla toplantılar yapabilirsin ve hatta dernekler kurabilirsin." Sonra 37'nci maddeye geliyoruz Sayın Bakanım, 37'nci maddede de diyor ki: "Sana kötü muamele edemezler, işkence yapamazlar, seni özgürlüğünden yoksun bırakamazlar." Şimdi, siz bunları yazmakla çocukları suça teşvik ediyorsunuz. Çünkü bu çocuklar, 16 ve 17 yaşından sonra, büyüdükleri zaman sizin bu yazdıklarınızı hayata geçirmek için alanlara çıktığında onları darbecilikle suçluyorsunuz, onları toplumu ayrıştırmakla suçluyorsunuz ve onları hapse atıyorsunuz. İşte, Gezi'de yaşanan, o masum çocuklar işte bunları uyguladıkları için hapse atıldılar. O Gezi'de haklarını aramak için barışçıl bir gösteri yapan çocuklar, 12, 13 tane çocuk sadece bunları çocukken öğrendikleri için öldüler. Yani siz bu kitapçığı bastırmakla, o çocuklara, büyüyecek, bizim geleceğimiz olan çocuklara kötülük yapıyorsunuz Sayın Bakanım.
Yani onun için, burada bu kitapları yayınlamakla ne kadar böyle demokrat olduğunuzu ve ne kadar özgürlüklerden yana olduğunuzu söylüyorsunuz. Ama sadece ağustos ayından bugüne kadar doğu ve güneydoğuda kaç tane çocuğun öldüğünü söyleyebilir misiniz? Bu çocuk haklarını böyle burada yazarken, bu kitapları bize dağıtırken bu çocukların 16, 17, 18, 19 ve askerliğini yaptıktan sonra temel insan haklarına ilişkin taleplerini dile getirirken karşı karşıya kaldıkları maruz, işkenceyi dile getirebilir misiniz? Ya da fabrikadaki işçiler haklarını aramak için alanlara çıktığında ve sadece üretimden gelen güçlerini kullandıkları için ve sadece yüksek sesle haykırdıkları için karşısında TOMA'ları, biber gazlarını gördükleri zaman yani bütün suç işte bu yazılan kitaplardadır Sayın Bakan. Onun için, öğretilenlerle uygulamalar arasında çelişkiler olduğunu ifade etmek istiyorum.
Bir de Cumhuriyet tarihinin en beceriksiz Hükûmetiyle karşı karşıyayız, yönetemiyorsunuz bu ülkeyi. Diyeceksiniz ki: "Biz yüzde 49, yüzde 50 oy aldık." Tamam, yüzde 50 oy aldınız. Yüzde 50'nin yarısı kaçtır? 25. Peki Mecliste kaç milletvekili var? 550. Peki yüzde 50'nin yarısı 275 yapmaz mı? Nasıl oluyor da siz yüzde 50 ile yüzde 65 çoğunluğa sahip oluyorsunuz? Çünkü bu Hükûmet götürmeye alışmış, oyda da götürüyor. Yani burada, alanlara çıkıp "Yüzde 49, yüzde 50 oy aldık." diyorsunuz. Evet, bizim oyumuzu da siz aldınız. Bizim 81 ilde oyumuz var, bütün partilerin var, Meclise giremeyen partilerin de oyu var ama haksız yere... 12 Eylül askerî darbesini eleştirirsiniz ama onun getirdiği antidemokratik uygulamaları bu Meclisten, çoğunluğunuz olduğu hâlde, işinize geldiği için bunları bertaraf etmek aklınıza gelmez.
Bakın, "Yönetemiyorsunuz." diyorum. Elimde belge var, sizin belgeniz. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bütçesi üzerine konuşuyoruz burada. Söyleyeyim: 2014, Sayıştay denetçileri de burada herhâlde, onlar da incelemişlerdir, onların raporlarında da var bunlar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akkaya, süreniz doldu, sözlerinizi tamamlamanız için ilave süre veriyorum.
Buyurun efendim.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Herkese iki dakika verdiniz Başkan, bana niye bir dakika veriyorsunuz?
BAŞKAN - Şöyle arz edeyim efendim: Komisyonumuz Bütçe görüşmelerine başlamadan evvel çalışma usul ve esaslarını belirledi. Buradaki usul ve esas, Komisyon üyesi olan değerli milletvekillerimize onar dakika, Komisyon üyesi olmayıp diğer, dışarıdan gelip katılan milletvekillerimize de onun yarısı kadar süre vermek şeklindedir.
MUSA ÇAM (İzmir) - Ona muhalif olduğumuzu da bilmenizi isterim.
BAŞKAN - Kuşkusuz, kuşkusuz.
Ben, buyurun sürenizi yeniden başlattım.
Buyurun efendim.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Peki, teşekkür ediyorum.
Örneğin, 90 ve 92'nci sayfada diyorsunuz ki: "Genel sağlık sigortası prim ödeme toplamı 6.312.725.569 liradır." Bu faaliyet raporunda. Kesin hesap raporuna bakıldığında bu rakamın 6.244.094.798 olduğu görülüyor. Yani arada 68 milyon TL'lik bir fark var yani Bakanlığın kendi faaliyet raporları ile kesinleşmiş raporları arasında 68 milyon fark var.
İkincisi, yeni, bu dönemde genel sağlık sigortası primi ödenen kişi sayısıysa, diyorsunuz ki: "9.225.253 kişi." Ama aynı dönem içinde, Sosyal Güvenlik Kurumunun sigortalı istatistiklerine baktığımızda devlet tarafından genel sağlık sigortası primi ödenen kişi sayısı aynı yıl için yani 2014 yılı için "7.340.596 kişidir." diyorsunuz. Yani burada 1.883.651 kişiye para ödenmiş hak etmediği hâlde ya da ödenmemiş. Ve bunun da bir kişiye yılda 529 lira genel sağlık sigortası primi yatırıldığı düşünüldüğünde tam 1 milyar TL'ye yakın bir fazla ödeme var ya da nereye ödendiği belli olmayan bir rakam var.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akkaya, sözlerinizi tamamlamanız için son defa olarak ilave süre veriyorum.
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Çok teşekkür ederim, sağ olun.
Yani 2014 Sayıştay Raporu'nda bu konunun incelendiği söyleniyor. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından kendisine bildirilen sayı üzerinden hiçbir inceleme yapılmadan ödeme yapıldığı belirtiliyor. Oysa, bilindiği üzere bu kişilerin kayıtlarını Sosyal Güvenlik Kurumu değil Bakanlık tutmak zorunda ve değişiklikleri de Bakanlık takip etmek zorundadır. Nitekim, Sayıştay denetçileri de bunu söylüyor. Ancak söylenmeyen bir şey var burada Sayın Bakan. Kaç kişiye haksız ödeme yapılmış? Bu haksız ödenen miktar nedir? Ortaya çıkan kamu zararı nedir? Bakanlığın faaliyet raporundaki bu veriler incelenmemiş midir? Bir de Sosyal Güvenlik Kurumunun denetimi yapılırken bu Kuruma ne kadar para aktarılmıştır? Çünkü ortada yaklaşık 2 milyon kişilik ciddi bir fark var. İşte benim "Yönetemezsiniz." dediğim yani sadece bir bakanlık içinde bu kadar ciddi rakamları... Eğer bir bakanlık bunu beceremiyorsa zaten iç politikada, dış politikada, ekonomide ülkeyi ne hâle getirdiğiniz işte bu örneklerle bunun ispatıdır.
Teşekkür ediyorum.