KOMİSYON KONUŞMASI

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Sayın Başkanım, artık çalışma saatlerimizin insan haklarına aykırı olduğunun, bu saatten sonra çalışmanın işkence ve kötü muameleye girdiğinin altını çizmek isterim. (CHP ve DEM PARTİ sıralarından alkışlar) Bu şartlarda çalışmaya devam etmek istemiyorum ama siz ısrarla, yine bizi bu şartlarda çalıştırmaya zorunlu bırakıyorsunuz.

Şimdi, bir kere, gömleğin ilk düğmesini yanlış bağlarsanız sonu da o gömleği artık kullanılacak hâlden çıkarır, tekrar sökmek durumunda kalırsınız tek tek o ilmekleri, tekrar başlarsınız. Şimdi zaten kedi-köpek ayrımı yapmakla kanunun bütün -o çok ulvi duygularla hazırladığınız kanunun- lafzı, ruhu da ortadan kalkmış oldu. Olmayan verilerin de iyice tutarsız hâle gelmiş olmasına neden oldu. Dolayısıyla burada yapılması gereken bu kadar zaten sağlıklı veriler yok, veriler üzerinden gitmiyoruz, burada bilimsel hiçbir değerlendirme yok. Geri çekelim bu teklifi ve tekrar değerlendirelim.

Şimdi, "Güvenli sokaklar." Diyorsunuz, ruhu aslında bu. Türkiye'de hangi sokak güvenli? Yani bu sokaklardan köpekleri alarak siz sokakları güvenli hâle mi getireceksiniz çocuklar için, kadınlar için, vatandaşlarımız için? Etmeyin ya! Yani gerçekten eğer biz bu sokakları güvenli hâle getirmek istiyorsak o sokaklarda; kadınları katleden, çocuklara tecavüz eden, çocukları istismar etmek için bekleyen bir sürü insanı ortadan çıkarmanız gerekir, bunları kaldırmanız, bunları bir yerlere tıkamanız ve tabii, kanunun da ruhuna göre onları da orada ortadan kaldırmanız gerekiyor. Şimdi, o yüzden hani bu "Güvenli sokaklar." lafı o kadar Türkiye gerçeğinden uzak ki yani kadınlar gece sokağa korkmadan çıkamıyorlar, arkadan ses geldiğinde ne yapacağını bilemiyorlar. Siz, gündüz hanginiz çocuğunuzu sokağa bırakıyorsunuz ya? Eskiden insanlar köylerinden bir saat uzakta kasabalara giderdi yürüyerek şimdi çocuklarımızı neredeyse kulağından tutuyoruz güvensiz ortamlar nedeniyle başta uyuşturucu da dâhil olmak üzere neredeyse okulun içine evden ışınlayacak hâle gelmiş bir ortamda yaşarken biz güvenli sokaklardan bahsediyoruz ve bu güveni de sadece hayvanların bozduğunu düşünüyoruz. Bunu gerçekten böyle düşünüyorsanız Türkiye'den uzak bir ülkede yaşıyorsunuz demektir, sokağa çıkmıyorsunuz, halkla kucaklaşmıyorsunuz demektir.

Şimdi, Başkanım, ötanaziyi de geçirdiniz -adını daha iyi koyarak bence geçirdiniz- daha da genişleterek geçirdiniz 5'inci maddeyle ama -burada Sayın Komisyon Başkanımız çok net bir şekilde söylüyor yani o düğme ilikleme sırası var ya- 4'üncü maddeyle sarı öküzü zaten aldınız. Dolayısıyla oradaki "Hepsini kapatacağız, toplayacağız, barınağa kapatacağız." demekle birlikte zaten ötanaziyi gerçekleştirmiş oluyorsunuz. Sağlıksız ortamlarda hepimiz biliyoruz ki gerçekten Sera'nın bahsettiği köpeği de oraya götürseniz iki gün sonra zaten saldırgan hâle gelecektir yaşayabilirse o kadar sürede, yaşayabilirse kendisi saldırgan hâle gelecektir ve sizin bu bahsettiğiniz şartlarda ötanaziye uygun bir hâle getirilecektir.

Şimdi, bir, bu yasa geçerse vatandaşlar köpekleri sokaklarda kendileri katledecekler. Bununla bitmeyecek toplamaya gelindiği zaman vatandaş kamu görevlileriyle, belediye çalışanlarıyla birbirine girecek. Bu da yetmedi "Toplansın." diyen vatandaşla "Toplanmasın." diyen vatandaş birbirine girecek. Ya, böyle bir yasa nasıl düzenlenebilir? Yani çözüm üretmemiz gerekirken bizatihi kendimiz problemi yaratır hâle geldik, mevcudundan da daha kötü bir hâle getiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Başkanım, ilave süre alabilir miyiz?

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Lütfen sözlerimizi toparlayalım.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Bitirirken şunu da soruyorum, ben tabii, sordukça bir anlamı kalmıyor çünkü siz sorularımıza cevap verecek olan buradaki arkadaşlara, dernek başkanlarına ya da birlik başkanlarına söz vermiyorsunuz.

Şimdi, kuduz için gerçek olmayan birtakım rakamlar ortaya koydunuz. Sayın Başkanım, şimdi, ben şunu merak ediyorum: Verilen önergeyle de Hasan Bey kedileri devre dışı çıkarttı. Şimdi, acaba ben hastaneye kuduz nedeniyle -kuduz endişesiyle daha doğrusu; işte, sıyrığım var, acaba kuduz mu- başvuranların ne kadarının köpek ısırığından veya köpek tırmığından ne kadarının da kedi ısırığı veya sıyrığından bu sayının meydana geldiğini merak ediyorum. Yani kaçta kaçı köpek, kaçta kaçı kedi; böyle bir verimiz var mı?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Saymadılar ki.

BAŞKAN VAHİT KİRİŞCİ - Peki, son cümlelerinizi alayım lütfen.

SİBEL SUİÇMEZ (Trabzon) - Şimdi, Sayın Başkanım, son cümleyi de söylüyorum: Çok masum bir şekilde bu koyulmuş buraya, işte, toplanacak olanların belediye adına toplanmasından bahsediliyor. Burada da açıkça kanunun belirginliği ortadan kalkmış durumd,a hâlbuki biz kanunları belirgin olsun diye yaparız. Nasıl toplanacak, kim toplanacak, yetki kime verilmiş? Bir belediyeye de yetki verebilirsiniz yani ihale yapması için yetki verebilirsiniz ama kanunda böyle bir düzenleme yok. Bu, eksik bir düzenlemedir, bunun da altını çizmek isterim, böyle bir şey olmaz yani eğer bir ihale için yetki verilecekse.