KOMİSYON KONUŞMASI

UMUT AKDOĞAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; ben İstanbul'dan ayağımın tozuyla Komisyona geldim. İstanbul'da metrobüste, takside, havaalanında, her yerde, insanın bulunduğu her yerde gündem bu. Yani Komisyonun gündemi kamuoyunu tahmininizden çok daha fazla ilgilendiriyor. Ancak şöyle bir ayrıntı var: Evde çocuklarımız bu konuları konuşuyorlar, bu konuları soruyorlar "Baba gittin mi, konuştun mu, mücadele ettin mi?" diye. Şimdi, size bir şey söylemek istiyorum: Eğer, evdeki çocuklarınız, torunlarınız -hepimizin yavruları, Allah hepsine uzun ömürler versin- bu konuya duyarlılık göstermiyorsa bu bizim eksikliğimizdir çünkü bu konuya artık herkes hâkim; Duyarlılık gösteriyor, çocuklarınız da sizi bu konuda uyarıyor, buna rağmen sizler hâlâ bir santim geri gitmeme konusunda kararlı duruyorsanız bu da büyük bir eksikliktir.

Değerli Komisyon üyeleri, bir sorunumuz olduğu kesin. Bu sorun şu: Birbirimizi dinlememe, anlamama sorunu. Kamuoyu meseleyle bu kadar meşgulken bugün, bu saatte yapmamız gereken şey şu: Bu yasayı geri çekelim, yaz boyunca konuşalım, ekim ayında makul, mantıklı, anlaşılabilir bir teklifle gelelim. Bakın, biraz önce Komisyon Başkanımız "Buradan 50 madde geçti, 70 madde geçti." dedi. 50 madde geçiyorsa, 60 madde geçiyorsa, 70 madde geçiyorsa ve günlerdir çalışmaya rağmen burada 7 madde geçmiyorsa sizce burada bir sorun yok mu? Burada bir sorun var. Bizi bu saatte, ilerleyen saatlerde burada tutan ve tutacak olan şey, en büyük şey, vicdanımız ve sokağın motivasyonudur. Sokak bas bas bağırıyor, sokak inliyor. Dolayısıyla, tarih hepimizi yazacaktır, bu tutanaklar tarihte gözükecektir.

Değerli milletvekilleri, evrenin tek sahibi olmadığımızı hepimiz biliyoruz değil mi, hepimiz biliyoruz ancak bu bilinci yasalarda mutlaka göstermemiz gerekiyor. Bu sorunu sizin söylediğiniz gibi çok kısa bir sürede çözmeye çalışırsak bu bir vicdansızlık olur ancak bu sorunu uzun bir vadeye yayarsak da bu bir çözümsüzlük olur. Değerli milletvekilleri, orta vadede makul yöntemlerle bunu çözmek zorundayız. Kısırlaştırma konusunda veterinerler altı ayda bu işin yüzde 70'ini yapabileceklerini söylüyorlar; bakın, bu çok önemli bir rakam. Biz buraya kulak vermek zorundayız. Maliyeti karşılama konusunda hiç hiç geri durmamamız lazım. Bakın, 2004 yılında çıkan ve 2006 yılında uygulamaya giren ancak tarafınızca bir türlü uygulanamamış olan ne kadar hüküm varsa uygulanmaya başlandığında bu maliyet sorunu da ortadan kalkacaktır. Bireysel ve kurumsal sahiplendirme kampanyalarını yapmak, hayvanları kısırlaştırmak, üretim çiftliklerini denetlemek zor geldiği için öldürelim, kurtulalım diyorsanız eğer bunun gerçekten anlaşılır ve anlatılır yanı olmaz. Gün gelir vicdanınızla baş başa kalırsınız.

Değerli milletvekilleri, hayvan barınaklarının hâli ortada. Topladık, aldık, götürdük; bu ne demek biliyor musunuz? Sokakta öldürecektik, bundan vazgeçtik, barınakta birbirlerini öldürsünler istedik. Çok örnek barınak gezmiş bir Milletvekili arkadaşınızım ben ama oradaki sayı 300-500. Eğer köpek sayısı 3 milyonsa 3 milyon köpekle barınakta da baş etmenizin mümkün olmadığını bilmenizi isterim.

Hayvan hakları fonunun kurulması, düzenlenecek bağış kampanyaları ve biraz önce sözünü ettiğim 2004 yılında çıkan ve 2006 yılında uygulamaya giren bu yasanın maddelerinin uygulanması hepimize yol gösterecektir. Vicdanınızın sesini bir kez daha dinlemenizi istiyorum. Çocuğunuz, torununuz, kiminiz varsa bunu çocuklara sorun, bunun hesabını bir gün o çocuklara vereceğinizi hatırlayın ve gelin, bugün kaldığımız maddede kapatalım, gerekirse yarın bir daha toplanalım ve bu yasayı erteleyelim, sonra oturup hep birlikte konuşup aklıselimle, vicdanımızla bu sorunumuzu tekrar çözelim diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.