| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 12 .11.2014 |
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Kalkınma Bakanlığının ve bürokrasimizin değerli mensupları, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum, iyi akşamlar diliyorum.
Sayın Başkan, Sayın Bakan; galiba bu bütçe görüşmelerini izledikçe şu kanaate kapılmaya başladım... Sayın Demiröz'ü de lütfen uyarın Sayın Başkan.
BAŞKAN - Sayın Demiröz, lütfen, Sayın Sarı'yla sohbeti bırakın lütfen.
VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Özür dilerim.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şimdi, biz muhalefet olarak galiba iktidarın kendi yaptığı çalışmayı kendisinden daha fazla ciddiye aldığımız kanaatindeyim yani bakanlıklar ve Hükûmet kendi yaptığı işe gereken özeni göstermiyor ve gerektiği ölçüde yani en azından bizi ölçümüzde ciddiye almıyor.
Sayın Bakan, şimdi bir haftadır burada bütçe görüşmeleri yapıyoruz ve bütün hepimizde de 2015 Yılı Programı var burada, Orta Vadeli Program var, bütçe sunumu var, hatta Hükûmet Programına kadar hepsi var. Yani, daha bu dokümanlar gelmeden...
VAHAP SEÇER (Mersin) - Dönüşüm programı var Başbakanım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet. Şimdi, dönüşüm programları vesaire.
Şu kanaate vardım Sayın Bakan, bu, önemli, sizin bakımınızdan önemli. Şimdi, bütçelerini sunan bakanların bu dokümanları yeterince incelemedikleri izlenimi oldu bende yani 2015 Yılı Programını, Orta Vadeli Programı, hatta Hükûmet Programını yeterince okumamışlar, böyle çelişkili ifadeler de kullandılar. Yani, eğer 2015 Yılı Programını incelemiş olsalar ve ona göre hareket etseler o sözleri söylemezler. Bizim için iyi bir şey yani şu kenarın altları dolu, biz saatlerce konuşuruz ama ben istiyorum ki, bir Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin koordineli bir orkestra gibi hep aynı sesi çıkarması gerekir. Ben devletimden, Hükûmetimden bunu beklerim, vatandaş olarak da bunu beklerim. O nedenle, dolayısıyla, kendi söylediğinize sanki kendiniz mi inanmıyorsunuz diye -sizin söylediğinizden bir başka bakanın haberi yok- sayın bakanlara sizin hocalık yapmanız lazım Bakanlık olarak.
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Bize değil ama.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bize değil, diğer bakanlara.
HURŞİT GÜNEŞ (Kocaeli) - Diğer bakanlar olabilir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yani, öyle dedim zaten hocam, "diğer bakanlara" dedim.
BAŞKAN - Çok tevazu sahibisiniz.
Buyurun.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şimdi, evet, Sayın Başbakan bir eylem planı açıklama faaliyetlerine başladı; bu ekonomiye 900 maddelik yeni eylem planı, işte bugün iş güvenliğiyle ilgili birtakım açıklamalar. Ben bunları gündem değiştirmeye yönelik, bu sıkışmış gündem sırasında bir siyasi çalışma olarak görüyorum. Bu eylem planını Sayın Aşkın Türeli "paket" olarak ifade etti, ben de "paket" diyeyim Sayın Bakan. Şurada iki tane paket var bakın yani Hükûmetin paketi var ama...
SADIK BADAK (Antalya) - Bitmedi mi daha o?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bitmez bu, bütün bakanların bunu görmesi gerekiyor. Bunlar kaçak sigara paketi Sayın Bakan.
BAŞKAN - İçi boşaldı ama dışı duruyor.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Şimdi, bu kaçak sigara paketleri -Ankara başkent, başkentin merkezi Kızılay- Kızılay sokaklarında Gümrük Bakanlığına, İçişleri Bakanlığına, Maliye Bakanlığına birkaç yüz metre mesafede uluorta satılıyor. Bununla terör örgütleri finanse ediliyor, kayıt dışı ekonomi besleniyor, devlet pek çok gelirden mahrum oluyor. Sadece özelleştirme geliri 12 milyar lira bütçede. 21 milyar lira bütçe açığı öngörülüyor ama neredeyse bu bütçe açığına paralel, kaçakçılık faaliyetlerinden devletin kaybı söz konusu. Devlet demek irade demektir.
Şimdi, konuşmanızı da gayet güzel dinliyordum, "sağlanan huzur ortamı" deyince bende huzur filan kalmadı, zaten yoktu. Bunun üzerinde de durmamız gerekir. Şimdi o huzur meselesine geleceğim Sayın Bakan. Başbakanın açıkladığı bu eylem planında Sayın Babacan'a sorup cevabını alamadığımız bir husus, ibare var. "İthalata Olan Bağımlılığın Azaltılması" başlığında bir cümle var yani sanki böyle hani insan ağızdan kaçırır ya bazen. "Madenciliği yurt içinde faaliyet alanı olmaktan çıkaracağız." Bu, ne demek? Bunun mutlaka bir izahı olması gerekir yani acaba yanlış mı basıldı, yanlış mı söylendi, yanlış mı anlama var, bunu bir not alırsanız. Acaba madenlerin...
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Sadece içi olmayacak, dışı da eklenecektir.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Artık izaha muhtaç bir durum var çünkü ben aynı zamanda Soma Maden Kazasını Araştırma Komisyonunun da bir üyesiyim. Türkiye Kömür İşletmelerinin, Enerji Bakanlığının yurt dışı bu madencilik faaliyetlerinden de haberdar da olduğumuzdan, sonra madenler üzerinden ne gibi spekülasyonlar yapıldığını da bildiğimiz için bu...
KALKINMA BAKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) - Ülke içinde de aramaları artırmak.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet Sayın Bakan.
Şimdi, bu diğer 2015 Programı, OVP filan artık onlara biz bir haftadır yeterince girdik. Aslında sizlerle daha uzun süre tartışmamız lazım ama şurada bakıyorum üç buçuk dakikalık bir zaman kalmış.
Tabii kalkınma kavramı ne güzel, Bakanlığın adı gayet iyi, olumlu, Kalkınma Bakanlığı. Ancak, kalkınma kavramı da maalesef sanki söylemlerde de, Hükûmetin söylemlerinde de büyüme kavramının gerisinde kalıyor gibi görünüyor daha çok büyüme ve zenginleşme kavramı üzerinden. Oysa kalkınma kavramını hem toplum olarak --tabii en başta siz Hükûmet olarak- gündeme taşımamız geliyor. Yani birileri beş kat zengin olabilir. Sayın Başbakana demişler ya -kendisi söyledi- eski Başbakana: "Sizin zamanınızda biz beş kat zenginleştik diye övünüyorlardı, şimdi karşımıza geldiler." demişti. Fakat Japonya'da, Hollanda'da olmayan dolar milyarderleri bizde var ve İstanbul'da büyük çoğunluğu. Şimdi gelir dağılımındaki adaletsizlik ayrı bir bahis, başlık. Asgari ücret Diyanet İşleri Başkanlığının belirlediği fitrenin dahi altına düşmüş. Şimdi vatandaşların devletten beklediği üç şey var: Güvenlik, adalet, refah. Dördüncüsü yok.
Şimdi, Sayın Bakan, sağlanan huzur ortamı dediniz ancak şu anda Türkiye, maalesef bir güvensiz ülke konumundadır. Bu da bizim kalkınmamızı da etkileyen, huzurumuzu, mutluluğumuzu da çok olumsuz etkileyen bir konudur. Daha geçtiğimiz haftalarda Bingöl'de şehit cenazelerine katıldınız Sayın Bakanım. Biraz evvel baktım, daha birkaç saat evvel Yüksekova'da bir vatandaş evinin önünde kurşunlanarak hayatını kaybediyor, öldürülüyor. İçişleri Bakanı ve Başbakanın ve bazı bakanların söylemleri sizi de tekzip ediyor. Yani hiç de huzurlu bir ülkenin İçişleri Bakanı gibi değil. "Bazı alanlarda terör örgütü hâkim oldu, onun hükmü geçiyor." diyor. Hendekler kazılıyor, özerklikler ilan ediliyor. Askerimizin, polisimizin arkasından kafasına kurşun sıkılarak şehit ediliyor. Masum vatandaşlar öldürülüyor. Böyle bir ülkede güvenlikten, can güvenliğinden, mal güvenliğinden bahsedemeyiz ve bunun da en baş sorumlusu elbette Hükûmettir. Bayraklarımız hakarete uğruyor, yırtılıyor, yakılıyor, Atatürk anıtlarına saldırılar yapılıyor. Yani Ağrı Patnos'ta neler yapıldığını bizim Ekrem Çelebi arkadaşımız anlatsın. Perperişan bir hâle geldi ve Türkiye güvensiz bir ülke durumunda. Şimdi Hükûmet de doğrusu bu olaylar olduğunda terör örgütü elebaşından ricacı oluyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Böyle şey olur mu? Devlet irade demektir dedik. Devlet gücünü bir terör elebaşından bekleyebilir misiniz? Eylemleri başlatan kendisi, talimat veriyor, sonra durduran kendisi. Ölüm oruçlarını başlattıran kendisi, durduran kendisi. Şimdi, o en son meydana gelen, o Kobani bahanesiyle meydana gelen hadiseler de bundan farklı bir durum değil.
Şimdi trafik kazalarını konuşsak bu da ayrı bir bahis. Trafik kazaları da toplumun huzurunu bozan bir durumda. Evet, övünüyorsunuz, duble yollar yapıldı, vesaire. Bunlar anlaşılır şeylerdir ve tartışırız da ancak anlaşılır şeylerdir fakat bunun karşılığında trafik kazalarının artışını da bizim için söylemek bir borçtur. Bunu da dikkatlerden uzak tutmamak gerekir. Şimdi trafik kazalarında ölü ve yaralıların oranı binde 17'den binde 36'lara yükselmiş. Bir azalış yok. Trafik kazalarında bir artış söz konusu. Diğer taşeron canavarlarıyla trafik canavarları el ele vermişler. Biliyorsunuz Isparta yolunda Konya'dan gelen tarım işçilerinin durumu, Türkiye'nin sistematik arızasının en belirgin örneği, bir turnusol görevi görmüştür o trafik kazası üzerinden. Kalkınma Bakanlığının da üzerinde çok iyi analiz yapması gerekir. 20 kişilik, 25 kişilik minibüse 46 kişi tıkıştırılıyor ve külüstür araçlarla tam bir katliam, tam bir cinayet. Elbette Hükûmet olarak bu hadiselerden sorumlusunuz. Hükûmetin, Başbakanın, Cumhurbaşkanının yönetim anlayışı maalesef...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
...bir devlet bilinci içerisinde devlet yönetmekten ziyade böyle kişisel keyfî bir yönetim anlayışına kaymış. En bariz örneği -her alanda bu kişisel eğilimi görüyoruz-Ermenek'te facia oluyor, ziyaret ediliyor, diyor ki acılı vatandaşlara Cumhurbaşkanı da Başbakan da: "Ya bir mektup yazsaydınız bana." Yani devlet mektupla mı idare edilecek? Devlet kurumlarıyla, kurallarıyla işlemiyor mu? Çalışma Bakanlığı var, Enerji Bakanlığı var, bütün kurumlar var, mevzuat var, kurallar var, hukuk var, var oğlu var. Bunların hepsi var. Yani bunları görmeyeceğiz. Biz kulluk rejiminde miyiz, vatandaşlık hukuku altında mı yaşıyoruz? Bu kulluk rejiminde, tebaa sisteminde bile yoktur. Kanuni zamanında Zembilli Ali Efendi yapıyormuş onu, zembili sarkıtıyormuş, vatandaş şeyhülislama sorusunu soruyor, sonra zembille indiriyor. Şimdi, bu devlet yönetimi değil. Sayın Başbakan da bunu aynı şekilde söylüyor. "Lütfi Elvan sizin çocuğunuz, keşke söyleseydiniz." diyor. Yani böyle ahbap çavuş mu yöneteceğiz biz devleti? Kaldı ki 2013 Aralık ayında Çalışma Bakanına soru önergesi vermişiz, o kazanın yaşandığı madenleri işleten Uyar ailesinin icraatlarıyla ilgili. Sadece işlettiği bir tek Soma Darkale Maden Ocağında beş yılda 1.120 maden kazası oluyor, 6 kişi hayatını kaybediyor. 124 şikâyet yapıyor vatandaş. Yazmış, mektubu yazmış, İzmir Teftiş Kuruluna yazmış, Çalışma Bakanlığına yazmış ama neticede...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - 100 küsur borcu var, borçlar tahsil edilemiyor, alacağını alamamış devlet ve en sonunda da vatandaşa verdiği cevap Bakanlığın "Git mahkemede anlat derdini." şeklinde.
Şimdi, Sayın Bakan, toparlarken bir Soma Termik Santral hadisesi var. Bu sizi de yakinen ilgilendiren bir durum. Şimdi Soma'nın mevcut durumu: Soma'nın altı karbonmonoksit, üstü de kükürtdioksit. Termik santral 1953-1955 yıllarından kalma, artık ömrünü teknolojik olarak neredeyse doldurmuş bir termik santral, kükürtdioksit gazlarıyla zehir saçıyor. Şu anda Soma'da kanser dünya ortalamasının 4 kat üzerinde ve defalarca, ben 2010 yılından beri bunu ısrarla dile getiriyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Akçay, lütfen son cümlenizi alayım.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Hemen bağlıyorum Sayın Başkan.
Şimdi, bu baca gazı filtresinin, arıtmasının yapılması konusunda 2010 yılında da bu özelleştirme kapsamına alınmış, ihalesi filan süreçleri de başladı. Şimdi bir başka yeni termik santralin ihalesi de yapıldı. Biliyorsunuz 6 bin zeytin ağacının kesilmesi hadisesiyle son bir haftadır çalkalandı Türkiye. "Canım 3-5 zeytin ağacı." deniyor. "3-5 zeytin ağacı, 3-5 ağaç değil, Sayın Bakan; Turgutlu'da nikel madeni için 250 bin ağaç gitti. Nerede? Manisa'da, Turgutlu'da. 6 bin zeytin ağacı Soma'da; etti 256 bin. Gezi Parkı'nda Taksim'de 5 ağaç için Türkiye'de biliyorsunuz birtakım sosyal olaylar meydana geldi. Ne yaptı benim buradaki hesaba göre? 256.005 ağaç ama kesilen...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sizin bu hesap tutmaz.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Orman Bakanına sormuştum da...
BAŞKAN - Sayın Akçay, son cümlenizi alayım
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Biliyorsunuz ben öyle çok uzatmam.
BAŞKAN - Biliyorum, biliyorum. Bugün rekor sizde.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet.
Baştan niyetimizde Sayın Bakanım, çok kısa keselim, bitirelim diyorduk ama bu mümkün olmadı.
Şimdi, siz Bakanlık olarak baca gazı kükürt arıtma tesisi için EÜAŞ yatırım programında ödenek ayrılmasına izin vermediniz. Bunu da söyleyen Çevre Bakanı. Bana verdiği cevapta bunu ifade etti.
Lütfen kayıtsız kalmayın. Kaç termik santral yapılacak? O yüz binlerce insanın sağlığı söz konusu.
Yerin altında yüzlerce kişi ölecek, yerin üstünde binlerce kişi kanser olacak. Ondan sonra enerjimiz... Elbette yerli enerjimizi kullanacağız, madenlerimizi de kullanacağız fakat bunu doğru düzgün yapmamız lazım. Yani modern teknolojiyi kullanmak pekâlâ mümkün. İnsanları zehirlemeye ne hakkımız var, değil mi Sayın Bakan?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Akçay.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - İnşallah bu konuştuklarımız yerini bulursa ben de teşekkür edeceğim Sayın Başkan.