Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Kamu Denetçiliği Kurumu c) Sayıştay Başkanlığı |
Dönemi | : | 28 |
Yasama Yılı | : | 3 |
Tarih | : | 31 .10.2024 |
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, bugün SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, bugün bütçenin Meclis kısmını konuşuyoruz ama konuşmaya başlamadan önce, Esenyurt Belediyesine yönelik gerçekleşen kayyumu ben de kabul etmediğimizi ve kınadığımızı belirtmek istiyorum. Evet, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer bir kumpasla tutuklandı ve bu kumpas aslında... Esenyurt Belediyesi de bir kent uzlaşmasıyla seçilmişti ve kent uzlaşısı ortak yaşama iradesidir. Bu kayyum darbesi de ortak yaşam iradesine yapılmış bir darbedir, böyle değerlendirmek gerekiyor. Ve sekiz yıldır aslında kayyumla bu ülkenin geldiği nokta ortada. Bu yol, yol değil diyoruz ve bu yoldan bir an önce vazgeçip gerçekten demokratik bir zeminin, eşitlikçi bir zeminin oluşması gerektiğini bir kez daha belirtelim.
Evet, bu Meclis çatısı altında demokratik bir düzeni ve insan haklarını gözeten bir yönetim anlayışını inşa etmek amacıyla bulunuyoruz ve hepimizin temsil ettiğimiz halka karşı ciddi sorumlulukları var. Biz de DEM PARTİ olarak bu sorumlulukları yerine getirmek için bu bilinç çerçevesinde çalışmalarımızı yürütüyoruz.
Yasama görevinin tamamlayıcı parçası olan denetim, yürütmeden yargıya tüm kurumların şeffaf bir yapıyla denetlenmesi anlamına gelir. Bu denetim aracının en önemli ve en hızlı sonuç alma yeri de tabii ki önergelerdir ama ne yazık ki önergelerimiz... Sabahtan beridir de ifade ediliyor, aslında önergelerin verilmesinin de anlamsız olduğu söyleniyor ama maalesef, gerçekten halkımızın sorunlarını dile getiren, bunu en hızlı şekilde çözüme kavuşturan ya da bununla ilgili soruların cevaplanması noktasında da önergeler önemli bir nokta ama bu alanda şeffaflık ve etkinlik sağlanamamakta, yine, Anayasa ve Meclis İçtüzüğü'nden kaynaklanan soru sorma hakkımız engellenmekte yani bu engelleme meselesi bile aslında demokratik bir yönetimle yönetilmediğinin göstergesi. O yüzden, bu engellemeleri aştığımızda da gerçekten bakanlıkların bize verdiği cevaplar yeterli değil ya da cevap vermiş gibi davranılıyor ya da geçiştiriliyor. Evet, bazı cevaplar veriliyor, doğru ama bunlar da geçiştiriliyor veya cevap verilmiş gibi değerlendiriliyor.
Anayasa ve İç Tüzük gereği milletvekillerine tanınmış bir hak olan soru önergesinin Meclis Başkanı tarafından iade edilmesi yasama faaliyetlerinin önüne bir set olarak çekilmekte yani gerçekten milletvekillerinin itibarını da zedelemekte; sonuçta, milletvekilleri bunun üzerinden toplumun sorunlarıyla ilgilendiğini gösteriyor ama bununla ilgili cevap alamadığında topluma da cevap verememekte, dolayısıyla aslında itibarı da zedeleyen bir noktaya geliyor. Biz DEM PARTİ olarak 28'inci Dönemde toplam 7.309 soru önergesi vermişiz, bunlardan 5 tanesi iade edilmiş ancak cevaplanan soru önerge sayısı da sadece 881 yani diğer binlercesine cevap bile verilmemiş veya cevap verilmiş gibi yapılmış. Yine, araştırma önerge sayısı ise 718, Genel Kurulda görüşülen araştırma önergelerimizin sayısı 89 ve genel görüşme talebi ise 6'dır. Kanun teklifi olarak 257 önerge sunduk. Bunlara rağmen, geçmiş dönemlerde olduğu gibi, işte "asimilasyon" kelimesi, "abluka" "işkence" "ayrımcı uygulamalar" "Kürt illeri" "tecrit" ya da "pogrom" "sivillere yönelik hak ihlalleri" "katliamlar" "cinsel şiddet" "yargısız infaz" vesaire, bu kelimeler, bu ifadeler gerekçesiyle önergeler reddediliyor. Yani peki, biz "asimilasyon"a ne diyelim? Buraya soruyorum yani asimilasyon varsa "asimilasyon"dur; ne diyelim? Ya da katliam varsa "katliam"dır ya da abluka varsa "abluka"dır yani hangi kelimeyi koyalım? Biz Meclis Başkanına soruyoruz, gerçekten ne diyelim bu kelimelerin yerine? S tipiyle ilgili bir şey söylüyoruz, sonuçta S tipi cezaevlerinin nasıl hak ihlallerine sebep olduğunu biliyoruz ama bunu tariflerken nasıl bir tarif koyalım buraya? O yüzden yani aslında, istenilen, mutlak bir sessizlik yani aslında, muhalefet mutlak bir sessizliğe gömülmek isteniyor ve buradan halkın temsilcileri susturulmak isteniyor. Bu konuda bir sürü örnek var aslında ama o örneklere çok girmeyeceğim çünkü zaman kısıtlı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sürenizi bir dakika uzatıyorum.
Buyurun.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Birkaç dakika daha olsa...
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Herkese aynı uygulamayı yapacağım.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Evet yani bir iki konu daha var, hani bu konu önemli, o yüzden biraz uzattım, farkındayım ama gerçekten örnekler var, örneklerini vermek yerine diğer konuya geçmek istiyorum. Meclis çatısı altında sessiz film oynamak yerine, gerçekten, hep beraber, doğru ve halk için ne gerekiyorsa onun mücadelesini, onun kararlarını açığa çıkaralım.
Bir önemli konu, arkadaşlar da ifade ettiler; gerçekten, Mecliste beraber çalıştığımız danışmanların karşı karşıya kaldığı hak ihlalleri.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu'nun "Sözleşmeli personel" başlıklı 30'uncu maddesi uyarınca görev yapan danışmanlar kıdem tazminat hakkından mahrum bırakılmaktadırlar. Bu durum, Avrupa Sosyal Şartına, ILO'nun 158 no.lu Hizmet İlişkisine Son Verilmesi Sözleşmesi'ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ayrımcılığı yasaklayan 14'üncü maddesine ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu'nun eşit muamele ilkesine aykırıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Aydeniz, lütfen toparlayın sözlerinizi.
SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Evet yani bu konuyla ilgili, danışmanların kadroya geçirilmesi noktasında, personelin özellikle promosyonları noktasında, diğer kurumlardan gelen personelin sözleşmelilerle eşit hâle getirilmesi meselesi; bunların hepsiyle ilgili... Bir de özellikle bu iş sonu tazminatı meselesinde daha önce Sayın Şentop'un da söyledikleri vardı; bu noktada, bu dönemde danışmanların özlük haklarının iyileştirilmesi, kıdem tazminatı, devlet kadrosuna -kadroya- alınması meselesi, ücretsiz izne çıkılması, yol hakkı, giyim hakkı, bunların hepsi için gerçekten Mecliste somut bir karar almak zorundayız. Biz somut bir karar almadıkça, bununla ilgili bir adım atmadıkça bunlar devam edecek. Çünkü danışmanlar bu Mecliste diğer sözleşmeli çalışanlardan niye farklı olsun? Bu noktada üzerimize bir sorumluluk düşüyor. Bu konuda somut bir adım atmaya hepinizi davet ediyorum.bütçenin Meclis kısmını konuşuyoruz ama konuşmaya başlamadan önce, Esenyurt Belediyesine yönelik gerçekleşen kayyumu ben de kabul etmediğimizi ve kınadığımızı belirtmek istiyorum. Evet, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer bir kumpasla tutuklandı ve bu kumpas aslında... Esenyurt Belediyesi de bir kent uzlaşmasıyla seçilmişti ve kent uzlaşısı ortak yaşama iradesidir. Bu kayyum darbesi de ortak yaşam iradesine yapılmış bir darbedir, böyle değerlendirmek gerekiyor. Ve sekiz yıldır aslında kayyumla bu ülkenin geldiği nokta ortada. Bu yol, yol değil diyoruz ve bu yoldan bir an önce vazgeçip gerçekten demokratik bir zeminin, eşitlikçi bir zeminin oluşması gerektiğini bir kez daha belirtelim. Evet, bu Meclis çatısı altında demokratik bir düzeni ve insan haklarını gözeten bir yönetim anlayışını inşa etmek amacıyla bulunuyoruz ve hepimizin temsil ettiğimiz halka karşı ciddi sorumlulukları var. Biz de DEM PARTİ olarak bu sorumlulukları yerine getirmek için bu bilinç çerçevesinde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Yasama görevinin tamamlayıcı parçası olan denetim, yürütmeden yargıya tüm kurumların şeffaf bir yapıyla denetlenmesi anlamına gelir. Bu denetim aracının en önemli ve en hızlı sonuç alma yeri de tabii ki önergelerdir ama ne yazık ki önergelerimiz... Sabahtan beridir de ifade ediliyor, aslında önergelerin verilmesinin de anlamsız olduğu söyleniyor ama maalesef, gerçekten halkımızın sorunlarını dile getiren, bunu en hızlı şekilde çözüme kavuşturan ya da bununla ilgili soruların cevaplanması noktasında da önergeler önemli bir nokta ama bu alanda şeffaflık ve etkinlik sağlanamamakta, yine, Anayasa ve Meclis İçtüzüğü’nden kaynaklanan soru sorma hakkımız engellenmekte yani bu engelleme meselesi bile aslında demokratik bir yönetimle yönetilmediğinin göstergesi. O yüzden, bu engellemeleri aştığımızda da gerçekten bakanlıkların bize verdiği cevaplar yeterli değil ya da cevap vermiş gibi davranılıyor ya da geçiştiriliyor. Evet, bazı cevaplar veriliyor, doğru ama bunlar da geçiştiriliyor veya cevap verilmiş gibi değerlendiriliyor. Anayasa ve İç Tüzük gereği milletvekillerine tanınmış bir hak olan soru önergesinin Meclis Başkanı tarafından iade edilmesi yasama faaliyetlerinin önüne bir set olarak çekilmekte yani gerçekten milletvekillerinin itibarını da zedelemekte; sonuçta, milletvekilleri bunun üzerinden toplumun sorunlarıyla ilgilendiğini gösteriyor ama bununla ilgili cevap alamadığında topluma da cevap verememekte, dolayısıyla aslında itibarı da zedeleyen bir noktaya geliyor. Biz DEM PARTİ olarak 28’inci Dönemde toplam 7.309 soru önergesi vermişiz, bunlardan 5 tanesi iade edilmiş ancak cevaplanan soru önerge sayısı da sadece 881 yani diğer binlercesine cevap bile verilmemiş veya cevap verilmiş gibi yapılmış. Yine, araştırma önerge sayısı ise 718, Genel Kurulda görüşülen araştırma önergelerimizin sayısı 89 ve genel görüşme talebi ise 6’dır. Kanun teklifi olarak 257 önerge sunduk. Bunlara rağmen, geçmiş dönemlerde olduğu gibi, işte “asimilasyon” kelimesi, “abluka” “işkence” “ayrımcı uygulamalar” “Kürt illeri” “tecrit” ya da “pogrom” “sivillere yönelik hak ihlalleri” “katliamlar” “cinsel şiddet” “yargısız infaz” vesaire, bu kelimeler, bu ifadeler gerekçesiyle önergeler reddediliyor. Yani peki, biz “asimilasyon”a ne diyelim? Buraya soruyorum yani asimilasyon varsa “asimilasyon”dur; ne diyelim? Ya da katliam varsa “katliam”dır ya da abluka varsa “abluka”dır yani hangi kelimeyi koyalım? Biz Meclis Başkanına soruyoruz, gerçekten ne diyelim bu kelimelerin yerine? S tipiyle ilgili bir şey söylüyoruz, sonuçta S tipi cezaevlerinin nasıl hak ihlallerine sebep olduğunu biliyoruz ama bunu tariflerken nasıl bir tarif koyalım buraya? O yüzden yani aslında, istenilen, mutlak bir sessizlik yani aslında, muhalefet mutlak bir sessizliğe gömülmek isteniyor ve buradan halkın temsilcileri susturulmak isteniyor. Bu konuda bir sürü örnek var aslında ama o örneklere çok girmeyeceğim çünkü zaman kısıtlı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sürenizi bir dakika uzatıyorum. Buyurun. SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Birkaç dakika daha olsa... BAŞKAN MEHMET MUŞ - Herkese aynı uygulamayı yapacağım. SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Evet yani bir iki konu daha var, hani bu konu önemli, o yüzden biraz uzattım, farkındayım ama gerçekten örnekler var, örneklerini vermek yerine diğer konuya geçmek istiyorum. Meclis çatısı altında sessiz film oynamak yerine, gerçekten, hep beraber, doğru ve halk için ne gerekiyorsa onun mücadelesini, onun kararlarını açığa çıkaralım. Bir önemli konu, arkadaşlar da ifade ettiler; gerçekten, Mecliste beraber çalıştığımız danışmanların karşı karşıya kaldığı hak ihlalleri. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı İdari Teşkilatı Kanunu’nun “Sözleşmeli personel” başlıklı 30’uncu maddesi uyarınca görev yapan danışmanlar kıdem tazminat hakkından mahrum bırakılmaktadırlar. Bu durum, Avrupa Sosyal Şartına, ILO’nun 158 no.lu Hizmet İlişkisine Son Verilmesi Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ayrımcılığı yasaklayan 14’üncü maddesine ve Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu’nun eşit muamele ilkesine aykırıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Bitiriyorum Başkanım. BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Aydeniz, lütfen toparlayın sözlerinizi. SALİHE AYDENİZ (Mardin) - Evet yani bu konuyla ilgili, danışmanların kadroya geçirilmesi noktasında, personelin özellikle promosyonları noktasında, diğer kurumlardan gelen personelin sözleşmelilerle eşit hâle getirilmesi meselesi; bunların hepsiyle ilgili... Bir de özellikle bu iş sonu tazminatı meselesinde daha önce Sayın Şentop’un da söyledikleri vardı; bu noktada, bu dönemde danışmanların özlük haklarının iyileştirilmesi, kıdem tazminatı, devlet kadrosuna -kadroya- alınması meselesi, ücretsiz izne çıkılması, yol hakkı, giyim hakkı, bunların hepsi için gerçekten Mecliste somut bir karar almak zorundayız. Biz somut bir karar almadıkça, bununla ilgili bir adım atmadıkça bunlar devam edecek. Çünkü danışmanlar bu Mecliste diğer sözleşmeli çalışanlardan niye farklı olsun? Bu noktada üzerimize bir sorumluluk düşüyor. Bu konuda somut bir adım atmaya hepinizi davet ediyorum. BAŞKAN MEHMET MUŞ - Teşekkür ediyorum Sayın Aydeniz.