KOMİSYON KONUŞMASI

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun çok kıymetli üyeleri, Sayın Bakan, değerli bürokrat arkadaşlarımız, basınımızın çok kıymetli mensupları; ben de hepinizi saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Şimdi, Erhan Bey birçok veriyi paylaştı. Tabii, ticaret konuştuğumuz için özellikle uygulanan ekonomik programın ticarete, sokağa nasıl yansıdığıyla ilgili olarak bazı verileri arkadaşlar paylaştılar, ben de oradan devam edeyim.

Tabii, sanayici, üretici, esnaf gerçekten bu "sıkılaştırılmış para politikası" dediğimiz dezenflasyon ekonomik programı sayesinde büyük sorunlar yaşıyor. Yani bu siyasi görüş, A partisidir, B partisidir değil, bu ülkenin bir realitesi bu ve böyle bir süreçte de Ticaret Bakanlığımızın duruşu, önerileri, esnafla ilgili uygulayacağı birtakım politikalar elbette çok önemli yani her dönem önemli ama ekonomide böyle büyük derin ve sürekliliği olan bir kriz yaşandığında Ticaret Bakanlığının ne yaptığı, ne söylediği ve topluma, esnafa vermiş olduğu motivasyon çok kıymetli.

Şimdi, bizim şöyle bir sorunumuz var: Genelde bütün ekonomi sunumlarında, arkadaşlarımızı dinlediğimizde elbette çok güzel şeyler duyuyoruz ve onları en az onlar kadar alkışlıyoruz. Sorunumuz şu ki özellikle "ticaret" dediğimiz zaman, "esnaf" dediğimiz zaman, "sanayici" dediğimiz zaman bize anlatılan rakamlarla, o güzel tabloyla sokağın, ticaretin gösterdiği tablo birbiriyle uyumlu olmuyor; böyle çok temel bir problemimiz var. Şimdi, ben buradan hareketle yani "icra iflas" dosyaları denildi. Adalet Bakanlığı en son bu icra ve iflas dairelerine yönelik verileri yayınladı ve 2023'te biraz önceki verilerle de çok uyumlu şöyle bir tablo ortaya çıktı: Daha önceki yıllardan devredilenlerle birlikte Sayın Bakanım, bu rakam 38 milyon 969 bin 260'a ulaşmış 2023'te. Bu, aslında son altı yedi yıldır 6 milyonlardan buraya gelmiş bir rakam ve bunun sebebi nedir bence hepimiz biliyoruz: Hatalı, yanlış ekonomik politikalar. Ve sonuçta millet olarak -ki milletin bence sokaktaki en büyük temsilcisi esnaf- insanlar bunu yaşıyorlar ve hakikaten bu veriler ticarette, hayatın içinde çok büyük bir yangın olduğunu bize söylüyor. Elbette Ticaret Bakanlığımız bu yeni ekonomik programla birlikte olağanüstü büyük bir sorumluluk üstlendi. Yani çok şey söylenebilir ama yeni ekonomik programın temelde iki ayağı var. Diyor ki: "Enflasyonu düşüreceğim, fiyat istikrarını sağlayacağım ve cari açığı düşüreceğim." Şimdi böyle bakıldığında dış ticaret dengesinde, cari açıkta gerçekten alkışlayabileceğimiz gelişmeler var. Yani şu anda cari açığın 50-60 milyar dolarlardan alınıp 11,3 milyar dolara düşürülüp gayrisafi millî hasılanın yüzde 1'inin bile altına ineceğine dair bir şey var, bunu görüyoruz, bu bizi mutlu ediyor. Buradan hareketle bu mutluluğun nasıl sürmeyeceğini Erhan Bey açıkladı fakat ben ona başka bir şey ilave edeceğim, oraya çok girmedi bir teknisyen olarak. Şimdi, şöyle bir sorunumuz var: Cari açık eğer sürdürülebilir bir şekilde düşük kalacaksa... İşte, siz hizmetler ihracatından bahsettiniz. Gerçekten hizmetlerin ihracatında 110 milyar dolar hedefimiz vardı, şu anda o hedefi bile tuttuk, geçtik, yıl sonunda inşallah çok daha yukarıda bir yerde olacak. Türkiye'nin temel probleminin üretim olduğunu, yatırım olduğunu hep birlikte tekrar tekrar keşfetmemiz gerekiyor çünkü Türkiye'nin tarım ve sanayisinin gayrisafi millî hasılaya olan katkısı... Evet, sanayide bir düşüş var, tarım zaten en önemli baş ağrımız ama sonuç itibarıyla Türkiye üretim ve yatırım yapmadan ya da yeteri derecede cari açığı aşağıda tutacak bir tablo ortaya koymadan, istihdam üretmeden cari açığın bu şekilde tutulabilmesinin imkânı yok. Dolayısıyla önümüzde çok büyük ev ödevlerimiz maalesef var. Buradan hareketle, tabii, dış ticaret açığı, cari açık neden bu kadar önemli? Enflasyonu düşürme politikasında. Çünkü Türkiye'nin dış borcunun da Türkiye'nin döviz kuru riskinin yönetilmesinde de dövize olan talebi düşürmek için buranın kontrol edilmesi gerekiyor. Dolayısıyla bu aslında enflasyonun aşağı çekilmesinde Ticaret Bakanlığının sorumluluğunda çok önemli bir alan yani burada rahatlarsak belki enflasyonu da kontrol altına almış olabiliriz, en azından katkısı olur çünkü kurdaki geçişkenlik enflasyonda başımızı ağrıtan en temel meselelerden bir tanesi. Şimdi, bu dış ticaret açığı yani 110 milyar dolarlardan ki 80 milyar dolarlara kadar indi, inşallah daha aşağı iner. Burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum: En son ağustos verilerine bakmıştım, ilk sekiz ayda tüketim mallarının ithalatında bir artış var; bu çok önemli. Yani ara mal ve sermaye mallarında arzu edilen bir artış yok ama tüketim mallarında çok ciddi bir artış olduğunu gördük. Şimdi, ben, tabii, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde dış ticaretinin gelişmesi, büyümesi, ekonomiye ve uygulanan ekonomik programa büyük katkısı olacak, elbette olsun ama Avrupa'da yaşanan bir daralmanın Türkiye'nin ihracatına nasıl zarar verdiğini de gördük, yaşadık geçtiğimiz bir iki yıl içinde. Burada siz serbest ticaret anlaşmaları, tercihli ticaret anlaşmalarından bahsettiniz. Bu tabii memnuniyet verici bir şey ama burada, bu çeşitliliği artırma noktasında acaba bu riski nasıl yöneteceğiz? Çünkü bölgede jeopolitik riskler çok fazla artmış durumda.

İfade edildi ama ben de tekrar söylemek isterim, bunu biraz kalkınma planlarıyla bağdaştırarak söyleyeceğim, 2022'de net mal ve hizmet ihracatımızın gayrisafi millî hasıla içindeki payı yüzde 4'tü; 2023'te 2,4 olarak gerçekleştirildi; bu yıl beklenti yüzde 0,6; 2025'te yüzde 1,2; en son verilen raporlarda bunları görüyoruz. Yani aslında net mal ve hizmet ihracatının büyümeye olan katkısını sadece şu üç dört yıllık süreç içerisinde bir karşılaştırma yaptığımızda bu aşağı doğru gidiyor; burada da -az önce ifade ettiğimiz- hizmet sektörü büyürken tarım ve sanayi ihracatında arzu ettiğimiz o yüksek büyümeyi maalesef elde etmemiş oluyoruz.

Bakınız, şöyle bir bilgi daha vermek isterim, biraz önce ifade edildi, ben yüksek teknolojiye girmeyeyim, orta ve yüksek teknolojiyi konuşalım. On Birinci Kalkınma Planı'nda bizim 2023 hedefimiz yüzde 44,2'ydi yani imalat sanayi içindeki bunun ihracata olan katkısı; gerçekleşme yüzde 37 oldu. 2023'te yüzde 44,2 hedef koyduk, gerçekleşen yüzde 37 oldu. Sayın Bakanım, On Birinci Kalkınma Planı hazırlanırken 2018'de gerçekleşen rakam yaklaşık yüzde 37'ydi. Şimdi, On İkinci Kalkınma Planı'nda 2028 hedefi olarak orta yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat içindeki payını tekrar yüzde 44 olarak belirledik. Yani 2018'de koyduğumuz hedefin aynısını şu anda 2028 yılı için de koyduk. Dolayısıyla, biraz önce o gösterilen tablolarda dönüp dönüp maalesef başa sarıyoruz, böyle bir tablomuz maalesef var.

Şimdi, bu ihracatın artışıyla ilgili olarak bizim 2023 hedefimiz 500 milyar dolardı; inşallah, o rakamları da bu ülke yaşar çünkü oralara çıkmazsak bizim dünyanın en büyük on ekonomisinde olma şansımız yok. Ama ben şöyle bir hatırlatmada bulunmak isterim, bunu da bir eleştiri olarak kabul edin lütfen. Biz 2002-2012 yılları arasında Türkiye'nin ihracatını 36 milyar dolarlardan alıp 154 milyar dolarlara çıkarmış bir dönemi hep birlikte yaşadık. Şimdi, dolayısıyla, biz gelip ihracatta yüzde 1-2-3'lük artışı çok büyük bir başarı olarak -biraz önce ülke karşılaştırmalarında gördük- gösterirsek evet, bu bir gelişmedir ama bu Türkiye'yle aynı ligde olan ülkelerle bir karşılaştırma asla kabul etmez.

Şimdi, ihracatla ilgili olarak tabii kalem kalem bakmayacağım ama ihracattaki en büyük değişim, büyüme otomotiv sektöründe meydana geldi. Geçen hafta burada Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızı konuştuk. Tabii, otomotiv deyince TOGG bizi çok ilgilendiriyor. Dolayısıyla, bu otomotiv ihracatında -o gün Sanayi Bakanımıza da sorduk, inşallah cevabını alırız- TOGG'da ne yapıyoruz? TOGG'da bir yurt dışı pazarlama stratejimiz oluştu mu? Gerçekten, otomotiv ihracatında biz yabancı sermayeye hiçbir zaman karşı değiliz, burada yatırım yapacaklar, üretim yapacaklar, istihdam oluşacak, ihracat olacak ama nihai kertede buradaki yabancı firmalar kârlarını ana ülkelere transfer ederler; bu bir kural. TOGG'un ihracatı, ihracat kalemlerimiz içerisinde bizim normalde sizden daha çok fazla bilgi almamız gereken bir konu.

Tabii, ben bunu Hazine ve Maliye Bakanımıza da buraya geldiğinde ifade edeceğim. Yani inanılmaz dolaşıyor Mehmet Bey ve sizler de öyle ama sonuç itibarıyla, bence şu anda yurt içinde ticaret erbabının, üretici firmaların niçin bu ülkede üretim yapmak istemediklerini bizim bir masaya yatırmamız gerekiyor. İşte, biraz önce ifade etti arkadaşlar, Mısır'a giden, farklı farklı ülkelere giden, özellikle başta tekstil olmak üzere... Şimdi, burada şöyle bir sorunumuz var: Siz Türkiye Yüzyılı'nın ticaret yüzyılı olması hedefini sürekli dillendiriyorsunuz. Bu güzel bir yaklaşım ama ihracatçının da şöyle bir problemi var: Şimdi, bakın, yılbaşından bu yana dolar yüzde 16-17 arttı. Yıl sonu enflasyon, en iyi ihtimalle yüzde 44 olacak.

Şimdi, ihracatçılarımız... Yani şunu sürekli söylüyoruz, buna henüz bir cevap alamadık. Son dört, beş yıl içerisinde Merkez Bankasının arka kapı operasyonlarıyla piyasaya müdahalesinin toplam rakamının ekonomi gruplarında yapılan çalışmalarda 400 milyar doları bulduğunu hesaplıyoruz. Böyle değilse açalım, bakalım, gerçekten Merkez Bankamız 2018 yılından sonra piyasaya ne kadar döviz satmış.

Şimdi, siz eğer kur geçişkenliğini kontrol edip enflasyonun artmasını engelleme adına piyasaya dolar satar, enflasyonunun yüzde 44 olduğu bir ülkede yüzde 16-17 döviz artırırsanız ihracatçılarımız yurt dışındaki rekabet üstünlüğünü kaybeder. Şu an Türkiye'de bence ihracatın yaşamış olduğu en önemli mesele bu. İnşallah, bu konuda Ticaret Bakanlığımızın da söylem ve eylemleri olur.

Zamanım çok az kaldı, biraz bütçeyle ilgili konuşmak istiyorum: Tabii, Ticaret Bakanlığı bütçesi yüzde 46 artmış. Ben şimdi bakıyorum yani özellikle programlara bakıyorum, kayıt dışılıkla mücadele edeceksiniz, ticaret hayatının düzenlenmesi ve geliştirilmesi için çalışacaksınız, esnafın ve tüccarın yanında olacaksınız ve tüketicinin korunmasıyla ilgili olarak da çok ciddi sorumluluklarınız var. Bütçenin, merkezî bütçenin, Sayın Bakanım, sadece binde 4'ünü alıyorsunuz, binde 4'ünü alıyorsunuz. Ben her Bakanlığın bütçesinde söylüyorum bunu, bakın, merkezî bütçenin binde 4'ünü tacir, esnaf, ticari hayat, kayıt dışılık; bütün bunlarla mücadele edecek bir Bakanlığa veriyoruz ama bizim maalesef Türkiye'miz 2025 yılında merkezî yönetim bütçesinin yüzde 13'ten daha fazlasını faize ödeyecek. Bu konudaki hassasiyetlerimizin aynı olduğunu biliyorum. Türkiye'de Türkiye'deki temel sorunun bu adaletsiz dağılım olduğunun tekrar tekrar hep birlikte altını çizmek zorundayız. Yani Ticaret Bakanlığına ayrılan bütçenin 35 katını faiz olarak ödeyecek bir ülkede tacirin, tüccarın, esnafın korunacağına dair o programlara bizim para ayırmamız çok mümkün maalesef olmuyor ve bu kayıt dışılıkla mücadelede, bilmiyorum, AK PARTİ'den, iktidardan, Cumhur İttifak'tan arkadaşlar verseler de... 300 milyar doların üzerinde bir kayıt dışılık var. Kayıt dışılıkla mücadeleye ayırdığınız bütçe hakikaten çok ama çok yetersiz.

Şimdi, orta vadeli programı konuştuk, kalkınma planını konuştuk. Burada bütün Bakanlarımızı bir seneden fazladır dinliyoruz. Bütün sunumlarda "İhracat, ihracat, ihracat..." diyoruz ve sizde, İhracat Genel Müdürlüğü, işte, Ticaret Bakanlığımız bünyesinde hakikaten ana pay ona ayrılmış, yüzde 46 yani bütçenin yüzde 46'sı İhracat Genel Müdürlüğüne gidecek ve İhracat Genel Müdürlüğüne ödenecek rakamın toplam bütçe içindeki payına bakıldığında gerek orta vadeli programda gerek bu bütçe sunumlarında maalesef ihracat verdiğimiz o önemi, rakamlarla ihracata veremiyoruz. Bu konuda da, ben açıkçası, özellikle tarım ve sanayiden başlayarak sahada, esnafta, tüccarda sizin âdeta... Bu bir öneridir çünkü ben burada bir koordinasyon eksikliği sürekli görüyorum. Ticaret Bakanlığımız bir koordinatör Bakanlık gibi bir vazife üstlenmesi gerekir çünkü böyle bir sorumluluğunuz var.

Şimdi, Türkiye'yle ilgili olarak, tabii, küresel ihracatta, tabii, belki on-on beş sene önceyle karşılaştırıldığında arzu ettiğimiz bir şey yok ama dünyada küresel ihracat düşerken Türkiye'nin küresel ihracatının artıyor oluşunu da ben bir başarı olarak görüyorum.

Şimdi, tabii, hayatının önemli bir bölümünü fuarlarda geçirmiş birisi olarak... "1.780 yurt dışı fuarına ve 61 adet yurt içi fuarına destek olduk." dediniz. Dünyada da Türkiye'de de maalesef temel sorunumuz üretimi yapan insanlar bunun pazarlamasını, bunun satışını, bunun reklamını yeteri derecede yapamıyor. Fuarların bir bölümünü, özellikle Türkiye'deki fuarların bir bölümünü bizzat yerinde görmüş birisi olarak söylüyorum. Bu konuya da bence o cari açığın sürekli olarak bu şekilde kalmasını istiyorsak bu konuya da ayrıca daha fazla önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu e-ticaret meselesiyle ilgili girecektim, çok şey söylendi ama Trendyol'a girmeden şunu söyleyeceğim: Bakın, siz genel ticaretin yüzde 20'sini geçtiğini söylediniz. Gayrisafi millî hasılamızın yüzde 8'ini neredeyse... En son bir rapor yayınlamıştınız geçen sene oradan, 2004 raporunuzdan bir rakam 3,8 trilyon 2024 için öngörmüştünüz. Bu, dehşet bir rakam. Dolayısıyla ben burada yabancı sermayeli markalar e-ticarette -taciri korumak, Türkiye'de bu işi fiilen yapan Ahmet'i, Mehmet'i, Ayşe'yi, Fatma'yı da korumak için söylüyorum- toplam ticaretin yüzde 20'sine ulaşır ve burayı aşar, yüzde 30'lara, 40'lara giderse bunlarla rekabet etmek... Üç harfli marketleri ne kadar konuştuysak önümüzdeki dönemde e-ticaret esnafın üzerindeki Demokles'in kılıcı olabilir ve daha önemli bir şey, e-ticaret platformlarının sadece yabancı şirketlerin bir oligopol piyasa oluşarak onların eline geçmesine, Türkiye'de ticaretin âdeta -tırnak içinde söylüyorum- kapitülasyonlarvari bir şekle dönüşmesine sebep olur. Dolayısıyla burada hiçbir platforma ayrıcalık göstermeden ve buranın oligopol bir piyasa olmasına da neden olacak şeylere imza atmadan burada yeni düzenlemelere ihtiyaç var.

Şimdi, Değerli Bakanım, birçok arkadaşımız konuştu. Şimdi, bu Filistin meselesi... Filistin'de devam eden işgali, zulmü elbette kınıyoruz. 50 bini aşkın insanımız, kardeşimiz orada katledildi, onlara Rabb'imden rahmet diliyorum. Ben özgür ve bağımsız Filistin meselesi için, mücadelesi için hissiyatımızın ortak olduğuna inanıyorum. Bu konuda birbirimizden farkımız asla olamaz. Elbette millet olarak şunu gördük: Bu belki bizi kendimize getirme, küçük meselelerde kavga değil, ülkeyi daha büyütme adına, bir araya gelme noktasında belki yeni bir fırsat da bize verir. Biz Akif'in "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar"ı... Baltık Denizi'nde sıkışan bir balina için gözyaşı dökenlerin 50 bin insanla ilgili olarak neredeyse sessiz kaldığına şahit olduk 21'inci yüzyılda. Bizim şu anda 2013'te Birleşmiş Milletlerde "Dünya 5’ten büyüktür." diyen bir Cumhurbaşkanımız vardı ama o Cumhurbaşkanımızın sesinin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Sayın Temurci, buyurun, toparlayın.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - ...ekonomik olarak yerle bir edilmiş, finansal ihtiyacı çok artmış Türkiye için şu anda yeteri derecede maalesef çıkamadığını da düşünüyorum.

Buradan hareketle, Sayın Bakanım, bizim meselemiz, aynı duyguları paylaşıp paylaşmamak değil; bizim sorunumuz dünyada bu vicdansızlığa meydan okuyan bir Türkiye Cumhuriyeti var ve Türkiye Cumhuriyeti devleti acaba İsrail'le ticaret yapıyor mu meselesi. Bu, bizim için çok hassas bir konu çünkü bizim Gelecek-Saadet Grubu olarak tam da bu meseleleri Meclis kürsüsünden haykırırken hayatını teslim eden, Rabb'ine teslim eden bir kardeşimiz vardı, Hasan Bitmez Bey, tekrar Rabb'imden rahmet diliyorum. Dolayısıyla, bizim için hassas bir konu. Ben şunu anlıyorum: Yani sonuçta bir serbest ticaret anlaşmamız vardı bunlarla. Biz 7 Ekimde bu mesele başladığında işte 9 Nisana kadar olan bir süre var, daha sonra da 3 Mayısta ticaretin tamamen sonlandırılması var. Belki İsrail'in bu saldırılarını durdurmak, onlarla iletişimi kesmemek için bu iş devam ettirilmiş olabilir, bunu anlayabilirim, benim, burada en fazla hassas olduğum konu şu: Bunu görüp sesini çıkartan sivil toplum kuruluşları oldu, bizzat arkadaşlarımız oldu, bunların tutuklanıp, yaka paça tutuklanıp içeri atılması bu ülkeye de iktidara da hiç yakışmamıştır. Aynı duyguları paylaşıyoruz, ben bunu kabul etmiyorum yani yedi ay ticaret yapıyorsun, sekizinci ayda bunu sonlandırıyorsun. O hassasiyeti de anlıyorum, oradaki politikayı da anlıyorum ama bunu anlamam mümkün değil dolayısıyla burada sizin yaptığınız açıklamalar bence bugün kıymetliydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN MEHMET MUŞ - Buyurun, toparlayalım.

SELİM TEMURCİ (İstanbul) - Anladığım kadarıyla biz kodlamada... Yani siz aslında şunu söylediniz: Filistin'e bir mal gidecekse Filistin Hükûmeti ona onay veriyor. Filistin'den bize bir mal gelecekse Türkiye Cumhuriyeti devleti onay veriyor dolayısıyla onlarla da bizim haberimiz olmadan bir ticaret gerçekleştirilmez. Eyvallah, bunu biz not ettik ama şöyle bir sorun var: Az önce gösterilen tablolarda o kodlamada yani mal çıkışında daha önce bir hata, bir yanlışlık var. Dış ticaretin içinde olmuş biri olarak bahsettiğiniz o gemiden bahsetmeyeceğim burada, acaba diyorum, o Yunanistan ticaretinde, o başka başka ülkelerden oraya giderken konşimentolar değiştirilerek oraya mallar mı gidiyor? Ya, burada bir terslik var. Yani şu anda demir çelik ticaretinde İsrail'in bizden daha önce en fazla talep ettiği ürün o, bizim Filistin'e en fazla artışını gerçekleştirdiğimiz ürün de demir çelik. Ya, bu konuda hakikaten çok ciddi bir şey var. Dolayısıyla, dediğim gibi, hassasiyetlerimiz ortak ama bu konunun Türkiye'de şöyle toparlanması lazım: Başlangıçta bu adım atılmadı, belli gerekçeler olmuş olabilir, sonra bu adım atıldı. Şu anda acaba açık kapılar var mı? Bu açık kapıları da sizlerin bir an önce kapatmasını arzu ediyorum.

Ben bu duygularla, Ticaret Bakanlığımızın 2025 yılı bütçesinin sizlere, ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.