| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a) Ticaret Bakanlığı b) Helal Akreditasyon Kurumu c) Rekabet Kurumu |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 12 .11.2024 |
İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sunumunuz diyor ki "Cumhuriyet tarihinin rekorlarını kırdık; ihracat uçtu, ithalat düştü, cari açık dengelendi, kasalar ağzına kadar doldu, döviz gıcır gıcır." Rakamlar sihirbazlık gösterisiyle "Ekonomi tıkırında." diyerek Mars'tan yayın yapılıyor. Öyle görünüyor ki Türkiye'nin en başarılı CEO'su ödülünü almış olmanın hakkını veriyorsunuz. Türkiye'nin çıkarlarını büyük ihracatçı sermayedarların, sömürücü burjuvaların çıkarlarına eşitleyip onların büyümesini marifet sayıyorsunuz; yetmiyor, Bakanlık bütçesinin büyük çoğunluğunu onlar için kullanmakla övünüyorsunuz ama aslında şecaat arz ederken sirkatin söylüyorsunuz. Büyüyen Türkiye değil, büyüyen emekçi halkın ekonomisi değil, büyüyen bir avuç ihracatçı zenginin, tekelin serveti çünkü ticaret stratejinizin büyümesinin temel dayanağını ucuz emek gücü, yoğun sömürü oluşturuyor. Bu ülkenin yer altı, yer üstü kaynaklarını yerli ve yabancı tekellere alınıp satılmak üzere altın tepside sunuyorsunuz.
8 Kasımda yaptığınız bir açıklamada şöyle diyorsunuz: "Şu anda toplam 270 milyar dolar yatırımla o 83 binden fazla çok uluslu şirkete ev sahipliği yapıyoruz." Sunumunuzda da 19 serbest bölgede toplam 2.089 firma olduğunu ve bunların 522'sinin yabancı sermayeli olduğunu söylüyorsunuz. "Yaklaşık 100 bin kişi istihdam ediliyor." diyorsunuz ama bu bölgelerde çalışan on binlerce işçinin, emekçinin çalışma ve yaşam koşullarına dair tek bir satır yok sunumunuzda, ücretlerinin ne durumda olduğuna dair tek bir satır yok. Bu fabrikaların sahipleri çalışma koşulları ve sendikal haklar açısından mevcut Anayasa ve yasalara bile uymuyorlar. Ya, bu ülkede sendikacıların örgütlenme çalışması için serbest bölgelere girmesi bile yasak. Tuzla Serbest Bölgede bulunan bir ABD tekelinin şubesi TKIS Blinds bunun son örneklerinden biri. ABD'li sömürücüler sırf sendika üyesi oldukları için 9 işçiyi tazminatlarını bile gasbederek işten attılar. İşçiler günlerdir hakları için serbest bölgenin girişinde kurdukları çadırda direniyorlar. Yani Bangladeş olmayı marifet sayan bir ticaret anlayışınız var. Bu kapılar "beşerî sermaye" dediğiniz emek gücü sömürüsüne, "coğrafi sermaye" dediğiniz kaynak vurgunculuğuna çıkıyor. Bu ülkenin milyonlarca işçi ve emekçisi daha ucuza tüketip insanca çalışıp yaşamadıkça büyümeniz ne işe yarar, büyümeniz kime hizmet eder diye soruyoruz? Yani sizin ihracatta övündüğünüz büyüme, bu ülkenin işçilerini, emekçilerini vahşi sömürü altında yoksullaştıran bir büyümeden öteye gitmiyor. Gözünüz büyük sermayede, tekellere bakıyor, kulağınız hep onları duyuyor, diliniz onlar için konuşuyor, arada sırada küçük üreticiyi, küçük işletmeciyi de zanaatkârı da hatırlıyorsunuz, o da bir işe yaramıyor; işçilerin, emekçilerin çıkarları, hakları ise kitapçığınızın yanından bile geçemiyor.
Aslında siyonist İsrail'le yirmi yıldır sürdürdüğünüz ekonomik, ticari ilişkilerin seyri de aynı zihniyetin bir başka göstergesi durumunda. Sizin iktidar dönemlerinizde İsrail devletiyle ticaretiniz büyüdükçe Filistin toprakları küçüldü. 10 milyar dolarları aşan ticaret hacminizle bir avuç kapitalisti Karun gibi zengin ederken Filistin'e yılda 10 milyon dolar yardımla övünüyorsunuz. "İsrail'le ticareti durdurduk." diyorsunuz ama bu da gerçeği yansıtmıyor. 7 Ekimden sonra başlayan katliamlar aylarca sürdü. Başta Dışişleri Bakanınız olmak üzere saraydaki sermaye hizmetkârı zevat aylarca "Siyaset başka; ekonomi, ticaret başka." diye nutuk attı, hâlâ da saflarınızda bunu söyleyenleriniz çoğunlukta. Ne zaman ki halkın tepkisi büyüyüp iktidarınızı tehdit edecek düzeye vardı, siz de ticareti durdurduğunuzu açıklamak zorunda kaldınız yani siz değil, bu ülkenin emekçi halkı yaptırdı bunu. Bugün de ticareti kestiğinize bu ülkenin çoğunluğuna hâlâ inandıramıyorsunuz çünkü bu ülkenin gençleri, gerçek Filistin dostları gözaltılara, baskılara rağmen serbest bölgelerde el altından kayıt dışı ihracat yapan sömürücüleri suçüstü yakalıyor.
Gelelim altın ticaretine. "Cari işlemler açığının büyük payını altın ihracatı oluşturuyor." diyorsunuz, "Döviz çıkışını engellememiz lazım." diyorsunuz ve altına kota koyuyorsunuz. Sektörde kayıtlı 250 bin işçi var ve istihdam her geçen gün azalıyor. Kota uygulamasının faturası da işçilere kesiliyor ama iç piyasadaki altın ihtiyacı devam ettiği için kaçakçılık büyüyor, bu kotayla bazı şirketlere imtiyaz tanınıyor, tekelleşme artıyor. Dâhilde işleme izni sayesinde firmalar aldıkları ham maddeyi Türkiye'de işleyip daha yüksek değerlerle yurt dışına satıyorlar, bu izin sayesinde vergi bile ödemiyorlar yani yine tekeller, yine kapitalist tüccarlar, sömürücüler kazanıyor; işçiler, emekçiler kaybediyor. Bu ülkenin emekçileri dayanışma için bırakın çeyrek altın almayı, gram altın bile alamaz hâle geldiler.
Sonuç olarak, Sayın Bakan, size en somut önerimiz şudur: Gelin en azından bir gerçeği kabul edin ve Bakanlığınızın adını değiştirin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)