İSKENDER BAYHAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkan.

Başta basın emekçileri olmak üzere herkesi saygıyla selamlıyorum.

Merhabalar Sayın Bakan, size bir yıl boyunca işçi kardeşlerimizle birlikte grev ve direniş çadırlarından, eylem ve miting alanlarından seslendik ama duymadınız. Yine size fabrikalarda estirilen sermaye terörüne ilişkin 40 tane soru önergesi verdik, 15'ine hiç yanıt vermediniz, 25'ine ise "Kes, kopyala, yapıştır." olarak bir cümle yanıtla geçiştirdiniz. Çünkü biz bunları yaparken siz sermaye örgütlerinin, yerli, yabancı tekellerin temsilcileri arasında sermayenin ağustos böceği gibi geziyordunuz. Yılda bir iki kez işçi konfederasyonlarının başkanlarıyla bir araya gelip işçiler, emekçiler karşısındaki vazifenizi de yaptık sayıyordunuz. Size bunu nasıl başardığınızı soralım derken bir de baktık ki Stres Yönetimi Tükenmişlikten Mutluluğa adlı kitabınızla 2016'da ödül almışsınız. O kitapta şöyle diyorsunuz: "Zamanı iyi yönetemeyen stresi de yönetemez. Eve gelince iş yerindeki sorunları paspasa silip atın." Sermaye temsilcileri ve sömürücülerle "al gülüm, ver gülüm" ilişkisi kurup işçi ve emekçilere kulağınızı tıkayarak onların sorunlarını paspasa silip atınca strese girmediğinizi anladık. Stres yönetimindeki ustalığınızdan olsa gerek sunumunuzda da sermaye düzeninden, sömürü düzeninden, yeni teknolojik ilerlemelerden, yeni üretim rejimlerinden, birer doğa kanunu, birer ilahi yasa gibi bahsediyorsunuz. Altın varaklı sarayların, lüks otellerin, plazaların konferans salonlarından kapitalist sömürü düzeni demek ki böyle görünüyor.

Peki, Sayın Bakan, bütçe sunumunuzda yaşanan iş kazalarının ve iş cinayetlerinin sayısı neden yok? İş Yasası'nın 25-II kodlardan tazminat hakları bile gasbedilerek atılan işçilerin sayısı neden yok? Bakanlığınızın sendika yetkisi verdiği fabrika sayısı ve kaçında toplu sözleşme yapılabildiği neden yok? Verdiğiniz yetkileri ayaklar altına alan, yetkiyi düşürmek için işçileri kapı önüne koyan, kırıntı hâlindeki toplu sözleşme ve sendikal haklara uymayan yerli ve yabancı sömürücülerin adı ve sayısı neden yok? İş mahkemelerindeki yetki davaları ve kaç işçiyi kapsadığı neden yok? Peki, neler var? İşçinin, emekçinin ücretini en düşük seviyede tutarak büyümek, ucuz emek sömürüsüne dayalı yüksek istihdam, esnek, kuralsız, kısa süreli güvencesiz çalışmayı yaygınlaştırmak.

Bütün bunlar ne demek biliyor musunuz Sayın Bakan? Türkiye'de sömürünün yaşını MESEM'ler ve benzer projelerle "eğitim" adı altında 10 yaşına indirmek ne demek? "İş beğenmiyorlar." "Genç yaşta emekli olmak istiyorlar." deyip 12.500 lira emekli maaşıyla övünmek ne demek? Ortalama yaşam süresi 75 olan bir ülkede emeklilik yaşını 72 yapmaya kalkmak, kademeli emeklilik, emeklilikte adalet isteyenlere 70 yaşındaki Cumhurbaşkanını örnek göstermek ne demek? Siz Cumhurbaşkanına sağlanan koşulların on binde 1'ini bu ülkenin işçi emekçilerine sağlayın ölene kadar çalışırlar. Herkesin açlıktan ölmeyecek şekilde karın tokluğuna çalıştığı ve işsizliğin olmadığı bir düzen kurmak demek ne demek biliyor musunuz Sayın Bakan? Bu söylediklerinizin tekelci kapitalizm koşullarınca gerçekleştiği rejimler hangileridir biliyor musunuz? Hitler Almanyası, Mussolini İtalyası, Franco İspanyası Bakan. Sizi dinlerken bazen gerçekten söylediklerinizin farkında mısınız diye düşünüyorum ama öyle görünüyor ki stres yönetimiyle durumu kurtarıyorsunuz. Ama merak etmeyin, bütün işçi ve emekçi kardeşlerimiz her geçen gün yaşayarak durumu daha iyi anlıyorlar, memleketi nereye sürüklediğinizi adım adım görüyorlar. Böyle bir üretim ve çalışma düzeni kuranların düzeni er ya da geç kendi üzerlerine çöker Sayın Bakan. Böyle bir düzeni savunan bir bakanlığın ismi de Çalışma Bakanlığı olamaz. Onun için gerçeğe uygun davranın ve Bakanlığınızın adını büyük sermayenin sömürü hizmetleri bakanlığı yapın. Somut duruma yakışan en uygun isim budur Sayın Bakan.

Teşekkür ediyorum Başkan.

Kalan süreyi de AKP Grubuna hediye ediyorum.