KOMİSYON KONUŞMASI

İNAN AKGÜN ALP (Kars) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın milletvekilleri, Komisyonumuzun gündeminde olan ve dokuzuncu yargı paketinin devamı niteliğinde olan bu mini pakette en sorunlu iki alan var, iki kanun teklifi var. Birincisi, bölge adliye mahkemelerindeki başsavcılıkları düzenleyen madde; bir diğeri de kamuoyunda “etki ajanlığı” olarak anılan çerçeve kanunun 16’ncı maddesi. Dünden itibaren müzakerelerde gerek bizim muhalefet milletvekillerinin suçun unsurlarına yönelik itirazları gerekse bugün Sayın Grup Başkan Vekilimizin uluslararası hukukla mukayeseli olarak yaptığı sunumda bu suça ilişkin muhalefetin itirazlarının yeterince anlaşıldığı kanaatindeyim; ben bugün işin siyasi tarafından bir itiraz dile getireceğim. Sayın Başkanım, siz bir hukuk profesörüsünüz, Komisyonumuzun Başkanısınız, size ve Sayın Adalet Bakanına özellikle bu 16’ncı maddeyi kanun teklifinden çekmenizi tavsiye ediyorum çünkü mayıs ayında gelen bu kanun teklifinde mayıstan bugüne çok şey değişti, Türkiye’de bir siyasi iklim değişti ve bu iklime aykırı düşmemenizi de tavsiye ediyorum. Şöyle ki: 2010 yılında, Sayın Başkanım, bugünkü Dışişleri Bakanımız ve dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı dönemin Başbakanını temsilen Oslo’da bir görüşme, bir süreç yürütüyordu. MİT Müsteşar Yardımcısı da bu sürecin içerisindeydi. Bu, kamuoyuna da aylar sonra yansıdı. Kandil’den uçağa bindirilip Oslo’ya götürülen, muhataplarıyla Kürt sorununu nasıl çözeriz... O güne kadar atılan belki de en cesur adımlardan biriydi. Bu müzakereler yapıldı, tam da o sırada Türkiye’de başka bir şey oluyordu. Daha sonra “paralel yapı” olarak adlandırılan yapı, eş zamanlı operasyonlarla süreci baltalamaya ve yaptığı tutuklamalarla toplumsal bir gözdağı vermeye çalışıyordu. Yıllar sonra bu insanlar ne suçlardan mahkûm oldular, biliyorsunuz. Dün Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklama, Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı açıklama, Sayın Genel Başkanımızın yaptığı açıklama ile bugün buraya gelen kanun teklifi arasında çok büyük bir tezat var. Bir yandan hukuku siyasallaştırmak için 14’üncü maddede başsavcı vekilliklerini siyasal kararlarla atama yetkisini düzenliyorsunuz, bir yandan da Türk Ceza Kanunu’ndaki tüm suçları araç suç kabul ederek yeni bir casusluk suçu ihdas ediyorsunuz; ki bu madde kabul edilirse Türkiye’deki toplumsal muhalefet üzerinde çok büyük bir baskı ve caydırıcı bir etki yaratacak. Sizden teklifteki bu iki maddeyi geri çekmenizi talep ediyoruz. Eğer Sayın Devlet Bahçeli veya Sayın Erdoğan dün söylediklerinde samimilerse siz bir yanlış yapıyorsunuz. Yok, eğer siz hukuken bir doğru yaptığını iddia ediyorsanız o zaman Sayın Bahçeli’nin veya Sayın Erdoğan’ın söylediklerindeki samimiyet de tartışılır noktaya gelir. Ya o doğrudur ya bu yaptıklarınız doğrudur. Ya hukuku siyasallaştıralım ve herkesi casus olarak tutuklamanın yasal altyapısını, Türkiye’de otoriter bir rejimin yasal altyapısını tesis edelim, dünyada yeni faşizm olarak tartışılan sağ popülist yönetimlerin ihtiyaç duyduğu bütün bu otokratik yasaları yürürlüğe sokalım ya da bu sürecin ruhuna uygun davranın. Sizi bu tarihî hatadan vazgeçmeye davet ediyorum, Sayın Bakanı bu hatadan vazgeçmeye davet ediyorum. Mayıs ayında bu tartışmalar yoktu. Etki ajanlığı olarak getirmeye çalıştığınız madde kamuoyundan gelen tartışmalarla zaten ruhunu kaybetti. Sadece ve sadece casusluk suçlamasıyla Türk Ceza Kanunu’nda yeni bir suç ihdas etmeye çalışıyorsunuz. Burada bu tarihî hatadan dönmenizi, 14 ve 16’ncı maddeleri teklifinizden çekmenizi talep ediyorum. Saygılar sunuyorum.