| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/278) ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/277) ile Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç)Yükseköğretim Kalite Kurulu d)Üniversiteler |
| Dönemi | : | 28 |
| Yasama Yılı | : | 3 |
| Tarih | : | 14 .11.2024 |
YÜKSEL TAŞKIN (İzmir) - Evet, bugün dikkatimi çeken bir şey var, çok az üniversite konuştuk, Aylin Yaman'a o açıdan teşekkür ediyorum. Ben de üniversiteler üzerinden, temelde hak ve özgürlükler konusu üzerinden devam etmek istiyorum.
Tabii, endeksleri beğenmeyebiliriz ama endeksler bize bir şey anlatıyor. Akademik Özgürlük Endeksi 2023 ülkemiz en düşük (E) kategorisinde bu endekse göre. Bu kategoride hangi ülkeler var? Ruanda, Suriye, İran, Kuzey Kore; bu bir realitedir. Yine, Avrupa Üniversiteler Birliğinin her yıl düzenlediği üniversite özerklik karnesinde de son sıralardayız. Neden mi? Bakın, burası önemli bence; hiçbir Avrupa yükseköğretim sisteminde devlet veya hükûmet başkanının rektörleri doğrudan seçmesine veya atamasına izin verilmiyor. Dolayısıyla, bu şekilde devam ettiğimiz için üniversite özerkliği konusunda da son sıralarda yer alıyoruz. Yine, devlet ve vakıf üniversitelerinde dekanların bile YÖK tarafından atanması, bu iktidarın ultramerkeziyetçi ve ultravesayetçi bir zihniyetinin yansımasıdır. Ülkemizi bu ayıplardan kesinlikle kurtarmamız lazım. Güç sizde değilken vesayetçilik eleştirisi yapıyordunuz, asıl imtihan güç sizdeyken bu konuda ne yaptığınızdır? Bu konuda hiçbir ilerleme olmadığı gibi daha da merkeziyetçi bir yapıyı oluşturmuş durumdasınız.
Yine, Anayasa Mahkemesinin rektör atamalarına dair aldığı en son karar aslında TBMM için bir fırsat ve görevdir. Anayasa Mahkemesine göre rektör atamaları KHK'yle düzenlenemeyecek yasak alanda kalmaktadır ama Anayasa Mahkemesinin bu kararı hafife alınmaktadır iktidar tarafından. Anayasa Mahkemesi sadece bu gerekçeyi öne sürmemiştir. Anayasa Mahkemesi özerklik bakımından üniversite bileşenlerinin de rektör seçimlerinde söz sahibi olması gerektiğini de vurguluyor. Bu Meclise düşen nedir? Bir yıl içerisinde bu Meclis rektör seçimleriyle ilgili bir uygulama yapmalıdır, bir düzenleme yapmalıdır. Ben de burada Millî Eğitim Bakanımızı ve YÖK Başkanımızı bulmuşken soruyorum: Bu konuda bir hazırlığınız var mı? İktidara soruyorum: Bu konuda bir hazırlığınız var mı? Bizimle bu hazırlığınızı paylaşacak mısınız? Bunları sormak istiyorum.
Şimdi, başka bir konu var tabii. Bütün bu uygulamalar, ultramerkeziyetçi ve ultravesayetçi uygulamalar az çok geleneği olan, az çok seçilmişler üzerinden giden, belli bir özerkliği olan üniversitelerimizde de çok ciddi şekilde tahribat yaratmaktadır. Gelenek çok önemli bir şey, siz dünyaya muhafazakâr eksende bakıyorsunuz ama geleneği olan üniversitelere tahammül edemiyorsunuz, bunları tahrip ediyorsunuz. Dolayısıyla, bir tane somut örnek vereyim: Kendim de Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum, buraya bir rektör atadınız. Rektör üniversite bileşenleriyle hiçbir iletişim kurmuyor, çok hızlı bir şekilde atamalar yapıyor, kimi bulursa atıyor, hiçbir süzgeç yok. Neden? Çünkü 100-150 kişi atayacak da o sayı üzerinden bir denge kuracak. Yani böyle bakılır mı? Bu ülkenin bir kurumunda "Mevcut üniversite hocalarıyla hiç iletişim kurmayacağım, bunlar bana yabancıdır.” diyerek ikili bir yapı oluşuyor. Ben YÖK Başkanımızın daha proaktif olmasını temenni ediyorum. Bakın, Başkanım, bu 2 tane yuvarlak çember, teması yok, iletişimi yok, saygısı yok birbirine. Burada size hakemlik düşüyor, böyle bir şey olabilir mi? İki taraf da ülkenin insanı ve burada temel olarak liyakat eksenli bir yapılanmanın devam etmesi sizin sorumluluğunuz diye düşünüyorum.
Şimdi, başka bir mevzu var. Bakın, Anadolu üniversitelerinde -ben taşra üniversitesi demiyorum- iktidar zihniyetinden veya iktidarın iki bileşeninden farklı düşünen akademisyenler sistemli baskılara ve mobbinglere uğrayarak tasfiye edilmek isteniyor. Bakın, sizler 28 Şubat süreçlerinden yakınan insanlarsınız. Tekrarlıyorum: Sistemli baskı ve mobbingler ile dünya görüşü bakımından az buçuk azınlıkta kalan insanlar tasfiye edilmek isteniyor. Bunu kanıtlayabilirim, ben bu konuda çok fazla şikâyet alıyorum, çok fazla soru önergesi hazırlıyorum. Soru önergelerimize genelgeçer yanıtlar veriliyor, bu konuyu çok daha ciddiye almanızı bekliyorum.
Bakın, çeşitlilik ve farklılık olmadan “üniversite” diye bir kurum olmaz. Bu anlamda “hoşgörü” kavramını da reddediyorum. Hoş görmek yukarıdan bakmaktır, “eş görü” kavramıyla yaklaşmanız lazım. Bu insanların orada var olma hakkı vardır ve bu insanlar sizden farklı düşünüyor diye bunları üniversitelerden silmenin ve tek tip, birbirine benzeyen insanlar yaratmanın size de ülkeye de hiçbir şey kazandırmayacağını bilmeniz gerekiyor.
Şimdi, bakın, demin barış akademisyenlerine sataşma oldu “kaos akademisyeni” vesaire... Bütün hukuki süreçler bizi aklıyor, Anayasa Mahkemesi bizi akladı, idare… Ya, ne oluyor kardeşim? Bizden hoşlanmayabilirsiniz ama hukuk bizim lehimize olduğunda neden istisna yaratıp bize yedi sekiz yıldır bunları yaşatıyorsunuz? Anayasa Mahkemesi idareyi de bağlayan karar verdi. OHAL Komisyonu sırf bizi beş yıl bekletti, basit bir karar için beş yıl bekletti. Şimdi, bir idare mahkemesi lehimize karar veriyor, utanç verici bir şekilde üniversite rektörlükleri aleyhimize dava açıp tekrar bizim kazanılmış haklarımızı geri almaya çalışıyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)